“Kıdemli Shen, lütfen bunu takın.”
Shen
Qingqiu başını eğdiğinde siyah kumaştan kuşak gözlerini kapattı.
Aslında
bu tamamen gereksizdi. Huan Hua Sarayı’nın labirent oluşumunun sayısız gizemli
yapısını Shen Qingqiu bütün yolculukta kaydetse bile hâlâ nasıl girilip
çıkılacağını hatırlamak zahmetli olurdu.
Su
hapishanesi rutubetliydi, yer birazcık kaygandı. İki gözü de kapalı bir şekilde
sadece yol göstererek eşlik eden müritlere güvenebilirdi.
Shen
Qingqiu konuştu: “Gongyi Xiao.”
Gongyi
Xiao onun peşinden geliyordu ve ivedilikle cevapladı: “Kıdemli Shen?”
Shen
Qingqiu konuştu: “Dört grubun düzenlediği duruşmayı beklerken dışarıdan
insanlarla irtibat kurabilir miyim?”
Gongyi
Xiao konuştu: “Yalnızca Huan Hua Sarayı’na ait bele takılan geçiş kartına sahip
kişiler engellenmiş su hapishanesine girilebilir.”
O
hâlde Shang Qinghua’nın Nemli Tohum’u kullanmak için konuşmak amacıyla onu
tutsakken ziyaret etmesi biraz daha zorlu olacaktı. Shen Qingqiu birazcık düşünüp
sordu: “O ekicilere ne yaptınız?”
Gongyi
Xiao bütün sorularını cevaplıyordu: “Yakılıp kül edildikten sonra Zhao Hua Tapınağı’nın
büyük ustaları onların ruhları için tören yapmak amacıyla küllerini
topladılar.”
Yandan,
hoşnutsuz bir ses geldi: “Kıdemli ağabey, neden bu kadar çok onunla
konuşuyorsun? Su hapishanesine girdikten sonra çıkmaya mı çalışacak?”
Bu
tanıdık ses…. Bu, yine ona karşı kinli olan çiçekbozuğu yüzlü müritti!
Gongyi
Xiao azarladı: “Kabalık etme!”
Shen
Qingqiu gülümseyip konuştu: “Şu anda, aslında tutsağım. Onu azarlamana gerek
yok. Dilediğin her şeyi yapabilirsin.”
Bunu
söylediğinde geçici olarak gözaltı tutulacağı yere varmışlardı. Siyah kumaş
kuşak gözlerinden çıkartılmış, görüş açısı hafifçe aydınlanmıştı. Sadece büyük
taş bir mağaranın önünde durduklarını görüyordu.
Aşağısında
kara göl görülüyordu. Loş sarı meşaleler dört duvara düzensiz mesafelerle
yerleştirilmişti. Alev ışığı suyun yüzeyine yansıyor, kıpraşan dalgalar
üzerinde çılgınca dans ediyorlardı. Yapay beyaz taş düzlem gölün ortasında
yükseliyor, yeşimimsi* bir renkte yarı saydam ışıldıyordu, kesinlikle özel bir
maddeden yapılmıştı. Gongyi Xiao dizili anahtarları çıkartıp taşın yüzeyiyle
etkileşime geçirdi. Bazı işlemleri yaptıktan sonra gölün altından gelen dönen
dişlilerin mekanik sesi geldi. Taş bir yol belirerek gölün ortasındaki taş
düzlüğe geçit verdi.
Yeşimimsi Renk: Burada Yeşil olan değil, beyaz yeşimden
bahsediliyor.
Gongyi
Xiao konuştu: “Kıdemli Shen, buyrunuz.”
Çiçekbozuğu
yüzlü mürit sıradan bir taşı alıp konuştu: “İzle!”
Çakıl
taşını göl içine fırlattı, ki sahiden de batmak yerine suyun yüzeyinde süzülüyordu.
Bir süre sonra suyun yüzeyine sayısız baloncuk yükselmiş, sıcak demir ızgarada
kızartılan et parçası gibi cızırdamıştı. Çakıl taşı hızla aşınıp hiç iz
bırakmadan çözündü.
Çiçekbozuğu
yüzlü mürit gururla konuştu: “Bu su hapishanesi çok sık kullanılmaz. Kaçmak
isteyen ya da içerideki birini kaçırmak isteyen olursa bu arzu ettiği
düşünceleriyle kendilerini kandırırlar!”
Shen Qingqiu
bu sıvının yok ediciliği karşısında şok olmuştu.
Birisi
bu göle yuvarlanırsa muhtemelen kemiklerinden bile iz kalmayacaktı.
Huan
Hua Sarayı ünlü doğrucu sekt değil miydi?! Bariz yasadışı yok ediciliği olan
bir sıvıyı nereden temin etmişlerdi?!
Shen
Qingqiu taştan yolda ilerledi, olağanüstü dikkatle yürüyordu. Taşın üstünde
kayarsa sonrasında olacaklar eğlenceli olmayacaktı. Gölün ortasındaki taş
düzlüğe ulaştığında Gongyi Xiao anahtarı bir kez daha çevirip küçük yolun göl
yatağına geri batmasını sağlamıştı.
Shen
Qingqiu taş düzlükte oturdu. Gizlice, kılıcıyla suyun üzerinden geçme
düşüncesiyle çevrelendiğini hissetti, ki bu aşındırıcı suyu gereksiz yapardı.
Bunu, Gongyi Xiao’nun anahtar deliğinin yanındaki mekanizmayı çevirmesini
izlerken düşünmüştü.
Sonrasında
yukarıdan akan suyun sesini duydu. Shen Qingqiu yukarıya baktığında siyah,
bulanık suyun havanın her yerinden indiğini, onu 20 metrelik taştan kare
düzlükte çevreleyip sıkıca örterek şekil aldığını gördü.
…Yanılmışım!
İnsanları geçin, sinek bile kaçamazdı!
Huan
Hua Sarayı Su Hapishanesi gerçekten ünü hak ediyordu. Bütün sektlerin
oybirliğiyle halk hapishanesi olarak seçilmesi boşuna değildi!
Shen
Qingqiu kesinlikle birilerinin gelmesinin ona sorun olacağını biliyordu fakat
bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemişti.
Leğen
dolusu soğuk suyun fırlatılmasıyla uyanmıştı.
Dondurucu
soğuk Shen Qingqiu’nin titremesini sağlamıştı, en başta, bir şekilde içinin
geçip göle düştüğünü düşündü. Başını sallayıp gözlerindeki fazlasıyla rahatsız
dondurucu soğuk hissine rağmen yorgunlukla gözlerini kırptı. Ancak o zaman onun
sadece sıradan bir su olduğunu onaylayabildi.
Bedenini
sarmalayan Ölümsüz Bağlayan Halat son derece inceydi fakat hâlâ kesin olarak
ruhanî damarlarını durdurabiliyor, hatta kan akışını bile sınırlandırıyordu.
Her
tarafı örten su kaldırılmış, aradaki yol da tekrardan ortaya çıkmıştı.
Görüş
açısı gitgide netleşti. Yukarıya baktığında ilk olarak bir çift zarifçe işlemeli
ayakkabıları gördü. Daha da yukarıya baktığında pembe bir etek gördü.
Orada
duran tamamıyla bol bol mücevherlerle donatılmış pembe giyinmiş genç bir kızdı.
Metal bir kırbacı tutarken zarif kaşlarını kavislendirip ona badem şeklinde
gözleriyle bakıyordu.
Shen
Qingqiu gizliden gizliye gözlerini devirdi.
Luo
Binghe tabii ki de insanlara işkence etmek için fazla iyiydi ve onun eşleri
gerçekten birisinin sınırlarını test etmek için yeterliydi. Hızla, biri
ardından diğeri olarak ortaya çıkıp atın sırtından çiçeklere bakıyor gibi
hissettiriyorlardı, biri ardına diğeri olarak hepsi ona sorun yaratıyordu. Daha
fazla gözükmeyin— bu asıl eserdeki Shen Qingqiu değildi ve basit bir şekilde
şehvet düşkünü güzel kadınlara ilgisi yoktu, tamam mı?
Küçük
kızın kırbacı doğrudan onu gösteriyordu: “Uyanıksan ölü taklidi yapmayı bırak.
Bu saray ustasının sana sormak istediği bir şey var!”
Shen
Qingqiu şu anda ne kadar sinirli olursa olsun kıza ait olan güç ve mevki yine
de kıza onu sorgulama yetkisi vermiyordu.
Shen
Qingqiu konuştu: “Bu, küçük saray hanımının hâlledebileceği bir şey gibi
görünmüyor.”
Yaşlı
Saray Ustası’nın gözdesi, Luo Binghe’nın hareminin baş savaşçısı, bir miktar
nezaket taşımaksızın konuştu: “Gevezelik etmeye son ver! Kim olduğumu bildiğine
göre ziyaret etmemin nedenini biliyor olmalısın!” Gözleri alev alev ışıldarken
dişlerini gıcırdatıyordu: “İblis Âlemi’yle gizlice anlaşma yapan, yoldaşlarına
ihanet eden böylesine aşağılık bir kötü adamsın! Hak ettiğin cezayı alacaksın!
Bugün Saray Ustası’nın ellerine düştün- Sana dersini vereceğim!”
Shen
Qingqiu: “İblis Âlemi’yle gizlice anlaşma yaptığımı itiraf ettiğimi hatırlamıyorum.”
Küçük
Saray Hanımı ayağını yere vurdu: “İtiraf etmezsen sana ceza veremeyeceğimi mi
düşünüyorsun? Fazlasıyla insafsızsın, uzun süre ünlü kıdemli oldun fakat Büyük
Ağabey Luo’ya böylesine zalimlik ve ahlaksızlıkla davrandın- doğal olarak İblis
ırkıyla gizlice anlaşmak gibi şeyleri de yaparsın.”
Kalıtımın
gücü gerçekten de çok güçlüydü, mantığı sahiden doğuştan Yaşlı Saray Ustası’nındı!
Shen
Qingqiu’nin konuşmadan önce bir anlığına dili tutulmuştu: “Gerçekten de ona
zalimlik ve ahlaksızlıkla davrandığımı mı söyledi?”
Küçük
Saray Hanımı hoş bir ezgi ve içten duygularla konuştu: “Büyük Ağabey Luo çok
iyi bir insan, elbette söylemez. Acı çektiği yaraların hepsi kalbinin
derinliklerinde saklı. Kimsenin dokunmasına izin vermez, kimsenin görmesine
izin vermez… Fakat hiçbir şeyi sesli söylemediğinde ruhundaki yaraları
göremeyeceğimi mi düşünüyorsun? Kalbimin ve gözümün olmadığını mı söylüyorsun?”
…
Bu
içten hisler ve saf duygular… Shen Qingqiu bütün benliğiyle iyi hissetmiyordu!
Bu
siktiğimin şiir ezbere okuma yarışması mı?!
Yere
yumruk atarak çılgınca kahkaha atıp atmadığını ya da gözlerinden sıcak
gözyaşlarının taşıp taşmadığını gerçekten bilmiyordu. Üzgünüm! İçtenlikle derin
sevgisini açıklayan bir kız kardeşe gülmenin gerçekten kaba olduğunu biliyorum!
Fakat bu çok küçük düşürücü! Basit, erotik bir şekilde küçük düşürücü!
Luo
Binghe’nın haremi kocaman olsa bile her türden olanakla gerçekten muazzam
karışıktı. Bu, çiğneleyebileceğinden daha büyük ısırmasının sonucuydu, bolluğu
kalitesinden fazlaydı. Ayrıca bu, Gökyüzüne Ateş Eden Uçak’ın aygır romanı
yazmasına rağmen bir kadın eline zar zor birkaç kez dokunabilmiş olmasının
sonucuydu- bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin gibi yapacaksın değil
mi? Hahaha!
Küçük
Saray Hanımı aniden şüphelendi: “Yüzündeki ifade ne öyle?”
Shen
Qingqiu hemencecik neşesini dizginlemiş, yüzünde hiç gerginlik var mı yok mu
diye kontrol etmişti. Bu kızı kırmak mutlu sona neden olmazdı. Beklenildiği
gibi, Küçük Saray Hanımı şiddetlenen hiddetiyle çalkalandı: “Şu anda bana mı
gülüyorsun?!”
Küçük
Saray Hanımı aslında çocukluk arkadaşı Gongyi Xiao’ya âşıktı. Luo Binghe’nın
ortaya çıkmasından sonra coşkulu aşkı erkek kahramana doğru kabardı.
Yapılabilecek bir şey yoktu. Antik çağdan günümüze kadar çocukluk
arkadaşlarının kavgaları yeni yeni aşk rakiplerinde ortaya çıkmıştı, kaderinde
olan rakip daima şüphesiz kazanırdı. Bu tip bir “birisine âşık olması için
birisinin ilgisini değiştirme” tuzakları aslında aygır romanlarında çok
yaygındı, nedeniyse dünyada her zaman birçok NTR* hayranı olmasıydı. Birisini
NTRlediğinde ya da NTRlendiğinde hepsi bu tip hikâyelerden garip bir zevk
alabilirlerdi.
NTR: Önceki bölümde aldatma anlamında alsam da şu anda neredeyse
her zaman çocukluk arkadaşı yerine yeni ortaya çıkmış bir aşk rakibinin
kazandığı durumdan bahsediliyor.
İlgilerini
değiştiren kişi, tabii ki de, gerçek aşkı izlediğini düşünür ve hiçbir
yanlışlık yapmaz, fakat sonunda vicdanen suçluluğa sahip olurlar. Onlara tuhaf
bir ifadeyle birisinin baktığını görürlerse diğer kişinin onlara güldüğünü
hissederler. Küçük Saray Hanımı bunun için utançtan küplere binmiş ve kolunu
sallayarak uzun kırbacı ona doğru şaklatmıştı!
Kırbaç
tehditkâr bir şekilde havayı fazlasıyla keskin bir sesle delmişti. Ölümsüz
Bağlayan Halat Shen Qingqiu’nin ruhanî enerji dolaşımını kısıtlıyordu fakat
fiziksel yetenekleri alçaltılmıyordu. Kırbacın çarptığı yerin ayağından bir
metre bile olmayacak kadar yakınına yuvarlandı. Taş alan parçalandığında taş
kırıntıları ve paramparça edilmiş tozlar her yere yayılmıştı. Shen Qingqiu
dizlerinin üstüne çöküp bedenini sabitledi.
Bu ne
lan, niye bir genç kız bu tip dikenli demir bir kırbaç kullanıyor?! Bu üslup
çok yanlış!
Asıl
eserdeki daha büyük yanlışsa Küçük Saray Hanımı ince demir kırbacı özellikle
aşk rakiplerine vurmak için kullanıyordu! Erkeği uğruna kıyafetleri yırtmak
için kullanılan bir eşyaydı! O, Luo Binghe’nın biraz fazla uzun bakmasından
dolayı şimdilik vurulan tek güzel kadındı, öyleyse niçin bir erkeğe vurmak için
kullanılıyor?! Ağlıyor, duymuyor musun?!
Gerçekten
yeterince gördüm, bu tip senaryoları bana göstermeyi bırakır mısın?!
Küçük
Saray Hanımı darbesini ıskaladıktan sonra öfkesi daha da kuvvetlendi. Kırbaç
şaklatması sesiyle kırbacı hiçbir güç göstermeksizin geri döndü. Taş alanın
boyutunun ya da Shen Qingqiu’nin tepki süresinin hızının bir önemi yoktu, o
çoktan bağlanmıştı, o nedenle kırbacın kıvrılmasından kaçınılmaz bir şekilde
sıyrılmıştı. Kıyafetleri birkaç yerden yırtılmasına rağmen derisi hâlâ hasar
almamıştı.
Fakat
sıyrılıp savuşturmaya devam ettikçe taş alanın sınırına daha çabuk gerilemişti.
Daha fazla gidemeyeceğini gördüğü anda sert bir şekilde sonraki vuruş gelmişti.
Shen Qingqiu azimle dişlerini gıcırdatıp gözlerini kapatarak acı darbeyi
bekledi!
Fakat
uzun bir süre beklemesine rağmen etinde hiçbir keskin acı hissetmemişti.
Aniden
gözlerini açmasının hemen ardından kalbi kırılmıştı.
Luo
Binghe kırbacın ucunu çıplak elleriyle tutmuştu. Gözlerinde zift siyahlığının
iziyle ateşler yanıyor gibi görünüyordu, soğuk ve korkutucuydu.
Her
seferinde bir söz söyledi, sesi kalp donduracak kadar soğuktu: “Ne yapıyorsun?”
Küçük
Saray Hanımı onun ne zaman geldiğini bilmiyordu, aniden ortaya çıkışıyla
korkmuştu. Fakat onu korkutan asıl şey onun daha önce hiç görmediği yüzündeki
soğuk ifadeydi. Korkudan titremekten kendini alıkoyamadı.
Tanıştıklarından
beri Luo Binghe daima nazik ve kibar olmuş, diğerlerini neşelendirmede iyi
olmuştu. Ne zaman ona böylesine sert ve ölüm saçan bakışlarla bakmıştı? Küçük
Saray Hanımı birkaç geri adım atmaktan kendini alıkoyamadı, tereddütle konuştu:
“B…b…ben gelip ifadesini almak için babamdan geçiş kartını istemiştim…”
Luo
Binghe soğuk bir şekilde konuştu: “Dört sektin ortak duruşması bir ay sonra.”
Küçük
Saray Hanımı aniden mağdur olmuş hissetti. Bağırdı: “Benim mürit ağabeylerimin,
kız kardeşlerimin birçoğunu, birçok kişiyi incitti! Ve sana berbat bir şekilde
davrandı! Ona dersine vermemdeki yanlış nedir?!
Luo
Binghe keskin dikenleri hiçe sayarak kırbacının tamamını yakaladı. Eli hiçbir
güç göstermiyordu fakat beş parmağı gevşediğinde ince demir kırbaç parçaları
gerçekten kırık ve ezilmiş demir yığınına dönüşmüştü.
Luo
Binghe kayıtsızca konuştu: “Git.”
Küçük
Saray Hanımı, sevgili silahı öylece pislik yığınına dönüşürken onu geniş
gözlerle izlemişti. Sadece inanamayarak “ah” sesini çıkarttı.
Ağlamaklı
bir şekilde Shen Qingqiu’yi, ardından Luo Binghe’yı gösterdi: “Sen, sen bana
böyle mi davranıyorsun? Senin için öfkemi açığa çıkardım ama sen ona dokunmama
izin vermiyor musun?”
Luo
Binghe hiçbir şey söylemedi, sadece demir kırbaç döküntüsünü gölün içine
fırlattı. Aşınarak ayrılmanın cızırtılı ve tıslama sesleri kulaklarındaydı.
Bunu
izlemek Küçük Saray Hanımı’nın dudaklarını titretti.
O
anda gerçekten Luo Binghe’nın yavaş yavaş ezip aşındıran göle atmak istediği
kişinin kim olduğunu fark etti… kendisiydi. Bu şaka değildi.
Keder
ve öfkeyle dolu Küçük Saray Hanımı bağırdı: “Bariz bir şekilde bunu senin
iyiliğin için yapıyorum!” Bağırdıktan sonra arkasını dönüp ağlayarak uzaklaştı.
Shen
Qingqiu içinden kükredi: “Bu senaryo doğru değil, sikeyim—ne yanlış gidiyor—“
Luo
Binghe’nın bakışları üzerine yönlendiğinde kükremesini bitirmemişti.
Shen
Qingqiu’nin bütün vücudu sızlamaya başladı. O sırada Küçük Saray Hanımı’nın onu
yüz sekiz vuruşla kırbaçlamasını tercih ederdi. En azından acı etinde olacaktı,
Luo Binghe’yla bir alanda hapsolmasındansa bütün bedeninin acıması daha iyiydi!
İkisi
uzun süre sessizce birbirlerine baktılar. Luo Binghe bir adım yaklaştı.
Shen
Qingqiu refleks olarak aralarındaki mesafeyi korudu.
Luo
Binghe’nın uzanan eli havada bir süre durdu, ardından geri çekildi.
Ofladı:
“Neden Shizun böylesine tedbirli olmaya gerek duyuyor? Size bir şey yapmak
istesem zerre kadar dokunmaya ihtiyacım olmaz.”
Bu
çok doğruydu. Kutsal Şeytan kanının bir damlası bile karnına girse bedenine
gömülmüş saatli bombayla eşdeğerdi, acı çekmek için sonsuz ihtimal sunuyordu.
Luo Binghe’nın tek yapması gereken düşünüp parmağını bükmekti, böylece Shen
Qingqiu’nin içini yeniden düzenleyip midesini çürütebilir, ölmek için
yalvartacak kadar çok işkence edebilirdi.
Shen
Qingqiu meditasyon duruşuna geri oturdu, Luo Binghe’nın bakışlarıyla
buluşturmak için bakışlarını yükseltti.
Bir
ay.
Ne
olursa olsun bir ay dayanması gerekiyordu. Dayandıktan sonra okyanustaki bir
balık kadar özgür, gökyüzündeki bir kuş kadar serbest olabilirdi. Benim* bu tip
saçma şeylerle ilgilenmeme gerek yok!
Benim: Burada ‘benim’ daha laubali şekilde kullanılıyormuş,
babacık anlamına da geliyormuş ayrıca. Yani cümle ‘Babacığın bu tip saçma
şeylerle ilgilenmesine gerek yok!’ gibi de olabilir.
İkisi
de bir süre sessiz kaldılar. Shen Qingqiu bir anlık düşünüp konuştu: “Bana bir
şey yapmak istesen, acele etmene gerek yok. Sektin ortak duruşması bittikten
sonra kurtuluş için umudum olmadan tamamıyla yüz karası olacağım ve ünüm
mahvolacak. Hesap defterini o zaman hâlletmek sana daha çok memnuniyet vermez
mi?”
Bu
sözler tamamıyla asıl Luo Binghe’nın düşünce yapısına dayanıyordu. Makûl bir
şekilde konuşup Luo Binghe’nın fazlasıyla iyi zevkine uyuyordu. Beklenmedik
şeyse Luo Binghe’nın ifadesi düzelmemiş, aniden daha çok soğuk, buz gibi
olmuştu.
Gözlerini
kıstı: “Neden Shizun ortak duruşmada suçlu bulunacağından bu kadar emin?”
Shen
Qingqiu: “Sana sormalı, öyle değil miyim?”
Luo
Binghe geri sordu: “Bana mı sormalı?”
Küçümseyerek
güldü: “Yine ben.”
Shen
Qingqiu suskundu.
****
Merhabalar, Barbarossa Fansub adına Discord hesabı açtık. MangaTR’de çeviri grubumuz adı altında
paylaşım yaptım, oradaki linki kopyalayarak girebilirsiniz. Resimli versiyonlarıyla Wattpad'e de yüklemiş bulunuyorum, oradan da bakabilirsiniz. Okuduğunuz için teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder