6 Temmuz 2020 Pazartesi

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM - BÖLÜM 39: SU HAPİSHANESİ'NDEN KAÇIŞ

Shen Qingqiu geçmişe özlem duyarak içinde kaybolmaktan kendini alıkoyamadı. Luo Binghe ona Qing Jing Tepesi’nde yetiştirilirken bile hiç sinirlenmemişti, şu anki çileden çıkmış huyunun aksine Shen Qingqiu beklenmedik bir şekilde onun cübbesini attığında ona bakışındaki hiddetin değişimi Shen Qingqiu’nin eski alışık olduğu küçük kuzunun siluetini görmesini sağlamıştı.

 

Bu nostalji sürecinin sonrasında keskin soğuk darbesi onu irkilerek kendine getirmişti. Shen Qingqiu’nin daha iyi bir seçeneği yoktu, o nedenle siyah cübbeyi yavaşça vücudundan çekse de olurdu.

 

Yapılabilecek hiçbir şey yoktu. Sonuçta Luo Binghe’nın cübbesini kabûl etmeyerek tepeden baktığını ifade etmiyordu, bu tip bir şeyi Luo Binghe’nın önünde kolayca yapamazdı.

 

Asıl eserde Luo Binghe her seferinde kızlarla seviştikten sonra aynı cübbeyi vermiyor muydu?

 

Kahramanın karşısında bu nasıl da onur kırıcı olurdu!

 

Shen Qingqiu meditasyon için her seferinde oturduğunda dışarıdan bir çeşit müdahale olduğunu fark etti. Ling Xi mağarasında da olmuştu, şimdi su zindanında tekrardan oluyordu.

 

Taş patika yükselmiş, su perdesi akmayı bırakmıştı. Gongyi Xiao apar topar patikadan koşarak geçmiş, ayağı kaymadan önce Shen Qingqiu’ye sadece bakışlarını yöneltebilmişti.

 

Kekeledi: “S…S… Kıdemli Shen, siz…”

 

Shen Qingqiu tuhaf bir şey algılamamıştı: “Ne olmuş bana?”

 

Gongyi Xiao arkasını dönüp çekilmeli mi çekilmemeli mi bilmiyormuş gibi yüzünde tuhaf bir ifade takınıyordu. Taş düzlüğün dışarısında duraklamış, ilerlemeye devam etmemişti. Bakışlarını takip eden Shen Qingqiu aşağıya baktı.

 

Gongyi Xiao kem küm ederek konuştu: “Bu kıyafetler, onlar…”

 

Shen Qingqiu iç çekti. Luo Binghe’nın dış cübbesiydi.

 

Gongyi Xiao sonunda tepki verebilmişti. Apar topar öksürmüş, ardından sormuştu: “Geçen iki gün boyunca Kıdemli Shen nasıldı?”

 

Shen Qingqiu cevap verdi: “Tatmin ediciydi.” Bana bu denli ilgi göstermene gerek yok! İki gün içerisinde üç kişi çoktan ziyaret etmişti. Geçici alıkoyma süresince ne kadar da şaşaalı muamele görüyordu. Huan Hua Sarayı su zindanlarını son zamanlarda böylesine olağanüstü konukseverlikle geliştirmiş olmalıydı!

 

Gongyi Xiao konuştu: “Dün gece kıdemli askerî kardeş Luo’nun çıktığında korkunç öfkeli olduğunu duydum… o nedenle bu kıdemsiz Kıdemli Shen’e bir şey yapmış olma olasılığından endişelenmişti.” Konuşurken gözlerinin siyah dış cübbede kalmasını engelleyemiyordu.

 

Onun bakışlarının altında Shen Qingqiu cübbeyi çekerek göğsünde daha sıkı tutmaktan alıkoyamamıştı.

 

Ne yapabilirdi ki? Luo Binghe sinir krizi geçirmiş, her yere delik açarak mağaranın yarısını yıkmıştı. Gözlerindeki o bakış da neyin nesiydi?!

Shen Qingqiu iç çekti. “Luo Binghe Huan Hua Sarayı’nda gerçekten suya dönmüş bir balık gibi.”

Gongyi Xiao buruk bir şekilde güldü. “Bu bir tarafa, kıdemli çırak kardeş Luo’nun ruhanî enerjisi olağanüstü; davranışları tereddütsüz, hareketleri seri ve kararlı. Diğerlerine toz yutturur, Shizun’un ona bu kadar çok saygı göstermesi boşuna değil. Resmî mürit olmamak için bu denli ısrar etmeseydi korkarım ki baş mürit yerinde asla sıram gelmezdi.” Yüzündeki ifadeyi gördüğünde Shen Qingqiu içtenlikle sempati duydu.

 

Gongyi Xiao kararlı bir şekilde konuştu: “Bu kıdemsiz önemli bir mesele için sizi görmeye geldi. Bu sabah, Tepe Lordu Shang ustamdan geçiş kartı istemiş fakat diğer meselelerden ertelenmiş, ne zaman sıvışabildiğini bilmiyorum. Bazı işleri sıkışmış gibi görünüyordu ve bu kıdemsize mektubu bıraktı.”

 

Göğsüne yönlenip sokuşturulmuş mektubu çıkardı.

 

Mektup sadece apar topar iki kez katlanmıştı, mumla mühürlenmemiş ya da mühür efsunu yapılmamıştı.

 

Shang Qinghua, nasıl da korkusuzsun!

 

Gongyi Xiao konuştu: “Lütfen rahatlayın, Kıdemli, çoktan bu mektubu gözden geçirdim.”

 

Nah rahatlarım!

 

Gongyi Xiao devam etti: “Yine de, ne dediğini anlayamadım.”

 

Shen Qingqiu içten içe tuttuğu nefesini verdi. Güzel, durumu yanlış okumuş gibi görünüyor. Shang Qinghua o kadar kötü bir şekilde sıçıp sıvamamıştı. Daha çok bir nevî mektupta gizli kod tarzı bir şey kullanmış gibi görünüyordu, o nedenle birisi alıkoysa bile korkacak bir şey yoktu.

 

Shen Qingqiu sallayarak iki parmağıyla kâğıdı açtı. Yüzeysel bir şekilde okumanın ardından yüzü yeşile dönmüştü. İki satırı okuduktan sonra yüzü beyaza döndü. Bütün bu tip renkler yüzünde serpilmiş, birbirlerini canlı göstererek tarıyorlardı.

Shen Qingqiu: “…”

 

Mektup, İngilizce yazılmıştı.

 

Hepsi bu değildi, hatalarla dolu berbat bir Çingilizceyle* yazılmıştı. Grameri tamamıyla Çinceydi, alışılmamış kelimeler pinyinlerine denk olarak yerleştirilmişti.

 

Yüce yazar Gökyüzüne Ateş Eden Uçak, senin bok düzeyindeki İngilizceni okuyamama ihtimalimi hesaba kattın mı?

 

Bu mesajın anlamını tahmin etmek için bulmacanın parçaları birleştikten sonra Shen Qingqiu enerjisini eline yöneltti. Kesilmiş kâğıt parçaları Haziran’da yağan kar gibi yere süzüldü, geçen birkaç gün içerisinde meydana gelen olaylar hız trenine dayanmasından sonraki aklî durumuna benziyordu.

 

Anlaşılan o ki Gökyüzüne Ateş Eden Uçak’a az değer biçen oydu.

 

Eşsiz Salatalık’ın gözlerinden:

Her şey düzenlendi, uygun hazırlıklar yapıldı. Yer değişmedi. Sadece, zamanlamada küçük bir aksilik var. Güneş ve Ay’ın Nemlendirdiği Çiçek Tanesi en kısa zamanda olgunlaştığında yanlışlıkla çok olgunlaşmaması için biraz yardıma ihtiyacım var. Şu anda olgunlaşacağı kadar olgunlaştı ve bir hafta kalmadan çürüyecek, o yüzden Huan Hua Sarayı’nın su zindanından en kısa zamanda çıkabilmeni umuyorum. Endişelenme, sadece kimyasal gübre gibi bir şeydi, kullandığında hiçbir değişiklik olmayacak…. Öyle umuyorum.

 

Planda küçük aksilik de ne demekti? Bunun aklında plana yakın herhangi bir şey var mıydı ki?

 

Temiz gökyüzü tarafından zarar görebilecek bir yeşil bitkiyi olgunlaştırmak için kimyasal gübre kullanmaya cesaret edebildin mi yani? Sadece olgunlaştır! “Kullandığında bir değişiklik olmamalı”, bu tarz garantiler bebeklerin aklını geliştirmek için olan süt tozu üreticileri kadar güvenilirdi!

 

Gongyi Xiao etrafa bakınıp konuştu: “Kıdemli, okumayı bitirdiniz mi? Bitirdiyseniz mektubu nehre atıp yok edin. Hatta dün gece kıdemli askerî kardeş Luo hapishaneye kimsenin girmemesi için emir çıkarttı. Bu kıdemli fark edilmeyi önlemek için en kısa zamanda gitmeli.

 

Shen Qingqiu Gongyi Xiao’yu tutup konuştu: “Benim için bir iyilik yap.”

 

Gongyi Xiao cevapladı: “Lütfen söyleyin, yapabildiğim…”

 

Shen Qingqiu “sürece yaparım.” demesi için bitirmesini beklemeden içtenlikle “Çıkar beni buradan.” diye rica etti.

 

 “…” Gongyi Xiao zorla konuştu: “Kıdemli, bu gerçekten imkânsız…”

 

Shen Qingqiu ciddiyetle konuştu: “Çıkmakta ısrar etmek için sebebim var. Kesinlikle dört sektin duruşmasından kaçmayı düşünmüyorum. İşlerimi bitirdikten sonra hükmü beklemek için su hapishanesine geri döneceğim. Bana inanmazsan kan yemini yapabiliriz.”

 

Birisi kan yemininde sözünden dönemezdi fakat Shen Qingqiu’nin işlerini tamamladıktan sonra Huan Hua Sarayı’nın su hapishanesine dönüp dönmemesi gerçekten önemli değildi. O nedenle Gongyi Xiao’ya ahlaksız bir aldatmaca oynuyordu.

 

Gongyi Xiao beceriksizce konuştu: “Size şüphesiz inanıyorum, fakat Kıdemli için asıl iş su hapishanesinde alıkoyularak durmak değil mi? Gerçekten çıkmanız için nasıl önemli bir şey olabilir? Kıdemli Shen açıklayabilirse soruşturmaya herkesin katılması için bilgi verebilirim…”

 

Shen Qingqiu’nin sonradan aklına gelen bazı şeyler vardı. Gongyi Xiao Huan Hua Sekti müridiydi ve hapishaneden birisinin kaçmasına bulaşmak hiç de hafife alınır bir suç değildi. O oldukça namuslu bir genç adamdı ve bu tip bir şeyle aldatamazdı. Yedi gün içerisinde zorunlu olarak fazladan ihtimalleri olmalıydı.

 

Hâliyle, tınısını değiştirerek konuştu: “Yapmasan daha iyi. Her şekilde en kötü durumdaki plan değil sonuçta.”

 

Konuşurken yerdeki kâğıt parçalarını güçlükle kanıtları yok etmek için nehre savurdu.

 

Bedeni Ölümsüz Bağlayan Halat’la sarmalandığından dolayı hareket etmesi oldukça zordu. İki kez yer değiştirdikten sonra siyah cübbe bedeninden kaymıştı.

 

Gongyi Xiao aslında yardım etmek için eğilecekti fakat siyah cübbenin yere atıldığını gördükten sonra istemsiz bir şekilde bakmak için başını kaldırdı. Bu manzara karşısında elleriyle ayakları kasılmıştı.

 

Shen Qingqiu: “…..?”

Bedenindeki beyaz örtü düzgünce omzundan yırtılmıştı. Birisinin çıplak ellerle yırtarak açtığı göz atıldığında gün gibi ortadaydı. Ek olarak kırbaçla ayrılmış gibi duran sarkık kalan kumaş parçaları da vardı. Hassas teni hasar nedeniyle ortaya çıkmış, birkaç soluk kırmızı sıyrıktan daha fazlası vardı. Yakından bakılırsa boğazında henüz solmamış, belirsiz izler de vardı.

 

Gongyi Xiao’nun dünyagörüşü yıkıcı bir şaşkınlığa uğramıştı.

 

Titreyen bir sesle konuştu: “Kıdemli, siz… acil bir şey olmadığından emin misiniz?”

 

Luo Binghe’nın onun haricinde kimseyi içeri sokmaması boşuna değildi, geçiş kartları olsaydı bile Tepe Lordu Shang’ın girişimini bile engellemişlerdi.

 

Yani, bu böyleydi!

 

Basit bir asi mürit!

 

Vicdandan yoksun!

 

Yaratıktan beter!

 

Gongyi Xiao Kıdemli Shen adına içten içe kan ağlıyordu. Shen Qingqiu dalgın bir şekilde, kendi kendine konuştu: “Acil bir şey mi?”

 

Gongyi Xiao içten içe etkilendi. Nasıl… nasıl oluyordu da Kıdemli Shen böylesine bir anda bile umarsız bir ifade gösterebiliyordu?!

 

Shen Qingqiu kâğıt parçalarını nehre savurmayı bitirip konuştu: “Şu anda içtenlikle dillendirdiğim sözleri anlamana gerek yok. Sen…”

 

Gongyi Xiao aniden ayağa kalkıp arkasını dönmüş, ardından gitmişti!

 

Shen Qingqiu’nin ifadesi hüzne bürünmüştü. Beni ciddiye almana gerek yok dedim ve anında gittin mi? Bu biraz fazla duygusuz olmadı mı?

 

Birkaç saat geçmeden Gongyi Xiao’nun elinde bir nesneyle döneceğini kim bilebilirdi ki? Shen Qingqiu’ye doğru ilerledi, elini yan bir hareketle sallayarak onu bağlayan mührü çözdü.

 

Beyaz kılıcın ışığıyla Shen Qingqiu’nin bedenini çevreleyen bağlar birdenbire açılmış, aniden bağlanan elektrik devresine benzer hissettirmişti. Parmaklarını gerdi, ruhanî enerjisi açıkça işleyişe dönerek su gibi akmaktaydı. Son sefer zehirle gizemli bir şekilde tıkanmıştı, fakat Ölümsüz Bağlayan Kablo’yla bağlandıktan iki gün sonra zehir beklenmedik bir şekilde tekrardan bastırılmıştı. Bu ateşin ateşle savaşması olabilir miydi, iki olumsuz şey olumlu bir etki mi oluşturmuştu?

 

Ölümsüz Bağlayan Halat parçaları yere düşmüştü. Gongyi Xiao elindeki şeyi oraya atmış, Shen Qingqiu yakalamak için elini uzatmıştı.

 

Xiu Ya Kılıcı!

 

Kılıcı tuttuğunda Shen Qingqiu aşırı sevinçli ve şaşkındı. Gongyi Xiao’ya bakıp konuştu: “Bunun Yaşlı Saray Ustası’nda olduğunu sanıyordum.”

 

Gongyi Xiao endişeli bir tonda konuştu: “Ustam tarafından cezalandırılma riskim olsa bile bu kıdemsiz, Kıdemli rezil edilirken ilgisiz oturamaz. Kıdemli Shen’e inanıyorum, lütfen beni takip edin!”

 

Shen Qingqiu gayriihtiyari aciz hissetmişti

 

O… Şey gibi hissediyorum... önemli bir şeyi yanlış anlamış gibi görünüyor…

 

Fakat… önemli değil… bu iyi…

 

Shen Qingqiu kararlı bir şekilde konuştu: “Güzel!”

 

Bedenindeki şeytanî kan hâlâ uyku hâlinde olduğuna göre Luo Binghe nereye kaçarsa kaçsın bilebilecekti.

 

Yine de Luo Binghe’nın onu takip edemeyeceği kadar uzak bir yere gittiği takdirde bunun bir önemi yoktu!

 

Gongyi Xiao konuştu, son derece endişeliydi: “Kıdemli, siz… yürüyebilir misiniz? Taşımama ihtiyacınız var mı…”

 

Shen Qingqiu’nin yüzü karardı, bir adım atıp çabucak bedeninin yürüyebilecek durumda olduğunu kanıtladı, çok hızlı bir şekilde yürüyebilirdi!

 

Gongyi Xiao şaşırmıştı, ardından hemen arkasından onu takip etti. Beklenmedik bir şekilde ikisi taş düzlüğün sınırından dışarıya adım atıp yola girdiklerinde kalkan su perdesi gümleyerek su sıçrattı.

 

Shen Qingqiu koşuyordu fakat çabucak durmuştu, diğer türlü doğrudan suya yakalanacaktı. İkisi taş düzlüğe geri adımlamış, su perdesi tekrardan çekilmişti.

 

Ayrılmayı kasten engelleyen bir şey gibiydi. Bu biraz fazla iyi düzenlenmemiş miydi?!

 

Gongyi Xiao aniden konuştu: “Unutmuşum, su hapishanesi bir kez aktive edildiğinde taş alanın üzerinde birisi olmalı; eğer o kişi ayrılırsa alanda yeterince ağırlık olmayacağından su perdesi mekanizma kapatılana kadar otomatik olarak tekrardan aktive edilecektir.”

 

Bir tutsağın kaçmasına yardım etme tecrübesi yoktu, bu yüzden bu tarz durumları hatırlamaması doğaldı.

 

Shen Qingqiu konuştu: “Diğer bir deyişle, diğerlerinin taş alandan ayrılabilmesi için birisinin geride bırakılması mı gerekiyor?”

 

Gongyi Xiao başıyla onayladı. Shen Qingqiu konuştu: “Öyleyse, burada bekle.”

 

Gongyi Xiao: “….”

 

Bunu söylemenin ardından kol yenlerini savurup dışarıya yöneldi. Arkasından, Gongyi Xiao güçlükle elini kaldırıp konuştu: “Kıdemli Shen, bu kıdemsiz yardım etmeye çok istekli— fakat yolu göstermem için rehber olmazsam korkarım ki kaçamazsınız… ah…”

 

Shen Qingqiu arkasına bakıp ekledi: “Geri dönmemi bekle.”

 

Gongyi Xiao şaşkın şaşkın aynı yerde durdu. Bir tarafı takip etmesini söylüyordu fakat taş alanın sınırlarını hiçbir şekilde terk edememe gerçeği onu engelliyordu, sessizce beklemek dışında başka bir çaresi yoktu. Kısa bir zaman içerisinde dışarıdan boğuk bir ses duydu. Shen Qingqiu ensesinden birisini sürükleyerek içeriye girmişti.

 

Shen Qingqiu hâlâ baygın olan çiçekbozuğu yüzlü müridi taş alana sürüklüyordu; Gongyi Xiao’nun omzunu patpatlayıp konuştu: “Bunu devriyede görmüş oldum ve bir süreliğine buraya getirdim. Hadi gidelim!”

 

Gerçekte sadece onu görmüş olmamıştı. Devriyede dört kişi vardı ve Shen Qingqiu karanlık alanda saklanarak dikkatlice bu geveze müridi seçmişti!


***** 

 Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder