1 Şubat 2020 Cumartesi

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM BÖLÜM 18: DEVAM ET BÜYÜKBABA

Ölümle beraber fazladan bir görevin de gelmesine cesaretin var mı?

 

 

Kahramanın can sıkıcı bir şekilde uzun repliklerini yüklenmek longtao operası* rolünü en az maaş ödenerek almak gibiydi. Bu emeği kullanmaktı, bunu inkâr edemezsin!

 

 

Longtao Operası: Longtao Çin opera kostüm türüne ya da figüran rolü oynayan opera oyuncusuna özgü olarak kullanılabilir. Longtao kostümü ejderha tasarımına sahip ve genelde askerler ya da hizmetliler tarafından giyilir.

 

 

Bencillikten yoksun bir şekilde Shen Qingqiu elini kaldırıp Luo Binghe’nın kafasına dokunmaya çalışarak biraz çaba sarf etti. Luo Binghe’nın gerçekteki inatçılığı ve kararlı bakışlarının soğukluğu bir avuç dolusu öfkeyle serpiştirilmiş temiz ilkbahar suyu gibiydi.

 

 

Shen Qingqiu gülümseyerek konuştu: “Yine de bu kadar çok üzerinde durmana gerek yok. Eğer güçlü olmanın bir yolu yoksa yanında olup seni koruyacağım.”

 

 

Luo Binghe’nın gelecekte Üç Âlem’in canavarca büyük Ölümsüz İblis Boss’u olmasına izin vermek; sevimli, küçük, beyaz çiçek kalmasına izin vermek kadar hayırlı değildi. Shen Qingqiu onu ömür boyu kanatlarının altına alıp ilgilenmeyi pek de sakınca görmezdi.

 

 

Düşünceleri bunun gibi basit ve saftı, yine de başkalarının kulağına ulaşırsa o zaman aynı hâlde olmayabilirdi. Luo Binghe çoktan tamamıyla afallamıştı.

 

 

Daha önce hiç kimse ona karşı sevgi doluluğunu böylesine dosdoğru ve kararlı bir şekilde ifade etmemişti.

 

 

Dünya büyük olduğu hâlde kaç insan ‘güçlü olmana gerek yok, ben buradayım ve doğal olarak senin zulmedilmene izin vermeyeceğim” diyebilir ki?

 

 

Ve bunlar boş sözler değillerdi. Shen Qingqiu başarırım derse başarırdı, birçok kez çoktan davranışlarıyla kanıtlamıştı: Luo Binghe’nın en ufak bir hasar almasındansa kendisinin yaralanmasını tercih ediyordu.

 

Dahası, bu sözlerin şefkati gözüktüğünden daha fazlaydı. Samimi hisler akıntısının hafifçe yatışmasıyla sıcak bir his çabucak Luo Binghe’nın yüzüne tırmandı.

 

 

Shen Qingqiu bir anlığına öksürdü. Acı bir şekilde rüyada kan öksüremeyeceğini keşfetti, elini tuttu: “Pekâlâ… Öncelikle, kalkmama yardım et.”

 

 

Luo Binghe bileğinin tutulduğu yerdeki hissin farkı bir his olduğunu anladı, izleyen karıncalanma hissi ardında kalmış gibiydi. Aniden, çok fazla düşündüğünü fark etti ve içinden kendini azarladı. Gerçekten Shizun’a karşı çok saygısızdı. Aceleyle düşüncelerini yeniden düzenledi.

 

 

Aniden, beklenmedik bir ses çınladı. O yaşlı ses bağırıyordu “Hey,” merakla konuştu: “Bu velet aslında bu yaşlı adamın sihrini bozabilir. Gerçekten sıradan birisi değil.”

 

 

Bu ses vadinin içinden geliyor gibi görünüyordu, yansıyordu. İki kişiyi de sardı, hangi taraftan geldiğini söylemeyecek durumdaydılar. Shen Qingqiu sevindi: Bu sahnenin Boss’u sonunda ortaya çıktı! Buna göre iyi ilişkiler sahnesi sona erdiyse paçayı kurtarmıştı! Çabuk, çabuk, çabuk gel Boss, çabucak kahramanı götür!

 

 

Luo Binghe’nın bakışları birdenbire tetiğe geçtiğinden Shen Qingqiu’ye tamamıyla kalkmasında yardımcı olamadı. Rüya İblisi, Shen Qingqiu oldukça sakıncalı bir durumda yaralıyken ortaya çıktı. Aklında oluşturdu: Rüya İblisi öldürmek için harekete geçmek istiyorsa ve kendisinin tek gücü zayıfsa bile Shizun için hâlâ diğer taraftan geciktirip çabalayarak az bir şansla hayatta kalmaya uğraşmalıydı.

 

 

Ses devam ederken sadece aklında oluşturuyordu: “Sen, buraya gel. Bu yaşlı adamın sana bakıp ne tür yeteneklere sahip bir genç kahraman olduğuna bakmasına izin ver.”

 

 

Luo Binghe Shen Qingqiu’yi izledi. Usta konuşmadan önce mürit konuşmaya girişmemeliydi. Shen Qingqiu’nin ruh hâli kötü değildi, onun birazcık canını sıkmak niyetiyle: “Diğer kişi bu genç kahraman için soruyor. Senin cevabın ne?”

 

Luo Binghe’nın yüzü tamamen kırmızıydı. Dönüp konuştu: “Kıdemli’nin sihri çıktığında bütün hakkı Shizun’umun gücüne dayanıyor. Genç kahraman denilmesini hak etmiyorum.”

 

 

Ses kahkahayla güldü, küçümsüyormuş gibi görünüyordu.

 

Shen Qingqiu neden kahkahayla güldüğünü biliyordu. Bu Luo Binghe’nın rüyasıydı, bu yüzden Luo Binghe’nın kendi gücüne sadece o güvenebilirdi. Luo Binghe’nın saldırısını engellemesine rağmen sonunda Luo Binghe’nın çabucak sihri kıracak akıl sağlığını kazanacağına güveniyordu.

 

 

Yine de Shen Qingqiu açıklamak için çok üşengeçti ve çoktan buradaki şeylerin nasıl geliştiğini biliyordu. Sordu: “Kıdemli Rüya İblisi Ekselansları mısınız?”

 

 

Ses konuştu: “Bu yaşlı adam bu veledin buraya gelmesini sağladı. Fakat bu sıradan, Cang Qiong Dağı sektinin efsununun gelmesini istemiyorum. İlk önce onu uyutalım.”

 

 

Tahmin edildiği gibi durum Ning Yinying’in olduğu asıl eserdekiyle aynıydı. Diğer kişiye göre Luo Binghe Rüya İblisi tarafından kovulacaktı.

 

 

Shen Qingqiu aniden başının ağrıdığını hissetti ve yığıldı.

 

 

Luo Binghe fazlasıyla şok olmuştu. Acilen onu destekleyip seslendi: “Shizun?”

 

 

Rüya İblisi konuştu: “Endişelenmeye gerek yok. Bu yaşlı adam sadece onu rüya içinde rüyaya gönderdi, daha derin uykuya bıraktı. Sen, çabucak buraya gel!” Bu sefer ses batıdaki karanlık mağaradan açık bir şekilde duyulabiliyordu.

 

 

Luo Binghe Shen Qingqiu’yi uyandıramadı. Hafifçe onu yere uzandırdı, ardından sese doğru döndü: “Bunu Kıdemli Shizun’uma nezaket belirtisi olarak sayacağım, o yüzden lütfen Shizun’um için işleri zorlaştırma.”

 

 

Rüya İblisi gülümseyip konuştu: “Velet, anılarını gördüm. Bu Shifu sana iyi davranmamış. Neden ondan kurtulmama izin vermiyorsun? Sana yardım eden benim.”

 

 

Gördüğü aralarındaki etkileşim anılarının çoğu asıl eserdeki ‘Shen Qingqiu’ ve Luo Binghe’ydı. Gerçi, bu anılar sahiden anılar bütünlüğünün çoğunluğunu kapsıyordu.

 

 

Luo Binghe başını salladı: “Shizun, Kıdemli’nin düşündüğü gibi birisi değil. Hiçbir şey söylenemezse bile Shizun Shizun’dur, bana istediği gibi davranabilir. Mürit olarak buna saygısızlık edemem.”

 

 

Shen Qingqiu hâlâ duyabilseydi içinden haykırması gerekirdi: Luo-ge, umarım karardıktan sonra bu söylediklerini hâlâ hatırlarsın!

 

 

Luo-ge: ‘-ge’ , ‘büyük ağabey/ağabey’ anlamına gelmekte. Gerçek erkek kardeşler arasında, iyi arkadaşlar, aile yakınları arasında ya da bazı naziklik gerektiren durumlarda da kullanılabilir. Romanın ileriki bölümlerinde kahramanımız ‘Bing-ge’ ve ‘Bing-mei’ diye anılacağından çeviren kişi bu detayı vermek istemiş. ‘-mei’ , ‘genç kız kardeş/kız kardeş’ anlamına gelmektedir.

 

 

Rüya İblisi homurdandı: “Ukalā! İnsan Âlemi’nin Doğru yolu daima bu tip riyakârdır. Senin ustan olup olmadığı, senin saygı gösterip göstermediğin kimin umrunda? Birisi beni sinirlendirdi mi ya da yaraladı mı onu öldürürüm! Efsununun Tian Chui’yle karşılaşacak kadar yeterli olmadığını şüphesiz bilmesine rağmen yine de seni yolladı. Bu tip bir gayeyi açıkça göremiyor olabilir misin?”

 

 

Luo Binghe aldırışsızca konuştu: “O zaman kazanabileceğime inanmıyordum. Shizun bana inandı ve sadece bana bir fırsat vermedi, savaş esnasında beni cesaretlendirdi de. Sonunda, gerçekten kazandım.”

 

 

Sadece içinden sessizce söyleyebileceği başka bir cümle daha vardı: Beni kurtarmak için Shizun iki kere bana gelen saldırıyı engelledi. Gerçekten bana iyi davranıyor.

 

 

Rüya İblisi de birkaç anı parçasına baktı. Shen Qingqiu denen kişiyi anlayamamıştı, bu problem üzerinde fazla uzun kalmak istemiyordu. Fakat Luo Binghe’ya yönelik olarak tavırları fazlasıyla tatmin ediciydi: “Velet. Bir adamın güçlü tutkusu ve sağlam iradesine sahipsin.”

 

 

Luo Binghe konuştu: “Shizun’un bana davrandığı kadar iyi değil o on bin kat üzerinde.”

 

 

Rüya İblisi’nin ağzı olsaydı seğirmeye başladığından uzardı. Konuyu değiştirmeye karar verdi.

 

 

Bir anlık tereddüt etti, Rüya İblisi konuştu: “Bu yaşlı adam senin vücudunda bir şey hissediyor... Fazlasıyla sıradışı bir şey var, ne olabileceğini bilmiyorum.”

 

 

Luo Binghe biraz şaşırdı: “Bende bir şey mi var? Senin bile göremeyeceğin bir şey?”

 

 

Rüya İblisi sinsice güldü: “Buradaki geçmişe ait bilgilerimi anlatabilirim fakat bu yaşlı adama göre bile fazlasıyla üstün birisinin senin vücuduna bir şeyi mühürlemiş olması imkânsız değil.

 

 

Luo Binghe çok şaşırmıştı.

 

 

Rüya İblisi birçok yıldır kazandığı itibarı buraya gelip genç çocuğu onun ilk on senesindeki gibi kandırmak için zedelemez. Kendini engelleyemedi, kuşkuyla konuştu: “Bu Kıdemli’nin demeye çalıştığı şey bedenimdeki şeyin… bir iblisle ilgili olması mı?”

 

 

Rüya İblisi güldü: “Nasıl? Memnun edici değil mi? İblislerin parçasını aceleyle temizleyecek misin?”

 

 

Luo Binghe’nın şaşkınlığı pek uzun sürmemişti. Düşüncesi fazlasıyla çabuk değişti. Bir süre sessizdi, ardından güçlü bir şekilde konuştu: “Rüya İblisi halkı bir sürü kötü şey yaptı ve Shizun’uma birçok kez zarar verdi. Doğal olarak onlarla bir ilişkim olamaz.”

 

 

Rüya İblisi hüzünlü bir şekilde konuştu: “Velet, Shizun’un senin olduğunu belirtmeden üç cümleye dilin varmıyor mu? Bu yaşlı adam sonraki cümlenin bu Kıdemli’ye buradan onu çıkartmanın bir yolu olup olmadığını sormak olacağını tahmin ediyor.”

 

 

Luo Binghe yan bir şekilde gülümsedi: “Sorsam bile Kıdemli bana söyler mi?”

 

 

Rüya İblisi ha ha diye güldü: “Bu yaşlı adam sana bunu söylemek istemediğinden değil, gerçekten gücünün olmadığından söyleyemez. Gerçekliğin farkına bile varamıyorsan neden çıkmak hakkında konuşuyorsun? Seni çözemediğim için değilse, velet, ikinizi de şimdiden öldürürdüm. Bunu yarı iş gününe taşımamıza gerek yok. Bu yaşlı adamın fazlasıyla rahat mı olduğumu düşünüyorsun?”

 

 

Luo Binghe konuşmadı.

 

 

Düşündüğü şey: Artık varlığın bile yoksa ve sadece başka insanların rüyasından geçinerek hareket eden gölge takımıysan... rahat değilsen, kim rahat?

 

 

Bu doğal düzen yeni olsa da gerçekti…

 

 

Rüya İblisi Luo Binghe’nın aklında onu eleştirdiğini bilmiyordu, tekrardan konuştu: “Güçsüz olduğumu söyledim, yine de bu bir yolum olmadığı anlamına gelmez.”

 

 

Luo Binghe şaşırmıştı. Araştırıcı bir şekilde sordu: “Kıdemli, yolu söylemeye razı mısın?”

 

 

Rüya İblisi öğüt verdi: “Bu yaşlı adam sadece onu nasıl zapt edeceğini öğretmeyebilir, sana daha fazla şeyler öğretebilir.”

 

 

Luo Binghe anladı.

 

 

Kalbi kırılmıştı. Sesi, konuştuğunda sakindi: “Şeytani yolda efsun yapmamı mı istiyorsun?”

 

 

“Şeytani yolda efsun yapmanın nesi yanlış? Şeytanî yolda efsun yapabiliyorsan bedeninde yatan şey sana harika fayda sağlar. Günde bin li kadar hızlı bir şekilde yürüyerek efsun yapmak ve on bin insanın üstünde bulunmak… Bu şeyler sadece söz değil, üstün Ölümsüz İblis olmak bile zor değil!”

 

 

Son cümleyi duymak Luo Binghe’nın kalbini kıpraştırdı.

 

 

Günde bin li kadar hızlı bir şekilde yürüyerek efsun yapmak, üstün Ölümsüz İblis olmak... Bu… en güçlü varlık olmalıydı?

 

 

Çok çabuk bir şekilde, aniden bu fikri reddetti.

 

 

Shizun en çok iblislerden nefret ediyordu, Rüya İblisi’nin ayartmasına dayanamayıp eğri yola girerse Shizun’la nasıl yüzleşebilirdi?

 

 

Shen Qingqiu gök gürültüsü gibi kalp kırıcı ya da sinirli olsun, bunlardan hiçbiri onun kendisinde görmek istediği şeyler değildi.

 

 

Rüya İblisi sakin bir şekilde gülümsedi: “Bunu benden öğrenmek istemiyorsan korkarım ki bedenindeki şer enerjiyi bastıramazsın. Şu anda, derinlerde gizli ve görünemez, bu nedenle iyi. Fakat bu yaşlı adam vücudundaki mührün zayıfladığını hissediyor. Mührün kırılıp kötülüğün çıktığı, iyi shifu’nun dahil olduğu bir şeytan katili grubunun seni çevrelediği güne kadar bekle: nasıl davranacaktır?

 

 

Luo Binghe’nın en çok kuşkulandığı şeylere değindiğinden yüzü düştü: “Kıdemli Rüya İblisi, ben sadece önemsiz bir efsuncuyum. Neden beni şeytanî yolda efsun yapmaya zorlamalısın?”

 

 

Soru gayet yerindeydi. Yazar dışında kimse niçin bütün üstün, yüksek seviye uzmanların kahramana onların müridi/varisi/damadı olması için yalvardığından tam anlamıyla emin değildi.

 

 

Hayır, gerçekten, muhtemelen bayağı fazla sayıda yazar bile bu sonsuz gizemin cevabının bilmenin yolunu bulamamıştı.

 

 

 “Velet, iyiliği nasıl karşılayacağını bilmiyorsun! Bu yaşlı adam senin özel olduğunun farkında, antik vücudumun bilgisini yiten, duman gibi ortadan kaybolup bulut gibi dağılan dünyevî vücuduma fayda sağlamak için bile istemiyor. Kaç kişi bu şans için yalvaracaktır, yalvarmalarına rağmen gelemeyecektir?!”

 

 

Luo Binghe’nın yüzü ifadesizdi. Rüya İblisi cevap vermediğini fark etti, aniden kaygı verici bir hisle doldu.

 

 

Gerçekten, Luo Binghe ağzını açtığında akıl ermez gülümsemesinin işareti vardı.

 

 

Sakince konuştu: “Neden bu Kıdemli bana öğretmek için bu kadar kaygılı? Korkarım ki sadece antik vücudunun bilgisinin varisi olmayacağı için kaygılanmıyorsun, değil mi?”

 

 

Rüya İblisi içten içe bağırdı, iyi değildi!

 

 *****

 


Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm

 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder