1 Şubat 2020 Cumartesi

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM BÖLÜM 19: ÖĞRETİLERİ TEKRARLAMAK


Luo Binghe konuştu: “Başkalarının rüyalarına konuk olup sık sık ev sahibini değiştirdiğinden ikisi değiştikçe ruhanî enerjin de ruhun da zayıflar. Yine de bir ev sahibini uzun süreli mandallayıp* düzeltirsen kaynağını kendi ruhunun asıl durumuna getirebilirsin.”

 

Mandallamak: Bildiğiniz mandaldan bahsediyor, bir ev sahibini tutturup bırakmama açısından sanırım.

 

Durdu, ardından konuştu: “Bu Kadim Rüya İblisi’nin ağırlayıp geliştirmek için beni seçmekte ısrar etmesinin nedeni ömrünün sonuna gelmesi olabilir mi?”

 

Onun tarafından görüldüğü kadarıyla Rüya İblisi bunu reddetmemişti ve sinirli değildi. Onun yerine cömertçe kabûl etti: “Fena değil! Senin gibi bir veledin bu durumu bilebilecek kadar böylesine çok bilgili ve güçlü bir zihne sahip olabileceğini düşünmemiştim bile.”

 

Luo Binghe az önceki sözlerinin atıp tutmaktan ibaret olduğunu ona söylemeyecekti.

 

Rüya İblisi onun sakin, kendinde ifadesini fark etti ama bu veledin aklındakini anlayamadı. Devam etti: “Yine de bunu farzetmemelisin, bu yaşlı adam ne olursa olsun seni ağırlamalı. İblisler arasından yetenekliler binlerce, binlerce kişiler ve bu onur için diz çökmeliler! Fakat sen, sen kararlarını dikkatli bir şekilde tartmalı, bu fırsatı kaçırıp kaçırmaman konusunda düşünmelisin.”

 

Doğrusu, bütün bu yıllar onun ruhunu zayıflatmış. Aslında şeytanî enerjiyle yaşıyor, iyi durumda hayatın tadını çıkartıyordu ve belki seksen yıl efsun yaptıktan sonra ejder kadar cesur, kaplan kadar hayat dolu olmuştu. Yine de Sha Hualing’in niçin şeytanî enerjisini aptal bir şekilde silahı olarak kullandığını ve Luo Binghe’nın bedeninde gizlice sakladığını anlayamamıştı. Başka ağırlayacak birisini bulacak kadar enerjiye sahip değildi.

 

 

Fakat çıkmaz sokağa ulaştıktan sonra yaşayacak yeni bir yer bulmuştu. Bu veledin bedeninde zayıf ve neredeyse gizli, güçlü bir kuvvet vardı. Son derece sevinçle dolmuştu. Nasıl onu gitmesi için bırakabilirdi ki?

 

Bir kere kafasında topladığında Luo Binghe’nın nasıl net bir şekilde reddettiğiyle ilgilenmedi. Dil döktü, sürekli rahatsız etti, zorladı ve cezbetti, kendisi gibi şeytanî yola çalışmaya ikna etmek için bütün yolları kullandı. Her şeyi varlığına bıraksa geçinmek için ona daha uygun olacaktı bile.

 

Rüya İblisi konuştu: “Bu yaşlı adam sana zaman verecek. Bunu baştan sona, adam akıllı düşünmelisin. Diğer türlü sen ve Shizun’unun ruhu bu rüyada sonsuza dek hapsolup yok olacak. Bu durumda bu yaşlı adam hâlâ başarabilir!”

 

Luo Binghe aniden yukarıya baktı. O sırada Kadim Rüya İblisi genç oğlanın gözlerindeki soğuk ışıltının parlaklığıyla sarsılıp duraklamıştı.

 

Luo Binghe sakin bir şekilde, saygıyla konuştu fakat sesi buz gibiydi. “Şu anda benimle anlaşma sürecindesin ve istediğini diyebilirsin. Fakat Shizun’u incitmek hakkında konuşursan ucuz kurtulmana izin vermeyeceğim!”

 

Rüya İblisi kendini toparlamadan bir süre şaşıp kalmıştı. İnsan Âlemi’nin böylesine küçük, düşük bir efsununu uygulayan birisi tarafından korkutulmasına şaşırmıştı. Bunca yüz yıldır Üç Âlemi’n her bir köşesinde, bedeni yok edildiği o acı anda bile bu tip bir sıkıntı hissine o güçlü ustaya kadar daha önce hiç zorlanmamıştı.

 

Tabi ki de bu tip bir mucizeye, kahramana özgü, baskıcı aura dendiğini bilmiyordu!

 

Aniden, mağaradan kahkaha patlaması sesi geldi.

 

“Seni velet, gerçekten dediğimle ilgilendin!”

 

Yaşlı ses sözünü bitirdiğinde Luo Binghe aniden bacaklarının ağırlığının arttığını hissetti. Bulanıklık ve bükülmeyle sarmalanmıştı, ardından her şey karardı.

 

Luo Binghe odunlukta uyandı, soğuk terler içinde atiklikle çıktı. Cübbesi bile tamamiyle sırılsıklamdı.

 

Aynı zamanda, Shen Qingqiu sersemlemiş bir şekilde yatağında doğruldu.

 

Sadece onlarca hızlı, zorla solumanın ardından sonunda rahatlamayla nefesini verebildi.

 

Trajik karşılaştırmaktan öteydi!

 

Ne içindi?! Asıl eserde Ning Yingying de rüyanın içindeki Rüya İblisi tarafından rüyanın içine atılmıştı: niçin o rüyasında Babacığı ve Anneciği’yle sevgi dolu, çiçek toplayıp ata bindiği bir rüyayı görüyorken, niçin o dört kişi tarafından çevrelenip dövüldüğü, dar, tahta yolda deli gibi koşarken arkasındaki devasa ateştopu tarafından takip edildiği bir rüyayı görüyordu?

 

Karşılaştığı en korkutucu şey rüya içinde rüyanın sonuydu. Rüya İblisi de en çok neden korktuğunu göstermişti!

 

Karanlık, rutubetli bir zindanda göğsünü çevreleyen halkadan havaya asılmıştı. Dört uzvunu da hissedemiyordu. Ağzını açtı, sadece çaresizce çığlıklarının sesini bile çıkartamıyordu. Bütün bedeni acıyla yanıyordu.

 

Dışarıdan kapının açılma sesini duyduğunda ne kadar süredir rüyada olduğunu bilmiyordu. Sakin adımlar gitgide yaklaşmıştı ve önündeki yerde bir insan gölgesi yansımıştı.

 

Siyah mürekkepli cübbesi gümüş ipliklerle güzel fakat basit motiflerle işlenmişti. Bu kişiden buz gibi bir görkem yayılıyordu, havasız zindanlardan daha nefes kesiciydi.

 

Shen Qingqiu bu kişinin yüzünü görememişti fakat bu kişinin kim olduğundan emindi!

 

Rüya İblisi iblis efsanesinin efsanevî şahsiyeti olmaya layıktı. Bu rüya çok fazlasıyla gerçekçi bir şekilde yapılmıştı. Çürüğün rutubetli kokusu bile hâlâ burnundaydı, insanın kusmasını sağlardı.

 

Shen Qingqiu bir süre isteksizce oturdu, ardından yataktan yuvarlanıp kusmaya başladı.

 

Ding dong. Ölümsüz sistemin uyarısı çıkmak için bu anı seçti: ‘Rüya İblisi Sihri’ olay örgüsünü tamamladığın için tebrikler! Sistem seni 500 doğru şeyi yapma cesaretiyle ödüllendiriyor! Lütfen gayret etmeye devam edin!

 

Shen Qingqiu patladı: ‘Ananı sikeyim, puanımı almak için tehdit ettiğinde de 500 değil miydi? Bütün bu cezaların ayarlaması gerçekten uygun mu? Ayrıca çoktan rüya içindeki rüya hikâye gidişatının üzerinden geçtim, nasıl diğer kazanç kadar da bana bunu vermezsin? Sistem, ruhsuz olma, yeni bir kontrat imzalamalıyız!’

 

Bu sırada bir kişi sert esinti gibi bambu kapıları yıkıp geçti:

 

“Shizun!”

 

Sesi duyduğunda kime ait olduğunu anladı. Shen Qingqiu ıstıraplı bir şekilde gözlerini devirdi. Şu anda onun yüzünü gerçekten görmek istemiyordu! Bir gölge* olmuştu bile!

 

Gölge: İngilizceye çeviren kişi İngilizce zor olduğundan gölge yerine travma diye çevirip geçmiş ama öyle yapmanın yanlış olacağını düşündüm. Jung psikolojisinde bu, bilinçli egonun kendi içinde tanımlamadığı kişiliğinin bilinçsiz bir yönüne veya bilinçaltının bütününe, yani her şeyde kişi tam olarak bilinçli değildir. Kısacası, gölge bilinmeyen taraftır. Daha detaylı araştırmak isterseniz bakabilirsiniz, az çok anlamanız için açıklamak istedim. Sadece burada bu anlamda geçmekte tabi, aman diğer gölgeleri bu sanıp kafanızı karıştırmayın. J

 

Beklenildiği gibi, Luo Binghe çoktan kendisini onun yanına fırlatmıştı, endişeyle sordu: “Shizun, nasılsın? Rahatsızlık veren bir şey mi var?”

 

Gayet iyiyim! Birazcık daha uzağa gidersen eğer çok daha iyi olacağım!

 

Shen Qingqiu umursuzca canlı bir tavırla kendini kaldırdı: “Bu ustadan yana her şey iyi…”

 

Luo Binghe aslında ona yardım etmek istiyordu, elinin ittirilmesiyle şok olmasına engel olamadı.

 

Shen Qingqiu gerçekten ifadesindeki küçük değişiklikleri fark etmemişti. Kıyafetine yeniden çekidüzen verdikten sonra ifadesinin yok olmadığını onaylayıp sordu: “O Rüya İblisi sana hiçbir zorluk yaşattı mı?”

 

Zorluk? O Rüya İblisi, Luo Binghe’ya diz çöktürtüp Tanrı gibi davrandırabilir ve hâlâ sadık olmadığını düşündürebilirdi. Shen Qingqiu farkındaydı fakat yine de sormuştu. Luo Binghe bir anlığına duraksadı, ardından cevapladı: “O Kıdemli iblisin yeterince ruhanî gücü yoktu. Sonrasında bu mürit öfkeyle rüyadan çıktı. Shizun, rüya içindeki rüyada herhangi bir şeyle karşılaştın mı?”

 

Shen Qingqiu yüzsüzce övündü: “Bir şeyle karşılaşsam bile bu ustanın baş edemeyeceği hiçbir şey yok!”

 

Üzgünüm (:□)). Aslında gerçekten baş edilemezdi!

 

Şu anda hâlâ az evvelki travmada ikametgâh ediyordu. Luo Binghe ona çok yakındı, bütün tüylerinin diken diken olmasına neden olmuştu, bakışı bile tuhaf ve kaçamaktı. Luo Binghe neden böyle olduğundan emin değildi fakat tuhaf ifadesini ve kaçamak bakışlarını fark etmişti, biraz kaygılanmış ve endişelenmişti. Başını öne eğip yüz yüze bir şeyleri yoluna nasıl sokabileceğini sormak istiyordu.

 

Neyse ki Shen Qingqiu soğukkanlılığını çabucak geri kazanmış, bu esnada usta olarak ne yapması gerektiğini hatırlamıştı. Sonraki anda elini uzatıp Luo Binghe’nın bileğini kavradı, diğerini biraz şaşırtmıştı.

 

Shen Qingqiu sert bir şekilde konuştu: “İblis Âlemi ruhunun zihnini ele geçirmesi şaka değil. Binghe, sakinleş, bu usta seni inceleyecek. Bu Rüya İblisi’nin etkisi iyi değil.”

 

Shifu’nun ona dosdoğru olması Luo Binghe’nın kalbini biraz rahatlatmıştı, itaatkâr bir şekilde konuştu: “Evet.”

 

İçinden aşırı heyecanla gerildiğini hissetti. Ya Shen Qingqiu İblis Âlemi’nden maruz kaldığı iblis mührünü bedeninden çıkarırsa...

 

Neyse ki Shen Qingqiu onu kontrol etmede pek dikkatli olmasına rağmen, hiçbir anormallik bulmadı. Tabi ki de inceleme her şeyi göstermiyordu. Rüya İblisi tarafından biriken bu güç yüz yıllardır nam salmış bir ündü, kusursuz yetenek demekti. Fakat zamanla bu da tabi ki de geçecekti.

 

Shen Qingqiu’nin incelemesinde sonuç çıkmadı fakat hâlâ Luo Binghe’ya odaklıydı. Bir şey olursa acilen ona bildirmeliydi.

 

Luo Binghe sordu: “Shizun, iblisler... Hepsi affedilemez kötüler ve kesinlikle öldürülmeliler mi?”

 


 

Onun ifadesine bakmadan bile Shen Qingqiu şu anda anlamıştı, Luo Binghe iblisle insanın ayrımını gibi iyiyle kötünün bir arada olmasının acizliği konusunda tereddüt ediyor olmalıydı. Ona tekrardan öğretmenin vaktiydi.

 

Shen Qingqiu düşündü, ardından konuştu: “Böyle bir olay olmamalı. İnsanlar bile iyi ve kötü diye ayrılırken elbette iblislerin de farklılıkları olmalı. Biz sadece İblis Âlemi halkını insanlara eziyet ederken görebiliyoruz fakat başka bir taraftan masum iblislere insanlar da zarar vermekte. Birçok sefer bunlar sadece iki tarafın da ayrımını daha da derinleşmesine neden olan ırksal görüşlerdi.”

 

Örnek olarak o zamanki Luo Binghe’nın annesiyle babasının zulme uğramasındaki asıl gerçek. Gerçekten de sadece âşık olmak isteyen iki gençtiler fakat dikkatli değillerdi, herkesin paniklemesini sağlayacak kadar iyi tanınıyorlardı.

 

Bu en eski nedendi, daha eskisi olamazdı. Bugünkü zamanda bu tip antik, wuxia ve xianxia dramaları birleştirildiğinde hepsi bu gizli gerçeği barındırıyordu. Yine de bu iblis ve insan kini denizden daha da derinleşti, antik zamanlardan günümüze olan bütün savaşları bunun üzerineydi. Geleneklere çok karşılardı ve dünyanın ayıbını kazanıyorlardı.

 

Bu, Luo Binghe’nın böyle bir şeyi usta seviyesindeki birisinden duyduğu ilk seferdi. Şaşkınlıktan donmuştu, kalbi peng peng atıyordu. Zorla sakinleşip konuştu: “Shizun iblisle bir ilişkin olsa bile bunun kötü olmayabileceğini söylüyor, değil mi?”

 

Shen Qingqiu cevabı beklerken onun küçük heyecanını ve endişesini fark etti, gülümsedi: “Kasten yanlış bir şey yapılmayıp içi doğru oldukça o taraftan arkadaşın olabilir. Kötüleri böylesine ayıran bir çizgiler ırkla ya da Âlem’le kararlaştırılmıyor. Dahası iblisler doğal olarak insanlardan çok daha fazla güçlü ruhanî enerjiyle doğar. Bu durumda bu usta tamamıyla takdir ediyor. Güçleri iyi kullanıma koyulup doğru yolda kullanılırsa daha iyi ne olabilir ki?”

 

İblis ırkı harika doğal efsun yeteneğine sahipler, 10 yılda İnsan Âlemi’ni kesinlikle baskı altına alacaktır. Irkları farklı olduğu gibi güçleri de tabi ki farklıdır. İnsan Âlemi ruhanî enerjisine güvenirken İblis Âlemi şer enerjisine inanır, Shen Qingqiu çoğunlukla aynı şey olması gerektiğini düşündü, sadece rengi ve hissi aynı değildi. Ayrıca İblis Âlemi’nin Feng Shui’sinin* iyi mi ne olduğunu bilmiyordu fakat iblislerin büyük bir çoğunluğu şer enerjiyle dolu şekilde doğardı. Üç yaşında yaşayan birisini ortadan ayırabilecek, sekiz yaşında dağı bölüp taş kıracak... öhöm, öhöm, bu biraz abartı oldu.

 

Feng Shui: Rüzgâr" ve "su" anlamına gelen, doğada var olan yaşam enerjisini, yaşanılan mekânlarda harekete geçirme yöntemlerini gösteren eski bir Çin öğretisidir.

 

Yine de, asıl önemli olan şey, birçok Merkezî Ova insanları on yıl efsun yapıp sadece gülümseyen bebek seviyesine ulaşabiliyorlar. Hatta çoğu insan yapay, kurumuş göl gibiydiler, ruhanî enerjileri sıfır yumurta* olabilirdi… daha kötüsü olamazdı. İnsanların yaprak savurup tohum açar gibi üremeyip İblis ırkı halkı nadir olmasaydı İnsan Âlemi İblis Âlemi tarafından çoktan sömürgeleştirmiş olacaktı… diğer türlü diğerlerine zorbalık yapma üzerine olan plan tam olarak işlemezdi.

 

Sıfır Yumurta: Yumurta sıfıra benzediğinden öyle geçiyor, Çin esprisi sanırsam.

 

Bu sözler söylendiğinde Luo Binghe’nın gözleri yavaş yavaş aydınlanıp ışıldadı.


 

Adil olmasına rağmen ukala bir adam değildi. Yok edilemeyeceğine göre kullanmak en iyisiydi. Muhtemelen daha bile güçlenecekti!

 

Kendi elleriyle Shizun’u herhangi birisinden koruyabilecek kadar yeterli güce sahipti. Gücü, Shizun en ufak bir hasar almayacak kadar yeterliydi.

 

Sistem bir bildiri yayınladı: Kahraman şeytanî efsun için çalışmaya karar verdi, Doğru Şeyi Yapma Seviyesi +50!

 

Doğru Şeyi Yapma Cesareti sadece 50… Luo Binghe şeytanî efsunu Rüya İblisi’yle öğrendikten sonra gücü en az on kez arttı. O zamandan beri uzun bir süre kızlarla takıldı, her şey başarıyla ilerledi, sen sadece bana doğru şeyi yapma seviyemin 50 olduğunu mu söylüyorsun?

 

Shen Qingqiu artık sisteme daha fazla küfür etmek istemiyordu. Her neyse, bu bir tesadüftü. Aslında sadece bu tip kelimeleri söylemenin zevkini deneyimlemek istemişti. Sonuçta bilgin, ileri görüşlü sayılacak birisini birçok drama bekliyordu, bu tip şeyleri söylemek içine işliyordu.

 

Bir süre yeri göğü sallayan başarının dalgınlığından sonra Shen Qingqiu’de gece boyunca uyuyamadığı için iki koyu halka belirmişti. Elini salladı: “Gecenin bir yarısı. Başka bir şey yoksa çabucak git ve dinlen.” Luo Binghe itaatkâr bir şekilde gözden uzaklaştı.

 

 

Fakat Shen Qingqiu ardından ona seslendiğini duyana kadar çok fazla adım atıp ilerleyemedi: “Geri gel.”

 

 *****

 


Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder