Ruh mağaraları karmakarışık ve derindi, rüzgâr ve ay ışığı
olmaksızın dönen yüzlerce yolda binlerce geriye dönüş adımıyla derinde olmasına
rağmen soğukluk hissi neredeyse fark edilemeyecek kadardı. Manzarada büyük ve
küçük kireç taşları belirmişti, doğal taş yataklarını açığa çıkarıyordu.
Merkezde başka bir dünyadan ortaya çıkmış gibi gözüken temiz bir şekilde
içini yansıtan suyla dolu bir havuz bile vardı. Bir sürü mağaranın içerisinde
sadece bunda vardı fakat Shen Qingqiu başka bir bölgeye bakma düşüncesine pek
razı değildi.
Shen Qingqiu, tekniklerine yeni bir anlayış katmak istiyordu. Taş yatağına
oturup efsun yapmaya başladı.
Yine de muhtemelen Yaşlı Adam Tanrı onun doğru dürüst, iyi bir şekilde
efsun yapmasını istemiyordu. Tuhaf sesleri duyduğunda pek de uzun meditasyon
yapmamıştı.
Birisinin acı ve hırıltıyla soluma sesiydi.
Sadece kulaklarına tuhaf gelecek kadar keskin değildi, vücudunun ruhanî
enerjisi tuhaf ve neredeyse şiddetli enerji dalgalanmalarının dolup taşmasını
deneyimledi.
İyi. Shen Qingqiu bir şey olduğunu biliyordu. Ruhanî mağaranın içinde doğal
olarak onun dışında başka insanlar da inzivaya çekilip efsun yapıyorlardır.
Sadece başkaları efsun yapmıyordu da... Birisi qi ayrılması* efsununu da
yapıyor gibi gözüküyordu. Bu kritik bir andı.
Qi Ayrılması: Pinyin’de
Zhou Huo Ru Mo’dur. Qigong ayrılması olarak da bilinir. Efsun temelinin
dengesizliğinin içsel ve/ ya da ruhsal hasara neden olmasıdır. Düzgün egzersiz
ve efsun yapmayanların, kalplerine yenilip şeytanî ya da yasaklanmış sanatları
düşüncesizce kullananların başına gelir.
Ben! Sadece! İnzivaya! Çekilip! Efsun! Yapmak! Ve! Askerî! Gücümü!
Yükseltmek! İstemiştim! Bunu yapamaz mı?! Yapamaz! Mı?!
Shen Qingqiu gözlerini aniden açıp araştırmaya karar verdi. Sesi ve ruhanî
enerjinin dalgalanmalarını takip etti. O doğrultu boyunca yürürken yedi dönüşün
ve sekiz dönemecin ardıdan bozulma gittikçe büyüyor ve büyüyordu.
Sonunda, başka bir ruhanî mağaraya vardı. Girdiğinde, arkasını ona dönmüş
beyaz kıyafetli birisini ve yere düşmüş kılıcı gördü.
Mağaranın içi kılıç kesiklerinden ruhanî enerji izleriyle ve kılıcı
kapsayan cinayet sahnesinden gelen taze kan kokusuyla doluydu. Beyaz kıyafetli
kişinin bedeninde bile kanlı izler vardı.
Qi ayrılması oldukça korkunç gözüküyordu!
Shen Qingqiu diğer kişiye kendi yüksek seviye ruhanî enerjisinden ödünç
verirse ona yardımcı mı olur yoksa öldürmek üzere yaralar mı diye iyice
düşündü. O anda, yere düşmüş kılıca göz attı.
Kılıcın şekli şu anda inceydi, muhtemelen sahibinin ruhanî enerjisini
korumaya çalışmasındandı. Bütün vücudundan şiddetli gümüş bir ışık yayılıyordu,
tuhaf karanlık bir efsun kazınarak kılıcın boylu boyunca iz bırakmıştı.
Shen Qingqiu bu kılıcı gördüğünde hangi kılıç olduğunu ve kime ait olduğunu
hemen anlamıştı.
Lanet!*
Lanet(ma dan): Tam
çevirisi annesinin yumurtası olan kelime ‘kahretsin’, ‘lanet’ gibisinden
sövmeye denk gelmektedir.
İyi bir ölüm arıyorduysa eğer bu kişiyle karşılaşmamalıydı!
Daha önceden yardımda bulunmayı düşündüyse bile şu an hayatı boyunca kaçmak
istiyordu.
Fakat çok geçti. Bu beyaz giysili kişi aniden arkasını döndü, çoktan onun
kim olduğunu anlamıştı!
Shen Qingqiu, bu ‘yakışıklı adamı’ takdir edecek havada değildi! Bu
yakışıklı adamın gözleri kan kırmızısıydı, alnı mavi damarlarla şişmişti, ona
diz çöktürme niyetindeydi!
Kollarını savurarak kaçmaya başladı. Adam taş duvara avcuyla vurdu, taş
parçaları her yere saçıldı; yerdeki uzun, düşmüş kılıç fırlayarak Shen Qingqiu’nin
kireç taşı girişine doğru geri çekilme hamlesinin engellenmesini sağladı. Bütün
bunlara sebep olan beyaz kıyafetli adam kurşun gibi atıldı.
Shen Qingqiu kaçmak için çok geç olduğunu ve gelen kavga için kafasını
toplaması gerektiğini anladı. Sağ elinde ruhanî enerjisini topladı, bütün
umudunu bu tek vuruşuna bağladı, karşısındakinin göğsüne avcunu vurdu.
Eğer bu kişi gerçekten de söylentilerdeki gibi birisiydiyse kahramanla
kıyaslanabilecek kadar dayanıklılık gücüne sahipti ve vuruşu kesinlikle hiçbir
lanet şeye yaramayacaktı. Muhtemelen Shen Qingqiu dövülüp kan öksürürken üç
zhang* uçacaktı.
Zhang: 3 birimi 33,333…
santimetreye denk gelen bir birim ölçüsüdür.
Yine de, bunlara rağmen etki göstermişti. Dövülüp kan öksürürken üç chi*
uçan Shen Qingqiu değildi, karşısındakiydi!
Chi: Başka bir ölçü
birimidir… 1 birimi 33,333 santimetreye denk gelmektedir, Çin versiyonuyla ayak
ölçüsü sayılabilir.
O anda, Shen Qingqiu sağ elini kaldırdı ve avuç içi vuruşuyla kendisinin
yere devirdiği beyaz kıyafetli adama baktı. Derinden hissetti, bu ağabey nasıl
bu denli pislik olabiliyordu?!
Aslında, birisinin qi ayrılması efsunu yaptığında fazlasıyla ürkmüştü,
ayrıca fazlasıyla kırılgan olmalıydı. Eğer şansın yaver giderse tek bir
saldırınla son kez ayakta durabilmek için destek zerrelerini yok etme şansı
yakalayabilirdin.
Shen Qingqiu’nin ifadesi onu yerde acıyla yarı diz çömelmiş pozisyonda
izlerken karmakarışıktı. Onu zorla ayağa kaldırmaya çalıştı fakat tekrardan
dizlerinin üzerine düştü. Sonunda, Shen Qingqiu sadece iç çekip yanına gitti,
elini onun sırtına koydu.
“Bunu açığa çıkaracağım.” Shen Qingqiu onun dinleyip dinlemediğini
umursamıyordu, kendi kendine konuşuyordu: “Eğer gerçekten bu harekete aşina
değilsem ve seni öldürürsem, beni suçlamaman için elimden geleni yapacağım.”
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu. Shen Qingqiu, adamın içindeki ruhanî
enerjinin sakinleşip doğal durumuna döndüğünü hissetti. Ancak o zaman endişesini
bırakıp elini çekebildi.
Beyaz kıyafetli adamın başı öne eğildi, hâlâ bilinci yerinde değildi.
Dürüst olmak gerekirse Shen Qingqiu çoktan bu adamın kimliğini tahmin
etmişti, fakat sistemin uyarısıyla doğrulamak istedi.
【Tebrikler! Sistemin duyurusu: “Liu Qinghe’nın ölümü’ sahnesini değiştirdin
ve kötü adam ‘Shen Qingqiu’ye karşı olan nefret ve ölüm değerini azalttı, B
Puan: +200!】
Beklediği gibi bu onun yoldaş sekt ağabeyiydi, ayrıca sonunda asıl Shen
Qingqiu’nin ellerinde yanlışlıkla ölen başka bir kurbandı da.
Cang Qiong Dağı sekti, On İki Tepe’nin Bai Zhan Tepesi’nin Tepe Lordu, Liu
Qingge.* Liu Qingge fazlasıyla NB* bir karakterdi.
Bai Zhan Tepesi… Liu
Qingge: ‘Yüzlerce Savaş Tepesi’ anlamına gelmekte, Qingge’nın adının anlamı da
‘Sakin Şarkı’dır.
NB(Niu Bi): Bu durum
içerisinde anlamı kendinden emin, korkusuz, etkileyici, inanılmaz, muhteşem
kişi anlamına gelmektedir. Sert çocuk anlamına da gelebilir.
Cang Qiong’un her bir On İki tepesinin kendine ait erdemleri ve kendine
özgü özellikleri vardı. Örnek olarak, Qiong Ding Tepesi herkesin genel işleri
izlemesine izin verir; Shen Qingqiu’nin Qing Jing Tepesi entelektüel ve edebî
gençlerin favorisidir; Wan Jian Tepesi antik zamanlardan beri ünlü kılıç ustaları
yetiştirir; Ku Xing Tepesi’nin* isminden de açıkça belli olduğu üzere; Shen
Qingqiu’yi yenseniz bile oraya gitmek istemezsiniz…
Ku Xing Tepesi: Çileci
Tepesi anlamına gelmekte.
On İki Tepeler arasında Xian Shu Tepesi* inanılmaz istenendi.
Xian Shu Tepesi:
‘Ölümsüz Güzel Bayan’ Tepesi.
Çünkü bu Tepe sadece kadın müritleri kabul ediyordu. Ayrıca müritleri kabul
etmek için çok yüksek standartları vardı, bulut kadar güzel bir kadın
olmalıydı. WS* okuyucusu, sayısız YY incelemesi yazıp yüzlerce çiçeğin özgürce
uçmasını sağlayan, bu tip tarzları ifade eden bir yayıncıydı. Bunların arasında
“Zorba Xian Shu Bana Âşık Oldu,” “Xian Shu Tepesi’ne Sahip Olduğum Zamanlardaki
Günlerim” gibi bu tarz çalışmalar saygıdeğer şehvet içerikli şaheserlerdi. Asıl
eserle popülerliği kıyaslanabilirdi bile.
WS: Pinyin’de wei suo
diye geçmektedir, anlamı acınası/amiyanedir.
Fakat gençlerin en çok sevdiği, saygı gösterdiği, en çok katılmak istediği
Tepe kesinlikle Liu Qingge’nın yönettiği Bai Zhan Tepesi’ydi!
Bu Cang Qiong Dağı sektinin meşhur savaş hanesiydi, ayrıca en büyük savaş
gücüne sahip olandı.
Bai Zhan Tepesi’nin tarihi sayısız seçkin şahsiyetle, yüzlerce savaştaki
galibiyetiyle, yenilmezlik efsanesiyle, pozitif olarak kanı kaynayan cesurlarla
doluydu!
Bu yüzden, Shen Yuan bu karaktere epey büyülenmişti. Her zaman gücüyle
takdir edilen bir adamdı. Asıl eserde görünüşü betimlenmese bile Shen
Qingqiu’nin hayâlinde Liu Qingge bir adamın keskin yüzüne sahipti. Savaş
Tanrısı’ydı!
Shen Qingqiu başını eğdi ve güzel kadınlarınkine benzeyen yüze baktı,
zihnindeki görünümü paramparça oldu.
Yenilmez Bai Zhan Tepesi’nin Lordu’nun neden yüzü böylesine zarif genç
prensinki gibi olmalıydı?
Fakat üzerinde düşününce Liu Qingge kadınları yöneten eşsiz güzellikteki
Liu Mingyan’ın ağabeyiydi. Erkek kahramanın gelininin mizacı çelik kadar
sertti, güçlü genetikler ayrıca fazlasıyla mükemmeldi, fazla bilimseldi!
Durmadan zafer kazanmış karakteri kibirle şahlanmıştı, ayrıca iyi bir
görünümü vardı, yazarın onu erken öldürmesi boşuna değildi.
Kahraman bir kenara, kim kibirli olmaya cesaret edebilirdi ki? Dakikalar
içinde ölürdünüz! Kahretsin, bunu daha evvel derince düşünmemişti. Bu kişiyi
kurtarmak Luo Binghe’nın doğru şeyi yapmasına etki eder miydi?
Bu gösterişli karakter çok ortaya çıkmıyordu. Savaşçı cesaretini göstermek
bile insanların altına etmesi için yeterliydi, var olması için bir başka önemli
neden vardı: pislik Shen Qingqiu’yle olan karşılık olan davasıydı.
Liu Qingge ve Shen Qingqiu aynı sektten kardeşlerdi fakat aralarında kavga
vardı.
Ayrıca bu nedenle Shen Qingqiu erkenden kaçmak istedi. Birlikteyken bir
kere bile iyi geçinememişlerdi. Qi ayrılmasını da denkleme ekleyecek olursak
ikisinden birisini takip edecekti: Shen Qingqiu’yi öldürebilir ya da asıl Shen
Qingqiu gibi, Shen Qingqiu onu öldüren kişi olabilirdi.
Aralarındaki derin kinin nedeni bilinmiyordu, asıl Shen Qingqiu’nin Liu
Qingge’yı öldürmesi acı gerçekti. Aynı zamanda bu olay açığa çıktığında Shen
Qingqiu’nin duruşunu ve ününü kaybetmesine iten bir numaralı sebepti. Asıl Shen
Qingqiu “Efsun içindeyken uyumsuz bir yol gördüm, bu kalbimi çalış benim küçük
çırak kardeşimi öldürmemdeki tek sebepti.” demişti. Şimdi düşününce, muhtemelen
hareketini burada yapmıştır…
Shen Qingqiu sadece akraba olduğu için kadın yöneticiyi öldürdü. Tabi ki de
Luo Binghe karısının intikamını alacaktı.
Bahsedecek olursak, Shen Qingqiu’ye karşı olan nefret ortalama bir şiddette
gerçekten değildi!
Shen Qingqiu, Liu Qingge kan kusmayı bitirip sonunda arkasına döndüğünde
hâlâ geleceği için endişeleniyordu.
Liu Qingge gözlerini açtı ve aniden Shen Qingqiu’nin yakınında oturduğunu
gördü, meşgul gözüküyordu. Başını eğdi, Shen Qingqiu’ye nasıl bakarsa baksın
iyi bir niyeti yok gibi gözüküyordu. İçgüdüsü çınlıyordu, sessizce oturmaya
çalıştı. Her nasılsa iç organlarındaki darbeden mağdurdu ve hâlâ içindeki
çırpanış artıyordu. Kan tekrardan dışarıya püskürmüştü.
Yakınındaki Shen Qingqiu soğukkanlılıkla konuştu: “Hey, çok heyecanlanma.
Hâlâ Bai Zhan Tepesi’nin Lordu’sun, nasıl bu kadar berbat gözükecek duruma
gelebildin? Böyle gözükecek bir yüze mi sahiptin? Hadi, hadi, temizle.”
Konuşurken mendili verdi.
Liu Qingge konuştu kan kustu: “Shen… tam olarak neyin peşindesin?...”
Shen Qingqiu onun için ne kadar zor bir durum olduğunu fark etti, sırtına
avcunu yasladı. Aslında, Liu Qingge ona zarar vermek istediğini düşündü fakat
kendini savunmaktan acizdi: sadece avuçlarını birleştirdiğinde ruhanî
enerjisinin kanallarının içinde düzgün ve temiz bir şekilde aktığını hissetti,
açıkça ruhanî enerjisini zirveye getirdi. Bunda, Liu Qingge Shen Qingqiu’ye
öncekinden daha bile fazla şaşırmıştı.
Shen Qingqiu, sırtında elini tutarken ona konuştu: “Kıdemsiz çırak kardeş
Liu, bu kıdemli kardeş şu aralar inzivadayken yeni yeni biraz anlayış kazandı.
Önceki olayları düşününce bu kıdemli kardeş biraz utanmış hissetti.”
Liu Qingge daha bile şiddetli kusuyor gibi görünüyordu.
Shen Qingqiu düşündü: “Buna ne dersin, geçmişteki olayları geçmişte
bırakalım. Şu andan itibaren, saygıyla birlik olup örnek çırak kardeş çifti
olalım. Ne düşünüyorsun, kıdemsiz kardeş?”
Liu Qingge’yı öldürmediğinden beri hikâye çizgisindeki nefret
engellenmişti. Muhtemelen onu kendisinin koruması bile yapabilecekken neden Liu
Qingge’yla daha derin ve kanıtlanmış iyi ilişkisi olmasın ki?
Liu Qingge: “… Sen ciddi misin?”
Shen Qingqiu: “Ciddiyim. Daha fazla ciddi olamazdım. Bu kıdemli kardeşinin
gözlerine bak, etkilendin mi?”
Shen Qingqiu KD fonksiyonunu çözdükten sonra hep sıkıntısı olmadığını ve
geriye dönmeden ilerlemesi gerektiğini hissetti.
Liu Qingge’nın yüzü Shen Qingqiu’nin gözlerine bir anlık bakarken beklediği
gibi çirkindi. Sonunda, tahammülünün sınırında katlanmıştı ve konuştu: “Sen,
daha da uzaklaş.”
Shen Qingqiu anladığını ifade etti.
Sonuçta birçok yıldır karşılıklı iğrenti içerisindeydiler. İyi izlenimle
aniden tazeleyemezdi ve sadece yavaşça ilerleyebilirdi.
Kafasını salladı, sözündeki kadar iyiydi. İleriye yürüdükçe başını
çevirmeden elini arkaya sallayıp konuştu: “Eğer kıdemsiz kardeş pratik yaparken
bir sıkıntıyla karşılaşırsa utanmasına gerek yok, bu kıdemli kardeşini yardım
için çağırabilirsin. Bütün kardeşler yakın olup birbirimizle ilgilenmeliyiz.”
Liu Qingge eğer ondan iki kelime daha dinleyecek olsaydı tekrardan kan
kusmaya başlayacağını düşünüyordu. Bakışı berbattı.
Shen Qingqiu çenesini kapadı ve gitti. Liu Qingge ruh mağarasının içinde
yalnız kaldı.
İyi anlaşamayan iki insanlardı. Birbirlerini daha az tanıdıkları zamanlarda
Liu Qingge’yı en tiksinç bulan Shen Qingqiu’ydi. İkisi de birbirinden aşırı
tiksiniyordu.
Bu tip bir nefret birbirini sevip geçinemeyen çiftlerin tartışması gibi
değildi, karşılıklı kinin şiddete dönmesi gibiydi. Shen Qingqiu’nin, pınarın
kıyısındaki birisine sarkıt fırlatma* şansını kaçırmasının nesi tuhaftı, ona
yardım ettiği anlamına gelmiyor muydu?
Pınarın Kıyısındaki
Birisine Sarkıt Fırlatmak: Birisi yere yığılmış ya da kötü durumdayken
saldırmak anlamına gelmekte.
Bununla birlikte, doğru anda, onun önünde Liu Qingge’nın ifadesi yavaşça
çarpıldı.
Efsununun kontrolden çıkıp kendinden geçtiğini hafızasından biliyordu.
Fakat şimdi ruhanî akışı düzgündü ve bu bozukluk kesinlikle kendisini
çıldırtmamıştı. Dışarıda yardım olmalıydı.
Gerçekten Shen Qingqiu ona yardım etmiş olabilir miydi?
Böyle bir ihtimali gerçekten bir kere düşündüğünde Liu Qingqiu bok yemiş
kadar iğrenmiş hissetti.
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder