12 Aralık 2019 Perşembe

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM BÖLÜM 16: YANLIŞ SENARYOYU ALMAK

Luo Binghe afallamıştı: “Tanrı’m…” Bir adım geri giderek sonsuz ve ıssız gökyüzüyle yeryüzüne bakıp mırıldandı: “Benim rüya âlemim gerçekten... böyle miymiş?”

 

Dünyanın nasıl görüneceğini zihni şekillendiriyordu. Böylesine genç bir yaşta olmasına rağmen birçok duyguyu tecrübe etmişti.

 

Shen Qingqiu donuk bir şekilde konuştu: “Bu normal bir rüya âlemi değil. Korkarım ki, sen farkında olmadan birisi tarafından müdahâle edilmiş. Bu rüya âlemindeki ruhanî enerji güçlü ve dengesiz. Bu usta senin tarafından farkında olmaksızın içine çekildi.”

 

Luo Binghe’nın yüzü suçluluğunu ifade ediyordu: “Bu mürit işe yaramaz… ve Shizun’u dahil etmiş.” Düşündü: “Kim rüya âlemime müdahâle eder ki?”

 

Shen Qingqiu birisinin eğlencesini bozup olaya doğrudan girme konusunda zirve yapmıştı: “Fazla düşünmene gerek yok. Rüya âleminin etrafında şer enerji var, bu tip bir hamle iblis tarafından yapılmış olmalı.”

 

Luo Binghe bunu duyduğunda heyecanlanmadı, onun yerine iblislere karşı kini canlandı. Konuştu: “İblis âlemi halkı içlerinde gerçekten kötü niyet taşıyan kişiler.”

 

Shen Qingqiu; Luo Binghe’nın kendisinin melez, iblis kanı mirasını taşıdığını öğrendiğinde önceden söylemiş olduğu cümleleri tekrardan düşünürken nasıl bir ifade takınacağını gerçekten bilmiyordu.

 

Shen Qingqiu gülümseyip konuştu: “Kötü niyetli ve edepsiz, başkalarının zıt duygularından dolayı olabilir.”

 

Shen Qingqiu’nin tanrısal bakış açısından sözleri direkt olarak Luo Binghe’nın rüya âlemine karışan kişiyeydi, o Sha Hualing’in ta kendisiydi.

 

Tabi ki de başkalarını inciten düşünceler vardı. Fakat orada düşünülen şey daha çok, herkesin bildiği üzere, şüphesiz bir genç kızın içten içe kalbini kıpır kıpır etmesiydi.

 

Ya kimseye değil de sadece ona zarar verirse ne olur? Bu şeytan kızın düşüncesine göre onun beğendiği kişi ikna edilip acımasızca zulmedilmelidir  ( ̄」). Yine de, bu sadece başlangıçtı. Luo Binghenın onu haremine katmasını bekliyordu, ancak ondan sonra itaatkâr ve uysal olabilirdi.

 

Luo Binghe onun söylediklerinin ne anlama geldiğini anlamadı fakat bilgece olduğunu düşünerek gülümsedi. Aklı havada, nispeten ciddiyetsizdi fakat insanların birazcık da olsa maceracı hissetmelerini sağlıyordu.

 

“Bu rüya âlemi sıradan değil. Sıradan bir kâbus beni durdurmaya çalışıp bu rüyayı bozabileceğime dair düşüncemi değiştirmeye çalışmaz. Fakat bu rüya âlemi gerçekten incelikle yapılandırılmış. Korkarım ki illüzyonun özünü yok etmek kimsenin çıkamamasına neden olacak.”

 

“Yani sonsuza dek rüya âleminin içine mi hapsedildik?” Luo Binghe özür diledi: “Bunların hepsi bu müridin suçu.”

 

Shen Qingqiu konuştu: “İş işten geçtikten sonra konuşmak gereksiz. Erkenden harekete geçip büyünün olabildiğince çabuk üstesinden gelmek en iyisi.”

 

Luo Binghe sessizce başını sallayıp Shen Qingqiu’yi arkasından takip ederek rüyasının sınırına doğru yürüdü.

 

Shen Qingqiu’nin dıştan görünüşü rahattı fakat içinden sistemle konuşurken beyninde fırtınalı dalgalar vardı.

 

Sistem:Sistem Uyarısı: “Şu anda önemli bir hikâye çizgisi bölümüne giriyorsunuz: RüyaRüya* İblis Sihri. Lütfen Luo Binghe’yı destekleyerek Rüya İblisi’nin illüzyonuna karşı galibiyet elde etmesini sağlayın. Diğer türlü 1000 doğru olan şeyi yapma cesareti puanı çıkarılacaktır.

 

RüyaRüya: İngilizceye çeviren kişi yanlışlıkla mı böyle bırakmış yoksa Çince versiyonunda da mı böyle, bilmiyorum. Hâliyle ben de böyle bırakmak zorunda kaldım. J

 

Yine gelmişti. Doğru olan şeyi yapma cesareti puanının düşürülmesi yine gelmişti. Her seferinde bu tip bir rakam insanın kalp krizi geçirmesine yeterdi. Ben biraz puan için gayret edip özenle fazlasıyla çalışırken sen 1000 tanesini tek seferde eksiltiyorsun, bu gerçekten sağlıklı mı?! Bir insan olarak, hayır, sistem olarak bu denli ölçüsüz olmamalısın!

 

Yine de, bu önemli nokta değildi. Önemli nokta, hikâye çizgisinin altüst olmasıydı.

 

Asıl eserde bu bölümün öncesinde Luo Binghe Rüya İblisi’nin saldırı menziline girmişti. Saldırıya uğramadan önce kendinden geçmiş ve kendini korumaya ayarlanmış birisi olarak içgüdüsel bir şekilde ona büyü konusunda en çok güvenen kişiyi çekmişti.

 

Shen Qingqiu acilen sisteme ulaştı: “Ulu olan, hayatım, muazzam tanrı! Bunda bug* olmadığından emin misin? Bu, Luo Binghe’nın kız kardeşi tavladığı bölüm olmalıydı. Ayrıca kız kardeş kalbindeki dikenleri sökmede yardımcı olup iblisin kalbini* yenmede yardım etmesi için aşkını kullanacaktı.

 

Bug: Oyunda veya programda oluşan bir hata anlamına gelmektedir.

 

İblisin Kalbi: İblislerin kalbi olumsuz duygularla doludur, başka ruhsal duvarlarla efsunda ya da pratik yaparken uygulayan kişiyi engeller. Efsuncuya içinden saldırabilir, kendilerine zarar vermesine ya da qi ayrılmasına neden olabilir.

 

 

Nasıl bu rolü verilen yere gelebildim?! Harem sahnesindeki güzel duygular ve ruhanî birliğin rehberliğinde kabûl edilmesine ne oldu? Küçük çırak kız kardeşin onu yaşamda ya da ölümde asla bırakmama niyetine ne oldu?!

 

Sistem:Kendini inceleme bug bulamadı. Sistem normal bir şekilde çalışmakta.

 

Bug yok. Yani bu sahneyi ya doğru yapacağım ya da öleceğim.

 

Shen Qingqiu ilk kez kelebek etkisinin gücünü deneyimlemişti.

 

Asıl eserde Luo Binghe’nın yanında rüyaya çekilen Ning Yingying’di. Sahnenin başlarında Qing Jing Tepesi’ndeki şu an en çok güvenilen kişiydi. Bu kontrol noktası + yükselen samimilik görevi açıkça ona düşmeliydi.

 

Neler oluyordu?

 

‘En güvenilir’ ve en güvenilen insan şapkası nasıl oluyor da açıklanamayacak bir şekilde Shen Qingqiu’nin başına iliştirilmişti?

 

Shen Qingqiu bu beklenmedik şerefle son derece gururu okşanmıştı fakat şapkayı giymek hiç de istemiyordu!

 

Luo Binghe, Shen Qingqiu’nin anlaşılmaz ifadesini gördü, kaygılanarak sordu: “Shizun, sorun nedir?”

 

Shen Qingqiu çabucak düzeldi, sakince konuştu: “Hiç. Bu usta düşünüyor, rüya yaratıkları genellikle insanın en zayıf noktasına saldırırlar. Hazırlık yapmalısın.”

 

Luo Binghe başını salladı. Kararlı bir ifadeyle konuştu: “Bu mürit Shifu’nun tekrardan karışmasına müsaade etmeyecek.”

 

Bu kaldırabileceğinden çok daha fazla bir acıydı. Yalnızca tehlikeli bir sahneye daldığı için değildi, eğer yanlış tahmin etmiyorsa, kız kardeşlerin sorumluluklarını üstlenmesi gerekiyordu.

 

Shen Qingqiu kahraman için bıçakları ve silahları engelleyip dağlarda ve denizlerde korkusuz yüreğe sahip iblisleri, rüya iblisleri ve diğer büyük şeyler için onu takip etmek hiç de istemiyordu. Ah… QAQ!

 

Ne biçim sersem bir şans böyle bir seviyeye ulaşır ki…?

 

Daha erkenden bu dünyanın tanrısı hakkında yakınırdı. Üzerinde düşününce Tanrı da fazlasıyla masumdu. Bu dünyayı yaratan kişi Gökyüzüne Ateş Eden Uçak değil miydi? Kırmızı kanlı aygır romanı yazarı olarak kesinlikle yazısında bu tarz bir durumun meydana gelmesini istemezdi. Mükemmel iyi kız kardeş pislik kötü adama dönüşmüştü, bu ne kadar kötüydü…

 

İki kişi bir süre ileriye doğru yürüdü. Başlarının üzerindeki bulutlar gökyüzünü ve manzaranın çevresini çiçek dürbünü gibi çevreliyordu. Bazı zamanlar gerilmiş ve kıvrılmış, bazı zamanlar da birçok parçaya kırılmıştı, öngörülemezdi. Bu âlemde yürürken onlar Da Vinci, arka plan da Picasso tarafından çizilmiş gibiydi. Tarzı tamamıyla farklıydı ve uyumsuzluk hissi fazlasıyla güçlüydü.

 

Aniden önlerinde siyah bulutlarda bir şehir belirdi.

 

 

 

Shen Qingqiu ciddi bir şekilde konuştu: “Suda ve karada eli olan asker karşılık verir.* Gir.”

 

Suda ve Karada Eli Olan Asker Karşılık Verir: Herhangi olabilecek bir tehlikeye karşın önceden tedbir alınması anlamına gelen bir Çince deyim. “Ne karanlıkta yat ne de kara düş gör” deyimimiz buna benzerdir.

 

Şehrin kapısına yürürken Luo Binghe başını kaldırıp hafif şaşkın bir ifade sergiledi.

 

Ona şehrin fazlasıyla tanıdık gözüktüğünü düşündüğünü Shen Qingqiu biliyordu.

 

Tabii ki de tanıdıktı, bu Luo Binghe’nın çocukluğunda başıboş hâlde dilencilik yaptığı şehirdi.

 

Doğal olarak şehrin kapısında görevliler yoktu, kendileri yavaşça açmışlardı. Shen Qingqiu onun içeriye girmesine izin verdi.

 

Bu rüya gerçekten berbattı, özetle dağıtılmış renkli bloklardı ve zamanla gerçekliğin niteliği yoktu. Şehrin içindeki yol, market ve evlerin hepsi kesinlikle karmaşık sanatlardı. Işık, yürüyüp ilerleyen kişilerle birlikte açılmıştı, uzaktan kalabalıkta koşuşturan insanları izliyorlardı. Fakat iyi bir şekilde yakından baktıktan sonra bile eğer Shen Qingqiu kendisini daha iyi hazırlayabilseydi yine de şaşırırdı.

 

Bu koşuşturan insanların hiçbirinin yüzü yoktu.

 

Yüzleri belirsiz, karışık bir ifadeye sahipti. Hiçbir ses de yoktu. Yaşayan insanlara pek benzemiyorlardı fakat ölü gibi sessiz şehirde hâlâ vızır vızır yürüyorlardı, tuhaf bir hisse neden oluyorlardı.

 

Luo Binghe bu tip dehşet verici sahneyle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Korkmuştu fakat konuştu: “Shizun, bunlar nedir?”

 

Shen Qingqiu biraz paniklemişti fakat küçük Baike* gibi açıklama sorumluluğunu yine de üstlendi.

 

Baike: Çinlilerin Google benzeri bir arama motoruna gönderme yapılmıştır.

 

“Burası rüyaları kullanmak üzerine kurulan bir şehir. Evler ve ölü şeylerden yapılmış gibi şeyler bu rüyada yapılabilir. Canlı insanlar yapılamaz ve yapılabilecek en iyi şey sadece burunsuz ya da yüzsüz tuhaf, belirsiz şeylerdir. Yine de gücü olan birisi böylesine büyük ölçüde bir şehir yapabilmiş. Ve korkarım ki bunu yapabilecek sadece bir kişi var.”

 

Luo Binghe alçakgönüllülükle sordu: “Kim?”

 

Shen Qingqiu: “Rüya İblisi.”

 

Rüya İblisi bu rüyanın boss’uydu.

 

Rüya İblisi’nin gerçek kimliği iblis ırkının seçkin, ünlü kıdemli üstatlarındandı. Birkaç yüz yıl önce fiziksel bedenini büyük bir kederde kaybetmişti. Öte yandan onun güçlü, esasî ruhu sağlam bir şekilde kalmıştı. Bundan itibaren diğer insanların rüya âlemiyle geçindi. Hayatta kalmak için ruhanî enerjiyi emerek saf enerjiye bel bağladı.

 

Aynı zamanda aslında o kahramanın shifularından birisiydi.

 

O, Luo Binghe’nın büyüsü ortaya çıktığında klasik klişe davranış göstererek kahramanı beğenen kişilerden biriydi. Bedenindeki değerli antik bilgilerden faydalanmış, onun ellerine teslim etmişti. Ayrıca zaman zaman ona yardım etmek için planlarla çıkageliyordu.

 

Luo Binghe’nım tecrübesi pek fazla değildi, o nedenle tabi ki de bu kişinin geleceğini anlamamıştı. Gözlerini kalabalığa çevirip donakaldığında hâlâ daha başka sorular sormayı düşünüyordu.

 

Shen Qingqiu sorunun cevabını çoktan bilmesine rağmen sordu: “Sorun nedir?”

 

Luo Binghe konuştu: “Shizun, yanlış görüp görmediğimi bilmiyorum. Az önce sanırım kalabalıkta yüzleri olan birilerini gördüm.”

 

Shen Qingqiu cübbesinin kollarını salladı, işaret ettiği yöne doğru yürüdü. Az ve öz konuştu: “Takip et.”

 

Kalabalığın içine karışan iki kişi küçük ara sokağın önünde durmadan önce yedi dönüş, sekiz viraj* aldı.

 

Yedi Dönüş, Sekiz Viraj: Karmaşık bir yoldan gittiklerini anlatmakta.

 

Toplamda beş tane yüze sahip insan vardı. Hepsinin yüzü belirsiz karışıklığa göre belirgindi. Hâlâ genç gibiydiler, bir tanesi yerde otururken dördü ayakta üstünlüğe sahip görünüyorlardı. Küfür sesleri durmuyordu, “küçük, melez yavru” ve “piç” gibi sözler etrafta uçuşuyordu. Küfretmeye o kadar kendilerini kaptırmışlardı ki arkalarından yaklaşan iki kişiyi fark etmediler.

 

Luo Binghe konuştu: “Bizi görebiliyor gibi durmuyorlar.”

 

Shen Qinqgiu’ye Rüya İblisi’nin yüzle ilgili özellikleri yapmasının yolu olmadığını söylememiş miydin diye sorar gibi baktı.

 

Yine acımasız değerlendirmenin başlama zamanıydı.

 

Shen Qinqgiu içtenlikle iç geçirdi. Konuştu: “Rüya İblisi rüyasını insan yapmak için kullanamaz fakat onlar onun tarafından yapılmadı. Luo Binghe, o insanlara yakından bak.”

 

Luo Binghe yavaşça bakışlarını onlara doğru yönlendirdi ve aniden şok olmadan önce bir süre baktı.

 

Shen Qingqiu konuştu: “Bunlar Rüya İblisi tarafından yapılan illüzyonlar değil. Onlar senin anılarında var olan gerçek insanların gösterimleri. Rüya İblisi sadece kalbinin derinliklerinde uyuyan görüntüleri alıp onları uyandırarak minik bir numara yapar.”

 

Luo Binghe çoktan kelimeleri duyamayacak hâle gelmişcesine elini kaldırıp şakaklarında tuttu, sinirleri kasılıyordu.

 

Shen Qingqiu, Luo Binghe’nın kalbindeki şeytanın çoktan geldiğini biliyordu.

 

 

 

Ortadaki çocuğun etrafını on beş civarı gösteren bu dört yavşak çevrelemişti, onu yumruklayıp tekmeliyorlardı. Kafasını tutarak yere kıvrılmış bu sefil kıyafetli çocuk sessizce dövülüyordu. Onlar tarafından böylesine küçük bir çocuğun ölümüne dövülmesi insanların endişelenmesine neden olurdu!

 

“Bu melez çocuk bu abiyi, onun çete bölgesine iş bulmak için gelecek cesarete sahip olacak kadar gözünde büyütmemiş!”

 

 “Yaşamaktan yorulmuş!”

 

 “Onu ölümüne ayağınla ez. Acınası değil mi, yiyecek bir şeyi yok ve aç mı? Eğer ölümüne dövülürse bir daha hiç yemesi gerekmeyecek!”

 

Luo Binghe’nın kafası bölünecek gibi ağrıyordu. Sadece yerdeki üzücü, küçük figürü görüyor gibi gözüküyordu. O, açık, karmakarışık saçlarla kanla kaplı yüzünün gözlerini yıldız gibi meydana çıkardığı geçmiş yıllardaki kendisiydi. İki keskin kılıç gibi onunla gözleri buluştu.

 

Luo Binghe bakışını çekemiyordu bile.

 

Shen Qingqiu fısıldadı: “Binghe, bu sadece bir illüzyon.”

 

 *****

  


Önceki Bölüm ― Sonraki Bölüm

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder