İblis Âlemi’yle İnsan Âlemi kâğıdın iki tarafı gibiydi, iki farklı boyutla var oluyordu. Birisi kâğıda çizgi çizdiğinde ne kadar uzun olursa olsun diğer tarafa asla varmazdı.
Yine de,
İblis’in Kalbi kılıcının kâğıdın bu iki kısmını karıştırıp tek bir yüzey
yapabilme yetisi vardı.
Mesela,
İnsan Âlemi'nin Luochuan Nehri varken İblis Âlemi'nin Maigu Dağları vardı. Bu
ikisi tamamıyla farklı mekânlarda var oluyorlardı. Yine de asıl Luo Binghe
İblis’in Kalbi kılıcını bu iki dünyayı birleştirmek için kullanmıştı.
Sonrasında Maigu Dağları “delinerek” ortasından Luochuan Nehri’nin geçtiği bir
ada oluşuvermişti.
Liu
Qingge’ya en basitleştirilmiş hâliyle açıklamıştı. Liu Qingge kaşlarını çattı.
“Bunlar gerçekten de yapılabilir mi?”
Elbette
yapılabilir. Sonuçta asıl Luo Binghe yapmıştı! Shen Qingqiu ciddi bir şekilde
başını salladı.
Liu
Qingge bir süre düşünüp ardından, “Bu az buz bir şey değil. Yine de herkesi
ikna etmek için bir kanıta ihtiyacın var.” dedi.
İspatlamayı
isteseydi bile elinde gerçekten de hiçbir kanıtı yoktu. Shen Qingqiu başının
ağrımaya başladığını hissetti.
O esnada,
önceden suskun olan Luo Binghe sordu: “Shizun, niçin benden istemedin?”
Liu
Qingge aniden öne atıldığında Shen Qingqiu’nun cevap vermekten başka bir şansı
yoktu, soğuk bir şekilde güldü.
Gülmesinin
arkasındaki neden gayet basitti. Luo Binghe iblis kanındandı, yıllar önce
sektten ayrı düşmüştü; kötü ünü çok uzaklara yayılmıştı. Kontrolü altındaki
Huan Hua Sarayı kötücül bir örgüte dönüşmüştü. Yine de Saray güçlüydü ve
önderliğinde zenginleşiyordu, dört büyük sekt uzun zamandır onu müttefik olarak
görmeyi reddediyordu da. “Kendi gitti de adı kaldı yadigar” durumuna
dönüşmüştü.
Bu
sebeple, doğal olarak, yardım edemezdi.
Ondan
yardım istemesi de muhtemelen bir şeyi değiştirmeyecekti…
Shen
Qingqiu doğal olarak bunun farkındaydı fakat konudan çıkmamıştı. Diğer türlü
Luo Binghe’nın kırılgan camdan kalbi muhtemelen kırılacaktı. Kendini gülmeye
zorladı fakat bitiremeden omuzlarında yeni bir yük hissetti.
Luo
Binghe’nın başı hafifçe sol omzuna yaslanmıştı.
Shen
Qingqiu bunun başka bir öfke nöbeti olduğunu düşünüp omzunu salladı. Yine de,
dikkatlice gözlemlemesinin ardından, Luo Binghe’nın gözlerinin sıkıca kapalı
olduğunu ve kusursuz bir şekilde huzurla uyuma şekline büründüğünü fark
etmişti.
Ayakta
bile uyuyabiliyor. Az önce uyanıktı ve konuşmuyor muydu bu?!
Shen
Qingqiu kolunu kavramak için elini uzatıp uçan kılıçtan düşmesini engelledi.
Sessiz bir şekilde sordu: “Luo Binghe?”
Bir tepki
yoktu. Duraklayıp sesini gittikçe kısık ve nazik hâle getirdi: “…Binghe?”
Adını
ancak iki kez dedikten sonra Luo Binghe gözlerini yavaşça açabilmişti. Shen
Qingqiu sersemlemiş şekilde bakan gözlerine baktı, “Yoruldun mu?” diye
soramadan edemedi.
Kutsal
Anıt Mezar’dan çıkalı henüz birkaç gün olmuştu. O süreçte Luo Binghe fazlasıyla
yaralanmıştı. Çabucak iyileşse bile yan etkileri elbet ki vardı. Sersemlik
bunlardan birisiydi.
Luo
Binghe başını salladı. “Hayır.”
Shen
Qingqiu bir anlığına düşünüp sonrasında ellerini birleştirmiş, soğuk bir
şekilde sahneyi izleyen Liu Qingge’ya doğru dönmüştü. “Kıdemli Liu, sınırı
geçtikten sonra doğrudan Cang Qiong Sekti’ne dönsen olur mu? Kıdemlilerle gidip
diğer sektleri görüşme için çağır.”
Liu
Qingge’nın gözleri hafifçe kısıldı. “Sen ne yapacaksın?”
Shen
Qingqiu, “Biraz sonra döneceğim. Luo… Binghe’nın, şu anki durumunda, güvenli
bir şekilde dönebilmesi için birkaç gün istirahate ihtiyacı var.” dedi.
Liu
Qingge iç çekti. “Seni geri almak için geldim.”
Luo
Binghe sessizliğini korurken Shen Qingqiu durakladı. Başını eğdi, fazlasıyla
sevimli ve uysal görünüyordu.
Shen
Qingqiu tekrardan konuştu. “Yalnızca bir gece.”
Liu
Qingge Shen Qingqiu’nun arkasıyla bir olmuş Luo Binghe’ya baktı. Katı bir
şekilde, “Bir gün de müsaade edilemez.” dedi.
Öyleyse
ne yapacağız?
Bir shichen*
sonrasında üçü de sınırı geçip şehrin en büyük hanın kapısının önünde durdu.
Bir Shichen: İki saat gibi bir süreye denk geliyormuş.
Birçok
çeşitli küçük sekt karışımlarından oluşan bu han orta ovalardan uzaktı.
Böylesine zarif, üstün efsuncuları görmek onlar için nadirdi, hele ki bir değil
de üç tane ve üçü de ayrı çekiciyken.
Liu
Qingge Cheng Luan’ı kavradı; kendinden emin, dik bir şekilde eşikten geçti.
Hol son
derece güzeldi, ferah duvarları ışıkla parıldıyordu. İçeriye girdiklerinde
onları karşılamak için birisi anında yanlarına gelmişti.
Shen
Qingqiu, “Kıdemli çırak kardeş Liu, bize eşlik etmek istediğinden emin misin?”
diye sordu.
Liu
Qingge’nın daima kendini diğerlerinden üstte tuttuğunu düşünürdü, mesela uyuma
fonksiyonunun olmaması gibi. Uyuyacaksa bile efsun yaparken bulutların
içerisinde kıvrılırdı.
Liu
Qingge kılıcını kavrarken soğuk bir şekilde konuştu: “Diğer türlü içim rahat
etmeyecek.”
Tam o esnada
yukarıya bakıp gözleri Shen Qingqiu’nun arkasındaki Luo Binghe’nınkiyle
buluştu. Luo Binghe sessizce iki kez burnundan soludu, bakışlarını çevirip
dudakları alaycı bir gülümsemeyle çarpıldı. Liu Qingge anında hiddetlenip Cheng
Luan’ı damarları mavileşene değin sıkıca tuttu.
Bunu
gördüğünde Shen Qingqiu apar topar, “Söyleyecek bir şeyiniz varsa, söyleyin.
Sinirlenmeyin.” dedi.
Arkasını
döndü. Luo Binghe masum masum ona bakıyordu, dudaklarının hâlâ rengi atıktı.
Han
görevlisi gülümsedi. “Konaklamak için mi bekliyorsunuz?”
Liu
Qingge onu görmezden gelip Luo Binghe her an yığılacakmış gibi ona bakıyordu.
Yalnız Shen Qingqiu öne çıkmıştı. “Evet.”
Görevli:
“Kaç oda istiyorsunuz?”
Shen
Qingqiu: “Üç…”
Luo
Binghe: “İki oda.”
Liu
Qingge’nın ifadesi vahşi bir suçlu görmüş gibiydi, nefret dolu ve öldürmeyi
yeğleyen bir şekildeydi.
Luo
Binghe dostane bir şekilde, “Zahmet olmazsa iki oda hazırlayın, teşekkür
ediyorum.” dedi.
Liu
Qingge, “Üç oda.” dedi.
Luo
Binghe gülümseyip, “Affedersiniz ama kim ödüyor?” diye yanıtladı.
Shen
Qingqiu da Liu Qingge da kalıverdi.
Shen
Qingqiu’nun durumu belliydi, İblis Âlemi’nin merkezinden yeni kaçmıştı, hâliyle
lüzumsuz eşyaları niçin yanında taşısındı ki? Liu Qingge daha da imkânsızdı.
Onun gibi ölümlü dünyasından çıkmış, yolculuğu süresince yalnızca savaşıp
öldürmüş birisi para taşıma tarzı şeyleri hatırlamazdı.
Luo
Binghe yavaş yavaş, “Ben ödüyorum. Yeterince para getirmedim. O nedenle iki
oda.” dedi.
Shen
Qingqiu: “…Kıdemli Liu, onunla tartışma.”
Böyle bir
durumun başka bir çözümü gerçekten de yoktu. Yeterince paraları yoksa Xiu Ya’yı
ya da Cheng Luan’ı satacak değillerdi ya…
İkisi de
Luo Binghe’nın bilerek yapıp yapmadığını bilmiyordu. Şu anda Shen Qingqiu hakikati
bulmaya kalkışmayacaktı. Önde Liu Qingge, ortada Shen Qingqiu, ellerinde odanın
yazıdıyla merdivenleri çıktılar.
Shen
Qingqiu arkasını dönüp çaresizce, “Amcana bir daha böyle kızdığında borcu
kapatmak için seni satarım.” dedi.
Luo
Binghe başını kaldırdı. “Shizun, bana hep çok acımasız davrandınız.”
Önlerinde
Liu Qingge onlara bakmak için arkasına döndü. İkisini de öldürmek için doğrama
dürtüsüyle burnunu kırıştırdı. Birini dağın zirvesine gömüp birisini de
okyanusun dibine saçacaktı.
İki oda
birbirinin yanındaydı. Oda ayrımı hâlihazırda önemli bir problemdi.
Liu
Qingge ciddi bir ikilem içerisindeydi. Luo Binghe’nın davranışları hayâl
edilemeyecek şekilde anormaldi ve şeytanî etkisi beş yıl kadar cesede sarılacak
kadar güçlüydü. Şu anda adamın kendisi gözlerinin önündeydi. Onun yöntemine izin
verecek miydi?
Kıvılcımlar
havada çarpışıyorlar gibiydi.
Shen
Qingqiu sakince kapıyı açıp arkasına döndü, ardından kapıyı kapattı.
Kapıyı
kapattıktan sonra aniden bir kısmını tekrardan açtı. Sesi ağırbaşlıydı.
“Öyleyse, ikinize iyi dinlenmeler dilerim.”
Kıvılcımlar
aniden buz tuttular.
Liu
Qingge: “…Hey!”
Luo
Binghe’nın etrafını siyah bulutlar kaplamıştı. “Shizun, beni öldürecek.”
Shen
Qingqiu Liu Qingge’yı gösterdi. “Dövüşebilirsiniz, sadece ölümüne olmasın.”
Ne olay
ama… Luo Binghe’yla odayı paylaşmaya cesaret edemezdi. Geceleyin düz ve gay bir
adamın aynı odayı paylaşması- ölümü aramakla aynı şey değil miydi?
Doğru,
Shen Qingqiu hâlâ kendini düz sayıyordu! Proud Immortal Demon’s Way gibi bir
aygır romanını okumak cinsel yöneliminin salt kanıtıydı!
Liu
Qingge’yla da aynı odayı paylaşmaya cesaret edemiyordu. Liu Qingge’nın baştan
beri güneşle ayın yansıması ya da gece gündüz kadar salt bir şekilde dünyanın en düz adamı olduğu doğruydu.
Yine de bu Ceviz Kralı* Luo Binghe küplere binerse durum göründüğünden daha zor
hâlledilir olurdu.
Ceviz Kralı: Normalde Sirke Kralı diye geçiyor ama onun sebebi sirke
kavanozunun kolay kıskanan kişi anlamına gelmesiymiş. Minik bir araştırmam sonucu
bizde kıskançlık temsili olarak ceviz ağacı/ceviz kullanılıyormuş, o nedenle
bunu uygun buldum.
Shen
Qingqiu içtenlikle, “Öyleyse, karar verilmiştir.” dedi.
Luo
Binghe hıçkırarak ağlarken Shen Qingqiu’yu suçladı: “Shizun, gerçekten de
çelikten bir kalbin var.”
Shen
Qingqiu güldü fakat sıkı sıkı kapıyı kapattı. Dışarıdaki iki kişi de
donakalmıştı. Dışarıda ortalık ayağa kalkıyordu fakat içerisi süt limandı.
Burada
yalnızca Luo Binghe’nın sağlıksızlığı sebebiyle kalıyorlardı. Fakat şu anda,
şuna bakar mısınız, gayet sağlıklı görünmüyor muydu?
Yani bir
hiç için endişelenmişti!
Yıkandıktan
sonra Shen Qingqiu temiz kıyafetler giydi. Bu boş vakitte yapacağı hiçbir şey
yoktu, pencereye yığılmış birkaç ince kitapçık buldu. Kapağı fazlasıyla
şatafatlıyken- başlıktaki büyük karakterleri anlayamıyordu- “Bir,” “İki,” “Üç,”
diye devam ettiğini anlamıştı. Kitapçığı alıp okumak için yatağın başına
yaslandı.
Birkaç
satıra üstünkörü baktığında kitapçığın birçok kelimeden oluştuğunu fark etti.
Hitabetle güzelce yazılmış, dokunaklı öyküsüyle son derece güzel resimler eşlik
ediyordu. Shen Qingqiu kitabı daha dikkatli okumak istediğinde yarı unutulmuş
sistem birdenbire ortaya çıkıverdi.
Sistem: 【 Merhabalar. 1. Bildiri: Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti
seviyesinin ayar değerininin sınırı aşıldı, önkoşullarda bırakılmış önemli eşya
bulundu. Lütfen bu eşyayı almaya hazırlanın; eğer sunucunun sahibi eşyayı
çıktığında toplamazsa eşya geçersiz sayılacaktır.
】
Önemli eşya. Sahte yeşim Guanyin’in 5000 hiddet
puanını geçersiz kılabilme yetisine sahip olması gibi miydi?
Shen
Qingqiu kitapçığı yana fırlattı. “Dur biraz. ‘Kahramanın Doğru Şeyi Yapma
Cesareti seviyesinin ayar değerininin sınırı aşıldı, önkoşullarda bırakılmış
önemli eşya bulundu’- bu Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesi gerekli
seviyeye gelmeden önce önemli eşyayı kullanamayacağım anlamına mı geliyor?”
Sistem: 【Aynen öyle.】
Fakat
öncesinde kriz esnasında Sistem eşyayı kullanmak isteyip istemediğini sormamış
mıydı? Ön talepleri karşılamadan önce kullanmak senaryo ilerleticiyi
kullanmakla aynı şey değil miydi?
Ayrıca,
kritik eşya onun için kullanışlı değildi. Shen Qingqiu şu anda Luo Binghe’yı
“sürüklemese” bile erkek kahramanın hiddetinin başkası tarafından “sürüklendiği”
kadar yükselmeyeceğine inanıyordu. Luo Binghe’yı yarı ölü sayılacak şekilde
dövüp yere yatırsa bile tek olacak şey Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti
seviyesinin yükselmesi olurdu.
Sistem: 【 2. Bildiri: Savaş sahnesi yakında. Zhao Hua Tapınağı’yla ilgili
önemli bir görev meydana gelecek. Lütfen kendinizi görev için hazırlayın.
Keyifli günler dileriz.】
2.0’ın
ilerideki savaş sahnelerini uyarma özelliği bile var!
Dürüst
olmak gerekirse son zamanlarda Luo Binghe’nın davranışlarının bazıları fazlaca
samimi olmasına rağmen Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesi
yükselmemişti. Shen Qingqiu bununla ilgili şüpheler beslemekteydi. Narsist
davranış sergilememişti fakat ona vurmuş, azarlamış, hatta Luo Binghe’ya
yukarıdan bile bakmıştı ki bu, daima bu mazoşistin Kahramanın Doğru Şeyi Yapma
Cesareti seviyesinin artmasına sebep olmuştu. Şimdiyse hiçbir tepki olmadığını
duymak gerçekten de çok mantık dışı geliyordu. Sistemin beraberinde duyurmayı
unuttuğu bir bildiri ya da duymadığı bir bildiri olabilir miydi?
Fakat
veritabanını açtığında Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti seviyesinin
gerçekten de pek artış göstermediğini fark etmişti.
Bunu sisteme sordu. Sistem cevap verdi: 【Sunucunun Kahramanın Doğru Şeyi Yapma
Cesareti seviyesinin bir anda fazlasıyla artmasının sebebi Sistem’in kaynağının
kurtarılmasıydı, bütün Kahramanın Doğru Şeyi Yapma Cesareti puanları birikip
her ayda bir sayılmaktadır. Keyifli günler dileriz.】
Her ayın
sonunda mı sayılır?
Shen
Qingqiu’nun içinde son derece ürkütücü bir rakam olacağına dair bir önsezi
vardı…
Asıl
hikâye çizgisinde Zhao Hua Tapınağı’nın yerini hatırlamaya çalışırken aniden
odasının tahta kapısından birkaç tane gürültülü tıklatma sesini işitti.
Shen
Qingqiu’nun ilk aklına gelen kesinlikle Luo Binghe olmuştu. Fakat kapıyı açmaya
giderken Luo Binghe’nın ondan uzak duramayacağını düşündüğünden kendisini fazla
üstün gördüğünü fark etti.
İçeriye
gelen Liu Qingge’ydı.
Fakat Liu
Qingge kapıyı tekmeleyecek ya da odaya dalacak tipte birisi değil miydi? Ne
zamandan beri kapıyı tıklatmayı öğrenmişti?
Düz bir
adam içeriye girmesine izin vermeliydi! Shen Qingqiu geçmesi için yana çekilip
ardından kapıyı kapattı. Düşünmeden, “Kıdemsiz çırak kardeş Liu, bu kadar geç
saatte niçin buradasınız? Luo Binghe nerede?” diye sordu.
Liu
Qingge’nın yüzü ruhsuzdu. “Bilmiyorum!”
İfadesi
yüzünden açıkça okunabiliyordu: o piçle odayı paylaşacağına çatıda uyumayı
yeğlerdi.
Shen
Qingqiu içten içe biraz umutsuzlukla güldü. Liu Qingge ona bir bakış atıp
cübbesinin içinden bir şey çıkartarak Shen Qingqiu’ya fırlattı. Yakaladıktan
sonra onun Qing Jing Tepesi’nde bıraktığı yelpazelerinden birisinin olduğunu
fark etmişti.
Shen
Qingqiu duygularını dizginleyememişti. Açmadan soğuk havayı yüzüne üflemesine
izin verip soğuk ve asil bir tanrı imajı yaratmıştı. Yelpaze gerçekten en
s*kt*r* b*ktan güçlü silahtı. Şimdiden s*kt*r* b *ktanlık seviyesinin arttığını
hissedebiliyordu!
Biraz
duygusal hissetmişti. “Kıdemli… benim için getirmeyi unutmamışsın.”
Liu
Qingge bariz bir şekilde yelpazeyi vermek için gelmemişti. Sandalyeyi çekip bir
eli masadan sarkarken dik bir şekilde oturdu. Ciddi bir şekilde, “Seninle
konuşmak istiyorum.” dedi.
Shen
Qingqiu ruh hâlinden etkilenmişti. Duruşunu düzeltip arkasını dimdik doğrulttu.
Ciddi bir şekilde, “Pekâlâ, konuşalım.” diye yanıt verdi.
Liu
Qingge, “Luo Binghe’yla aranda… tam olarak ne oldu?” diye sordu.
Bai Zhan
Tepesi’nin Tepe Lordu’nun dedikodu ihtiyacıyla bunu soracak hâli yoktu. Shen Qingqiu
bir anlığına düşünüp ardından içtenlikle “Ben de… ne olduğunu anlamadım. Durum
ben tepki verebilene değin çoktan bu hâle gelmişti.” dedi.
Liu
Qingge, “Yeni bir sayfa açacağına gerçekten inanıyor musun?” dedi.
Shen
Qingqiu, “Yeni sayfa açtığından değil, onu yanlış anladığımdan dolayı oluyor.”
dedi.
Liu
Qingge soğuk bir şekilde güldü. “Yanlış anladığından mı? Seni intihar etmeye
zorladı, Huan Hua Sarayı’nda işkence etti, Cang Qiong Dağı’nda kuşattı, Saray
Salonu’nun çatısını parçaladı; Kıdemlimizi, Sekt Lideri’mizi yaraladı- bunların
hepsi yanlış anlaşılma mı?”
Son
cümleyi duyduğunda Shen Qingqiu “Sekt Lideri iyi mi? En son yaralanmıştı.
Kıdemsiz Çırak Kardeş Mu onu iyileştirdi mi? Gerçekten de onu Luo Binghe mı yaralamış?”
diye sordu.
Liu
Qingge kızgın bir şekilde, “Başka kim olacak? Hâlâ onun için bir mazeret mi
arıyorsun? Gerçekten de aptalsın.” dedi.
Hayır.
Luo Binghe için mazeret aramıyordu. Sadece Yue Qingyuan’ı yaralayanın gerçekten
Luo Binghe olduğuna inanamıyordu.
Asıl
Proud Immortal Demon’s Way’i unutmamalıydı, Luo Binghe Yue Qinyuan’la birkaç
kez çarpışmış fakat hiçbir zaman Sekt Lideri’nin karşısında galibiyet
kazanamamıştı. Ondan istifade asıl Shen Qingqiu Sekt Lideri’ni on binlerce okla
kalbini delerek o denli vahşice öldürebilmişti.
Bu arada,
asıl eserdeki dünya olsun bu dünya olsun, Yue Qingyuan’ın Shen Qingqiu’ya
davranışı son derece cömertti. Shen Yuan’ın “Proud Immortal Demon’s Way”i
okuduğu zamanlarda böylesine namuslu ve ahlaken doğrucu bir sektin liderinin
çöp bir kötü adam tarafından bu tarz davranışlara maruz kalması keyfini
kaçırmıştı. O ikisinin gizli bir ilişkileri olabilir miydi?
Hikâye
çizgisinin boşluklarından birisi doldurulacak mıydı?
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder