27 Nisan 2021 Salı

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM - BÖLÜM 67: ÜÇ KİŞİLİK YOLCULUK

İblis Âlemi’yle İnsan Âlemi kâğıdın iki tarafı gibiydi, iki farklı boyutla var oluyordu. Birisi kâğıda çizgi çizdiğinde ne kadar uzun olursa olsun diğer tarafa asla varmazdı.

Yine de, İblis’in Kalbi kılıcının kâğıdın bu iki kısmını karıştırıp tek bir yüzey yapabilme yetisi vardı.

Mesela, İnsan Âlemi'nin Luochuan Nehri varken İblis Âlemi'nin Maigu Dağları vardı. Bu ikisi tamamıyla farklı mekânlarda var oluyorlardı. Yine de asıl Luo Binghe İblis’in Kalbi kılıcını bu iki dünyayı birleştirmek için kullanmıştı. Sonrasında Maigu Dağları “delinerek” ortasından Luochuan Nehri’nin geçtiği bir ada oluşuvermişti.

Liu Qingge’ya en basitleştirilmiş hâliyle açıklamıştı. Liu Qingge kaşlarını çattı. “Bunlar gerçekten de yapılabilir mi?”

Elbette yapılabilir. Sonuçta asıl Luo Binghe yapmıştı! Shen Qingqiu ciddi bir şekilde başını salladı.

Liu Qingge bir süre düşünüp ardından, “Bu az buz bir şey değil. Yine de herkesi ikna etmek için bir kanıta ihtiyacın var.” dedi.

İspatlamayı isteseydi bile elinde gerçekten de hiçbir kanıtı yoktu. Shen Qingqiu başının ağrımaya başladığını hissetti.

O esnada, önceden suskun olan Luo Binghe sordu: “Shizun, niçin benden istemedin?”

Liu Qingge aniden öne atıldığında Shen Qingqiu’nun cevap vermekten başka bir şansı yoktu, soğuk bir şekilde güldü.

Gülmesinin arkasındaki neden gayet basitti. Luo Binghe iblis kanındandı, yıllar önce sektten ayrı düşmüştü; kötü ünü çok uzaklara yayılmıştı. Kontrolü altındaki Huan Hua Sarayı kötücül bir örgüte dönüşmüştü. Yine de Saray güçlüydü ve önderliğinde zenginleşiyordu, dört büyük sekt uzun zamandır onu müttefik olarak görmeyi reddediyordu da. “Kendi gitti de adı kaldı yadigar” durumuna dönüşmüştü.

Bu sebeple, doğal olarak, yardım edemezdi.

Ondan yardım istemesi de muhtemelen bir şeyi değiştirmeyecekti…

Shen Qingqiu doğal olarak bunun farkındaydı fakat konudan çıkmamıştı. Diğer türlü Luo Binghe’nın kırılgan camdan kalbi muhtemelen kırılacaktı. Kendini gülmeye zorladı fakat bitiremeden omuzlarında yeni bir yük hissetti.

Luo Binghe’nın başı hafifçe sol omzuna yaslanmıştı.

Shen Qingqiu bunun başka bir öfke nöbeti olduğunu düşünüp omzunu salladı. Yine de, dikkatlice gözlemlemesinin ardından, Luo Binghe’nın gözlerinin sıkıca kapalı olduğunu ve kusursuz bir şekilde huzurla uyuma şekline büründüğünü fark etmişti.

Ayakta bile uyuyabiliyor. Az önce uyanıktı ve konuşmuyor muydu bu?!

Shen Qingqiu kolunu kavramak için elini uzatıp uçan kılıçtan düşmesini engelledi. Sessiz bir şekilde sordu: “Luo Binghe?”

Bir tepki yoktu. Duraklayıp sesini gittikçe kısık ve nazik hâle getirdi: “…Binghe?”

Adını ancak iki kez dedikten sonra Luo Binghe gözlerini yavaşça açabilmişti. Shen Qingqiu sersemlemiş şekilde bakan gözlerine baktı, “Yoruldun mu?” diye soramadan edemedi.

Kutsal Anıt Mezar’dan çıkalı henüz birkaç gün olmuştu. O süreçte Luo Binghe fazlasıyla yaralanmıştı. Çabucak iyileşse bile yan etkileri elbet ki vardı. Sersemlik bunlardan birisiydi.

Luo Binghe başını salladı. “Hayır.”

Shen Qingqiu bir anlığına düşünüp sonrasında ellerini birleştirmiş, soğuk bir şekilde sahneyi izleyen Liu Qingge’ya doğru dönmüştü. “Kıdemli Liu, sınırı geçtikten sonra doğrudan Cang Qiong Sekti’ne dönsen olur mu? Kıdemlilerle gidip diğer sektleri görüşme için çağır.”

Liu Qingge’nın gözleri hafifçe kısıldı. “Sen ne yapacaksın?”

Shen Qingqiu, “Biraz sonra döneceğim. Luo… Binghe’nın, şu anki durumunda, güvenli bir şekilde dönebilmesi için birkaç gün istirahate ihtiyacı var.” dedi.

Liu Qingge iç çekti. “Seni geri almak için geldim.”

Luo Binghe sessizliğini korurken Shen Qingqiu durakladı. Başını eğdi, fazlasıyla sevimli ve uysal görünüyordu.

Shen Qingqiu tekrardan konuştu. “Yalnızca bir gece.”

Liu Qingge Shen Qingqiu’nun arkasıyla bir olmuş Luo Binghe’ya baktı. Katı bir şekilde, “Bir gün de müsaade edilemez.” dedi.

Öyleyse ne yapacağız?

Bir shichen* sonrasında üçü de sınırı geçip şehrin en büyük hanın kapısının önünde durdu.

Bir Shichen: İki saat gibi bir süreye denk geliyormuş.

Birçok çeşitli küçük sekt karışımlarından oluşan bu han orta ovalardan uzaktı. Böylesine zarif, üstün efsuncuları görmek onlar için nadirdi, hele ki bir değil de üç tane ve üçü de ayrı çekiciyken.

Liu Qingge Cheng Luan’ı kavradı; kendinden emin, dik bir şekilde eşikten geçti.

Hol son derece güzeldi, ferah duvarları ışıkla parıldıyordu. İçeriye girdiklerinde onları karşılamak için birisi anında yanlarına gelmişti.

Shen Qingqiu, “Kıdemli çırak kardeş Liu, bize eşlik etmek istediğinden emin misin?” diye sordu.

Liu Qingge’nın daima kendini diğerlerinden üstte tuttuğunu düşünürdü, mesela uyuma fonksiyonunun olmaması gibi. Uyuyacaksa bile efsun yaparken bulutların içerisinde kıvrılırdı.

Liu Qingge kılıcını kavrarken soğuk bir şekilde konuştu: “Diğer türlü içim rahat etmeyecek.”

Tam o esnada yukarıya bakıp gözleri Shen Qingqiu’nun arkasındaki Luo Binghe’nınkiyle buluştu. Luo Binghe sessizce iki kez burnundan soludu, bakışlarını çevirip dudakları alaycı bir gülümsemeyle çarpıldı. Liu Qingge anında hiddetlenip Cheng Luan’ı damarları mavileşene değin sıkıca tuttu.

Bunu gördüğünde Shen Qingqiu apar topar, “Söyleyecek bir şeyiniz varsa, söyleyin. Sinirlenmeyin.” dedi.

Arkasını döndü. Luo Binghe masum masum ona bakıyordu, dudaklarının hâlâ rengi atıktı.

Han görevlisi gülümsedi. “Konaklamak için mi bekliyorsunuz?”

Liu Qingge onu görmezden gelip Luo Binghe her an yığılacakmış gibi ona bakıyordu. Yalnız Shen Qingqiu öne çıkmıştı. “Evet.”

Görevli: “Kaç oda istiyorsunuz?”

Shen Qingqiu: “Üç…”

Luo Binghe: “İki oda.”

Liu Qingge’nın ifadesi vahşi bir suçlu görmüş gibiydi, nefret dolu ve öldürmeyi yeğleyen bir şekildeydi.

Luo Binghe dostane bir şekilde, “Zahmet olmazsa iki oda hazırlayın, teşekkür ediyorum.” dedi.

Liu Qingge, “Üç oda.” dedi.

Luo Binghe gülümseyip, “Affedersiniz ama kim ödüyor?” diye yanıtladı.

Shen Qingqiu da Liu Qingge da kalıverdi.

Shen Qingqiu’nun durumu belliydi, İblis Âlemi’nin merkezinden yeni kaçmıştı, hâliyle lüzumsuz eşyaları niçin yanında taşısındı ki? Liu Qingge daha da imkânsızdı. Onun gibi ölümlü dünyasından çıkmış, yolculuğu süresince yalnızca savaşıp öldürmüş birisi para taşıma tarzı şeyleri hatırlamazdı.

Luo Binghe yavaş yavaş, “Ben ödüyorum. Yeterince para getirmedim. O nedenle iki oda.” dedi.

Shen Qingqiu: “…Kıdemli Liu, onunla tartışma.”

Böyle bir durumun başka bir çözümü gerçekten de yoktu. Yeterince paraları yoksa Xiu Ya’yı ya da Cheng Luan’ı satacak değillerdi ya…

İkisi de Luo Binghe’nın bilerek yapıp yapmadığını bilmiyordu. Şu anda Shen Qingqiu hakikati bulmaya kalkışmayacaktı. Önde Liu Qingge, ortada Shen Qingqiu, ellerinde odanın yazıdıyla merdivenleri çıktılar.

Shen Qingqiu arkasını dönüp çaresizce, “Amcana bir daha böyle kızdığında borcu kapatmak için seni satarım.” dedi.

Luo Binghe başını kaldırdı. “Shizun, bana hep çok acımasız davrandınız.”

Önlerinde Liu Qingge onlara bakmak için arkasına döndü. İkisini de öldürmek için doğrama dürtüsüyle burnunu kırıştırdı. Birini dağın zirvesine gömüp birisini de okyanusun dibine saçacaktı.

İki oda birbirinin yanındaydı. Oda ayrımı hâlihazırda önemli bir problemdi.

Liu Qingge ciddi bir ikilem içerisindeydi. Luo Binghe’nın davranışları hayâl edilemeyecek şekilde anormaldi ve şeytanî etkisi beş yıl kadar cesede sarılacak kadar güçlüydü. Şu anda adamın kendisi gözlerinin önündeydi. Onun yöntemine izin verecek miydi?

Kıvılcımlar havada çarpışıyorlar gibiydi.

Shen Qingqiu sakince kapıyı açıp arkasına döndü, ardından kapıyı kapattı.

Kapıyı kapattıktan sonra aniden bir kısmını tekrardan açtı. Sesi ağırbaşlıydı. “Öyleyse, ikinize iyi dinlenmeler dilerim.”

Kıvılcımlar aniden buz tuttular.

Liu Qingge: “…Hey!”

Luo Binghe’nın etrafını siyah bulutlar kaplamıştı. “Shizun, beni öldürecek.”

Shen Qingqiu Liu Qingge’yı gösterdi. “Dövüşebilirsiniz, sadece ölümüne olmasın.”

Ne olay ama… Luo Binghe’yla odayı paylaşmaya cesaret edemezdi. Geceleyin düz ve gay bir adamın aynı odayı paylaşması- ölümü aramakla aynı şey değil miydi?

Doğru, Shen Qingqiu hâlâ kendini düz sayıyordu! Proud Immortal Demon’s Way gibi bir aygır romanını okumak cinsel yöneliminin salt kanıtıydı!

Liu Qingge’yla da aynı odayı paylaşmaya cesaret edemiyordu. Liu Qingge’nın baştan beri güneşle ayın yansıması ya da gece gündüz kadar salt  bir şekilde dünyanın en düz adamı olduğu doğruydu. Yine de bu Ceviz Kralı* Luo Binghe küplere binerse durum göründüğünden daha zor hâlledilir olurdu.

Ceviz Kralı: Normalde Sirke Kralı diye geçiyor ama onun sebebi sirke kavanozunun kolay kıskanan kişi anlamına gelmesiymiş. Minik bir araştırmam sonucu bizde kıskançlık temsili olarak ceviz ağacı/ceviz kullanılıyormuş, o nedenle bunu uygun buldum.

Shen Qingqiu içtenlikle, “Öyleyse, karar verilmiştir.” dedi.

Luo Binghe hıçkırarak ağlarken Shen Qingqiu’yu suçladı: “Shizun, gerçekten de çelikten bir kalbin var.”

Shen Qingqiu güldü fakat sıkı sıkı kapıyı kapattı. Dışarıdaki iki kişi de donakalmıştı. Dışarıda ortalık ayağa kalkıyordu fakat içerisi süt limandı.

Burada yalnızca Luo Binghe’nın sağlıksızlığı sebebiyle kalıyorlardı. Fakat şu anda, şuna bakar mısınız, gayet sağlıklı görünmüyor muydu?

Yani bir hiç için endişelenmişti!

Yıkandıktan sonra Shen Qingqiu temiz kıyafetler giydi. Bu boş vakitte yapacağı hiçbir şey yoktu, pencereye yığılmış birkaç ince kitapçık buldu. Kapağı fazlasıyla şatafatlıyken- başlıktaki büyük karakterleri anlayamıyordu- “Bir,” “İki,” “Üç,” diye devam ettiğini anlamıştı. Kitapçığı alıp okumak için yatağın başına yaslandı.

Birkaç satıra üstünkörü baktığında kitapçığın birçok kelimeden oluştuğunu fark etti. Hitabetle güzelce yazılmış, dokunaklı öyküsüyle son derece güzel resimler eşlik ediyordu. Shen Qingqiu kitabı daha dikkatli okumak istediğinde yarı unutulmuş sistem birdenbire ortaya çıkıverdi.

Sistem: Merhabalar. 1. Bildiri: Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesinin ayar değerininin sınırı aşıldı, önkoşullarda bırakılmış önemli eşya bulundu. Lütfen bu eşyayı almaya hazırlanın; eğer sunucunun sahibi eşyayı çıktığında toplamazsa eşya geçersiz sayılacaktır.

Önemli eşya. Sahte yeşim Guanyin’in 5000 hiddet puanını geçersiz kılabilme yetisine sahip olması gibi miydi?

Shen Qingqiu kitapçığı yana fırlattı. “Dur biraz. ‘Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesinin ayar değerininin sınırı aşıldı, önkoşullarda bırakılmış önemli eşya bulundu’- bu Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesi gerekli seviyeye gelmeden önce önemli eşyayı kullanamayacağım anlamına mı geliyor?”

Sistem: Aynen öyle.

Fakat öncesinde kriz esnasında Sistem eşyayı kullanmak isteyip istemediğini sormamış mıydı? Ön talepleri karşılamadan önce kullanmak senaryo ilerleticiyi kullanmakla aynı şey değil miydi?

Ayrıca, kritik eşya onun için kullanışlı değildi. Shen Qingqiu şu anda Luo Binghe’yı “sürüklemese” bile erkek kahramanın hiddetinin başkası tarafından “sürüklendiği” kadar yükselmeyeceğine inanıyordu. Luo Binghe’yı yarı ölü sayılacak şekilde dövüp yere yatırsa bile tek olacak şey Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesinin yükselmesi olurdu.

Sistem: 2. Bildiri: Savaş sahnesi yakında. Zhao Hua Tapınağı’yla ilgili önemli bir görev meydana gelecek. Lütfen kendinizi görev için hazırlayın. Keyifli günler dileriz.

2.0’ın ilerideki savaş sahnelerini uyarma özelliği bile var!

Dürüst olmak gerekirse son zamanlarda Luo Binghe’nın davranışlarının bazıları fazlaca samimi olmasına rağmen Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesi yükselmemişti. Shen Qingqiu bununla ilgili şüpheler beslemekteydi. Narsist davranış sergilememişti fakat ona vurmuş, azarlamış, hatta Luo Binghe’ya yukarıdan bile bakmıştı ki bu, daima bu mazoşistin Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesinin artmasına sebep olmuştu. Şimdiyse hiçbir tepki olmadığını duymak gerçekten de çok mantık dışı geliyordu. Sistemin beraberinde duyurmayı unuttuğu bir bildiri ya da duymadığı bir bildiri olabilir miydi?

Fakat veritabanını açtığında Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesinin gerçekten de pek artış göstermediğini fark etmişti.

Bunu sisteme sordu. Sistem cevap verdi: Sunucunun Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesinin bir anda fazlasıyla artmasının sebebi Sistem’in kaynağının kurtarılmasıydı, bütün Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti puanları birikip her ayda bir sayılmaktadır. Keyifli günler dileriz.

Her ayın sonunda mı sayılır?

Shen Qingqiu’nun içinde son derece ürkütücü bir rakam olacağına dair bir önsezi vardı…

Asıl hikâye çizgisinde Zhao Hua Tapınağı’nın yerini hatırlamaya çalışırken aniden odasının tahta kapısından birkaç tane gürültülü tıklatma sesini işitti.

Shen Qingqiu’nun ilk aklına gelen kesinlikle Luo Binghe olmuştu. Fakat kapıyı açmaya giderken Luo Binghe’nın ondan uzak duramayacağını düşündüğünden kendisini fazla üstün gördüğünü fark etti.

İçeriye gelen Liu Qingge’ydı.

Fakat Liu Qingge kapıyı tekmeleyecek ya da odaya dalacak tipte birisi değil miydi? Ne zamandan beri kapıyı tıklatmayı öğrenmişti?

Düz bir adam içeriye girmesine izin vermeliydi! Shen Qingqiu geçmesi için yana çekilip ardından kapıyı kapattı. Düşünmeden, “Kıdemsiz çırak kardeş Liu, bu kadar geç saatte niçin buradasınız? Luo Binghe nerede?” diye sordu.

Liu Qingge’nın yüzü ruhsuzdu. “Bilmiyorum!”

İfadesi yüzünden açıkça okunabiliyordu: o piçle odayı paylaşacağına çatıda uyumayı yeğlerdi.

Shen Qingqiu içten içe biraz umutsuzlukla güldü. Liu Qingge ona bir bakış atıp cübbesinin içinden bir şey çıkartarak Shen Qingqiu’ya fırlattı. Yakaladıktan sonra onun Qing Jing Tepesi’nde bıraktığı yelpazelerinden birisinin olduğunu fark etmişti.

Shen Qingqiu duygularını dizginleyememişti. Açmadan soğuk havayı yüzüne üflemesine izin verip soğuk ve asil bir tanrı imajı yaratmıştı. Yelpaze gerçekten en s*kt*r* b*ktan güçlü silahtı. Şimdiden s*kt*r* b *ktanlık seviyesinin arttığını hissedebiliyordu!

Biraz duygusal hissetmişti. “Kıdemli… benim için getirmeyi unutmamışsın.”

Liu Qingge bariz bir şekilde yelpazeyi vermek için gelmemişti. Sandalyeyi çekip bir eli masadan sarkarken dik bir şekilde oturdu. Ciddi bir şekilde, “Seninle konuşmak istiyorum.” dedi.

Shen Qingqiu ruh hâlinden etkilenmişti. Duruşunu düzeltip arkasını dimdik doğrulttu. Ciddi bir şekilde, “Pekâlâ, konuşalım.” diye yanıt verdi.

Liu Qingge, “Luo Binghe’yla aranda… tam olarak ne oldu?” diye sordu.

Bai Zhan Tepesi’nin Tepe Lordu’nun dedikodu ihtiyacıyla bunu soracak hâli yoktu. Shen Qingqiu bir anlığına düşünüp ardından içtenlikle “Ben de… ne olduğunu anlamadım. Durum ben tepki verebilene değin çoktan bu hâle gelmişti.” dedi.

Liu Qingge, “Yeni bir sayfa açacağına gerçekten inanıyor musun?” dedi.

Shen Qingqiu, “Yeni sayfa açtığından değil, onu yanlış anladığımdan dolayı oluyor.” dedi.

Liu Qingge soğuk bir şekilde güldü. “Yanlış anladığından mı? Seni intihar etmeye zorladı, Huan Hua Sarayı’nda işkence etti, Cang Qiong Dağı’nda kuşattı, Saray Salonu’nun çatısını parçaladı; Kıdemlimizi, Sekt Lideri’mizi yaraladı- bunların hepsi yanlış anlaşılma mı?”

Son cümleyi duyduğunda Shen Qingqiu “Sekt Lideri iyi mi? En son yaralanmıştı. Kıdemsiz Çırak Kardeş Mu onu iyileştirdi mi? Gerçekten de onu Luo Binghe mı yaralamış?” diye sordu.

Liu Qingge kızgın bir şekilde, “Başka kim olacak? Hâlâ onun için bir mazeret mi arıyorsun? Gerçekten de aptalsın.” dedi.

Hayır. Luo Binghe için mazeret aramıyordu. Sadece Yue Qingyuan’ı yaralayanın gerçekten Luo Binghe olduğuna inanamıyordu.

Asıl Proud Immortal Demon’s Way’i unutmamalıydı, Luo Binghe Yue Qinyuan’la birkaç kez çarpışmış fakat hiçbir zaman Sekt Lideri’nin karşısında galibiyet kazanamamıştı. Ondan istifade asıl Shen Qingqiu Sekt Lideri’ni on binlerce okla kalbini delerek o denli vahşice öldürebilmişti.

Bu arada, asıl eserdeki dünya olsun bu dünya olsun, Yue Qingyuan’ın Shen Qingqiu’ya davranışı son derece cömertti. Shen Yuan’ın “Proud Immortal Demon’s Way”i okuduğu zamanlarda böylesine namuslu ve ahlaken doğrucu bir sektin liderinin çöp bir kötü adam tarafından bu tarz davranışlara maruz kalması keyfini kaçırmıştı. O ikisinin gizli bir ilişkileri olabilir miydi?

Hikâye çizgisinin boşluklarından birisi doldurulacak mıydı?


*****


Önceki Bölüm  ― Sonraki Bölüm 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder