12 Aralık 2019 Perşembe

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM - BÖLÜM 12: İYİ İZLENİM YARATMAK


 

Qing Jing Tepesi'ndeki bütün müritler aniden kargaşanın içinde kalmıştı.

 

 

Diğer hanelerdeki müritler o kadar kötü değillerdi çünkü Qing Jing Tepesi'yle aynı durumda değillerdi. Hâlâ yollanması gereken kişinin Shen Qingqiu'nin en büyük müridi olması gerektiğini düşünüyorlardı. Bu Kıdemli İblis’le yalnızca en az otuz yıldır efsun yapan birisi yüzleşmeliydi, ki bu durumda bile hafif göz gezdirildiğinde en az birkaç yüzyıl daha az oluyordu. Sadece tuhaf olan şey bu kişiyi daha önce hiç duymamalarıydı. Nasıl olur da Qing Jing Tepesi müritleri Luo Binghe’nın efsununun ne olduğunu bilmezdi?

 

 

Ming Fan'ın yüzü kekelerken beyazdı: "Shizun... o çocuğu yollamak... Muhtemelen pek uygun olmasaydı küçük kardeş Luo'yu sahneye yollamazdı, değil mi?" Kaygılı olup sahneye çıkmak istemediğinden memnuniyetle Luo Binghe'nın çıkıp istismar edilmesine izin verecek olmasına rağmen kendi hanesinin onurunu hâlâ önemsiyordu!

 

 

Ning Yingying bile daha kaygılıydı, gözyaşları süzülürken utanmaz bir şekilde ayağını yere vurup haykırırken Luo Binghe'nın koluna sarıldı: "İstemiyorum, istemiyorum, istemiyorum!"

 

 

Luo Binghe’nın dövüş tecrübesi yoktu. Bu Kıdemli şeytanın vücudu boynuzlarla kaplıydı ve balyozu birkaç yüz jin’di*; ölmezse tuhaf olurdu!

 

 

Jin: Yarım kiloya denk geliyor, yani 500 gram.

 

 

Herkes onu sahneye çıkartmak istediğimi mi düşünüyor? Ben de çaresizce buna zorlandım!

 

 

Shen Qingqiu kaşlarını kaldırarak parlayıverdi: “Onu bırakmanı söyledim ki yukarıya çıkabilsin. Bu ustanın kararından memnun değil misin? Ying-er, gitmesine izin ver.”

 

 

Shifu’nun sert bakan yüzüyle karşılaştığında hiçbir şeyin yapılamayacağını anladı.

 

 

Luo Binghe yüzü şaşkınlıktan bembeyazken onu rahatlatıcı şekilde patpatladı. Düz bir şekilde konuştu: “Çırak kız kardeş, endişelenme. Olayı ciddiye almayacağım, fakat Shizun çıkmam için beni atadığından beri kesinlikle bütün gücümü kullanacağım. Hayatımı kaybetsem bile hanemizin yüzünü kara çıkartmayacağım.”

 

 

Ning Yingying gözyaşlarını silip Luo Binghe’nın kolunu bıraktı. Tatlı canının diğerleri tarafından hasar gördüğünü izlemeye katlanamazdı, birkaç adım ardından kaçmak zorunda kaldı.

 

 

Shen Qingqiu çok mutluydu. İyi işti, Ning Yingying kaçsaydı sonraki sahnede ondan dolayı oluşan sıkıntı da yok olacaktı. Ne iyi, şirin çocuksun sen öyle, çok duyarlısın!

 

 

Kalabalığın içinden ayağa kalkan genç, temiz ve dürüst bir Tanrı gibi gözüküyordu, iyi bir dayanağın iyi fidesiydi. Ayrıca ilk bakışta basit efsunlu genç bir mürit gibi gözüküyordu.

 


 

Tezatlık içindeydi, İblis sektinin Kıdemlisi’nin balyozuyla kaplan sırtı ve ayı göğsü vardı. Nasıl durursa dursun Luo Binghe’nın hâlâ gelişmekte olan vücuduyla karşılaştırıldığında güç farkı vardı. Şeytanî enerjinin siyah tutamları Kıdemli’nin bütün vücudunu çevrelemişti. Herkes tereddüt ediyor, bazıları gizli bir gücü olduğunu ve savaşın başlamasını beklediğini düşünüyordu. Kimsenin söyleyecek sözü yoktu.

 

 

Ne gizli gücü?! Gerçekten onu yenemeyebilirdi!

 

 

Yarışma böyledir, diğer taraf tarafından tamamıyla yenilecekti!

 

 

Luo Binghe’nın teste başlamasından beri harekete geçecek fırsat bulamamıştı. Bu İblis Kıdemli’nin eşsiz bir gücü vardı ve balyozunu salladığında şok dalgası yaratıyordu. Luo Binghe ısrarla ilerleyerek saldırma şansı bulmaya çalışsa bile balyoz zaman zaman vücuduna inmeye devam etti.

 

 

Sadece Cang Qiong Dağı sekti tarafının dili tutulmamıştı, iblis tarafı da suskundu. Bu çok feciydi...

 

 

Birisi kısık bir sesle konuştu: “Bu mutlak yenilgi değil mi, rekabet nerede?”

 

 

Büyük Çekiç, ya da hayır, Kıdemli Tian Chui uzun ve sesli bir şekilde gökyüzüne doğru güldü, sesi bütün bölgeden işitilebilirdi: “Doğru dedin! Bu küçük oyuncak yakında mağlûbiyeti kabûl edip sahneden inecek, bu yaşlı adam hâlâ canını bağışlayabilir.”

 

 

Shen Qingqiu sakince konuştu: “Kazanacak.”

 

 

Kahramanı böyle sert bir noktaya yerleştirmek saçmalıktı, tabi ki de kazanacaktı. Sadece galibiyet pek zorlu olacaktı.

 

 

Sesi ne yüksek ne de alçaktı. Yine de rekabetin olduğu merkez sahneye kadar gitmesine yeterliydi.

 

 

Luo Binghe direkt yönlendirilen saldırıdan acı çekiyordu ve kendinden emin sözler kulaklarına iliştiğinde göğsündeki birkaç ağız dolusu kanı baskıladı. Nasıl olduysa kanı yutabilmişti.

 

 

Kazanacaktı... değil mi?

 

 

Shizun gerçekten onun kazanacağına inanmış, bu nedenle ona bu teste katılma fırsatı vermemiş miydi?

 

 

İblisler seslice gülerek yuhaladı. Mağlubiyeti kabûllenmesi için haykırıyorlardı.

 

 

Yine de Luo Binghe onların isteklerini kabûl etmedi. Birçok kez başarıyla vurmuştu fakat aniden sakinleşti, dış dünyadaki yuhalamalara sağır hâle gelmişti. Adımları gittikçe hafifleşti. Kıdemli Tian Chui’nin dev balyozu dokuz kez indi ve dokuzundan hiçbiri onun yanına doğru vurmadı bile.

 


 

 

Kıdemli Tian Chui’nin tek zayıf noktası zehirli iğnelerin kaplamadığı yüzü ve yumruklarıydı. Bu hiç de iyi bir haber değildi. Bu iki noktanın zehirli iğnelerle korunmadığı anlamına gelse bile hâlâ kaybetmeden eve gidebilirdi.

 

 

Fakat aynı zamanda bu çok yüksek ihtimâlle tek ilerleme noktasıydı!

 

 

Luo Binghe yavaşça nefes aldı ve dikkatlice yoğunlaştı.

 

 

Shizun sahneye çıkması için onu seçmişti. Bu şeyleri yapmak onun için zor gibi gözükürken diğer taraftan bakarsa eğer testi kaybetmesi sadece Luo Binghe’nın karşılaşmasını kaybetmek değildi. Bütün sektin ve İnsan Âlemi’nin, hatta onu sahneye çıkması içip seçip sürükleyen Shen Qingqiu’nin bile kaybetmesine neden olacaktı.

 

 

Shizun onu sahneye çıkması ve yarışması için seçtiğinden kazanacağına fazlasıyla inanmış olmalıydı!

 

 

Talebe Luo Binghe’nın zengin beyninde gökyüzünü sisle dolmuş gibi gösterecek bir sisteme başarıyla başlamıştı.

 

 

Ona daha önce böyle inanan hiç kimse olmamıştı.

 

 

Sadece onun inanması uğruna olsa bile herkesin galibiyeti görmesi için kazanmalıydı!

 

 

Balyoz uğuldayarak tekrardan indi. Luo Binghe’nın göz bebekleri küçüldü. Avuç içinde enerjiyi yayıp tekniğine yoğunlaştı!

 

 

Herkesin ilgisi inatçı gence çekilmişti. Luo Binghe harekete geçemese bile geri savaşacak bir fırsat aramayı bırakmayıp mağlubiyeti kabûllenmedi. Ve tam şu anda karşı saldırının geldiği, fırsat nihayet, sonunda doğru ve kesin olarak Luo Binghe’nın ellerindeydi.

 

 

Bir yarım saat ısrar etmenin ardından üçüncü test sonunda bir sonuca bağlanmıştı.

 

 

Shen Qingqiu dışında kimse bu sonucu tahmin etmemişti.

 

 

Birçok yüzyıl efsun yapmış ve zehirli dikenlerle kaplı olan Kıdemli Tian Chui, on beş yaşındaki genç bir oğlana yenilmişti!

 

 

Tahmin edildiği gibi Luo Binghe, Liu Mingyan ve Sha Hualing’in ilgisini çekmişti. Dört güzel göz Luo Binghe’nın suretinin doğrultusunda bakakalmıştı, bakışlarını çekmeye gönülsüzlerdi.

 

 

  Liu Mingyan ve Sha Hualing’ın ilgisi kazanıldı: İblisler tarafından Cang Qiong Dağı sekti’nin istilası sırasındaki ün, kahramanın doğru şeyi yapma cesareti seviyesi: +500

 

 

Shen Qingqiu çok sinirliydi.

 

 

Niçin?! 1000 azaltılmaya sadece 500 artış olmuştu. Ne kalpsiz bir sistem, bu kadar ciddi çifte standartları olmamalı!

 

 

Yine de bu bir sorun değildi. Şu anda herkes aynı şeyi düşünüyordu.

 

 

Luo Binghe gerçekten saygıyla takdir edilecek bir gençti!

 

 

Shen Qingqiu gerçekten akıl sır erdiremiyordu!

 

 

Sha Hualing sıkışıp çıkmadan önce uzun bir süre kendini tuttu: “İnsan Âlemi’nin Merkezi Ova insanları, böylesine genç bir kahraman ortaya çıktığına göre, beklenildiği gibi yeteneğe sahipler. Ling-er sahiden takdir etti.”

 

 

Shen Qingqiu konuştu: “İyi dedin, ağzına sağlık. Yarışma bir sonuca bağlandığına göre Bayan ailesiyle birlikte geri çekilebilir mi? Cang Qiong Dağı sektini misafirlerini ağırlayamadığı için affedin, gördüğünüz üzere altüst edilmiş durumdayız.”

 

 

Anlamının altında... anlamının altında hiçbir şey yoktu. Doğrudan, açık bir şekilde konuklara gitmesini söylemişti.

 

 

Sha Hualing sinirliydi fakat dışa vuracak hiçbir şeyi yoktu. Parmakları vücudundaki kırmızı peçenin içinde büküldü ve aniden patladı.

 

 

Elini uzatıp aniden Kıdemli Tian Chui’nin yüzüne hızlı, acımasızca tokat attı. Sinirli bir şekilde bağırdı: “Kıdemli Shen’in yönetimi altında olan böylesine genç bir müritle böyle iğrenç bir tutumla dövüşürken yenilerek bütün iblislere karşı olan onurunu kaybettin!”

 

 

Kıdemli Tian Chui de acınasıydı. İblis Âlemi’nde hiyerarşi vardı ve Sha Hualing doğduğundan beridir soylu Aziz’di. Vurmasından sonra bile itaatkârdı ve karşı çıkmaya cesaret edemiyordu. Sadece memnun kalmamış şekilde bunu demeye cesaret edebildi: “Bu seferki yetersizdi, Aziz’den cezalandırılmayı istiyorum!”

 

 

Shen Qingqiu daha fazla izleyemeyecekti. Çok yüksek ya da kısık olmadan konuştu: “Bayan Sha, eğer destekçilerini cezalandırmak istiyorsan lütfen başka bir yere gidin. Qiong Ding Tepesi soyluların üstünlüklerini kanıtladığı bir yer değildir.”

 

 

Sha Hualing sinirini vuruşla döktü ve sonunda kötü sözlerini dışarı vurdu. Arkasını döndüğünde yüzü tekrardan gülücüklerle doluyken konuştu: “Kıdemli Shen’in dedikleri doğru. Ling-er sadece hanesinin yetenekli genç centilmenini gördü ve kendi emri altındaki birinin harcandığını görünce hayâl kırıklığına uğrayıp bir anlığına kontrolünü kaybetti. Kıdemli Shen, lütfen gülmeyin.”

 

 

Yüzünü Kıdemli Tian Chui’ye doğru tekrardan değiştirdi, buz ve □□ kadar soğuktu: “Kıdemli Du Bi’nin Kıdemli Shen’le dövüşüp kaybetmesi tabi ki de önemliydi. Testi kaybettiğin için de bunu söylemek için bana ihtiyacın yok. Bunu kendin de görebilirsin.”

 

 

 ‘Kendin de görebilirsin’den neyi kastediyordu, tabi ki de Tian Chui bunun hakkında emindi.

 

 

Kalbinin yarısı hemen oracıkta soğudu. Gerçekten Shen Qingqiu’nin Qiong Ding Tepesi’ni büyük gülünç kuklalar olarak gördüğünü hissetti. Müritler efsunda zayıflardı ve o kolay lokma istiyordu. Ancak o zaman Aziz’in çağrısına inandı. Sadece büyük düşüşü burada yaşayacağını düşünmemişti ve hayatı garantide bile değildi. Göz açıp kapayıncaya kadar Luo Binghe’nın insanlarla çevrelendiğini gördü, diğerleri tarafından iyi olup olmadığı soruluyordu. Şeytanca kötü niyetler ortaya çıkmıştı.

 

 

Tian Chui Shen Qingqiu’nin yanına gitmeye cesaret edemedi. Onu çok feci şekilde yaralayan küçük kuklayı ölümüne, cenaze töreninden mezarına kadar sürüklemek istiyordu!

 

 

Shen Qingqiu iblislerin bütün hareketlerini ve ifadelerine dikkat etti. Tian Chui’nin gözlerinin şeytanî parıltılarla parlamasını kaçırmamıştı tabi ki de. Fakat iblisler gerçekten zapt edilemeyen bir ırktı. Bir şeyi yapmaya karar verdiklerinde yaparlardı. Ara zamana bile ihtiyaçları yoktu. Sonraki saniyede niyetlenip diğer saniyeye geçmeden balyozunu kaldırarak ileriye yüklendi!

 

 

Kıdemli Tian Chui’nin fiziği iriydi, metalden bir dağ üzerine uçar gibi çabucak yaklaşmıştı. Luo Binghe’nın elleri hafif ve çabuk değildi, yavaştı ve gözleri ezileceğini izlemekteydi. Fakat Shen Qingqiu’nin sakince güldüğünü duydu, aniden arkasında belirip kâğıttan yelpazesiyle Kıdemli Tian Chui’nin dizlerinin arkasına vurdu.

 

 

 

Kıdemli Tian Chui olduğu yerde diz çöktü.

 

 

Gerçekten diz çökmüştü! Bütün bedeni yere düşmüştü, kendinden geçmişti. Büyük çekici de kolaylıkla Shen Qingqiu tarafından alındı ve bir süre ellerinde tuttu, gerçekten bunu yapabilmek için biraz güce ihtiyaç vardı. Fakat böylesine zarif mizaçlı ve görünümlü birisine göre bu denli devasa bir çekici tutmak çok güzel değildi. Shen Qingqiu derhal onu uzağa fırlatıp konuştu: “Rekabeti kaybediyorsun ve onu öldürmek mi istiyorsun? Hanemin müridi senin zorbalık etmen için değil!”

 

 

Bu doğru ve büyüleyici sözleri sadece iblislerin susmasını sağlamamıştı, içinden, Shen Qingqiu’nin kendi yaşlı yüzü bile koyu kırmızıya dönmüştü.

 

 

Lütfen, kendi müridini dövülmesi için sen yolladın tamam mı?!

 

 

Luo Binghe önündekini engelleyen mavi giysiyi gördüğünde Shizun’a teşekkür etmeyi bile unuttu. Sadece Shizun’un onu tekrar kurtardığını biliyordu.

 

 

Shizun hep böyleydi. Ona karşı acımasız görünürdü fakat her zaman en kritik anı önüne geçerek engellerdi.

 

 

Shen Qingqiu kafasını ona doğru çevirip baktı: “Ters bir şey yok ya?” Biraz iyi hisler oluşturmalıydı.

 

 

Luo Binghe yavaşça konuştu: “Bu müridin bir şeyi yok! Shizun, beni kurtardığın için çok teşekkür ederim.”

 

 

Bu çocuk Shen Qingqiu’yi hafif utandıracak kadar aptal ve şirindi. Shen Qingqiu’nin yaşlı yüzü neredeyse kırmızıya dönmüştü ve çabucak arkasını dönüp kibirli ve soğuk bir yüz ifadesine dönüştürdü. Sha Hualing’e doğru: “Bayan Sha, destekçilerini iyi terbiye etmelisin. Eğer kaybetmeye dayanamayacaksan öyleyse neden üç testte kararlaştırdın?”

 

 

Sha Hualing böyle bir olayın meydana gelebileceğini tahmin etmemişti ve tuhaf hissetti. Gerçekten olay için bir şeyler söylemek istedi fakat o an kim bilebilirdi, bir şeyler tekrardan değişti.

 

 

Ölü gibi yerde yatıp kıpırdanmayan Kıdemli Tian Chui aniden zıplayıp Luo Binghe’ya doğru tekrardan atıldı!

 

*****




Önceki Bölüm ― Sonraki Bölüm

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder