Sözüm ona kahraman, tedavisiyle olay boka sardığında
bile yaşamın içine gizlenmiş bir iksir ya da hile bulabiliyordu.
Shen Qingqiu’nin anıları yüzünün tahmin edilemeyecek
bir şekilde değişmesine neden oldu. Hatta yanındaki kişiyi yok saymıştı. Yue
Qingyuan tekrardan ona dönene kadar birçok kez seslenmek zorunda kalmıştı:
“Ne?”
Mu Qingfang bir parça kâğıdı ona uzattı: “Ruhanî
enerjin kuvvetlice dolaşırken her ay bu dört tıbbî otu almaya devam et. Bu
zehir sana ciddi bir şekilde etki etmemeli.” Bir süre geçtikten sonra konuştu:
“Sadece kıdemli çırak ağabey Shen’in gelecekte, arada sırada, ruhanî
enerjisinin dolaşımında ya da kullanımında tıkanıklıkla karşılaşmasından
korkuyorum.”
Odadaki diğer üç kişi onun ifadelerini dikkatlice
dinliyorlardı.
Dört efsuncu için ruhanî enerjinin dolaşmasında
tıkanıklıkla karşılaşmak korkunç bir problemdi. Özellikle iki usta efsuncu
düello yaparken tek bir hata bile cana mâl olabilirdi. Herkesin bildiği hâlde
Shen Qingqiu bu sonuçtan çoktan fazlasıyla tatmin olmuştu. Onun gibi pislik
kötü adam rolündeki birisi için Panzehirsiz gibi tuhaf bir zehirle
karşılaştıktan sonra hâlâ yaşıyor olmak zaten saygı gösterilesiydi.
Eğer zehrin tedavisi için kahramanla pa pa pa’ya*
ihtiyacı olsa bile yapabilir miydi? Yapabilir miydi? Hahahaha...
Pa pa
pa: Önceki bölümde geçen terim, yazar seks kelimesini kendince böyle
dillendiriyor.
Yue Qingyuan iç çekti: “Biliyor olsaydım Ölümsüz
İttifak Ligi’ni ayarlamak için özel olarak dağdan inmezdim. Qingqiu’yi bunaltsa
bile...”
Shen Qingqiu yavaşça konuştu: “Ölümsüz İttifak Ligi
bütün sekt liderlerinin çoktan ayarlamış olması gereken büyük bir mesele. Kıdemli
çırak ağabey, nasıl olur da gitmezdiniz? Bu sefer, sadece İblis Âlemi halkını
alçak ve kurnazlıkla; kendimi de dikkatli olmadığım için suçlayabiliriz.
Kıdemli çırak ağabey, asla kendini suçlamamalısın.”
Şu anda işleri yoluna koymazsa bir şeyler ters gidecekti:
Yue Qingyuan, karakteristik özelliğine göre, bir daha asla dağdan aşağıya
inmezdi, Cang Qiong Dağı sektinin yıkılma ihtimâli olduğunda bile. Bunun,
onunla bağlantısını kim bilebilirdi ki? Mu Qingfang suçlulukla konuştu: “Hayır,
bu benim hatam. İblis Âlemi halkının işgalini fark edip askerî ağabey Shen’in
yanında olabilseydim bu hâle gelmeyecekti.”
Shen Qingqiu sıkıntılı durumdakinden daha bile fazla
kafasının şiştiğini hissediyordu. Üçü de karışıklık içindeydiler ve tek
hatalının kendileri olduğunu söylüyorlardı. Liu Qingge camdan dışarıyı izlerken
ifadesizdi. Ağız dolusu çayını içerken birbirlerini suçlamayı bitirmelerini
bekledi ve konuştu: “Bu mesele On İki Tepe Lordları dışındaki herhangi birisine
söylenmemeli.”
Bir numaralı sektten ve On İki Tepe Lordları’ndan
birisi olarak bu ölümcül zayıflığın diğerleri tarafından bilinmesi iyi
olmayacaktır. Diğer üçü doğal olarak anladılar.
Yue Qingyuan hâlâ endişeliydi, sordu: “Qingqiu, Tepe
Lordu mesuliyetlerinin fazlasıyla ağır olduğunu hisseder misin?”
Asıl Shen Qingqiu olsaydı yüzde seksen Yue Qingyuan’ın
□□ yapmak istediğinden şüphelendirdi. Fakat şimdi Shen Qingqiu gerçekten kendi
üzerine fazlasıyla baskı yapıp sağlığına kavuşamayacağından endişelenmişti.
Elini tutup konuştu: “Sekt lideri kıdemli ağabey, benim için endişelenmene
gerek yok. Rütbemi yıpratmayacağım.” Gülümsedi, ardından devam etti: “Şu an,
zehir içimde olmasına rağmen gittikçe iyi hâle gelip efsun yapıyorum.
Fazlasıyla memnunum.”
İblislerin işgali hakkındaki problemi de
konuşmuşlardı. Yue Qingyuan ve Mu Qingfang geri adım atıp giden ilk kişilerdi.
İlk önce nadir sinirli ifadesine sahipti ve İnsan Âlemi’ne iblisleri bastırmak
için büyük ölçekli bir plan hazırlıyor, ortak olması için sekt liderlerini
arıyordu. Sonrasında zehri çözmenin bir yolunu düşünmeye devam etti. Sessizce
onları gönderdi. Shen Qingqiu onları biraz komik, aynı zamanda da samimi ve mutlu
bulmuştu.
Bu Cang Qiong Dağı sektinin yoldaş üyelerine rağmen
herkes farklı karakterlere sahipti, iyi anlaşanlar ya da kötü anlaşanlar olsa
da hepsinin kalbi birdi. On İki Tepe’ye bölündüğü hâlde bir şey olduğunda
gerçekten güvenilir bir aile oluyorlardı. Asıl eserde gerçekten suda boğulan
bir beyne* sahipti, kendi sekt üyelerini sapıkça katlediyordu.
Suda
Boğulan Beyin: Aptal ya da düşüncesiz anlamında kullanılıyormuş.
Mutlu ruh hâli, Liu Qingge uzun süredir soğuk olan
çayını eleştirdikten sonra pek uzun
sürmedi. Hafifçe konuştu: “Yeterince ruhanî qi bedeninde yok diyeyse kesinlikle
deli olduğundan şüpheleneceğim.”
Sözleri geride bıraktığında iyi anlaşmıyorlarmış gibi
gözüküyorlardı.
Birkaç derece tahmininiz fazlasıyla doğru olabilirdi…
yine de bu sözleri Shen Qingqiu sesli bir şekilde dillendirebilmesi için sekiz
yüz puana ihtiyacı vardı, bu yüzden sadece bir şey dillendirmeden güldü.
Liu Qingge devam etti: “Ling Xi Mağarası’nda beni
kurtarman yeterince inanılmazdı. Bu seferlik İblis Âlemi meselesinde isimsiz
bir müridi kurtarmak için neredeyse ölecektin. Güçlü bir zehirden dolayı acı
çekiyorsun ve ruhâni enerjini tıkaması seni sinirlendiriyor olmalı, fakat sen
de farklı bir durumda değilsin. Eğer bunları yapan kişilerden birisiysen
bunları yapmak tuhaf değildir. Bir anlamı yok.”
Shen Qingqiu kendi KD karakterinin sorunları hakkında
bütün bunları onunla konuşmak istemiyordu. Ming Fan’a içeriye gelip yeni bir
çayla değiştirmesi için seslendi, arkasına yaslanıp gülümsedi: “İsimsiz? Bu
sadece şu an geçerli. Luo Binghe’nın seni şok etmesini izleyeceksin.”
Liu Qingge Luo Binghe’nın ismini hatırlayıp konuştu:
“Bu o genç çocuk mu? Temeli pek mükemmel. Fakat bu tip iyi özelliğe sahip
kişiler büyük sektlerde yılda yüz, değilse de binlerce alınıyor. Bir tanesi
bile diğerleriyle birlikte sonuna kadar direnemedi.”
Bu nedenle anlamayacağını söylemiştim! Daha gözlerini
açmadın! Yüksek anlamda üstünlükle kurulmuş hikâye çizgisini anlamanın bir yolu
yok!
Shen Qingqiu onu nazik bir şekilde tavsiye etti: “İnan
bana, o kesinlikle farklı. Bunu, Luo Binghe’nın gelecekte büyük başarıları
olduğunda söylemeni isteyeceğim. Umarım bu çırak ağabey gelecekte fırsatı
olursa ona rehberlik eder. Bu kesinlikle para kaybedeceğim bir takas değil.”
Ya Liu Qingge Luo Binghe’nın yolunda tökezleten engel
olursa ve yüzleşirlerse? Ya eğer kıtır kıtır kesilip yenilirse?!
Herkesin iyiliği için Liu Qingge’yı hatırlamak
gerekiyordu.
Geçmişteki Shen Qingqiu için çok şey söylenemezdi ve
kesinlikle iticiydi. Ne zaman ağzını açarsa safkan ve yüzünü ekşitterecek
kıskançlık barındırıyordu, sözleri şiirdeki düzene ve zarifliğe uyuyordu. Fakat
Shen Qingqiu KD fonksiyonunu çözdüğünden beri zaman zaman her türlü yerel ağzın
kelimelerini kaçırıyordu. Liu Qingge bile KD’nin ne olduğunu bilmemesine rağman
daha fazla dinleyememişti. Cübbesinin kolunu dışarıya uzatıp çıktı.
Ming Fan depresyon içerisinde yarı ölü hâldeydi.
Şimdilik sadece çayı değiştirmeye gitmişti. Luo Binghe hakkında onunla
nefretini paylaşan Shen Qingqiu tarafından dillendirilen iyi kelimeleri duymaya
zorlanmıştı. ‘Mutlu bir şekilde yuvasını yıkıp küçük orospu olarak
lanetlediğimiz kişiyle aniden birlik oluyorsun’ diye düşünürken kalbinin
sıkıştığını hissetti, başkalarına şeytanî şeyler yapmaya karar verdiği o kötü
kalbiyle. Ming Fan çaba harcayarak yarın sabah Shen Qingqiu’nin yemesi için ne
yapacağını düşünüp taşınan Luo Binghe’yı buldu. Aniden Luo Binghe’nın yüzünün
önündeydi, bağırarak sesli bir şekilde çıkıştı, ardından emir verdi: “Benim
için yakacak odun doğramaya git! Seksen deste doğra! Odunluğu doldur! Su almaya
git! Su kavanozları çırak ağabeyinin odasında ve hepsi boş, kör müsün de
göremiyorsun?!”
Luo Binghe şaşkındı: “Ama, çırak ağabey, odunluk
dolarsa nerede uyuyacağım?”
Ming Fan ayağını yere vurdu, yere tükürdü: “Bu alanda düzlük
yok mu? Burada uyuyamaz mısın?”
“Çırak ağabey, odadaki su kavanozlarını daha bugün
doldurdum…”
“Sular taze değil, tekrar yap!”
Geçmişte olsaydı Luo Binghe içten içe birazcık terslik
hissederdi ya da biraz yakınırdı. Fakat şimdi durum fazlasıya değişmişti.
Onun gözünde her şey onu eğitmek için bir tecrübeydi.
Onun hatrına canını bile verebilecek(…), böylesine iyi
bir Shizun’a çoktan sahipti. Ne tür bir tecrübeyi kabul etmeyebilirdi ki? Ne
tip bir acıya katlanamazdı?
Luo Binghe bir şey söylemedi, acilen başını görevini
yapacağı yerin civarına doğru çevirdi.
Ming Fan onu böyle görünce zorbalıktan hiçbir şekilde
mutluluk hissetmemişti, karşılığında kalbi iyice sıkışmıştı. Yürürken sövdü:
“Bu kokuşmuş piç nasıl oluyor da Shizun’un gözüne girebiliyor da Shizun onu
eğitmek için böylesine özel bir istek duyabiliyor, anlamıyorum. Ne büyük bir
başarısı var ne de diğerlerinden farklı bir boku var! Shizun bu kokuşmuş piç
tarafından kör edilmiş olsa bile Askerî Amca Liu ona rehberlik etmeyecektir.
Lanet…
Yürürken mırıldanarak sövüyordu, sesi yüksek değildi.
Yine de, tabi ki de Luo Binghe efsunda çabucak gelişmiş, beş duyusu doğuştan
iyi birisiydi. Ming Fan’ın sözleri ayrıldığında birçok anahtar kelime
yakalanabilirdi. Luo Binghe çoğunu kesinlikle tahmin edebilirdi.
Bundan dolayı Shizun’un Askerî Amca Liu önünde, hakkında
böyle konuştuğunu anlamıştı.
Onun göremeyeceği bir yerde ona fazlasıyla iyi bakan
birisi vardı. Bu his fazlasıyla harikaydı.
Şu anki sıcaklık aniden kalbine doğru rota aldı,
dalgalanma güçlendi ve güçlendi, bütün vücudunu başarıyla sardı.
Luo Binghe kalbinin altından kesin bir çözümü
hissetmiş, filizlenmişti. İki eliyle gücü arttırılmış şekilde ağır ahşap
kovaları tutuyordu.
Bu sebeple Luo Binghe’nın sadece yorgun hissetmemesi
gerekmiyordu, az çok mutluluğunu ve memnuniyetini ifadesiyle belli bile etmeliydi.
Shen Qingqiu orada olsaydı kesinlikle Luo Binghe’nın
mazoşist duygular içerisinde tir tir titrediğinden şüphelenirdi.
Yine de ölümüne dövülse bile Shen Qingqiu
bilemeyecekti. Çünkü Tanrı domuzlara yardım ediyordu ve Öğrenci Ming Fan
yüzünden Luo Binghe’nın ona karşı uygunluğu yeni bir seviyeye ulaşmıştı. Bu
yüzden kendisinden fazlasıyla memnundu ve umursamıyordu.
Bugün, her zaman asil ve sakin olan Qing Jing Tepesi
neredeyse yıkılmanın eşiğindeydi. Her bir Tepe Lordu sevgilerini ifade etmek için
kendi müritlerini alıp dertli hastayı ziyaret etmişti.
Gökkuşağı Köprüsü İblis Âlemi istilası esnasında
parçalandığından beri bu sahneye doğrudan doğruya hızlı bir şekilde
geçemezlerdi. Vahşi kavga sadece Shen Qingqiu’yi tek Kıdemli olarak yalnız yönetmesinden
dolayıydı. İyi olan şey, Cang Qiong Dağı sektini iblislerin ellerinden
korumuşlardı. Geçmişte ilişkilerinin iyi ya da kötü olması önemli değildi,
hepsi bir kere gelip minnettarlıklarını göstermişlerdi. Shen Qingqiu bunu daha
önce karşılaşmadığı Tepe Lordlarıyla iyi bir ilişki kurabileceğini kanıtlamak için
yüzlerini ezberleme fırsatı olarak aldı.
Gece kendini düşündü: Sonunda iyi ve huzurlu bir
şekilde uyuyabileceğim.
İki saat sonra.
…Nah huzurlu uyurum!
Shen Qingqiu anlamsızlığın karmakarışık boşluğunun
ortasında duruyordu ve yok olmakta olan ufuğun uzaklığına baktı.
Sonrasında rahat bir şekilde yatağında rüyaya
süzülürmüş gibi içinden gülümsedi. Ona bu boşluğa sürüklendiğini kim
açıklayabilirdi ki?!
Shen Qingqiu gerçekten bir gonk almayı ve sistemin
ortaya çıkması için çalmayı diledi. İçinden sesini yükseltip bağırmak zorunda
kalmazdı: ‘Sistem? Aktif misin?’
Sistem:【Sistem size 24 saat
servis sağlamaktadır.】
Shen Qingqiu: ‘Burası neresi? Olay ne?’
Sistem:【Bu bir Rüya Âlemi.】
Shen Qingqiu: ‘Tabi ki de rüyanın içinde olduğumu
biliyorum. Gerçekte böylesine soyut bir
sahne görebilir miyim? Sorduğum şey, burada niçin bulunduğumdu.’
Lütfen düşündüğü şey olmasın.
Fakat bu dünyanın tanrısı ona gerçekten hiç yüz vermiyordu,
bir an düşündü, bir sonraki saniye bu kadar tanıdık gelemeyecek bir figür
gördü.
Luo Binghe ne yapacağını bilemez hâlde boşluğun
ortasında duruyordu.
Burada neden belirdiğini de pek bilmiyor gibiydi. Bir
anlık hayretin ardından aniden Shen Qingqiu’nin yüzünü gördü. Bir an içinde
çabucak anne tavuğu görmüş civciv olmuş, mutlu bir şekilde koşarak gelmişti.
“Shizun!” Uzun
bir süredir bu dünyada çoktan tutsak edilmiş gibiydi. Shen Qingqiu’nin
belirdiğini görmek onu heyecanlandırıp birçok kez seslenmesini sağlamıştı.
Shen Qingqiu onu gördükten sonra bunun hangi sahnenin
yeri olduğunu hatırladı.
Zihni delicesine bunun bilime aykırı olduğunu
haykırıyordu! Sakin bir ifadeyle konuştu: “Duydum, birçok kez seslenmene gerek
yok.”
Luo Binghe aceleyle konuştu: “Evet. Shizun. Sen de
nasıl buraya geldin? Burasının neresi olduğunu biliyor musun?”
Shen Qingqiu konuştu: “Tabii ki de biliyorum. Burası
rüya âlemi.” Tembel bir şekilde sistemin sözlerini kopyalıyordu.
Luo Binghe tekrardan sordu: “Rüya Âlemi… öyleyse, ben
neden buradayım?”
Shen Qingqiu konuştu: “Başka birisinin burada olması
tuhaf olurdu. Sadece senin burada oluşun normal. Bu, senin rüyan.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder