Büyük çabayla hayatını kurtardığı kişiden aceleyle
uzaklaşmıştı, Shen Qingqiu fazlasıyla tatmin olmuştu.
Asıl eserde Liu Qingge’yı öldüren kişi bunun
yerine onu yanlışlıkla kurtarmıştı.
Eğer birisiyle iyi bir ilişkinin olmasını istiyorsa
Shen Qingqiu giriş kapısında ortaya çıkan düşmanlarından bile korkmamalıydı.
Eğer geri adım atarak iyi müridi Luo Binghe’nın
gelişmesi başarısız olursa Bai Zhan Tepesi Lordu olarak Liu Qingge’nın kahramana
karşı en az bir tur savaşabilmesi için güce ihtiyacı vardı.
Neden sistemin【Strateji】ya da【Zekâ】birimi yoktu? Bu puanları kullanabilirdi.
Sistem:【...】Sistem bu kişiyle iletişim kurmak istemediğini ifade
etti.
Mağaralarda ne güneş vardı ne de ay. Shen Qingqiu ruh
mağarasından çıkacağı gün geldiğinde pek bir şey yapmadığını hissetti.
Gözlerini kapadı, Shen Qingqiu taş platformda bağdaş
kurarak oturdu. Damarlarındaki ve kemiğindeki son ruhani enerji dolaşana
kadar gözlerini açmak için bekledi.
Birkaç aydır kendini efsuna adamıştı, efsun temeli
farklı bir seviyede olmasına rağmen geliştirdiğinden artık vücudundaki ruhanî
enerjiyi kolayca kullanabiliyordu.
Bu durumda vücudunun kontrolü toplamda yüzde yüze
yükselmişti, acemiliğini bile çözmüştü. Gözlerindeki fevkalade parlaklık
fazlasıyla değişmişti. Shen Qingqiu taş masadan aşağıya zıpladı, bedeninin
fazla hafif ve rahat olduğunu hissetti. Dört uzvu hafif meltem gibiydi, önceden
vücudu kesin olarak yaşlıydı ve hantaldı.
Tabi ki de bu sadece onun düşsel hisleriydi.
İnzivaya çekildiği zaman hızlıca ileriye sarılmış bir videoda gibi hissetti.
Romanın içinde olsaydı muhtemelen bu bir bölümde biterdi.
Ayrılmadan önce yan odadaki ağabeyiyle selamlaşması
gerektiğini hissetti. Merakla bakarak taş kapıyı açtı.
Shen Qingqiu boğazını temizleyip konuştu: “Çırak
ağabey, durumun farkında mısın? Bu kıdemli kardeş çoktan efsunda gelişmeyi
tamamladı ve yükselmeye gidiyor.”
Sesi pek yüksek değildi fakat kesinlikle Liu Qingge
gibi bir efsuncunun duyabilmesi için yeterliydi, boş mağarada yankılanıyordu.
Sonuna kadar cevap gelmeyince Shen Qingqiu umursamadı.
İyi amacını ifade edişi yeterli değildi. Niyetine uygun olarak ayaklarının
altında güçlü bir rüzgâr onu ruh mağarasının dışına, yaklaşan kasırganın içine
taşıdı.
Bu doğruydu, kasırga. Günleri hesaplarsak bu olayın
olduğu zamandaydık. Sahneyi takip etmesi fazlasıyla önemliydi ve “Proud
Immortal Demon’s Way”in içindeki önde gelen küçük □□ sayılabilirdi.
Kötülük eden iblisler Cang Qiong Dağı sektinin içine
sızmayı başarmış, iblisler ve insanlar arasındaki karman çorman kargaşayı
tetiklemişlerdi.
Kitabın iki önemli kadın lideri bu kargaşada ortaya
çıkacak ve Luo Binghe’yı önemsemeye başlayacaklardı.
Ruh mağaraları dış dünyadan ayrılmıştı. Mağaraların
içi huzurlu ve sessizken birdenbire mağaradan çıktığında Qiong Ding Tepesi’nin
alevler içinde olduğunu gördü. Çevredeki müritler dağınık karışıklık
içindeydiler, ikaz çınlamaları her yerdeydi.
Shen Qingqiu İblis Âlemi’nin şeytanlarının çoktan dağa
ilerlediğini anlamıştı.
Gerçekten bu denli tesadüfi bir zamanda gelmişti. Bu
fikre sahip olduğunda bu velveleye yakalanmıştı.
Hangi ustayı gördüğünü bilen ondan birkaç alt mürit
hemen oraya yığıldı: “Askerî Amca Shen! Askerî Amca Shen, sonunda dışarıya
çıktın! Büyük bir tehlike var, İblis Âlemi’nin insanları Qiong Ding Tepesi’ne
yükseldi ve bir sürü çırak kardeşimizi yaraladı!”
Shen Qingqiu bir tanesinin omzuna elini koydu, sakince
“Sakin ol. Sekt başı nerede?” dedi.
Mürit A* ağladı: “Sekt başı bir şey yapmak için dağdan
indi. Bu olmasaydı İblis Âlemi insanlarının bize saldırmak için fırsatları
olmazdı!”
Mürit A: Gereksiz karakterlere yazar isim koyma gereği
duymamış, herhangi bir NPC diye düşünebilirsiniz.
Mürit B sinirle konuştu: “İblis Âlemi insanları
gerçekten aşağılıklar! Sadece içeriye ani saldırı yapmadılar, On İki Tepe’ye
bağlı Gökkuşağı Köprüsü’nü de kırdılar! Qiong Ding Tepesi’nin diğer Tepelerden
yardım alabileceği hiçbir yol yok!”
Shen Qingqiu çoktan biliyordu, sadece sormuştu. Şu
anda uygun fiyata gerçekten iyi mallar alıyordu*, bedeni tamamiyle güç ve
enerjiyle doluydu. Kahramanca havayla gökyüzünü deliyor gibi gözüküyordu,
konuştu: “Paniklemeye gerek yok. Cang Qiong Tepe’m güçlü ve geniş bir hanedir.
Onlarla anlaşırsak geriye kalan İblis Âlemi halkının kalıntılarından
korkmayacağım bile.” Konuşmayı bitirir bitirmez yola doğru koşmaya başladı.
Uygun fiyata gerçekten iyi mallar: Açıkça bir şeyin ya
da birisinin işinin erbabı olduğunun güzel bir şekilde söylenişidir.
Müritler aniden bel kemiklerini bulmuş gibi hissedip
Shen Qingqiu’yi tren gibi arkasından takip etmeye başladılar. Yol boyunca
kafasız sineklerin vızıltıları* onları çevrelemişti, hatta takip ediyordu. Ne
olduğunu anlamamışlardı fakat yol boyunca yine de takip etmişlerdi. Sonunda,
çizgi gittikçe uzadı ve uzadı, ta ki Qiong Ding Tepesi’nin izleyiciler
salonunun önüne varana kadar.
Kafasız Sinek Vızıltısı: Orijinalinden çok değişiklik
yapmak istemediğim için kendi çapımda düşüncemi dillendireceğim, sanırsam boğuk
gürültüden bahsediliyor.
Qiong Ding Tepesi’nin kapısının girişinde Cang Qiong
Dağı sekti korumaları kuşatılmış ve istila eden İblisler tarafından
bastırılmışlardı. Bu sahne yüzünden bütün Qing Jing Tepesi’nin müritleri
‘tesadüfen’ Qiong Ding Tepesi’nde toplanıp kısa süre önce inzivayı terk eden
Shen Qingqiu’yle karşılaşmışlardı. Shen Qingqiu’nin ilk yaptığı şey Luo
Binghe’yı gözleriyle aramaktı. Beklenildiği gibi kalabalığın ortasında duruyor,
heybetli gözüküyordu.
Onu bir süredir görmemişken çok fazla uzayıp
büyümüştü. Genç adamın boy bosu bambu gibiydi, taze ve şık bir his yayıyordu,
fazla göz alıcıydı.
Kahramanın geldiğini görünce Shen Qingqiu sakinleşip
dikkatini düşmanlara doğru döndürebildi.
Muhteşem ve görkemli Qiong Ding salonunda yüzden fazla
şeytanî enerji yayılıp kümelenmişti.
Şeytan istilasının lideri bu sefer kesinlikle sadece
on beş yaşındaki bir kızdı.
İçinden Shen Qingqiu heyecanla güldü: ‘Ortaya çıktı! O
sonunda ortaya çıktı!’
Şeytanî tarzda elbise acayip ve ilginç olsa bile bu
genç kızın tarzı son derece alışılmadıktı. Kafasının tamamı küçük örgülerle
donanmış, beyaz görünümlü zengin ve cesur göz makyajına ve parlak kan kırmızısı
dudaklara sahipti. Yaşı küçük olmasına rağmen gelecekteki cazibeli ve ilginç
güzelliğinin işaretlerini kolayca görebilirdiniz. Bugünün sıcak olmasından
dolayı elenmiş az bir miktardaki kırmızı peçeyi bedeninin çevresine sararak
hafif bir kıyafet giymişti. El ve ayak bileğini sarmalayan gümüş yüzükler her
hareketinde küçük çanların şıngırtılarını yükseltiyordu.
Çıplak, kar beyazı ayakları yere basıyordu. Shen
Qingqiu ona bir saniye bile bakmayı engelleyememişti.
Seks düşkünü serseri davranışlarından dolayı değildi,
fakat… İblis Âlemi’nden onlarca bin li uzaklıktaki bir yere dağlardan ve
sulardan geçerek seyahat ederken genç hanım… ayaklarınız acımıyor mu?
Yanlış. Bu asıl konu değildi!
Asıl konu “Proud Immortal’s Demon Way” romanının bir
numaralı ününe sahip kadın kahramanın, İblis Azizi Sha Hualing’in* burada
olmasıydı!
Sha Hualing: Hua Ling ‘Görkemli Çan’ demek.
Sha Hualing safkan bir iblisti, acımasız, zalim,
marifetli ve kurnazdı fakat Luo Binghe’ya geri alınamaz şekilde hisler
besliyordu. Luo Binghe’yla birlikte olduktan sonra onu öldürme konusunda
konuşamamıştı bile; iblislere onun için ihanet etme gibi şok edici bir şeye
bile cesaret etmişti.
Beyinsiz bir şekilde kara sevdalı kız kardeş
eleştiriye davet edilse bile hiçbir şey olmazdı. Tutkuyla bağlı bir kadının bir
adam tarafından beğenilmemesi zordu.
Ne yazık ki böylesi edepsiz olan ateşli kız kardeşin
birisinin kucağına düşmesi kaderinde vardı. Shen Qingqiu daha fazla dayanamayıp
Luo Binghe’ya doğru baktı, Luo Binghe’nın gözleri de istemeden o tarafa doğru
kaydı ve gözleri buluştu. Gözleri aniden büyüdü. Luo Binghe konuşmak istiyor
fakat tereddüt edip heyecanlanmış gibi gözüküyordu. Shen Qingqiu ona doğru
başını salladı.
Bu sırada, Gökkuşağı Köprüsü’yle On İki Tepe
arasındaki bağlantı kesilerek birbirlerinden ayrıldı. Bütün Tepe Lordları bu
sahnede yoktu fakat bu yaşlı kişi, Shen Qingqiu buradaydı; varlığı kuşkusuz
müritleri cesaretlendirmişti. Ming Fan bağırdı: “İblis kız! İşte, Shifu’m
burada, eğer bir daha haddini aşmaya cesaret edersen görürüm seni!
Daha ve daha fazla insan toplanmıştı, yüzlerce
sinirlenmiş resmî elbiseli mürit çember oluşturup büyük salondaki istilacıları
tuzağa düşürüyordu. Birkaç iblis hamle yapmak istedi fakat Shen Qingqiu’nin
elleri parladı, onları havaya kaldırıp Sha Hualing’in ayaklarına doğru geriye
fırlattı.
Sha Hualing çok zeki ve becerikliydi. Eskiden ukalaydı
ve kendini beğenmişti, Qiong Ding Tepesi’nin müritlerini bu olayda kıdemliler
olmadığı için taciz etmişti. Şimdi durum pek de iyi gözükmüyordu, çabucak
nağmesini değiştirdi: “Bu sefer dağa gelmekteki asıl amacım gerçekten savaşmak
değildi. Sadece Cang Qiong Dağı sektinin birçok yeteneğiyle yeteneğimi
yarıştırmak istiyordum. Ailem müsabaka noktasında ne olacağını görmeyi merak
ettikleri için dağlara gelmek istiyordu.”
Shen Qingqiu yelpazesini sallayıp konuştu: “İyi dedin,
iyi dedin. Müsabaka noktasına yönelik tutumunu açıkladığın hâlde neden
sektimizin liderinin uzaklaştığı zamanı seçtin? Niçin Gökkuşağı Köprüsü’nü
parçalamanız gerekiyordu? Sektimizin müritlerinin birçoğunun neden yaralanması
gerekiyordu? Daha önce hiç böyle bir müsabaka noktası görmemiştim.”
Sha Hualing dudaklarını ısırıp kendi genç kızlık
silahını çıkardı.
Çenesine rastgele havalanan saçlarla yavaşça konuştu:
“Bu kişi dünyayı yerinden oynatan Kıdemli ‘Xiu Ya Kılıcı’ Shen Qingqiu olmalı.
Sahiden inançlı görünüyordu. Bu Ling-er genç ve astlarını kontrol etmekte
başarısız. Eğer bu kız kendini rencide edilmiş hissederse bu ölümsüz ustayı
asil ve bağışlayıcı yapabilir.”
Dili yumuşak olsa bile Shen Qingqiu bir adım dahi
kıpırdamadı. Olay dizisi onun için kimsede olmadığı kadar fazlasıyla açıktı.
İblis Âlemi’nin işgalinin bu seferki nedeni Sha
Hualing’in iblis ırkının Aziz’i olarak atanmasıydı. Hırsı göklere uzanacak
kadar fazlaydı fakat gerçekte oralarda kendine yer edinemiyordu. Cang Qiong
Dağı sektinin ilk tepesine girip ani saldırıyla düşürmek, Qiong Ding Tepesi’ne
el koyup simgeyi kazımak ve savaş kalıntılarını İblis Âlemi’ne geri götürerek
başarısını kanıtlamak istemişti. Aynı zamanda Ölümsüz Âlemi’ni kanıtlamak
için kullanacaktı.
Shen Qingqiu konuştu: “Bu genç hanım düşüncesini şimdi
söyleyebilir mi?”
Sha Hualing söylemeye isteksizce konuştu: “Ailemin şu
anda zayıf olmasının nedeni çok fazla insanınızın olması. Bu nedenle Ling-er
karar vermeye cesaret edemiyor.”
Shen Qingqiu suya dönmüş bir balık kadar rahatlamış
bir şekilde Kıdemli havasına bürünmüştü: “Oh?”
Parlak dişleri ve kırmızı dudaklarıyla Sha Hualing
adil ve makûl gözüken bir yol teklif etti.
“Neden birlikte üç temsilci seçip şu anda yarışma
yapmıyoruz?”
Asıl eserde bu bölüm, küçük asıl hikâye çizgisi
noktası sayılırdı bu yüzden Shen Qingqiu oldukça açık bir biçimde
hatırlayabilirdi. İlk testte Shen Qingqiu, iblislerin tek kollu kıdemlisine
karşıydı. Shen Qingqiu’nin pislik kalitesini vurgulamak amacıyla kazanmak için
alçak yöntemler kullanmıştı. Luo Binghe’nın açık ve dürüst tutumuyla
karşılaştırırsak üçüncü yarışma büyük tezatlıkla sonuçlanmıştı.
Ve burada, Shen Qingqiu çok kolayca kendi imajını
lekeleyemezdi!
Tek kollu kıdemli kişin bütün bedeni mor ve siyahla
kaplanmıştı, suskundu. Sha Hualing’in talimatını dinliyordu ve açık alana doğru
ilerledi.
Shen Qingqiu’nin kendi hanesindeki müritleri kenardan
ona tezahürat ediyordu. Tek kollu kıdemlinin biraz kilosu olduğunu biliyordu.
Küçük bir gülümseme bahşetti: “Sadece tek bir kolun var. Böyle kazansam bile
hâlâ dürüst bir zafer olmayacak.”
“Oh? Öyleyse ne yapmak istiyorsun?”
Shen Qingqiu hafifçe gülümsedi, yelpazesini sallayarak
açtı. İki kere salladı: “Tek bir ele bile ihtiyacım yok.”
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder