26 Temmuz 2021 Pazartesi

SOCIAL OUTCAST - BÖLÜM 21:

 Fang Zhaomu öğleden sonra üçte Seattle'a iniş yaptı. 


Seattle'da yine yağmur yağıyordu. Bağajını hafif tutmak için Fang Zhaomu şemsiye getirmemişti. 


Uçağa binmeden önce Andrew ona otelinin adresini göndermişti. Fang Zhaomu internetten araştırdı. Otel havaalanından biraz uzaktaydı ama toplu taşımada kaybolacağından korktuğu için bunun üzerinde düşündükten sonra taksiyle gitmeye karar verdi. 


Taksideyken Andrew'e "Buradayım." dedi.


Andrew ona çok hızlı bir cevap gönderdi. "Çoktan yolda mısın?" 


Taksi hareket etti ve dışarıdaki görüntü hızla geçti. Andrew'in sesi durgundu ve Fang Zhaomu ne Andrew'in nerede olduğunu anlayabiliyordu ne de Andrew'in bunun hakkında nasıl hissettiğini anlayabiliyordu. O yüzden sadece "Mn" diye cevapladı, sonra da esnedi. 


"Taksiyle gelirsem ne kadar sürer oraya gelmem?" 


Andrew, "Hiç bekleme olmazsa 40 dakika falan sürer." demeden önce duraksadı. 


Uçakta çok fazla oturdu. Fang Zhaomu ne kadar oturma pozisyonunu değiştirirse değiştirsin hep boğulmuş hissetti. Temiz hava için camı biraz açarak, "Otele ne zaman varırsın sen? Nasıl gitmeliyim?" diye sordu. 


"Ben de yoldayım, otele gidiyorum şimdi." Andrew dedi. "Resepsiyona anahtar kartı bıraktım. Onlara sadece oda numaramı söylemen lazım ve kardı sana verecekler." 


Fang Zhaomu usluca kabul etti ve Andrew'e yeniden sordu. "Sen ne zaman gelirsin peki?" 


"Emin değilim. Sen kartı alıp direkt odaya çık." 


Fang Zhaomu anladığını söyledi ve kapattıktan sonra camdan dışarıya baktı.


Otele geldiğinde Andrew'in dediklerini yaptı, Fang Zhaomu resepsiyona gitti. Görevli kişi, Fang Zhaomu oda numarasını söylediğinde anında anladı ve hiçbir şey sormadan ona anahtarı verdi. 


Fang Zhaomu asansöre yönelirken çevresine baktı. Andrew'in işte çok yetkin olması gerektiğini düşündü, eğer öyle değilse şirketi ona kalması için böyle lüks bir otel ayarlamazdı. 


Asansördeyken Andrew'e geldiğini söyleyen bir mesaj attı. Andrew 28. katta kalıyordu ve asansör hızlı olduğu için hemen o kata ulaştı. Henüz Andrew'in cevabını almamışken Fang Zhaomu bavulunu dikkatli bir şekilde odanın önüne kadar sürükledi. Kapıyı açtı. 


Kapının ardı karanlıktı. Fang Zhaomu içeriye adım attı ve kapıyı arkasından kapattı. Hiçbir şey göremiyordu. 


Fang Zhaomu karanlıktan korkuyordu ve Andrew'in burada olup olmadığını da bilmiyordu. Üzerine bir tedirginlik çöktü ve daha fazla ilerlemeye cesaret edemedi, kapıyı açıp kaçmak bile istedi. 


Karanlığın içine seslendi, "Andrew?" 


Bir süre sonra kimse cevap vermedi. Fang Zhaomu, Andrew'in daha gelmediğini düşünerek küçük bir nefes verdi. Tam elini uzatıp ışığı açmak için arayacakken birden yakınından çok tanıdık olduğu bir ses duydu. "Xiaomu."


Bu, Fang Zhaomu'nun Andrew'in sesini direkt olarak ilk kez duyuşuydu ve anında kalbi hızlandı. 


Andrew'in sesi telefondakinden daha d kalındı. Sadece "Xiaomu" dediğini duyarak bile Andrew'in orada nasıl durduğunu hayal edebiliyordu. Fotoğraflardan belli olmadığı için Andrew'in ne kadar uzun olduğunu bilmiyordu. 


"Neden ışıkları açmadın?" Fang Zhaomu tereddütle bagajını bırakıp elini duvara koyarak ilerledi. 


"Seni korkutmak istemiyorum." Andrew'in sesi biraz daha yakındı. Fang Zhaomu'nun kapı açıkken gördüğü kadarıyla Andrew kapı eşiğinde olmalıydı.


"Neden korkacakmışım?" Andrew çok ciddi duyuluyordu ve Fang Zhaomu onu duyunca güldü. Andrew'i rahatlattı, "Abartıyorsun. Ben çok cesurum, kolay kolay korkmam." 


El yordamıyla karanlıkta yolunu ararken bir adım daha attı. Birisi kolunun birden yakaladığında, Andrew'in aslında ne kadar yakın olduğunu anladı. 


Fang Zhaomu bıraktı ama bu sefer Andrew onun elini yakaladı. 


"Çok mu cesursun?" Andrew sordu. 


Fang Zhaomu, Andrew'in sorusundaki alayı duyabildi ve küstahça konuştu, "Ne demek istiyorsun? Adam gibi söyle." 


Andrew konuşmadı ve sadece güldü. 


Karanlık bir odada insan daha da hassas olur. Andrew onun bileğini sadece çok küçük bir güçle tutmasına rağmen bu Fang Zhaomu'nun ağzının kuruması için yeterliydi. Kalbi daha hızlı atar da Andrew duyar diye korkuyordu. Hafif tütsü kokusuyla kaplanmış havada, Fang Zhaomu birden odanın altında yatan şüpheli bilinmeyen bir şeyle yavaşça ısındığını hissetti. Fang Zhaomu kıpırdamaya cesaret edemedi ama Andrew hareket etti. 


Fang Zhaomu'nun bileğini tutarken onu kollarına çekti. 


Andrew, Fang Zhaomu'nun hayal ettiğinden daha da uzundu. Fang Zhaomu'ya sarıldı ve Fang Zhaomu'nun eli Andrew'in göğsündeydi. İnce bir tişörtün üstünden kaslarını hissedebiliyordu. 


"Andrew…" Fang Zhaomu ona seslendi ama nasıl devam edeceğini bilemedi. Yukarı baktı, dudakları Andrew'in çenesine sürttü ve Andrew farkında olmadan biraz geriye çekildi.


Fang Zhaomu şaşırdı ve Andrew'i itti. "Hadi ışığı açmadın, niye saklanıyorsun?" 


"Saklanmıyorum." Andrew karşı çıktı. 


Eli Fang Zhaomu'nun arkasında, ona centilmence sarılıyordu. 


Fang Zhaomu onu yeniden kibarca itti ve Andrew onu bıraktı. 


"Sonunda anladım neden flört uygulamasını yüklediğini," Fang Zhaomu, Andrew'in vücuduna geri yaslandı. Çenesini kaldırdı, Andrew'in traşı gelmiş sakalını takip etti ve ayrılmadan önce tam olarak dudaklarına bastırdı, sonra mırıldandı, "Çünkü nasıl adım atman gerektiğini bilmiyorsun."


Bir sonraki saniyede, Fang Zhaomu bir kelime söyleyemiyordu. Andrew, Fang Zhaomu'yu tuttu ve kafasını eğdi. 


Fang Zhaomu'nun omuzları Andrew tarafından sıkıca tutuluyordu, dudakları ve dili Andrew ile meşguldü ve neredeyse nefes alamıyordu. Andrew onu büyülemek ister gibi öptü ve hırslı öpüşme sesi odayı doldurmuştu. Fang Zhaomu'nun bacakları zayıfladı, duvardan kaymak üzereydi. Sadece Andrew'in kollarına tutunarak zar zor ayakta kalabiliyordu. 


Andrew, Fang Zhaomu'nun dengesiz ayaklarını fark etti ve çekildi. "Oturman için seni taşıyacağım?" 


Andrew'e sarılırken, Fang Zhaomu'nun cevap vermesi biraz zaman aldı. "Mn." 


Andrew, Fang Zhaomu'yu prenses tutuşunda kaldırdı ve onu çok yumuşak bir yere bırakmadan önce birkaç adım attı. Fang Zhaomu oturduğu yere dokunmak için uzandı ve, "Yatakta mıyız?" diye sordu. 


"Evet." 


"Hala ışıkları kapalı mı tutacağız?" Fang Zhaomu sordu. "Beni görmek istemiyor musun?" 


Andrew tekrarladı. "Seni korkutmak istemiyorum." 


Fang Zhaomu bunu duyduğunda Andrew'in yüzünde bir sakatlık ya da daha büyük bir sorun mu var diye merak etti. Kalbi onun için biraz acıdı ve o yüzden "Böyle kalsa da sorun olmaz. Çokta önemli değil." 


Fang Zhaomu uzandı ve Andrew'in kıyafetini tuttu. "Buraya gel o zaman. Sana dokunabilirim değil mi?" 


Andrew yaslanıp Fang Zhaomu'nun dudaklarını rasgele öptü. Fang Zhaomu'nun elini aldı ve yüzüne yerleştirdi. 


Fang Zhaomu elini hafifçe Andrew'in yüzünde gezdirdi. "Mn, kaşların çok hoş." 


Eğilip Andrew'in kaşlarını öptü, sonra kaş kemiği ve gözlerine dokundu. "Yüzünde kusur yok." 


Sonra gözlerini öptü ve burnuyla yüzüne dokundu. Andrew'in burun kemiği baya yüksekti. Göremese de, Fang Zhaomu bunun çirkin olamayacağını düşündü ve Andrew'in burnunun ucunu yakından öptü. "Burnun da çok keskin.(güzel anlamında)" 


Sonunda, dudaklarına gelmişti. Fang Zhaomu alt dudağına bastırdı ve sonra parmaklarını kendi dudağıyla yerleştirdi. Hafifçe emdi ve Andrew'in sıcaklığını ve nefesini hissetti. "Hepsi çok hoş." 


"Öyleler mi?" kısık bir sesle, Andrew, Fang Zhaomu'nun arkasına baskı uygulayarak kendi kucağına oturttu. 


"Evet, öyleler." Fang Zhaomu dedi. "Aslında, ben de çok bakılmalık değilim. Beni gördüğünde hayal kırıklığına uğrayabilirsin." 


"Uğramayacağım." Andrew cevap verdi. 


Kucağı çok sıcaktı ve konuştuğunda dudakları Fang Zhaomu'nun kulağına sürtüldü. "Çok iyi göründüğünü biliyorum." 


"Ama her zaman ışıkları kapalı tutamazsın." Fang Zhaomu çaresizce dedi. 


Andrew kafasını Fang Zhaomu'nun omzunda dinlendirdi. Bir dakika sonra konuştu. "Sana biraz daha sarılmama izin ver." 


"Neden sonsuza kadar ayrılacakmışız gibi konuşuyorsun?" Fang Zhaomu güldü. "O zaman şimdilik ışıkları kapalı tutalım." 


Andrew, güvensiz hissedermiş gibi Fang Zhaomu'nun ellerini sıkıca tutup sarıldı. Fang Zhaomu mantığını kaybetti. Andrew'in kulağına yaslandı ve sordu, "Ya da… ışıkları açmadan önce mi yapmalıyız?"



*****


Önceki Bölüm  ― Sonraki Bölüm 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder