15 Kasım 2020 Pazar

FEMALE GENERAL AND ELDEST PRINCESS - BÖLÜM 21: GERÇEK GÜCÜN TEKNİĞE İHTİYACI YOKTUR

 Zhang Sanbao, ahmak değildi.  İri yapılı görünüşüne karşın, kılı kırk yararak düşünürdü. Çift girişli yayı çekebiliyordu, ancak gizlice içki içtiğinden dolayı ceza almış, bu nedenle de Tabur Komutanlığı'na başvuru fırsatını kaçırmıştı. Şu anda ise Lin Wanyue'nin yeteneklerini gördüğünde kendi kendine iç çekti.

 

Ancak hâlâ bu fırsatı kullanmak ve yeteneklerini Lin Wanyue’nin önünde göstermek istiyordu.  Onun piyadelikten buraya geldiğini duymuştu ve daha önce bölük liderliği bile yapmamıştı. Bu da kesinlikle koruması olmadığı anlamına geliyordu. Eğer genç Tabur Komutanı’nın gözdesi olursa kendi çabasıyla bir koruma olabilirdi. Ve Lin Feixing çok hızlı bir şekilde yükselirse, o da gökyüzüne erişebilirdi…

 

Zhang Sanbao, duruşunu genişletti. Yayı eliyle kavradı, bir ok aldı, yaya yerleştirdi, ardından derin bir nefes aldı. Ön kolundaki kaslar ortaya çıktı. Siyah yay yavaşça çekildi…

 

Zhang Sanbao, içten içe terliyordu. Bir tuhaflık olduğunu düşündü. Daha önce çift girişli bir yay çekmişti, ancak bu kadar çaba sarf etmemişti.

 

Yine de, Zhang Sanbao kalabalığın beklentisini boşa çıkarmayacaktı. Siyah yayı tamamen çekti. Ancak bu, Lin Wanyue'nin yaptığı kadar kolay olmamıştı. Onun çekiş hızlı Lin Wanyue’nin çekiş hızından uzaktı. Bu şekilde asla gerçek bir savaşa katılamazdı.

 

Zhang Sanbao,  herkesin tüm dikkati üzerindeyken yayı serbest bıraktı. Bir ok havayı ‘’sou’’ sesi eşliğinde yardı ve ardından, hedefi ıskaladı…

 

Herkes elli adım uzaklıktaki hedefe şaşkınlıkla bakıyordu. Sahneye tuhaf bir sessizlik hâkimdi.

Lin Wanyue haricinde bunu görenler hâlâ suspustu. Zhang Sanbao’nun kolunu pat patlarken dudaklarının köşeleri yukarıya doğru kıvrıldı, ardından siyah yayı geri aldı. ‘’Fena değil, adın ne?’’ dedi.

 

Lin Wanyue'nin sözlerini duyan Zhang Sanbao’nun yüzü parlak kırmızı bir hâl aldı. Oflayıp puflamanın ardından, uzun bir süre sonra başını çevirerek kaba bir sesle söyledi: ‘’Tabur Komutanı lütfen sormayınız. Bu değersiz kişinin söylemeye dili varmıyor. Zhang ailesinin atalarını küçük düşürür .’’

 

Lin Wanyue gülümsedi, ardından ona güvence verdi: ‘’Bu seninle ilgili bir sorun değil. Daha önce açıkça belirtmediğim için benim hatam. Bu yay aslında Başkomutana ait, hasar aldığı için doğruluğunu kaybetmişti. Bu yüzden Başkomutan onu attı, ancak ben silah yığınından bu yayı alınca,  Başkomutan onu bana vermeyi uygun gördü. Kirişin eşsiz kalitesini gördüğümde atmaya kıyamadım.  Bu yüzden bütün bu zaman boyunca kullandım. Bu yay oldukça ölümcül olsa da hâlâ yeterince iyi olmaktan uzak. Ancak bu kadar uzun süre kullanıldığında, nasıl kullanılacağını anlamasaydım kesinlikle kusurlu olurdu. Bu yayı çekerek çoktan yeteneğini kanıtladın.’’

 

Lin Wanyue'den bunları duyan Zhang Sanbao'nun ifadesi düzeldi. Saygıyla Lin Wanyue'ye doğru elini uzattı ardından söyledi: ‘’Bu değersiz kişi Zhang Sanbao.’’ dedi.

 

Zhang Sanbao, Lin Wanyue'nin bunu, başıyla onayladığını görünce sevindi. Konuşmaya devam etti: ‘’ Tabur Komutanı,  bu yay sıradan bir çift girişli yay değil. Bunu sizden saklamayacağım. Bu değersiz kişinin ataları nesillerdir asker ve hepsi de okçudur. Aynı zamanda benim büyükbabam da önceden Uçan Tüy Tabur Komutanı’ydı. Onun çift girişli yayını çektiğimde, bu kadar efor sarf etmemiştim. Bu yayın bir çift girişli yaydan daha ağır, üç girişli bir yay olmak içinse yeterli olmadığını düşünüyorum. Tabur Komutanı, siz gerçekten bu yayı kolaylıkla yüz kez çekebildiniz. Bu değersiz kişi tamamen yenildi. Bu değersiz kişinin büyükbabası bile Tabur Komutanı gibi olamaz.’’

 

Lin Wanyue, Zhang Sanbao'nun sözlerini duyduğunda gülümsemeden edemedi. Düşündü: Yapılı adamın söyledikleri doğruysa, kesinlikle onu ve büyük babasını karşılaştırıyordu.

 

Lin Wanyue'nin nazik bir ifade takındığını gören insanlar cesaretlenerek Zhang Sanbao'yla eğlendi: ‘’Şişko San, sen gerçekten nasıl dalkavukluk edilir biliyorsun. Bizim Tabur Komutanı’mız çok genç henüz senin büyük babacığın ile kıyaslanamaz.’’

 

‘’Hahahaha!’’  Bu söylendiğinde herkes kahkaha koparmıştı. Askeri kamptaki erkekler, dış dünyadakine göre kendi aralarındaki konuşmalarına daha az ket vuruyordu.

 

Zhang Sanbao, bunu umursamadı. Başını arkaya çevirerek şaka yapan askerlere doğru devasa yumruğunu savurdu. Ardından Lin Wanyue'ye bakmak için kafasını çevirdi, huysuzca başını kaşıyarak utanç içerisinde söyledi: ‘’Tabur Komutanı, lütfen benim gibi uygun bir dille konuşamayan kaba birisine aldırmayın. Her neyse demek istediğim ben,  Zhang Sanbao size saygı duyuyorum. Şu andan itibaren eğer birinin hizmetine ya da sizi takip etmesine ihtiyaç duyarsanız, her şeyi yapmaya hazırım.’’

 

Lin Wanyue başını eğerek gülümsedi.  İfadesinden de bu anlaşılıyordu, ardından etrafındaki askerlere baktı, gülümsemesini dizginlemeye çalışarak söyledi : ‘’Pekâlâ, herkes pozisyonlarına geri dönsün. Yarın tamamen yeni bir eğitim programı getireceğim, ardından hepiniz bir yayı tek seferde yüz kez çekebileceksiniz.’’

 

Herkes neşeli sesler çıkardı, ardından dağıldılar.  Her biri kendi pozisyona dönerek pratik yapmaya devam etti.

Lin Wanyue daha fazla pratik yapmaya devam etmeyecekti, siyah yayını sırtına yerleştirdi. Ardından Uçan Tüy Taburu’nun kışlası etrafında dolaşarak askerlerin eğitimini izledi.

 

Çift girişli yayı yüz kez çekmek onun sınırlıydı. Hareketleri çok kolay gibi gözükse de Lin Wanyue kollarındaki ağrıya, elli çekişin ardından geçen her bir çekişte tahammül etmeye çalışmıştı.

 

O insanüstü bir güçle doğmamıştı. İlk zamanlarda onun gücü askeri kamptaki pek çok insanla karşılaştırılamazdı bile, çünkü o bir kadındı. Hiç kimse bilmese de Lin Wanyue bugünkü seviyesine ulaşmak için ne kadar ter döküp çaba sarf ettiğini biliyordu.

 

Lin Wanyue, bu siyah yaya sahip olduğundan beri durmaksızın kendisini test etmekteydi. Tek girişli bir yayı yüz kez, çift girişli yayı da yirmi kez çekerek başlamıştı. Elli, yüz kez olmak üzere sınırlarını sürekli olarak zorluyordu.

 

Ve piyade asker iken bütün pratiklerini tamamladıktan sonra kendi temel eğitiminide tamamlıyordu.

 

On altı yaşındaki genç bir kız için çektiği zorluğu kelimelerle anlatmak gerçekten güçtü.

 

Elbette Lin Wanyue’nin sıkı çalışması sonuçsuz kalmamıştı.  En azından hâlâ hayattaydı. Ölüm oranı en yüksek olan piyade asker birliğinde hayatta kalmış ve iki yıldır hiç hasar almamıştı. Ahşap tahtasına altmış bir düzensiz çizik atmıştı, Chanjuan köyündekilerin intikamını almak için geriye elli yedi tane kalmıştı.

 

Lin Wanyue’nin Uçan Tüy Tabur’u günlük talimini bitirdiği esnada davetsiz bir misafir geldi.

 

Hoş kıyafetler giyinmiş olan Li Zhong kendisini takip eden, başkentten iki düzine iyi giyimli, korumalarlaydı.  Kalabalık heybetli bir şekilde Uçan Tüy Taburu’nun kışlasına doğru ilerliyordu.

 

Böylesine bir gösterişi gördüklerinde askerlerin hepsi eğitimini bıraktı. Li Zhong’u fark edenler de fark etmeyenler de vardı. Ancak onun görünüşüne baktıklarında bu kişinin büyük bir kodaman olduğunu anlamışlardı. Ona nasıl hitap etmesi gerektiklerini bilmeseler de sıra ile onu selamladılar.

 

Li Zhong selamlamaları görmezden geldi doğruca Lin Wanyue’ye doğru ilerledi: ‘’Bu Shizi’nin kaslarını esnetmeye ihtiyacı var. Bana bir yay getirin.’’

 

Lin Wanyue’nin yan tarafında durmakta olan bir asker kendi yayını sundu, ancak Li Zhong bunu kabul etmedi. Lin Wanyue’ye bakarak kibirli bir şekilde çenesi ile işaret etti.

‘’Neden yayını Shizi’ye sunmuyorsun?’’ Li Zhong konuşmamıştı, ancak onun arkasındaki koruma çoktan tahammülünü kaybetmişti.

 

Lin Wanyue korumaya bir bakış attı, ardından Li Zhong’a bir bakış attı. Yayı Li Zhong’un alması için askere verdi.

 

Li Zhong soğukça homurdandı, ardından Lin Wanyue’nin uzattığı yayı kabul ederek zevkle oynadı. Ona bakarken konuşmasını sürdürdü: ‘’Senin Uçan Tüy Taburu’nun komutanı olduğunu duydum?’’

 

‘’Benim.’’ Lin Wanyue, sırtını dikleştirdi. Cevabı kibirli ya da alçakgönüllü değildi.

 

‘’Oh, sınır ordusundan beklenildiği gibi. Acemice.’’

 

Li Zhong, bütün kışladakileri kışkırtıcı bir şekilde hor gördü. Li Zhong’un sözlerini duyan herkesin ifadesi hemencecik değişti, ancak Li Zhong’un statüsündeki birisine laf ederek öfkesini üzerlerine çekmeye cüret edemediler ve bu yüzden bakışların Lin Wanyue’nin üzerine sabitlediler.

 

Lin Wanyue, diğerleri gibi kışkırtılmamıştı. İfadesi yumuşaktı ve değişmemişti.

 

Lin Wanyue’nin konuşmadığını gören Li Zhong içten içe daha fazla şevke geliyordu. Konuşmaya devam etti: ‘’Benim babam Li Krallığı’nın üst rütbeli askeri soylularından, askeri yetenekleri ile yükseldiğinden dolayı sekiz bin tımar arazisine sahiptir. Ben Soylu Pinyang’ın Shizi’siyim. Sen, sadece, tek bir araziye bile sahip olmayan önemsiz bir Tabur Komutanı’sın. Bu Shizi’yi gördüğünde saygı ile diz çökmelisin.’’

 

Lin Wanyue, bakışlarını indirdi. Tek dizinin üzerine diz çöktü ve düzgün bir hareketle Li Zhong’a saygılarını sundu. Ardından mahcubiyet belirtisi olmadan doğruldu.

 

Bir nedenden dolayı bunu gören Uçan Tüy Tabur’u askerleri hayal kırıklığına uğramıştı, ancak herhangi bir şey yapamıyorlardı.

 

Ancak Lin Wanyue, Li Zhong’un konuşmasını beklemeden sırtındaki siyah yayı aldı, yayı iki eliyle birlikte Li Zhong’a verirken yüksek sesle konuştu: ‘’Soylu Pinyang, soylu rütbesinde askeri yetenekleriyle yükselmiştir. Bu değersiz kişi büyük bir saygı duyuyor. Söylendiği gibi kahraman bir babanın kaybeden bir oğlu olamaz. Shizi, yiğit bir kahraman olmalı.  Bu siyah yay aslen Başkomutana ait, ancak o, yayı bu değersiz kişiye verdi. Bir kahraman kıymetli bir kılıcı hâk eder. Bu yayı Shizi’nin yeteneklerini sergilemesi için kullanmasına ne dersiniz?’’

Li Zhong, Lin Wanyue’den gelen övgüler karşısında oldukça tatmin olmuştu. Siyah yayı ellerinden almak için başını eğdi, ardından normal bir şekilde kendi yayını arkasındaki korumaya fırlattı. Lin Wanyue'den aldığı siyah yaya uzandı.

 

Li Zhong,  siyah yayı bir bakış atmak için kaldırdığında, başıyla onaylayarak söyledi: ‘’Gerçekten harikulade bir yay.’’

 

Uçan Tüy Tabur’u askerleri heyecanlı bir ruh hâline bürünerek Lin Wanyue’nin, Li Zhong’a yayını verişini izlediler. Gizlice genç Tabur Komutan’larına kalplerinin derinliklerinden başparmak ile işaret verdiler. Ardından kışladaki diğer askerler akıllarına geldi.

 

İri ve uzun Zhang Sanbao kışla dışındakilere doğru sesini yükselterek seslendi: ‘’Kardeşler, ne yapıyorsanız bırakın ve izlemeye gelin. Soylu Pinyang’ın Shizi’si yeteneklerini sergileyecek bunu kaçırmak istemezsiniz.’’

 

Ancak Li Zhong basit bir şöhrete sahip değildi. Soylu Pinyang askeri yetenekleri ile rütbesinde yükselmişti. Onun Shizi’si aynı zamanda onun kıymetli oğluydu.  Gençliğinden beri babası ona tekniklerini aktarıyordu. Eğer o gerçek bir yeteneğe sahip olmasaydı Li Zhong, Lin Wanyue tarafından sunulan yayı tereddütsüz bir şekilde kabul etmezdi.

 

Uçan Tüy Tabur’u askerlerinin hepsi gösteriyi bekliyordu. Li Zhong çenesini, mest olmuş bir tavırla kaldırdı. Sonra yayını hedefe doğrulttu, bir ok aldı, ardından ileriye doğru birkaç adım attı. Diğer ayağı ile yerde bir eğri çizdi, belini eğerek soylu okçuların standartlarında mükemmel bir duruş sergiledi.

 

Li Zhong, oku yerleştirdi, ardından nefes aldı. Kiriş yavaşça çekildi. Kışla oldukça sessizdi. Li Zhong bazı yeteneklere sahipti,  ancak asıl şov daha yeni başlıyordu…

 

Li Zhong, kendinden emindi. Önemsiz bir çift girişli yayı çekmek, bu Shizi için sorun teşkil etmiyordu.

 

Ve Li Zhong, zafer dolu bir gülümseme ile gitmesine izin verdi. Ok ‘’sou’’ sesi eşliğinde havada fırladı.

 

Ve ardından hedefi ıskaladı.

 

‘’Hahahaha…’’

 

Etrafındaki askerler uzun zamandır kendini tutuyordu. Li Zhong’un okunun hedefi ıskaladığını gördüklerinde gülmekten patlayacaklardı.

Li Zhong’un gözleri genişledi, hedefe inanamayarak baktı. Yüz adım ötesindeki bir hedefe on altı yaşındayken çift girişli bir yay çekmişti. Elli adım ötesindeki bir hedefi ıskalamasının imkânı yoktu.

 

Li Zhong’un ifadesi kırmızıya dönerken başka bir ok aldı. Soylu okçu duruşuyla ikinci oku kullandı ve tekrardan ıskaladı.

 

‘’İmkânsız!’’

 

Li Zhong, öfkeyle haykırdı. ‘’Sou, sou, sou’’ On ok daha fırlatmış, nihayetinde soylu okçu duruşu düzensizleşmeye başlamıştı. Ancak tek bir ok bile hedefe isabet ettirememişti.

 


****


Önceki Bölüm  

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder