Shen
Qingqiu geçmişe özlem duyarak içinde kaybolmaktan kendini alıkoyamadı. Luo
Binghe ona Qing Jing Tepesi’nde yetiştirilirken bile hiç sinirlenmemişti, şu
anki çileden çıkmış huyunun aksine Shen Qingqiu beklenmedik bir şekilde onun
cübbesini attığında ona bakışındaki hiddetin değişimi Shen Qingqiu’nin eski
alışık olduğu küçük kuzunun siluetini görmesini sağlamıştı.
Bu
nostalji sürecinin sonrasında keskin soğuk darbesi onu irkilerek kendine
getirmişti. Shen Qingqiu’nin daha iyi bir seçeneği yoktu, o nedenle siyah cübbeyi
yavaşça vücudundan çekse de olurdu.
Yapılabilecek
hiçbir şey yoktu. Sonuçta Luo Binghe’nın cübbesini kabûl etmeyerek tepeden
baktığını ifade etmiyordu, bu tip bir şeyi Luo Binghe’nın önünde kolayca
yapamazdı.
Asıl
eserde Luo Binghe her seferinde kızlarla seviştikten sonra aynı cübbeyi
vermiyor muydu?
Kahramanın
karşısında bu nasıl da onur kırıcı olurdu!
Shen
Qingqiu meditasyon için her seferinde oturduğunda dışarıdan bir çeşit müdahale
olduğunu fark etti. Ling Xi mağarasında da olmuştu, şimdi su zindanında
tekrardan oluyordu.
Taş
patika yükselmiş, su perdesi akmayı bırakmıştı. Gongyi Xiao apar topar
patikadan koşarak geçmiş, ayağı kaymadan önce Shen Qingqiu’ye sadece bakışlarını
yöneltebilmişti.
Kekeledi:
“S…S… Kıdemli Shen, siz…”
Shen
Qingqiu tuhaf bir şey algılamamıştı: “Ne olmuş bana?”
Gongyi
Xiao arkasını dönüp çekilmeli mi çekilmemeli mi bilmiyormuş gibi yüzünde tuhaf
bir ifade takınıyordu. Taş düzlüğün dışarısında duraklamış, ilerlemeye devam
etmemişti. Bakışlarını takip eden Shen Qingqiu aşağıya baktı.
Gongyi
Xiao kem küm ederek konuştu: “Bu kıyafetler, onlar…”
Shen
Qingqiu iç çekti. Luo Binghe’nın dış cübbesiydi.
Gongyi
Xiao sonunda tepki verebilmişti. Apar topar öksürmüş, ardından sormuştu: “Geçen
iki gün boyunca Kıdemli Shen nasıldı?”
Shen
Qingqiu cevap verdi: “Tatmin ediciydi.” Bana bu denli ilgi göstermene gerek
yok! İki gün içerisinde üç kişi çoktan ziyaret etmişti. Geçici alıkoyma
süresince ne kadar da şaşaalı muamele görüyordu. Huan Hua Sarayı su
zindanlarını son zamanlarda böylesine olağanüstü konukseverlikle geliştirmiş
olmalıydı!
Gongyi
Xiao konuştu: “Dün gece kıdemli askerî kardeş Luo’nun çıktığında korkunç öfkeli
olduğunu duydum… o nedenle bu kıdemsiz Kıdemli Shen’e bir şey yapmış olma
olasılığından endişelenmişti.” Konuşurken gözlerinin siyah dış cübbede
kalmasını engelleyemiyordu.
Onun
bakışlarının altında Shen Qingqiu cübbeyi çekerek göğsünde daha sıkı tutmaktan
alıkoyamamıştı.
Ne
yapabilirdi ki? Luo Binghe sinir krizi geçirmiş, her yere delik açarak
mağaranın yarısını yıkmıştı. Gözlerindeki o bakış da neyin nesiydi?!
Shen
Qingqiu iç çekti. “Luo Binghe Huan Hua Sarayı’nda gerçekten suya dönmüş bir
balık gibi.”
Gongyi
Xiao buruk bir şekilde güldü. “Bu bir tarafa, kıdemli çırak kardeş Luo’nun
ruhanî enerjisi olağanüstü; davranışları tereddütsüz, hareketleri seri ve
kararlı. Diğerlerine toz yutturur, Shizun’un ona bu kadar çok saygı göstermesi
boşuna değil. Resmî mürit olmamak için bu denli ısrar etmeseydi korkarım ki baş
mürit yerinde asla sıram gelmezdi.” Yüzündeki ifadeyi gördüğünde Shen Qingqiu
içtenlikle sempati duydu.
Gongyi
Xiao kararlı bir şekilde konuştu: “Bu kıdemsiz önemli bir mesele için sizi
görmeye geldi. Bu sabah, Tepe Lordu Shang ustamdan geçiş kartı istemiş fakat
diğer meselelerden ertelenmiş, ne zaman sıvışabildiğini bilmiyorum. Bazı işleri
sıkışmış gibi görünüyordu ve bu kıdemsize mektubu bıraktı.”
Göğsüne
yönlenip sokuşturulmuş mektubu çıkardı.
Mektup
sadece apar topar iki kez katlanmıştı, mumla mühürlenmemiş ya da mühür efsunu
yapılmamıştı.
Shang
Qinghua, nasıl da korkusuzsun!
Gongyi
Xiao konuştu: “Lütfen rahatlayın, Kıdemli, çoktan bu mektubu gözden geçirdim.”
Nah
rahatlarım!
Gongyi
Xiao devam etti: “Yine de, ne dediğini anlayamadım.”
Shen
Qingqiu içten içe tuttuğu nefesini verdi. Güzel, durumu yanlış okumuş gibi
görünüyor. Shang Qinghua o kadar kötü bir şekilde sıçıp sıvamamıştı. Daha çok
bir nevî mektupta gizli kod tarzı bir şey kullanmış gibi görünüyordu, o nedenle
birisi alıkoysa bile korkacak bir şey yoktu.
Shen
Qingqiu sallayarak iki parmağıyla kâğıdı açtı. Yüzeysel bir şekilde okumanın
ardından yüzü yeşile dönmüştü. İki satırı okuduktan sonra yüzü beyaza döndü.
Bütün bu tip renkler yüzünde serpilmiş, birbirlerini canlı göstererek
tarıyorlardı.
Shen
Qingqiu: “…”
Mektup,
İngilizce yazılmıştı.
Hepsi
bu değildi, hatalarla dolu berbat bir Çingilizceyle* yazılmıştı. Grameri
tamamıyla Çinceydi, alışılmamış kelimeler pinyinlerine denk olarak
yerleştirilmişti.
Yüce
yazar Gökyüzüne Ateş Eden Uçak, senin bok düzeyindeki İngilizceni okuyamama
ihtimalimi hesaba kattın mı?
Bu
mesajın anlamını tahmin etmek için bulmacanın parçaları birleştikten sonra Shen
Qingqiu enerjisini eline yöneltti. Kesilmiş kâğıt parçaları Haziran’da yağan
kar gibi yere süzüldü, geçen birkaç gün içerisinde meydana gelen olaylar hız
trenine dayanmasından sonraki aklî durumuna benziyordu.
Anlaşılan
o ki Gökyüzüne Ateş Eden Uçak’a az değer biçen oydu.
Eşsiz
Salatalık’ın gözlerinden:
Her
şey düzenlendi, uygun hazırlıklar yapıldı. Yer değişmedi. Sadece, zamanlamada
küçük bir aksilik var. Güneş ve Ay’ın Nemlendirdiği Çiçek Tanesi en kısa
zamanda olgunlaştığında yanlışlıkla çok olgunlaşmaması için biraz yardıma
ihtiyacım var. Şu anda olgunlaşacağı kadar olgunlaştı ve bir hafta kalmadan
çürüyecek, o yüzden Huan Hua Sarayı’nın su zindanından en kısa zamanda
çıkabilmeni umuyorum. Endişelenme, sadece kimyasal gübre gibi bir şeydi,
kullandığında hiçbir değişiklik olmayacak…. Öyle umuyorum.
Planda
küçük aksilik de ne demekti? Bunun aklında plana yakın herhangi bir şey var
mıydı ki?
Temiz
gökyüzü tarafından zarar görebilecek bir yeşil bitkiyi olgunlaştırmak için
kimyasal gübre kullanmaya cesaret edebildin mi yani? Sadece olgunlaştır!
“Kullandığında bir değişiklik olmamalı”, bu tarz garantiler bebeklerin aklını
geliştirmek için olan süt tozu üreticileri kadar güvenilirdi!
Gongyi
Xiao etrafa bakınıp konuştu: “Kıdemli, okumayı bitirdiniz mi? Bitirdiyseniz
mektubu nehre atıp yok edin. Hatta dün gece kıdemli askerî kardeş Luo
hapishaneye kimsenin girmemesi için emir çıkarttı. Bu kıdemli fark edilmeyi
önlemek için en kısa zamanda gitmeli.
Shen
Qingqiu Gongyi Xiao’yu tutup konuştu: “Benim için bir iyilik yap.”
Gongyi
Xiao cevapladı: “Lütfen söyleyin, yapabildiğim…”
Shen
Qingqiu “sürece yaparım.” demesi için bitirmesini beklemeden içtenlikle “Çıkar
beni buradan.” diye rica etti.
“…” Gongyi Xiao zorla konuştu: “Kıdemli, bu
gerçekten imkânsız…”
Shen
Qingqiu ciddiyetle konuştu: “Çıkmakta ısrar etmek için sebebim var. Kesinlikle
dört sektin duruşmasından kaçmayı düşünmüyorum. İşlerimi bitirdikten sonra
hükmü beklemek için su hapishanesine geri döneceğim. Bana inanmazsan kan yemini
yapabiliriz.”
Birisi
kan yemininde sözünden dönemezdi fakat Shen Qingqiu’nin işlerini tamamladıktan
sonra Huan Hua Sarayı’nın su hapishanesine dönüp dönmemesi gerçekten önemli
değildi. O nedenle Gongyi Xiao’ya ahlaksız bir aldatmaca oynuyordu.
Gongyi
Xiao beceriksizce konuştu: “Size şüphesiz inanıyorum, fakat Kıdemli için asıl
iş su hapishanesinde alıkoyularak durmak değil mi? Gerçekten çıkmanız için
nasıl önemli bir şey olabilir? Kıdemli Shen açıklayabilirse soruşturmaya
herkesin katılması için bilgi verebilirim…”
Shen
Qingqiu’nin sonradan aklına gelen bazı şeyler vardı. Gongyi Xiao Huan Hua Sekti
müridiydi ve hapishaneden birisinin kaçmasına bulaşmak hiç de hafife alınır bir
suç değildi. O oldukça namuslu bir genç adamdı ve bu tip bir şeyle aldatamazdı.
Yedi gün içerisinde zorunlu olarak fazladan ihtimalleri olmalıydı.
Hâliyle,
tınısını değiştirerek konuştu: “Yapmasan daha iyi. Her şekilde en kötü
durumdaki plan değil sonuçta.”
Konuşurken
yerdeki kâğıt parçalarını güçlükle kanıtları yok etmek için nehre savurdu.
Bedeni
Ölümsüz Bağlayan Halat’la sarmalandığından dolayı hareket etmesi oldukça zordu.
İki kez yer değiştirdikten sonra siyah cübbe bedeninden kaymıştı.
Gongyi
Xiao aslında yardım etmek için eğilecekti fakat siyah cübbenin yere atıldığını
gördükten sonra istemsiz bir şekilde bakmak için başını kaldırdı. Bu manzara
karşısında elleriyle ayakları kasılmıştı.
Shen
Qingqiu: “…..?”
Bedenindeki
beyaz örtü düzgünce omzundan yırtılmıştı. Birisinin çıplak ellerle yırtarak
açtığı göz atıldığında gün gibi ortadaydı. Ek olarak kırbaçla ayrılmış gibi
duran sarkık kalan kumaş parçaları da vardı. Hassas teni hasar nedeniyle ortaya
çıkmış, birkaç soluk kırmızı sıyrıktan daha fazlası vardı. Yakından bakılırsa
boğazında henüz solmamış, belirsiz izler de vardı.
Gongyi
Xiao’nun dünyagörüşü yıkıcı bir şaşkınlığa uğramıştı.
Titreyen
bir sesle konuştu: “Kıdemli, siz… acil bir şey olmadığından emin misiniz?”
Luo
Binghe’nın onun haricinde kimseyi içeri sokmaması boşuna değildi, geçiş kartları
olsaydı bile Tepe Lordu Shang’ın girişimini bile engellemişlerdi.
Yani,
bu böyleydi!
Basit
bir asi mürit!
Vicdandan
yoksun!
Yaratıktan
beter!
Gongyi
Xiao Kıdemli Shen adına içten içe kan ağlıyordu. Shen Qingqiu dalgın bir
şekilde, kendi kendine konuştu: “Acil bir şey mi?”
Gongyi
Xiao içten içe etkilendi. Nasıl… nasıl oluyordu da Kıdemli Shen böylesine bir
anda bile umarsız bir ifade gösterebiliyordu?!
Shen
Qingqiu kâğıt parçalarını nehre savurmayı bitirip konuştu: “Şu anda içtenlikle
dillendirdiğim sözleri anlamana gerek yok. Sen…”
Gongyi
Xiao aniden ayağa kalkıp arkasını dönmüş, ardından gitmişti!
Shen
Qingqiu’nin ifadesi hüzne bürünmüştü. Beni ciddiye almana gerek yok dedim ve
anında gittin mi? Bu biraz fazla duygusuz olmadı mı?
Birkaç
saat geçmeden Gongyi Xiao’nun elinde bir nesneyle döneceğini kim bilebilirdi
ki? Shen Qingqiu’ye doğru ilerledi, elini yan bir hareketle sallayarak onu
bağlayan mührü çözdü.
Beyaz
kılıcın ışığıyla Shen Qingqiu’nin bedenini çevreleyen bağlar birdenbire
açılmış, aniden bağlanan elektrik devresine benzer hissettirmişti. Parmaklarını
gerdi, ruhanî enerjisi açıkça işleyişe dönerek su gibi akmaktaydı. Son sefer
zehirle gizemli bir şekilde tıkanmıştı, fakat Ölümsüz Bağlayan Kablo’yla
bağlandıktan iki gün sonra zehir beklenmedik bir şekilde tekrardan
bastırılmıştı. Bu ateşin ateşle savaşması olabilir miydi, iki olumsuz şey olumlu
bir etki mi oluşturmuştu?
Ölümsüz
Bağlayan Halat parçaları yere düşmüştü. Gongyi Xiao elindeki şeyi oraya atmış,
Shen Qingqiu yakalamak için elini uzatmıştı.
Xiu
Ya Kılıcı!
Kılıcı
tuttuğunda Shen Qingqiu aşırı sevinçli ve şaşkındı. Gongyi Xiao’ya bakıp
konuştu: “Bunun Yaşlı Saray Ustası’nda olduğunu sanıyordum.”
Gongyi
Xiao endişeli bir tonda konuştu: “Ustam tarafından cezalandırılma riskim olsa
bile bu kıdemsiz, Kıdemli rezil edilirken ilgisiz oturamaz. Kıdemli Shen’e
inanıyorum, lütfen beni takip edin!”
Shen
Qingqiu gayriihtiyari aciz hissetmişti
O… Şey
gibi hissediyorum... önemli bir şeyi yanlış anlamış gibi görünüyor…
Fakat…
önemli değil… bu iyi…
Shen
Qingqiu kararlı bir şekilde konuştu: “Güzel!”
Bedenindeki
şeytanî kan hâlâ uyku hâlinde olduğuna göre Luo Binghe nereye kaçarsa kaçsın
bilebilecekti.
Yine
de Luo Binghe’nın onu takip edemeyeceği kadar uzak bir yere gittiği takdirde
bunun bir önemi yoktu!
Gongyi
Xiao konuştu, son derece endişeliydi: “Kıdemli, siz… yürüyebilir misiniz?
Taşımama ihtiyacınız var mı…”
Shen
Qingqiu’nin yüzü karardı, bir adım atıp çabucak bedeninin yürüyebilecek durumda
olduğunu kanıtladı, çok hızlı bir şekilde yürüyebilirdi!
Gongyi
Xiao şaşırmıştı, ardından hemen arkasından onu takip etti. Beklenmedik bir
şekilde ikisi taş düzlüğün sınırından dışarıya adım atıp yola girdiklerinde
kalkan su perdesi gümleyerek su sıçrattı.
Shen
Qingqiu koşuyordu fakat çabucak durmuştu, diğer türlü doğrudan suya
yakalanacaktı. İkisi taş düzlüğe geri adımlamış, su perdesi tekrardan
çekilmişti.
Ayrılmayı
kasten engelleyen bir şey gibiydi. Bu biraz fazla iyi düzenlenmemiş miydi?!
Gongyi
Xiao aniden konuştu: “Unutmuşum, su hapishanesi bir kez aktive edildiğinde taş
alanın üzerinde birisi olmalı; eğer o kişi ayrılırsa alanda yeterince ağırlık
olmayacağından su perdesi mekanizma kapatılana kadar otomatik olarak tekrardan
aktive edilecektir.”
Bir
tutsağın kaçmasına yardım etme tecrübesi yoktu, bu yüzden bu tarz durumları hatırlamaması
doğaldı.
Shen
Qingqiu konuştu: “Diğer bir deyişle, diğerlerinin taş alandan ayrılabilmesi
için birisinin geride bırakılması mı gerekiyor?”
Gongyi
Xiao başıyla onayladı. Shen Qingqiu konuştu: “Öyleyse, burada bekle.”
Gongyi
Xiao: “….”
Bunu
söylemenin ardından kol yenlerini savurup dışarıya yöneldi. Arkasından, Gongyi
Xiao güçlükle elini kaldırıp konuştu: “Kıdemli Shen, bu kıdemsiz yardım etmeye
çok istekli— fakat yolu göstermem için rehber olmazsam korkarım ki
kaçamazsınız… ah…”
Shen
Qingqiu arkasına bakıp ekledi: “Geri dönmemi bekle.”
Gongyi
Xiao şaşkın şaşkın aynı yerde durdu. Bir tarafı takip etmesini söylüyordu fakat
taş alanın sınırlarını hiçbir şekilde terk edememe gerçeği onu engelliyordu,
sessizce beklemek dışında başka bir çaresi yoktu. Kısa bir zaman içerisinde
dışarıdan boğuk bir ses duydu. Shen Qingqiu ensesinden birisini sürükleyerek
içeriye girmişti.
Shen
Qingqiu hâlâ baygın olan çiçekbozuğu yüzlü müridi taş alana sürüklüyordu;
Gongyi Xiao’nun omzunu patpatlayıp konuştu: “Bunu devriyede görmüş oldum ve bir
süreliğine buraya getirdim. Hadi gidelim!”
Gerçekte
sadece onu görmüş olmamıştı. Devriyede dört kişi vardı ve Shen Qingqiu karanlık
alanda saklanarak dikkatlice bu geveze müridi seçmişti!
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder