Hassiktir!
Birden Shen Qingqiu’nin başından aşağı kaynar sular dökülmüş
gibiydi!
Bu filmlerdeki gece yarısında sarkaçlı saatin uğursuzca
çaldığı bölümle aynıydı!
Katlanmış yelpazesini kavrayıp arkasını dönmüş, çabucak tahta
pencereden atlamıştı.
Bu tüyleri diken diken etmeye tetikleten numara günün erken
saatlerinde aniden yollanmıştı. Luo Binghe’nın gerçek doğası ortaya çıkmıştı ve
şimdi de Shen Qingqiu’yle hesaplaşmaya gelmişti!
Kaçışı tamamıyla bilinçaltından sürdürülmüştü. Yılların
alışkanlığı onu zarafet ve nezaketle davranmasını sağlasa bile kaçmıştı. Akıcı
bir şekilde indiğinde ayağa fırlamak için ayağının tabanını kullanmış ve bedeni
vahşi bir kaz gibi fırladı.
Soğuk bir rüzgâr gibi Luo Binghe’nın sesi net ve keskindi.
Tınısı gülümsemesinin görünümüyle deliyor, doğrudan Shen Qingqiu’nin
kulaklarına aktarılıyordu: “Shizun gün boyunca Gongyi Xiao’yla kibar ve samimi
konuştu. Sonrasında akşam Liu Shishu’yu* içten samimiyetle gecenin geç
saatlerine kadar beklerken ışıkları açıp mumlarla donattı. Fakat bu müride geldiğinde
ikisi de fazlasıyla yabancılaşmış mı oluyor?”
Shishu:
Bir müridin ustasının kıdemli ya da kıdemsiz askerî müritlerine söylediği bir
terimdir. Amcaya yakın bir anlamı vardır.
****! Her cümleni bitirdiğinde aramızdaki mesafe yarılanıyor.
Bu hız bilime aykırı!
Shen Qingqiu derin bir nefes aldı. Ne olursa olsun ilk önce
yardım eli bulması gerekiyordu, bu yüzden Dantian’ından* enerjisini kullanıp
sesini yükseltti: “Liu Qingge!”
Dantian:
Enerji merkezidir. Çin’in meditasyon, egzersiz, dövüş sanatları ve geleneksel
tıbbındaki odak noktalarıdır. Yukarı, orta, aşağı diye üçe ayrılmakta.
Luo Binghe’nın sesi tekrardan gelmişti fakat bu sefer pek
nazik değildi. Alay ederek konuştu: “Liu Shishu savaşmakla meşgul. Korkarım ki
gelmek için boş zamanı yok. Shizun, emrin varsa niçin bana söylemiyorsunuz?”
Senin teklifini kabûl etmeye cesaretim yok!
Shen Qingqiu, Liu Qingge’nın Luo Binghe’yla savaşa
sürükleneceğini biliyordu, o yüzden ona güvenemezdi. Ayrıca vücudundaki bütün
ruhani enerjiyi bacaklarına yönlendirmişti, hız patlaması ümit ediyordu.
Fakat unuttuğu tek şey için çok umutsuzdu: bedenindeki bu
zehir daha yeni hareketlenmişti!
Tepki vermesi için çok geçti. Bir anlığına Shen Qingqiu’nin
bedenindeki bütün kan akmayı bırakmış, bedeni aniden yığılmıştı.
Hemen sonrasında boğazı sıkılıp savrulmuş gibi sırtı soğuk taş
duvara çapmış, omurgasının incinip başının dönmesini sağlamıştı.
Luo Binghe çok yakındı.
Shen Qingqiu tek elini duvara yasladı. Başının arkasındaki
darbe onu sersemletmiş, görüşünü tekrardan kazanabilmek uzun zamanını almıştı.
Ay ışığı üzerinde parıldıyor, Luo Binghe’nın dış hatlarını çok
daha fazla yeşimden buz heykeli gibi eşsiz bir güzellikte gözükmesini
sağlıyordu.
Fazlasıyla yakınına eğilip alçak sesle fısıldadı: “Yıllardır
ayrı olup henüz birbirimizle altın akşam rüzgârında ve saf beyaz erken sabah
neminin arasında karşılaşmak... Shizun sadece başkalarının ismini sayıyor. Bu
mürit biraz üzgün.”
Üzgün olduğunu söylese bile dudakları tebessümle kıvrılmış
ifadesindeki gözleri ölüm saçıyordu. Bunu gören herhangi birisi bu sözlerin
açıkça yalan olduğunu fark edebilirdi!
Shen Qingqiu boğazı demir halka tarafından yakalanmış gibi
hissetti. Boğazı sıkılıyordu ve konuşmasına izin vermeyi bırakın nefes alması
bile zordu.
Tahmin ettiğinin aksine, birazcık çabayla kılıcını çağıracak
parmak işaretini yapmayı becerebilirdi fakat ruhanî enerjisinin zehirle
durgunlaşması nedeniyle hiçbir şekilde kullanılamazdı. Mükemmel bir şekilde
parmak işaretini yapsa bile Xiu Ya Kılıcı hareket etmeyecekti.
Dahası, Luo Binghe’nın eli git gide, çok daha fazla güç
uyguluyor, yavaşça sıkıyordu.
Aniden, Shen Qingqiu’nin görüş alanı aydınlanarak devasa bir
diyalog kutusu çıkıverdi.
Bu diyalog kutusu öncekinden tamamıyla farklıydı. Önceki daha
çok Windows XP sisteminin hata mesaj ileti kutusu gibiydi fakat şimdikinde
ustaca yapılmış değişiklikler daha gösterişli gözükmesini sağlıyordu... dur,
birisi içeriğine odaklanmalı! Sistemin İpucu:【 Şu anda karşılaştığınız küçük sorun için
sistemin tavsiyelerini görüntülemek ister misiniz?】
Buna “küçük sorun” mu diyorsun?!
Shen Qingqiu içinden bağırdı: “Yap! Kolay modu var mı? Kolay
modu aç!”
Sistem:【 İzinle aktivite edilmesi gerektiriyor:
Hayatta kalmak için anahtar eşyalara etkinleştirmek ister misiniz?】
Shen Qingqiu onun gözlerinin yeşile döndüğü yerde çoktan
konuya tıkanmıştı. “Anahtar eşyalar mı var?! Onlardan biraz almak için kaç B
puanına ihtiyacım var?!
Sistem:【 Eşya çoktan kullanılabilir deponuzda. “Sahte
Yeşimden Guanyin”i Luo Binghe’nın 100 kin puanını kaldırmak için kullanmak
ister misiniz?】
****! O, Luo Binghe’ya üvey annesinden kalan tek şeydi: sahte
yeşimden Guanyin!
Bu dünyaya ilk geldiğinde bu hayat kurtarıcı anahtarı ve bazı
avantajlı eşyaları almıştı. Bunu nasıl olurdu da unutabilmişti? Şu anda altın
pirinç kâsesi tutarken yemek yalvarıyordu. Sistem, sonunda bunu hatırlattın!
Shen Qingqiu: “Kullan!” Âdem elması neredeyse ortadan ikiye
ayrılacaktı!
Sistem:【 Memnun Etme Notu: Anahtar eşya sadece bir
kere kullanılabilir ve Luo Binghe’nın en fazla 5000 kin puanını kaldırabilir.】
Shen Qingqiu uçurumun kenarında atı dizginlemeye çalıştı:
“Tutt—— !!!”
Luo Binghe’nın şu anda sadece 100 kin puanı mı vardı? Sen
dalga mı geçiyorsun?! Eğer 100 kin puanı böyle gözüküyorsa öyleyse 5000 kin
puanına sahip olduğunda nasıl güzel bir görüntü olabileceğini hayal bile
edemiyordu! Önemli şeyse: eşyayı kullanmak 5000 kin puanını silebilecekken
sadece 100 puan için kullanmak, özellikle de tekrardan kullanamayacaksan...
hayatı kazıkta olsa bile Shen Qingqiu’nin hâlâ bu sıkıntı ve kargaşanın
üstesinden gelebilecek biraz zamanı vardı.
Boğularak ölmeyecekti, boğazının ezilmesinden ölecekti.
Shen Qingqiu hayat kurtarıcı anahtar eşyayı kullanmak için
kendini hazırladığında boğazındaki el aniden gevşedi.
Kaçma ihtimali yoktu, o nedenle tek yapabileceği sakin
davranmaya devam etmekti. Shen Qingqiu duvara doğru yaslandı, zar zor ayakta
duruyordu. Bir süre sonra pat diye dizlerinin üstüne düştü.
Onu neredeyse ölümüne boğan Luo Binghe sadece gülümseyerek ona
at arabasından çıkmasında ya da aperatifleri verdiğindekiyle aynı şekilde
kalkmasına yardım etti. Sersemlemiş Shen Qingqiu geçici olarak kaçmayı unutmuş
ve bu istekli davranışın fazlasıyla ürkünç olduğunu hissetmişti.
Luo Binghe iç çekti: “Az önce Shizun neden aceleyle kaçtı? Bu
mürit onu neredeyse yakalayamayacaktı.”
Götümü yakalayamayacaktın! Karmaşanın ortasında fazla sakin ve
soğukkanlı olan kimdi?! Hiç ter dökmeden kedi ve fare oyununu uzun zaman
sürdüren kimdi?
Shen Qingqiu bir süre zorlukla soludu. Sonunda ağzını
açtığında sesi biraz titrekti: “Açıkça geri dönmeye fazlasıyla cesaretin var.
Diğerlerinin gerçek kimliğini öğrenmelerinden korkmuyor musun?”
Luo Binghe konuşurken gözleri ışıldadı: “Shizun bu konu
hakkında endişeli ya da ilgili mi?”
Shen Qingqiu bu kelimelerin fazlasıyla ilginç olduğunu
düşündü. “İlgilenmek” ve “endişelenmek” arasındaki fark neydi?
Sormadan edememişti: “Başkalarına söylemeyeceğimi mi
düşünüyorsun?”
Luo Binghe ona bakıp Shen Qingqiu’ye acırmış gibi bir
tonlamayla konuştu: “Shizun, sözleriniz onlar tarafından güvenilir olmalı.”
Shen Qingqiu’nin kalbi delicesine atmaya başladı.
Yani bu asıl eserdeki gibi Shen Qingqiu’nin ününü yavaş yavaş,
adım adım mahvetmeyi; zorla kendi yıkım yolundan indirip onu yavaş ve acıyla
öldürmeyi planlıyor mu demekti?
Asıl Shen Qingqiu’nin iki tane büyük pislik noktası vardı: 1-
birçok kız ve kadınla ilişkide olmaya çalışıyordu, 2- diğer sektlerdeki
efsuncuları öldürdüğü gibi kendi sektinden birçok efsuncuyu da öldürüyordu.
Yine de bedeninin kontrolünü eline aldığında aslının özel zevk
ve tutkularını kesinlikle devralmamıştı. Luo Binghe hâlâ ününü ve sosyal
statüsünü mahvedebilir miydi?
Sistem:【 Dostane Cevap: Tabii ki de.】
Shen Qingqiu: “Kapa çeneni, tamam mı? Bu gerçeği bana
hatırlatmana gerek yok. Teşekkürler.”
Sistem:【 Rica ederim. Bu cevap hiçbir B puanına mâl
olmadı.】
Shen Qingqiu aniden nereden çıktığı bilinmeyen diyalog
kutusundan çıkmıştı.
Bir anlığına ayakta durup boğazını ovuşturdu. Beklenmedik bir
şekilde Luo Binghe’nın ona sadece dikkatle baktığını, devam etmeye karşın
niyetinin olmadığını fark etti.
Hâlâ bakıyor muydu?
Ayrılalı birkaç yıl olmuştu, bunun için barışmaya mı
çalışıyorsun?
Sistem:【 Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti Puanı
+50】
Shen Qingqiu: “Geliştirildin. Puanın verilme nedenini nasıl
dahil etmezsin? Biraz puana sahip olduğumu söyleme. Hiçbir şey yapmadım ama
doğru şeyi yapma cesareti puanım mı arttı? Ve bir süre ortaya çıkmasan olur
mu?”
Uzun bir süre sonra Shen Qingqiu konuştu: “Döndüğüne göre tam olarak
ne yapmak istiyorsun?”
Luo Binghe konuştu: “Shizun’un bana çok iyi davrandığı yönünü
özledim. Onu görmek için tekrardan geldim.”
Shen Qingqiu aniden bazı eski puanlarla bunu çözmesinin
gerektiğini anladı.
Luo Binghe’ya tek bir soru soruyordu ve tek bir cevap
alıyordu, etkileşimleri aslında fazlasıyla uyumluydu. Shen Qingqiu başarıyla
daha da cesaretlendi. Gözünü kırpmadan parmaklarını kılıcının kabzasının
üzerine yönlendirip konuştu: “Beni öldürmek için mi? Jinlan Şehri’ndeki vebaya
ne demeli? Şehir sakinlerinin hepsi sana ‘iyi davranmış’ olamaz.”
Konuşmasını bitirdiği zaman sinirine vurmuş gibi görüneceğini
kim düşünebilirdi? Anında Luo Binghe’nın bakışları gökten düşen iki yıldızmış
da donmuşcasına soğumuştu. Yüzündeki hafif tebessüm iz bırakmadan yok oldu.
Luo Binghe dudaklarını büzdü: “Shizun gerçekten iblis ırkını
hor görüyor.” Tonunda gerginliğin gizlenmiş, hiddetin izleri vardı.
Hiçbir türü, aslında.
Luo Binghe dişlerini gıcırdattı: “Hayır. Beni hor gördüğünü söylersem
daha doğru olur.”
Görüyorsun, anlıyorsun da... Ne, ne, ne? Shen Qingqiu kendi
savunması için konuşamadı: Öyle bir şey demedim!
Luo Binghe aniden ona yaklaştı, karşılık olarak Shen Qingqiu
geriledi. Hemen arkasında duvar vardı, daha fazla geri çekilmesinin imkânı
yoktu.
Bakışları buluştuğunda kıvılcımlar uçuşuyor gibiydi. Luo
Binghe çok huzursuz davrandığını fark edip gözlerini kapattı. Tekrardan
gözlerini açana kadar biraz zaman geçti.
“Shizun gerçekten
soyumun yarısından dolayı yakında ya da ileride cinayet, kundaklama, bütün
şehri yakalayıp katliam yapma ve ülkeleri yok etme gibi şeyleri yapacağımı mı
düşünüyor?”
Shen Qingqiu sadece sessizliğini sürdürdü.
Eğer “Proud Immortal Demon’s Way”in mevcut bir kopyası elinde
olsaydı uzun bir zaman önce onu kitapla tokatlamış olurdu.
Dumanın olduğu yerde ateş de vardır! Kanıt olarak
kullanılabilecek yirmi milyon karakter vardı. Sadece cinayet, kundaklama, bütün
şehri yakalayıp katletme, ülkeleri yok etme gibi şeyleri yapmamıştı, Luo Binghe’nın
suçlarını abartmak imkânsızdı.
Luo Binghe Shen Qingqiu’nin sessizliğini sürdürüp
kirpiklerinin gözlerini peçe gibi örtmesini onay olarak almıştı. Dudaklarını
büzdü. “O hâlde neden birisinin ırkını önemsememem gerektiğini söyledin? Neden
‘Gökyüzünde ve yeryüzünde tahammül edilmeyecek birisi yoktur ‘gibi şatafatlı
şeyler söyledin?”
Aniden yüzündeki ifade kasvetli oldu. Sinirle kaşlarını
çatarak bağırdı: “İki yüzlüsün!”
Shen Qingqiu çoktan genelde tetikteydi o nedenle çabucak geri
çekilip ucu ucuna tehlikeyi engelledi. Yaslandığı duvarı görmek için arkasına
baktığında Luo Binghe’nın saldırısıyla parçalarına ayrıldığını gördü.
Luo Binghe’nın yapısının uçurumdan geldikten sonra
değişeceğini bilse bile bu denli olacağını beklemiyordu. Fazlasıyla dengesiz
olmasının yetersiz ifade edileceğini söyleyebilirdi.
Kitaptan bilgisine dayalı olarak bildiği tek bir şey vardı
fakat başka bir şey ise tanıdık birisinin, özellikle de onun hareketlerinin
sonucu olarak, bu değişimi tamamıyla görmesiydi.
Luo Binghe gerçekten ona vurmak istiyor gibi görünmüyordu.
Anlık patlamanın ardından biraz duman salarak ortaya çıkmıştı. Başını çevirip
onu kavradı fakat Shen Qingqiu aniden Xiu Ya’yı çıkarttı.
Kılıcını uzun zamandır eliyle kınından çıkartmamıştı.
Geçmişte, ruhanî enerjisiyle onu çağırmayı tercih ediyordu fakat şu anda ruhanî
enerjisi yoktu ve sadece eliyle yönetebilirdi. Yapabileceği hiçbir şey yoktu,
yakalanmasına izin veremezdi. En azından bu sefer başıboş bir şekilde oturamazdı.
Büyük bir hata yapmıştı. Luo Binghe’nın uçurumdan tırmanmadan
önce beş yıl çalışması gerektiğini düşünmüştü. Onun, kahramanın hilesinin,
böylesine mükemmel olup her geçen gün geliştiğini kim bilebilirdi ki? Luo
Binghe aslında görevini zamanının yarısında bitirmişti! Shen Qingqiu’nin hayat
kurtarıcı koz kartı Güneş ve Ay’ın Nemlendirdiği Çiçek Tanesi daha hazır
değildi.
Şimdiki durumu görünce Luo Binghe yavaşça elini kaldırıp mor
ve kırmızı şer enerjisini fırıl fırıl dönerek avcunda açığa çıkardı. Yavaşça
konuştu: “Shizun, tahmin edin: Xiu Ya’yı yakalarsam kılıcın ruhanî enerjisi
bitene kadar aşınması ne kadar sürer?”
Tahmine gerek yoktu, Luo Binghe’nın tek deneyişte Xiu Ya’yı
kıracağına 3 yuan’a* bahse girerim!
Yuan:
Çindeki para birimi.
Luo Binghe biraz daha yakınlaştı, Shen Qingqiu’nin kılıcını
kullanmaktan başka çaresi yoktu.
Xiu Ya kılıcını metal kınına koymak için psikolojik olarak
çoktan hazırlanmıştı fakat şok içerisinde Luo Binghe aniden bir şeyi fark etmiş
gibi görünüyordu. Bir anlığına donup aniden avcundaki şer enerjiyi yok ederek
doğrudan eliyle kılıcın kenarlarını yakaladı.
Shen Qingqiu gerçekten kılıcın onu deleceğini düşünmemişti. Bu
daha şimdiden ikinci kez olmuştu! Shen Qingqiu şok içerisinde boş gözlerle
baktığı gibi Luo Binghe, Shen Qingqiu’nin bileğini büktü. Acı Shen Qingqiu’nin
kavramasının gevşemesine neden olmuştu. Kılıç yere düşüp Luo Binghe tarafından
uzağa tekmelenmişti.
Luo Binghe Shen Qingqiu’nin bileğini tek eliyle sıkıca
tutuyordu. Taze kan avcundan aşağıya doğru akıyor, Shen Qingqiu’nin yenini
ıslatıyordu. Kan sürekli olarak aşağıya akmaya devam ediyor, kalbini panikle
dolduruyordu. Kafa karıştırıcı durumun ortasında Luo Binghe elini çevirdi:
“Enfekte mi oldunuz?”
Shen Qingqiu’nin bileğinde günün erken saatlerine nazaran
küçük kırmızı noktalar biraz daha fazla yayılmıştı.
Luo Binghe’nın uzun ince parmakları kırmızı noktaların
üzerinde süzülürken, parmak uçlarının altındaki noktalar suyla yıkanmış
mürekkep gibi yok olmaya başlamışlardı.
Sahiden Luo Binghe için bu küçük şey hiçbir sorun
oluşturmuyordu.
Luo Binghe’nın yüzündeki ifade biraz daha sakinleşmişti.
Konuştu: “Shizun’un bu eli gerçekten talihsizlikle vebalanmış.”
İkisi de beklenmedik bir şekilde aynı şeyi düşünmüşlerdi. Shen
Qingqiu şimdi yumuşak ve temiz olan eline baktı, Luo Binghe’nın aklının nasıl
çalıştığı hakkında kafası karışıktı. Muhtemelen şimdiki durum bu elin onun için
zehirli iğneleri engellemesiyle yakın zamanlarını hatırlatıp eski hislerin
etkisine kapılmasını sağlamıştı.
Aniden karnına yumruk yiyene kadar hâlâ bunun hakkında
tahminde bulunuyordu.
Luo Binghe gülümseyerek konuştu: “Olan oldu. Shizun ektiğini
biçmeli. Shizun bana yaptığı yarayı düzgün bir şekilde telafi etmeli.”
Shen Qingqiu hâlâ başını ağrıtan günkü yaranın travmasından
bahsederek sembolik bir metafor kullandığını düşünüyordu. Başı arkaya doğru
çekilip Luo Binghe elini Shen Qingqiu’nin dudaklarına koyduğunda kan ağzına
akmıştı.
Shen Qingqiu’nin gözleri anında şaşkınlıkla irileşerek açıldı.
Luo Binghe’nın bahsettiği “yara”nın Shen Qingqiu’nin Xiu
Ya’yla eline henüz yaptığı yara olduğunu anladı!
****! Kesinlikle içmemeliydi, içmemeliydi, kesinlikle bu şeyi
içmemeliydi!
Aniden eline vurarak uzaklaştırıp başını öne eğmiş, birkaç
ağız dolusu taze kanı kusmuştu. Yine de Luo Binghe zorla onu yerden kaldırıp
kanıyla beslemeye devam etti.
Luo Binghe elindeki yarayı yırtarak genişletip daha çok sıcak
kanın akmasını sağladı. Bu gerçekten onun ruhunu yükseltiyor gibiydi. “Shizun,
tükürmeyin. Kutsal İblislerin kanı kirlidir fakat içtiğinde sizi öldürmez,
değil mi?”
Seni öldürmez ama ölmeyi tercih ettirir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder