12 Aralık 2019 Perşembe

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM BÖLÜM 14: ADİ AYARLAR

 

Baygın düştükten sonra Shen Qingqiu yarı ölü birisi gibi uyandı.

 

 

Kendi yeri olan Qing Jing Tepesi’nde olduğunun farkına varmak için başının üstündeki saf, beyaz gölgeliği görmek suretiyle gözlerini açtı. İblislerin yarattığı kaos çoktan yatıştırılmış olmalıydı. Soluklandı, esneyerek gerinmek istediğinde aniden kapı açılarak içeriye birisi girdi.

 

 

Ming Fan tepsi taşıyordu, onu uyanık görünce tepsiyi soluna fırlatıp haykırdı.

 

 

“Shifu, sonunda uyandın!”

 

 

Hâlâ dış kapının orada durmakta olan başka birisi vardı. Luo Binghe kapıda duruyordu. İçeriye gelmek istiyor fakat tereddüt ederek emin değil gibi gözüküyordu.

 

 

Haykırmanın ardından Ming Fan arkasına dönüp onu gördü. Fırçaladı: “Nasıl hâlâ burada durabilirsin?” Sonrasında tekrardan Shizun’a döndü: “Bu çocuğun ne tip bir hastalığı var bilmiyorum, orada çubuk gibi dikilmeye ısrar ediyor. Shizun’un seni gördüğünde sinirlendiğini bilmiyor musun? Ona hatırlattım fakat hâlâ gitmek istemiyor.”

 

 

Shen Qingqiu zayıf bir şekilde elini tuttu: “Yapabilecek bir şey yok, ona kalmış.”

 

 

Ming Fan konuştu: “Bai Zhan Tepesi’nin Askerî Amca Liu uyandığında söylememi istedi. B-…ben Askerî Amca Liu, Kıdemli Askerî Amca Mu ve Sekt Lideri’ni çağırmaya gidiyorum!” Bitirdikten sonra telaşla kapıdan çıktı.

 

 

Gerçekten uzun zamandır uyuyor gibi gözüküyordu… Yue Qingyuan çoktan Cang Qiong Dağı sektine dönmüştü. “Kıdemli Askerî Amca Mu” da Qian Chao Tepesi’nin Mu Qingfang’ı* olmalıydı. Qian Cao Tepesi tıbbî yetenek ve ilaç üretimiyle uzmanlaşmıştı, bu nedenle bu sahnede olması gerekiyordu.

 

 

Qian Cao Tepesi… Mu Qingfang: Qian Cao Tepesi, ‘Bin Otlar’ Tepesi demekti. Cang Qiong Dağı sektinin tıbbî hanesi olduğunu belirtmektedir. Qingfang’ın anlamı da ‘Temiz Koku’dur.

 

 

Luo Binghe hareket edip yolu açtı, böylece yol boşaldı. Biraz uzaktaydı fakat gitmeyi reddediyordu, dikkati odanın içerisine odaklanmıştı.

 

 

Shen Qingqiu yavaşça oturup konuştu: “Söyleyecek bir şeyin mi var? Eğer öyleyse, içeri gel.”

 

 

Luo Binghe odanın içerisine yürüdü, aniden sert bir şekilde dizlerinin üzerine çöktü.

 

 

Shen Qingqiu: “…!!”

 

 

Sistem, bekle bir dakika. Neler oluyor? Sadece bir süre uyudum, uyandığımda nasıl böyle olabildi? Gerçekten ne kadar süre uyudum? Çoktan on yıl geçti mi?

 

 

Luo Binghe diz çöktükten sonra başını kaldırdı. Gözleri gözyaşlarıyla ve suçlulukla yanıyordu: “Bu müridin geçmişteki cahilliğini Shizun’un affetmesini istiyorum.”

 

 

‘Cahillik’ kelimesini kime yerleştirirsen yerleştirebilirdin fakat Luo Binghe’ya yerleştirilemezdi!

 

 

“Bu mürit gerçekten Shizun’un bana önem vermediğini düşünüyordu. Sadece üçüncü testte Shizun’un geçmişteki sorunlarını fark edebildim.”

Shen Qingqiu: Hayır, hayır, hayır. Senin asıl Shizun’un gerçekten seni umursamıyordu, ölmeni tercih ederdi, gerçekten… Yine de, hangi sorunlarımı fark ettin? Daha fazla söylemelisin, gerçekten merak ettim!

 

 

Luo Binghe kendini aşağılamaya son verip sadece içtenlikle konuştu: “Şu andan itibaren bu mürit kesinlikle Shizun’u bütün kalbiyle bekleyecek, bütün emirlerine ve öğretilerine itaat edecek.”

 

 

Shen Qingqiu ona anlaşılması zor bir ifadeyle baktı.

 

 

Bu çocuğun kalbi şu anda gerçekten… çok nazik ve dürüsttü!

 

 

Bir kere kurtardığında bütün geçmişteki sözlü ve fiziksel tacizleri tamamiyle unutuldu?!

 

 

Eğer böyle devam ederse hâlâ Sonsuz Uçurum’a acımasızca ittirmek için kendini hazırlaması gerekecek miydi?

 

 

Shen Qingqiu bir anlık sessizleşti, ardından konuştu: “Anladığın sürece, bu iyi. Öncelikle, ayağa kalk.”

 

 

Tam anlamamasına rağmen Luo Binghe sonunda neyi anlamıştı?

 

 

Luo Binghe’nın yavaşça ayağa kalktığını gördü fakat hâlâ çıkmayı reddediyordu, başka söylemek istediği bir şey var gibi biraz utangaç şekilde duruyordu. Shen Qingqiu sordu: “Başka bir şey var mı?”

 

 

Luo Binghe konuştu: “Shizun kaç gündür uyurken uyandı. Shizun’un iştahı var mı, bilmiyorum.”

 

 

Shen Qingqiu ön kısmının arka kısmına saplanacak kadar acıktığını fark etti. Yemeğin olduğunu duyduğunda gözleri arzuyla yeşile dönmüş, çabucak konuşmuştu: “Fazlasıyla. Öyleyse, bunu sen getirdin.”

 

 

Luo Binghe derhal mutfağa koştu. Bu, son günlerde sonunda tüketilebilir hâle gelene kadar her saat tekrardan yaptığı congee’ydı. Congee’yı yiğit bir şekilde tutarak hâlâ dumanı tüterken buraya getirmiş, Shen Qingqiu’nin yatağında düzgün bir şekilde oturmasına yardım etmişti. Aşırı derecede bayıla bayıla, dikkatle izliyordu. Neredeyse Shen Qingqiu’yi o besleyecekti. Shen Qingqiu’nin kollarındaki diken diken olmuş tüyler belirdiğinde kaşığı kendi alarak Luo Binghe hâlâ yanında durup yakından onu izlerken birkaç ağız dolusu yedi.

 

 

Shen Qingqiu bir süre düşündü, ardından fark edip kaygısızca dillendirdi: “Tadı fena değil.”

 

 

Tadı fena değil dese bile Shen Qingqiu’nin yüzü neredeyse yaşlar içerisinde bir hayli duyguyla kaplanmıştı.

 

 

Qing Jing Tepesi’nin öz geleneği yolda dinç ve hafif yürümekti. Yemeğin tarzı bile bu çizgideydi, o nedenle nasıl yerse yesin Shen Qingqiu’nin ağzında tadı kuş açarmış gibi fazlasıyla hafifti. Fakat elindeki kâsedeki de congee’ydı, muhtemelen içindekilerle ya da teknikle ilgiliydi, bir kâse hafif yaş congee çorbasıyla karşılaştırıldığında ölçüsü tamamiyle farklıydı.

 

 

Kar beyazı congee hafifçe su dolu yeşil soğan süslemesiyle lezzetli ve güzel görünümlü doğranmış et ve dikine bir miktar ince şeritlerle zencefil dilimleriyleydi. Shen Yuan’ın asıl dünyadaki evinin baş şefin yaptığıyla kıyaslanabilirdi!

 

 

Abartısını duyduğunda Luo Binghe’nın gözleri parıldayarak konuştu: “Eğer Shizun beğendiyse sana her gün yeni şeyler yapmasına ne dersin?”

 

 

Shizun tam o anda tıkandı.

 

 

Luo Binghe dikkatlice sırtını patpatladı. Shen Qingqiu iyi olduğunu ifade etmek için elini salladı, sadece birazcık korkmuştu.

 

 

Luo Binghe’nın iyi yemek pişirmesi, kız kardeşleri bir numaralı ‘öldürme’ silahıydı. Luo Binghe’nın yaptığı, birkaç seçili sayılabilen, parmakla gösterilen haremdeki kız kardeşlerinin yiyebileceği bir yemekten dolayı gerçekten ayrıcalıklı olabileceğini düşünmüyordu.

 

 

Daha da korkunç olan repliğiydi, repliği. Bu cümleyi “sana her gün yeni şeyler(yemekler) yapma”yı Luo Binghe asil kıdemli Bayanları kendi hırsı ve istekleriyle serbest bırakıp haremine girmeleri amacıyla onları seçebilmek için kullanmıyor muydu?

 

 

Bir şeyler dikkatsizce yenebilirdi fakat sözler dikkatsizce söylenemezdi!

Shen Qingqiu’nin tuhaf ifadesini gördüğünde Luo Binghe biraz endişelendi, sordu: “Shizun, beğenmedin mi?”

 

 

Shen Qingqiu bir süre düşündü. Benimle ne yapmak istiyordu? Çoktan benim için yapılmış bir şeyse, almamam salaklık olurdu. Bundan söz etmişken… erkek kahraman hava atmaya değecek bir şey olmadan bana bedava yemek yapıyor!

 

 

Konuşurken çabucak nazik ve neşeli bir ifade takındı: “Bu Usta gerçekten beğendi. Şu andan itibaren bu görev ilgilenmen için sana verilecek.”

 

 

Sonunda hafif su dolu congee çorbasını yemek zorunda kalmayacaktı! Bu Usta küçük bir yemekhane açıp idare de edebilirdi!

 

 

Onayı aldığında Luo Binghe’nın bütün bedeni sıcak ilkbaharda çiçekler açmış gibi bir hava yaydı. Shen Qingqiu onun ifadesindeki benzerliği fark etti, aniden kafasını okşamak istediğine dair gelen hissin nedenini bilmiyordu.

 

 

Açık ve parlak bir şekilde gülümseyen Luo Binghe’yı, gösteriş içindeki amele çocuğa dönüşmüştü, uzaklaştırdıktan sonra Shen Qingqiu sisteme başvurdu.

 

 

 ‘Sistem, sana bir şeyler sormak istiyorum.’ Bir süre düşündü, ‘Sonsuz Uçurum sahnesi… kaçınılmaz mı?’

 

 

Sistem:Eğer Luo Binghe “Sonsuz Uçurum” hikâye çizgisini atlarsa, doğru şeyi yapma cesareti seviyesi -10000.

 

 

 

Shen Qingqiu son söylediği sayıyı net bir şekilde duymuştu ve her zamanki gibi ağız dolusu kan yükselmişti. Hatta boş verin, kusmuştu bile.

 

 

Aslında çoktan sonrasında ne olduğunu düşünüp sonuca varmıştı. Luo Binghe’yı Sonsuz Uçurum’da sürgün etmek zorunda değilse, öyleyse altın parmağını etkinleştiremezdi. Eğer kahraman askıda bırakılırsa nasıl doğru şeyi yapacak bir durum oluşacaktı?

 

 

Bu nedenle Sonsuz Uçurum sahnesi sürdürülmeliydi. Kitabın en acınası bölümündeki görev, bir numaralı pislik kötü adama düşmüştü.

 

 

Hâlâ vazgeçip tekrardan sormak istemiyordu, yine de birazcık dertli bir şekilde iç çekti. Şu anki Luo Binghe alçalıp kitaptaki karanlık, soğukkanlı boss’a dönüşmesi gereken küçük bir güneş gibiydi. Onun gibi reenkarne olmuş birisi bile bu gerçeği değiştiremezdi.

 

 

Kahramana Sonsuz Uçurum’da vurmak kaderinde yazılıydı, bu tip bir adamın nesillerce efsane olması için yolu açmalıydı!

 

 

Shen Qingqiu kendi geleceği hakkında daha bile çok endişeliydi.

 

 

Eğer yapmazsa doğru olan şeyi yapma cesareti seviyesi 10000 seviye azalacaktı. Gerçekten daha fazla tamamiyle ölemezdi.

 

 

Luo Binghe’nın elleri karardığında kesinlikle onu affetmeyecek olması ne kötüydü.

 

 

Ne biçim şeydi bu?!

 

 

Shen Qingqiu’nin çırak kardeşi hastalığını muayene etmek için geldiğinde Luo Binghe daha çok uzaklaşmamıştı.

 

 

Yue Qingyuan içeriye ilk girip karşılaştıklarında Shen Qingqiu elinde kitabını tutarak uzanıyordu. Yataktan çıkmak istedi fakat Yue Qingyuan aceleyle onu durdurdu: “Qingqiu, dikkatsizce hareket etme. İnmeye kalkışman sadece yere düşmenle sonuçlanır. Uzanman daha iyi, bu şekildeyken bir şeyle ilgilenmene gerek yok.” Başka bir taraftan, arkasında Mu Qingfan vardı: “Askerî ağabey Mu, gelin ve Qingqiu’ye tekrardan bakın.”

 

 

Baygınken Mu Qingfang çoktan Shen Qingqiu’nin tanısını koymuştu. Şimdi muhtemelen muayeneyi takip ediyordu. Shen Qingqiu bileğini ona uzatıp nazikçe konuştu: “Askerî ağabey Mu’ya zahmet olmuşumdur…”

 

 

Mu Qingfan kafasını sallayıp yatağın yan tarafına oturdu, parmaklarıyla nabzını ölçtü. Qian Cao Tepesi’nin Tepe Lordu’nun tıbbî bilgisi, her tip zor, karışık hastalıkları sadece kısa süreli muayeneyle karar verip önlemini belirleyebiliyordu. Buna rağmen, parmaklarını çekmeden hâlâ uzun bir süre nabzını ölçüyordu.

 

 

Yue Qingyuan sordu: “Nasıl?”

 

 

Shen Qingqiu ketum değildi, açık açık sordu: “Bu zehir tedavi edilebilir mi?”

 

 

Liu Qingge’nın sallanan elbisesinin kolları düzdü, masanın yanına oturup homurdandı: “Bu zehir Panzehirsiz diye biliniyor, neden bahsediyorsun?”

 

 

Shen Qingqiu iç çekti: “Öyleyse, askerî ağabey Mu, kolayca kaç yıllık ömrüm kaldığını söyleyebilir misin? Kaç ayım kaldı? Ya da kaç günüm?”

 

 

Mu Qingfang kafasını sallayarak konuştu: “Panzehri olmasa bile önlenebilir.”

 

 

Sesi hafif ya da ağır değildi bile fakat Shen Qingqiu kısmetinin açıldığını hissetti.

 

 

Her ne kadar “Panzehirsiz” diye bilinse de bu zehir aslında tedavi edilebilirdi.

 

 

Çünkü asıl eserde, □□ Ölümsüz İttifak Ligi’nin başında şeytanî zehirden dolayı kasılmış; başka bir sektten mütevazı, nazik bir çırak kız kardeş vardı.

 

 

Anahtar kelime, kahramanın kızı olmasıydı.

 

 

Hiç erkek kahramanın kendi kızının zehir yüzünden ölmesine izin verdiği bir aygır romanıyla karşılaştınız mı?

 

 

Eğer karşılaştıysanız muhtemelen ortalamanın altında bir roman yazarının kahramanıdır!

 

 

Bu, aygır romanında onlarca, binlerce yıllık bir başarısızlık olurdu!

 

 

Tedavi fazlasıyla basitti! Geriye gidip asıl eserdeki gelişmelere bakalım.

 

 

Çünkü olaydaki karşı koyulamaz sahne zarif, küçük çırak kız kardeşin şeytanî ruh nedeniyle zehirle kasılmasından onu kurtarma amacındaki erkek kahramanla ilgiliydi. Luo Binghe çekilemeyecek kadar sorumluluk hissettiğinden zarif, küçük çırak kız kardeşe tedavi bulmak için olan görevi aldı.

 

 

Tesadüfen Ölümsüz İttifak Ligi’nin olduğu dağın ormanında binlerce yıllık mucizevî çiçekler yetişiyordu, üzgünüm, Shen Qingqiu onların hangi tip çiçek ya da ot olduğunu unutmuştu çünkü “Proud Immortal Demon’s Way”de en az elli tane bu tip bilmem ne mucizevî çiçekler vardı ve her biri en az binlerce yıllıktı, olağanüstü çiçek ya da çalı sayılabilirlerdi. Sayıları kesinlikle üç basamaktan fazlaydı ve hangi kahrolası bütün o isimleri hatırlayabilirdi?

 

 

Yüce Tanrı Gökyüzüne Ateş Eden Uçak, mucizevî çiçeklerin satılan Çin lahanaları mı olduğunu düşünüyorsun? Şu mucizevî bitkilere biraz küçük basamaklar ver, tamam mı?!

 

 

Luo Binghe masallardaki mucizevî çiçeklerin kesinlikle zarif, küçük çırak kız kardeşin bedenindeki zehre tedavi olacağını düşündü. Onun için buruk bir şekilde çabalayarak almakla yetinmedi, üç gün harcadı. Bu üç günde canavarlarla savaşırken çiçekleri aradı ve bunlarla birlikte aralarındaki hisler beraberinde gelişti. Zarif, küçük çırak kız kardeşin zehri gittikçe daha da ciddi oldu, Luo Binghe sonunda çiçeği edindiğinde onun bütün bedeni güçsüzleşmişti. İkisi de zarif küçük çırak kız kardeşin çiğ çiçeği hızlı bir şekilde yiyebildiği için aşırı sevinçliydiler.

 

 

Fakat işe yaramamıştı! Zehir tedavi edilmemişti!

 

 

İkisi de duygusuzdu. Kız öleceğini, arkasında unutulmayacak bir anı bırakmak istediğini, böylece varlığının unutulmayacağını düşündü. Bu nedenle hâlâ güçsüzken Luo Binghe’yı bastırma şansını yakaladı.

 

 

Luo Binghe direnç gösterdi fakat sonradan her şeyi benim için yapıyor, acımasız olup onun son dileğini reddedemem diye düşündü. Direnç gösterdikten sonra teslim olup itaat etti…

 

 

Sonrasında zehir tedavi edilebilmiş miydi?

 

 

Pa pa pa(seks) yaptıktan sonra kızın zehri doğal bir şekilde tedavi oldu!

Yorucu? Müstehcen? İnanılması zor? Fakat fazlasıyla havalıydı, değil mi? Havalı gök gürültüsü, havalı gök gürültüsü, hahahaha…

 

 

Bu, Luo Binghe’nın iblis ve insan melezi olmasından dolayıydı. Ayrıca, iblis tarafındaki kan bağı iblislerin bir numaralı Kutsal Hükümdar’ının antik ilahî iblis kanına dayanıyordu! Böylesine minik, küçük bir iblis zehri dişlerinin arasındaki şeyler kadar bile etkili değildi. İkisinin de sevişme süresince çoktan Luo Binghe tarafından emilip hazmedilmişti. Aynı zamanda kızın daha önceden çiğ olarak yediği mucizevî çiçekler onun tarafından emilmiş, efsununu fazlasıyla desteklemişti!

 

 *****



Önceki Bölüm ― Sonraki Bölüm


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder