19 Haziran 2020 Cuma

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM - BÖLÜM 34: BU SADİST

Hassiktir!

 

Birden Shen Qingqiu’nin başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibiydi!

 

Bu filmlerdeki gece yarısında sarkaçlı saatin uğursuzca çaldığı bölümle aynıydı!

 

Katlanmış yelpazesini kavrayıp arkasını dönmüş, çabucak tahta pencereden atlamıştı.

 

Bu tüyleri diken diken etmeye tetikleten numara günün erken saatlerinde aniden yollanmıştı. Luo Binghe’nın gerçek doğası ortaya çıkmıştı ve şimdi de Shen Qingqiu’yle hesaplaşmaya gelmişti!

 

Kaçışı tamamıyla bilinçaltından sürdürülmüştü. Yılların alışkanlığı onu zarafet ve nezaketle davranmasını sağlasa bile kaçmıştı. Akıcı bir şekilde indiğinde ayağa fırlamak için ayağının tabanını kullanmış ve bedeni vahşi bir kaz gibi fırladı.

 

Soğuk bir rüzgâr gibi Luo Binghe’nın sesi net ve keskindi. Tınısı gülümsemesinin görünümüyle deliyor, doğrudan Shen Qingqiu’nin kulaklarına aktarılıyordu: “Shizun gün boyunca Gongyi Xiao’yla kibar ve samimi konuştu. Sonrasında akşam Liu Shishu’yu* içten samimiyetle gecenin geç saatlerine kadar beklerken ışıkları açıp mumlarla donattı. Fakat bu müride geldiğinde ikisi de fazlasıyla yabancılaşmış mı oluyor?”

 

Shishu: Bir müridin ustasının kıdemli ya da kıdemsiz askerî müritlerine söylediği bir terimdir. Amcaya yakın bir anlamı vardır.

 

****! Her cümleni bitirdiğinde aramızdaki mesafe yarılanıyor. Bu hız bilime aykırı!

 

Shen Qingqiu derin bir nefes aldı. Ne olursa olsun ilk önce yardım eli bulması gerekiyordu, bu yüzden Dantian’ından* enerjisini kullanıp sesini yükseltti: “Liu Qingge!”

 

Dantian: Enerji merkezidir. Çin’in meditasyon, egzersiz, dövüş sanatları ve geleneksel tıbbındaki odak noktalarıdır. Yukarı, orta, aşağı diye üçe ayrılmakta.

 

Luo Binghe’nın sesi tekrardan gelmişti fakat bu sefer pek nazik değildi. Alay ederek konuştu: “Liu Shishu savaşmakla meşgul. Korkarım ki gelmek için boş zamanı yok. Shizun, emrin varsa niçin bana söylemiyorsunuz?”

 

Senin teklifini kabûl etmeye cesaretim yok!

 

Shen Qingqiu, Liu Qingge’nın Luo Binghe’yla savaşa sürükleneceğini biliyordu, o yüzden ona güvenemezdi. Ayrıca vücudundaki bütün ruhani enerjiyi bacaklarına yönlendirmişti, hız patlaması ümit ediyordu.

 

Fakat unuttuğu tek şey için çok umutsuzdu: bedenindeki bu zehir daha yeni hareketlenmişti!

 

Tepki vermesi için çok geçti. Bir anlığına Shen Qingqiu’nin bedenindeki bütün kan akmayı bırakmış, bedeni aniden yığılmıştı.

 

Hemen sonrasında boğazı sıkılıp savrulmuş gibi sırtı soğuk taş duvara çapmış, omurgasının incinip başının dönmesini sağlamıştı.

 

Luo Binghe çok yakındı.

 

Shen Qingqiu tek elini duvara yasladı. Başının arkasındaki darbe onu sersemletmiş, görüşünü tekrardan kazanabilmek uzun zamanını almıştı.

 

Ay ışığı üzerinde parıldıyor, Luo Binghe’nın dış hatlarını çok daha fazla yeşimden buz heykeli gibi eşsiz bir güzellikte gözükmesini sağlıyordu.

 

Fazlasıyla yakınına eğilip alçak sesle fısıldadı: “Yıllardır ayrı olup henüz birbirimizle altın akşam rüzgârında ve saf beyaz erken sabah neminin arasında karşılaşmak... Shizun sadece başkalarının ismini sayıyor. Bu mürit biraz üzgün.”

 

Üzgün olduğunu söylese bile dudakları tebessümle kıvrılmış ifadesindeki gözleri ölüm saçıyordu. Bunu gören herhangi birisi bu sözlerin açıkça yalan olduğunu fark edebilirdi!

 

Shen Qingqiu boğazı demir halka tarafından yakalanmış gibi hissetti. Boğazı sıkılıyordu ve konuşmasına izin vermeyi bırakın nefes alması bile zordu.

 

Tahmin ettiğinin aksine, birazcık çabayla kılıcını çağıracak parmak işaretini yapmayı becerebilirdi fakat ruhanî enerjisinin zehirle durgunlaşması nedeniyle hiçbir şekilde kullanılamazdı. Mükemmel bir şekilde parmak işaretini yapsa bile Xiu Ya Kılıcı hareket etmeyecekti.

 

Dahası, Luo Binghe’nın eli git gide, çok daha fazla güç uyguluyor, yavaşça sıkıyordu.

 

Aniden, Shen Qingqiu’nin görüş alanı aydınlanarak devasa bir diyalog kutusu çıkıverdi.

 

Bu diyalog kutusu öncekinden tamamıyla farklıydı. Önceki daha çok Windows XP sisteminin hata mesaj ileti kutusu gibiydi fakat şimdikinde ustaca yapılmış değişiklikler daha gösterişli gözükmesini sağlıyordu... dur, birisi içeriğine odaklanmalı! Sistemin İpucu: Şu anda karşılaştığınız küçük sorun için sistemin tavsiyelerini görüntülemek ister misiniz?

 

Buna “küçük sorun” mu diyorsun?!

 

Shen Qingqiu içinden bağırdı: “Yap! Kolay modu var mı? Kolay modu aç!”

 

Sistem: İzinle aktivite edilmesi gerektiriyor: Hayatta kalmak için anahtar eşyalara etkinleştirmek ister misiniz?

 

Shen Qingqiu onun gözlerinin yeşile döndüğü yerde çoktan konuya tıkanmıştı. “Anahtar eşyalar mı var?! Onlardan biraz almak için kaç B puanına ihtiyacım var?!

 

Sistem: Eşya çoktan kullanılabilir deponuzda. “Sahte Yeşimden Guanyin”i Luo Binghe’nın 100 kin puanını kaldırmak için kullanmak ister misiniz?

 

****! O, Luo Binghe’ya üvey annesinden kalan tek şeydi: sahte yeşimden Guanyin!

 

Bu dünyaya ilk geldiğinde bu hayat kurtarıcı anahtarı ve bazı avantajlı eşyaları almıştı. Bunu nasıl olurdu da unutabilmişti? Şu anda altın pirinç kâsesi tutarken yemek yalvarıyordu. Sistem, sonunda bunu hatırlattın!

 

Shen Qingqiu: “Kullan!” Âdem elması neredeyse ortadan ikiye ayrılacaktı!

 

Sistem: Memnun Etme Notu: Anahtar eşya sadece bir kere kullanılabilir ve Luo Binghe’nın en fazla 5000 kin puanını kaldırabilir.

 

Shen Qingqiu uçurumun kenarında atı dizginlemeye çalıştı: “Tutt—— !!!”

 

Luo Binghe’nın şu anda sadece 100 kin puanı mı vardı? Sen dalga mı geçiyorsun?! Eğer 100 kin puanı böyle gözüküyorsa öyleyse 5000 kin puanına sahip olduğunda nasıl güzel bir görüntü olabileceğini hayal bile edemiyordu! Önemli şeyse: eşyayı kullanmak 5000 kin puanını silebilecekken sadece 100 puan için kullanmak, özellikle de tekrardan kullanamayacaksan... hayatı kazıkta olsa bile Shen Qingqiu’nin hâlâ bu sıkıntı ve kargaşanın üstesinden gelebilecek biraz zamanı vardı.

 

Boğularak ölmeyecekti, boğazının ezilmesinden ölecekti.

 

Shen Qingqiu hayat kurtarıcı anahtar eşyayı kullanmak için kendini hazırladığında boğazındaki el aniden gevşedi.

 

Kaçma ihtimali yoktu, o nedenle tek yapabileceği sakin davranmaya devam etmekti. Shen Qingqiu duvara doğru yaslandı, zar zor ayakta duruyordu. Bir süre sonra pat diye dizlerinin üstüne düştü.

 

Onu neredeyse ölümüne boğan Luo Binghe sadece gülümseyerek ona at arabasından çıkmasında ya da aperatifleri verdiğindekiyle aynı şekilde kalkmasına yardım etti. Sersemlemiş Shen Qingqiu geçici olarak kaçmayı unutmuş ve bu istekli davranışın fazlasıyla ürkünç olduğunu hissetmişti.

 

Luo Binghe iç çekti: “Az önce Shizun neden aceleyle kaçtı? Bu mürit onu neredeyse yakalayamayacaktı.”

 

Götümü yakalayamayacaktın! Karmaşanın ortasında fazla sakin ve soğukkanlı olan kimdi?! Hiç ter dökmeden kedi ve fare oyununu uzun zaman sürdüren kimdi?

 

Shen Qingqiu bir süre zorlukla soludu. Sonunda ağzını açtığında sesi biraz titrekti: “Açıkça geri dönmeye fazlasıyla cesaretin var. Diğerlerinin gerçek kimliğini öğrenmelerinden korkmuyor musun?”

 

Luo Binghe konuşurken gözleri ışıldadı: “Shizun bu konu hakkında endişeli ya da ilgili mi?”

 

Shen Qingqiu bu kelimelerin fazlasıyla ilginç olduğunu düşündü. “İlgilenmek” ve “endişelenmek” arasındaki fark neydi?

 

Sormadan edememişti: “Başkalarına söylemeyeceğimi mi düşünüyorsun?”

 

Luo Binghe ona bakıp Shen Qingqiu’ye acırmış gibi bir tonlamayla konuştu: “Shizun, sözleriniz onlar tarafından güvenilir olmalı.”

 

Shen Qingqiu’nin kalbi delicesine atmaya başladı.

 

Yani bu asıl eserdeki gibi Shen Qingqiu’nin ününü yavaş yavaş, adım adım mahvetmeyi; zorla kendi yıkım yolundan indirip onu yavaş ve acıyla öldürmeyi planlıyor mu demekti?

 

Asıl Shen Qingqiu’nin iki tane büyük pislik noktası vardı: 1- birçok kız ve kadınla ilişkide olmaya çalışıyordu, 2- diğer sektlerdeki efsuncuları öldürdüğü gibi kendi sektinden birçok efsuncuyu da öldürüyordu.

 

Yine de bedeninin kontrolünü eline aldığında aslının özel zevk ve tutkularını kesinlikle devralmamıştı. Luo Binghe hâlâ ününü ve sosyal statüsünü mahvedebilir miydi?

 

Sistem: Dostane Cevap: Tabii ki de.

 

Shen Qingqiu: “Kapa çeneni, tamam mı? Bu gerçeği bana hatırlatmana gerek yok. Teşekkürler.”

 

Sistem: Rica ederim. Bu cevap hiçbir B puanına mâl olmadı.

 

Shen Qingqiu aniden nereden çıktığı bilinmeyen diyalog kutusundan çıkmıştı.

 

Bir anlığına ayakta durup boğazını ovuşturdu. Beklenmedik bir şekilde Luo Binghe’nın ona sadece dikkatle baktığını, devam etmeye karşın niyetinin olmadığını fark etti.

 

Hâlâ bakıyor muydu?

 

Ayrılalı birkaç yıl olmuştu, bunun için barışmaya mı çalışıyorsun?

 

Sistem: Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti Puanı +50

 

Shen Qingqiu: “Geliştirildin. Puanın verilme nedenini nasıl dahil etmezsin? Biraz puana sahip olduğumu söyleme. Hiçbir şey yapmadım ama doğru şeyi yapma cesareti puanım mı arttı? Ve bir süre ortaya çıkmasan olur mu?”

 

Uzun bir süre sonra Shen Qingqiu konuştu: “Döndüğüne göre tam olarak ne yapmak istiyorsun?”

 

Luo Binghe konuştu: “Shizun’un bana çok iyi davrandığı yönünü özledim. Onu görmek için tekrardan geldim.”

 

Shen Qingqiu aniden bazı eski puanlarla bunu çözmesinin gerektiğini anladı.

 

Luo Binghe’ya tek bir soru soruyordu ve tek bir cevap alıyordu, etkileşimleri aslında fazlasıyla uyumluydu. Shen Qingqiu başarıyla daha da cesaretlendi. Gözünü kırpmadan parmaklarını kılıcının kabzasının üzerine yönlendirip konuştu: “Beni öldürmek için mi? Jinlan Şehri’ndeki vebaya ne demeli? Şehir sakinlerinin hepsi sana ‘iyi davranmış’ olamaz.”

 

Konuşmasını bitirdiği zaman sinirine vurmuş gibi görüneceğini kim düşünebilirdi? Anında Luo Binghe’nın bakışları gökten düşen iki yıldızmış da donmuşcasına soğumuştu. Yüzündeki hafif tebessüm iz bırakmadan yok oldu.

 

Luo Binghe dudaklarını büzdü: “Shizun gerçekten iblis ırkını hor görüyor.” Tonunda gerginliğin gizlenmiş, hiddetin izleri vardı.

 

Hiçbir türü, aslında.

 

Luo Binghe dişlerini gıcırdattı: “Hayır. Beni hor gördüğünü söylersem daha doğru olur.”

 

Görüyorsun, anlıyorsun da... Ne, ne, ne? Shen Qingqiu kendi savunması için konuşamadı: Öyle bir şey demedim!

 

Luo Binghe aniden ona yaklaştı, karşılık olarak Shen Qingqiu geriledi. Hemen arkasında duvar vardı, daha fazla geri çekilmesinin imkânı yoktu.

 

Bakışları buluştuğunda kıvılcımlar uçuşuyor gibiydi. Luo Binghe çok huzursuz davrandığını fark edip gözlerini kapattı. Tekrardan gözlerini açana kadar biraz zaman geçti.

 

 “Shizun gerçekten soyumun yarısından dolayı yakında ya da ileride cinayet, kundaklama, bütün şehri yakalayıp katliam yapma ve ülkeleri yok etme gibi şeyleri yapacağımı mı düşünüyor?”

 

Shen Qingqiu sadece sessizliğini sürdürdü.

 

Eğer “Proud Immortal Demon’s Way”in mevcut bir kopyası elinde olsaydı uzun bir zaman önce onu kitapla tokatlamış olurdu.

 

Dumanın olduğu yerde ateş de vardır! Kanıt olarak kullanılabilecek yirmi milyon karakter vardı. Sadece cinayet, kundaklama, bütün şehri yakalayıp katletme, ülkeleri yok etme gibi şeyleri yapmamıştı, Luo Binghe’nın suçlarını abartmak imkânsızdı.

 

Luo Binghe Shen Qingqiu’nin sessizliğini sürdürüp kirpiklerinin gözlerini peçe gibi örtmesini onay olarak almıştı. Dudaklarını büzdü. “O hâlde neden birisinin ırkını önemsememem gerektiğini söyledin? Neden ‘Gökyüzünde ve yeryüzünde tahammül edilmeyecek birisi yoktur ‘gibi şatafatlı şeyler söyledin?”

 

Aniden yüzündeki ifade kasvetli oldu. Sinirle kaşlarını çatarak bağırdı: “İki yüzlüsün!”

 

Shen Qingqiu çoktan genelde tetikteydi o nedenle çabucak geri çekilip ucu ucuna tehlikeyi engelledi. Yaslandığı duvarı görmek için arkasına baktığında Luo Binghe’nın saldırısıyla parçalarına ayrıldığını gördü.

 

Luo Binghe’nın yapısının uçurumdan geldikten sonra değişeceğini bilse bile bu denli olacağını beklemiyordu. Fazlasıyla dengesiz olmasının yetersiz ifade edileceğini söyleyebilirdi.

 

Kitaptan bilgisine dayalı olarak bildiği tek bir şey vardı fakat başka bir şey ise tanıdık birisinin, özellikle de onun hareketlerinin sonucu olarak, bu değişimi tamamıyla görmesiydi.

 

Luo Binghe gerçekten ona vurmak istiyor gibi görünmüyordu. Anlık patlamanın ardından biraz duman salarak ortaya çıkmıştı. Başını çevirip onu kavradı fakat Shen Qingqiu aniden Xiu Ya’yı çıkarttı.

 

Kılıcını uzun zamandır eliyle kınından çıkartmamıştı. Geçmişte, ruhanî enerjisiyle onu çağırmayı tercih ediyordu fakat şu anda ruhanî enerjisi yoktu ve sadece eliyle yönetebilirdi. Yapabileceği hiçbir şey yoktu, yakalanmasına izin veremezdi. En azından bu sefer başıboş bir şekilde oturamazdı.

 

Büyük bir hata yapmıştı. Luo Binghe’nın uçurumdan tırmanmadan önce beş yıl çalışması gerektiğini düşünmüştü. Onun, kahramanın hilesinin, böylesine mükemmel olup her geçen gün geliştiğini kim bilebilirdi ki? Luo Binghe aslında görevini zamanının yarısında bitirmişti! Shen Qingqiu’nin hayat kurtarıcı koz kartı Güneş ve Ay’ın Nemlendirdiği Çiçek Tanesi daha hazır değildi.

 

Şimdiki durumu görünce Luo Binghe yavaşça elini kaldırıp mor ve kırmızı şer enerjisini fırıl fırıl dönerek avcunda açığa çıkardı. Yavaşça konuştu: “Shizun, tahmin edin: Xiu Ya’yı yakalarsam kılıcın ruhanî enerjisi bitene kadar aşınması ne kadar sürer?”

 

Tahmine gerek yoktu, Luo Binghe’nın tek deneyişte Xiu Ya’yı kıracağına 3 yuan’a* bahse girerim!

 

Yuan: Çindeki para birimi.

 

Luo Binghe biraz daha yakınlaştı, Shen Qingqiu’nin kılıcını kullanmaktan başka çaresi yoktu.

 

Xiu Ya kılıcını metal kınına koymak için psikolojik olarak çoktan hazırlanmıştı fakat şok içerisinde Luo Binghe aniden bir şeyi fark etmiş gibi görünüyordu. Bir anlığına donup aniden avcundaki şer enerjiyi yok ederek doğrudan eliyle kılıcın kenarlarını yakaladı.

 

Shen Qingqiu gerçekten kılıcın onu deleceğini düşünmemişti. Bu daha şimdiden ikinci kez olmuştu! Shen Qingqiu şok içerisinde boş gözlerle baktığı gibi Luo Binghe, Shen Qingqiu’nin bileğini büktü. Acı Shen Qingqiu’nin kavramasının gevşemesine neden olmuştu. Kılıç yere düşüp Luo Binghe tarafından uzağa tekmelenmişti.

 

Luo Binghe Shen Qingqiu’nin bileğini tek eliyle sıkıca tutuyordu. Taze kan avcundan aşağıya doğru akıyor, Shen Qingqiu’nin yenini ıslatıyordu. Kan sürekli olarak aşağıya akmaya devam ediyor, kalbini panikle dolduruyordu. Kafa karıştırıcı durumun ortasında Luo Binghe elini çevirdi: “Enfekte mi oldunuz?”

 

 

Shen Qingqiu’nin bileğinde günün erken saatlerine nazaran küçük kırmızı noktalar biraz daha fazla yayılmıştı.

 

Luo Binghe’nın uzun ince parmakları kırmızı noktaların üzerinde süzülürken, parmak uçlarının altındaki noktalar suyla yıkanmış mürekkep gibi yok olmaya başlamışlardı.

 

Sahiden Luo Binghe için bu küçük şey hiçbir sorun oluşturmuyordu.

 

Luo Binghe’nın yüzündeki ifade biraz daha sakinleşmişti. Konuştu: “Shizun’un bu eli gerçekten talihsizlikle vebalanmış.”

 

İkisi de beklenmedik bir şekilde aynı şeyi düşünmüşlerdi. Shen Qingqiu şimdi yumuşak ve temiz olan eline baktı, Luo Binghe’nın aklının nasıl çalıştığı hakkında kafası karışıktı. Muhtemelen şimdiki durum bu elin onun için zehirli iğneleri engellemesiyle yakın zamanlarını hatırlatıp eski hislerin etkisine kapılmasını sağlamıştı.

 

Aniden karnına yumruk yiyene kadar hâlâ bunun hakkında tahminde bulunuyordu.

 

Luo Binghe gülümseyerek konuştu: “Olan oldu. Shizun ektiğini biçmeli. Shizun bana yaptığı yarayı düzgün bir şekilde telafi etmeli.”

 

Shen Qingqiu hâlâ başını ağrıtan günkü yaranın travmasından bahsederek sembolik bir metafor kullandığını düşünüyordu. Başı arkaya doğru çekilip Luo Binghe elini Shen Qingqiu’nin dudaklarına koyduğunda kan ağzına akmıştı.

 

Shen Qingqiu’nin gözleri anında şaşkınlıkla irileşerek açıldı.

 

Luo Binghe’nın bahsettiği “yara”nın Shen Qingqiu’nin Xiu Ya’yla eline henüz yaptığı yara olduğunu anladı!

 

****! Kesinlikle içmemeliydi, içmemeliydi, kesinlikle bu şeyi içmemeliydi!

 

Aniden eline vurarak uzaklaştırıp başını öne eğmiş, birkaç ağız dolusu taze kanı kusmuştu. Yine de Luo Binghe zorla onu yerden kaldırıp kanıyla beslemeye devam etti.

 

Luo Binghe elindeki yarayı yırtarak genişletip daha çok sıcak kanın akmasını sağladı. Bu gerçekten onun ruhunu yükseltiyor gibiydi. “Shizun, tükürmeyin. Kutsal İblislerin kanı kirlidir fakat içtiğinde sizi öldürmez, değil mi?”

 

Seni öldürmez ama ölmeyi tercih ettirir!

 

*****



Önceki Bölüm ― Sonraki Bölüm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder