19 Haziran 2020 Cuma

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM - BÖLÜM 29: BAILU ORMANI

Shen Qingqiu konuştu: “Sadece her otuz yılda bir ortaya çıkan, oluşturduğun nadir örgütleri hatırlıyor musun?”

 

“...” Shang Qinghua’nın dili tutulmuştu: “Söylediğin çok geniş kapsamlı. Değerlendirildiğinde binlerce değilse bile sekiz bine yakın şey yarattım tamam mı?”

 

Bunu kendin de biliyorsun!

 

Shen Qingqiu iç çekti, ardından kulağının dibinde beş kelime söyledi.

 

Shang Qinghua duyduğu şeyle dehşete düşmüştü. Bir süre sonra Shen Qingqiu’ye bakan bakışları daha çok yoğunlaşmıştı.

 

Shen Qingqiu: “...Neden bana bakıyorsun?”

 

“Hiç.” Shang Qinghua konuştu: “Sadece sonunda asil okuyucularımdanmışsın gibi hissettim. Gerçekten unutup uzun bir zaman önce kenarda bir yerlerde kaybettiğim oluşumları kazıp çıkartıyorsun. Biraz etkilenmiş hissettim.”

 

“...” Shen Qingqiu konuştu: “Yarın, benimle bunun kökünü araştırmak için dağdan inmeye gel.”

 

Shang Qinghua: “Yarın? Bu... bu biraz acele değil mi?” Kekeledi: “Aslında, ben... belirlenmiş yeri hatırlayamıyorum. Bütün yazının içeriği yaklaşık iki bin milyon kelimeydi ve sadece tek bir örnekten bahsediyorum. Üzerine yavaşça düşünmeme izin ver, ardından sana söyleyeceğim.”

 

Shen Qingqiu fazlasıyla içten konuştu: “Öyleyse Luo Binghe’nın dönüşünü kahvetmesini, Mo Beijun’u takipçisi olarak alıp beni ve seni öldürene kadar bekleyelim. O zaman hatırlamak senin için çok geç olmayacaktır.”

 

Shang Qinghua: “...Tamam. Yarına kadar kesinlikle hatırlayacağım!”

 

Yine de An Ding Tepesi’nde Tepe Lordu’nun oda paylaştırma ya da çeşit çeşit yeni müritler için üniformalarını özelleştirme gibi önemsiz şeylerle ilgilenmesi şart değildi.

 

Shang Qinghua dönüp bütün gece için için düşündü, beynini denizler ve nehirler tersine çevrilircesine* yok etti. Ta ki sonunda, şafak vaktinden önceki karanlıkta aydınlanıp haritada bir noktayı daire içerisine aldı.

 

Denizler ve Nehirler Tersine Çevrilircesine: Ne kadar fazla düşündüğünün betimlemesi.

 

Haritayı gördüğünde Shen Qingqiu masaya geçirdi, hemen dağdan inmek için yola koyuldular. Yiyip içme, oynayıp eğlenme, saldırılara karşı savunma ve at arabasıyla seyahat yolun bir parçasıydı. Bir hayli keyifli olmalıydı.

 

Çok küçük, minik bir tatsız istisna vardı. Shang Qinghua at arabasında sürücünün koltuğunda oturuyordu ve sızlanıyordu.

 

“Neden bütün yemekleri ve konaklamaları ödeyen benim? Neden orada oturup at arabasını kullanan da benim?”

 

 

At arabasının içinden Shen Qingqiu konuştu: “Kendinden utanmıyor musun? Bu para kıdemli ağabey Sekt Lideri tarafından genel gider olarak verildi. Sen sadece parayı keseden alıp beline koyuyorsun. ”

 

Onlar gitmeden hemen önce Yue Qingyuan’ın nasıl ciddiyetle baktığını düşündüğünde Shang Qinghua kendisi için kederli hissetti.

 

Ne diyebilirdin, “Askerî ağabey Shang, bu keyfî seyahatta Qingqiu’yi senin himayene vermeliyim. Bedeninde zehir var, o nedenle lütfen ona göz kulak ol.”

 

Onu böylesine samimi bir şekilde adıyla bile çağırıyorsun!* Bu sadece gençliğinden ya da biraz daha sonrasından beri eğitim görenlerde ya da gerçekten çocukluk aşklarında olur!

 

Samimi Bir Şekilde Adıyla Çağırmak: Çincede birisiyle yakınlığını belirtecek terimler vardır. Mesela sekt lideri Yue Qingyuan, Shen Qingqiu’ye resmi olmayan bir şekilde ‘Qingqiu’ diyerek ilk ismiyle seslenmekte.

 

Baştan beri Tepe Lordları tarafından dikkatlice eğitilen bu manevî müritlerle karşılaştırıldıklarında kendi yollarında tırmanmak, entrika yaratmak zorunda olan harici müritlerin insan hakları yoktur.

 

O nedenle gerçekten lojistikler için bir gelecek yoktu.

 

Yazar olarak Shang Qinghua’nın aşırı serseri hayatını kalıplaştırmak için gerçekten bütün enerjisini harcamıştı fakat Yüce Tanrı Gökyüzüne Ateş Eden Uçak sonunda karakterlerinin acısını fark etmişti.

 

Shang Qinghua konuştu: “El ve ayakların var, niye sen… Siktir, siktir!”

 

Shen Qingqiu at arabasının öne doğru vurduğunu ve Shang Qinghua’nın atı sonradan kontrol ettiğini fark etti. Perdeyi kaldırıp tedbirli bir şekilde konuştu: “Ne oluyor?”

 

At arabası sık bir ormanın içinden ilerliyordu.

 

Gökyüzüne doğru yükselen antik ağaçların, sayısız düşmekte olan yaprakların ortasında gün ışığı, yapraklar tarafından katman katman engelleniyordu. Bir güneş ışığını bile görmek çok zordu.

 

Shen Qingqiu hiçbir şey olmadığını fark etmişti fakat hâlâ gardını indirmemişti. Konuştu: “Az evvel neye cırtladın?”

 

Shang Qinghua hâlâ şok içerisindeydi ve morali düzelmemişti: “Az evvel yerde yılan gibi sürünen bir kadın gördüm! At arabası durmasaydı üzerinden geçip ezecekti!”

 

Kulağa biraz tuhaf geliyordu. “Bu gerçekten cırtlanacak bir şey.”

 

Ormanın içi sakindi ve henüz yabancı bir şey yoktu. Shen Qingqiu bir şeyleri hafife almaya cesaret edemiyordu. Geri at arabasına oturmadı, yerine Shang Qinghua’yla sürücü koltuğuna oturdu, gizlice etrafa göz gezdirirken bir eliyle kılıç mührünü yapıyordu. Diğer eliyle yemek dolu çantaya ulaşıp bir avuç kavun çekirdeği çıkardı. Onları Shang Qinghua’ya gösterdi: “Sus ve içeri gir. Kavun çekirdeklerini kemirip eğlen.”

 

Bir Eliyle Kılıç Mührünü Yapmak: Elle yapılan mühürlerden kastı el hareketleridir, genel olarak her efsun için ayrı isimlendirilmiş el hareketi var sanırım.

 

Shang Qinghua’nın insanların siparişlerini ve tuhaf işleri yapma kabiliyeti yeterliydi fakat iş doğaüstülere karşı savaşmaya geldiğinde gerçekten pek kullanışlı değildi. İşte böyle kendi düzeyini bildiğinden gerçekten ve itaatkâr bir şekilde kavun çekirdeklerini alıp çitlemeye başladı. At arabasının her seferinde ilerleyişinde bir tane yemiş oluyordu.

 

Böylece, bir çubuk tütsünün yanacağı süre* sonrasında sonunda… gerçekten ciddi bir problem keşfetmişlerdi.

 

Bir Çubuk Tütsünün Yanacağı Süre: Bu çok eski bir zaman ölçümü: 5’le 30 dakika arasında değişen kısa bir zaman dilimi.

 

İkisi sessizce yerdeki tanıdık kavun çekirdeği kabuklarına bakıyordu.

 

Shang Qinghua konuştu: “Mm, hiç şüphe yok. Bunlar Cang Qiong Dağı sektinin Qian Cao Tepesi’nin mis kokulu longgu kavun çekirdekleri. Dışı pişirilmiş kırmızı, içi altın sarısı. Bunlar kesinlikle av evvel yediklerimin kalıntıları.”

 

Shen Qingqiu: “An Ding Tepe’nin yan işinin dolaşarak kavun çekirdeği satmak olduğunu biliyordum. Yeterli.”

 

Öyleyse, soru: aynı konuma tekrardan nasıl gelmişlerdi?

 

İkisi de birbirlerine baktılar.

 

Gui da qiang, geleneksel ve klasik senaryo, şimdi onların önüne koyulmuştu.

 

Gui Da Qiang: ‘Duvara çarpan hayalet’ anlamına gelse de daireler çizme olayından bahsedilmekte.

 

Shang Qinghua halk çözümünü düşündü: “Neden bakirin idrarıyla atın gözünü ıslatmayı denemiyoruz?”

 

Shen Qingqiu konuştu: “…İyi atların da kendine saygıları vardır. Neden gözlerine salgı atıyoruz? Ayrıca, yabani ve ücra bir dağda nereye gidip de bakirin idrarını bulmamı istiyorsun?”

 

Bu sözleri dillendirdiğinde Shang Qinghua’nın bakışları fazlasıyla ciddileşti.

 

Shen Qingqiu: “Bana niçin bakıyorsun? Ben, kendimi… Bunun hakkında şimdi konuşmayalım. Shen Qingqiu’nin asıl karakteri dışarıdan kibirli ve afili, içeriden çapkın, her günü ergenlerle el altından kaçamaklarla yanıp tutuşana kadar uyumla geçen birisi. Gençler fıstıklara bakabilir fakat hâlâ bakir olduğumu mu düşünüyorsun?”

 

Aslında, Shen Qinghua’nın karakteri uygun görünüyordu.

 

Shen Qingqiu’nin kaşları bir anlığına çatıldı, ardından oyluğuna vurdu.

 

Arkasına dönüp at arabasına girdi. Ardından hâlâ dışarıda olan Shang Qinghua’nın hayalet gibi inleyip kurt gibi uluduğunu duydu.

 

Shen Qingqiu aradığını bulduğunda çıkıp bağırdı: “Ne oldu?”

 

Shang Qinghua o kadar korkmuştu ki düzgün bir şekilde noktalama işaretlerine uymadan konuştu: “İçeriye girdiğinde boynumda tüylü bir şey hissettim başımı kaldırdığımda arkamda saç demetiyle büyük beyaz bir yüz gördüm ve siktiğimi açık bir şekilde göremedim!”

 

Shen Qingqiu başını kaldırdı. Doğal olarak hiçbir şey görememişti. İçinden, düşündüğü şey olmadığını düşündü. Biraz zekiydi ve yumuşak hurmayı sıkıştırmayı biliyordu, sadece Shang Qinghua gibi yumuşak görünümlü kişilerle oynamaya cesaret edebiliyordu ve tuzağa düşürmeye cesaret edemiyordu.

 

Yumuşak Hurmayı Sıkıştırmak: Zayıfa sataşmak anlamına geliyor.

 

Tekrardan omzunu patpatladı: “Ne kadar korkunç olursa olsun bu yine de senin yazdığın bir şey. Neden korkuyorsun?!”

 

Shen Qingqiu avuç içini açtı. Almaya gittiği şey aslında haritaydı.

 

Shang Qinghua konuştu: “Büyük ağabey, bu Bailu Ormanı’nı anlaşılır yapacak bir harita bulabileceğin kadar güçlü olduğunu düşündüm fakat açıkça görülüyor. Bu anakaranın haritası. Bütün kıta yukarıda kalıyor. Bailu Ormanı orada olsa bile nokta büyüklüğünde olacaktır. Onu böyle tutarken bulmanın bir yolu yok.”

 

Bailu Ormanı: ‘Beyaz Yol Ormanı’ gibi bir anlama gelmekte.

 

Shen Qingqiu konuştu: “Kendi adına konuş, burada.”

 

Haritanın alt kısmını işaret etti.

 

Cang Qiong Dağı sekti doğuya doğruydu, Tanrı’nın Gözünden Bakanlar ortaya yakındı ve güneye doğru olanlar Huan Hua Sarayı’nın arazisiydi.

 

Bailu Ormanı’nın yeri Huan Hua Sarayı’nın yerinin sınırıyla işgal edilmişti.

 

Shang Qinghua aniden idrak etti: “Huan Hua Sarayı ayrıca Bailu Ormanı’nı sınırına dahil mi ediyor? Öyleyse girdiğimiz yer qui da qiang değildi, koruyucu oluşuma mı girdik?”

 

Bütün büyük sektlerin kendine ait çeşitli vicdansız insanların tehlikesini önlemek için oluşumları vardır. Örnek olarak Cang Qiong sektinin Cennet’e Yükselen Merdiven’i – yolunu bilmeyen bir ölümlüysen yarı ölü bir şekilde 13.000 merdiven tırmanman gerekecek, sonsuza dek tepeye ulaşamayacaksın. Sadece nöbetçi müritlerin seni aşağıya indirmelerini bekleyebilirsin.

 

Onlara kimse rehberlik etmeden burada tıkılı kalınca sadece aynı yerde dairelerle ilerleyebilirlerdi.

 

Shen Qingqiu kapıyı tıklattı*: ‘Sistem? Orada mısın?’

Kapıyı Tıklatmak: Sistem’i tam olarak anlamanız için kendim not eklemek istedim. Shen Qingqiu’nin önünde açılan bir ekran, bildirim sistemi gibi bir şey kendisi. Yani önündeki açıklığı tıklatıyor ki ekran belirsin.

 

Bekledi. Cevap yoktu. Tekrardan tıklattı: “7/24 saat servis vereceğini söylememiş miydin? Ortaya çıkmazsan kötü inceleme gireceğim!”

 

Sistem: Merhaba, sistem kış uykusu moduna girdi. Şu anda sadece otomatik servis bulunmakta. Eğer servise ihtiyacın varsa lütfen kendi kendine yardım et.

 

Shen Qingqiu: ‘… Ne, kış uykusu mu?’

 

Aniden sistemin gerçekten son zamanlarda ona B puan ve diğer tuhaf birimlerden vermediğini hatırladı.

 

Otomatik servis: Sistemin bağlantısının ana enerji kaynağı ‘Luo Binghe’ kırıldı. Arkaplanda bakım ve gelişme süregelmektedir. Bağlantı yeniden kurulduğunda sistem aktive edilecektir. Umarım kendi kendine yardım etme servisini kullanarak hoş bir deneyim geçirirsin. Teşekkürler.

 

Bu sürümde daha şimdiden toplarımı acıttın, sonraki versiyonda doğrudan toplarımı keseceksin – yanlış, asıl nokta hâlâ Luo Binghe’nın siktiğimin enerjinin ana kaynağı olması!

Shen Qingqiu bu tip bir servisin ona sadece iki cümle verdiğini keşfettiğinde daha öte sorularla sürdürecekti.

 

Ne tip bir kahrolasıca otomatik sistem… QQ otomatik cevaplamayla aynı değil mi bu? ‘Kendi kendine servis’, önüme bu üç kelimeyi eklemeye utanmadın mı?!

 

QQ Otomatik Cevaplama: Çin’de popüler bir mesajlaşma platformu, Whatsapp gibi.

 

Shen Qingqiu Shang Qinghua’ya şaplak attı: “Ailenin sistemine bak, hâlâ çevrimiçi mi görüyorsun?”

 

Shang Qinghua gözlerini kırptı, bir süre sonra: “Bakımın ortasında olduğu yazıyor.”

 

Öyleyse Luo Binghe gerçekten tek bir sistemin güç kaynağı değilmiş! Çevrimdışı kaldığında bütün sistemler onu takip ediyor! Ne büyük ölüm!

 

Bu durum ciddiydi fakat Luo Binghe cehennemdeki bazı seviyelerde efsun yapamayıp B puanı almadıkça ciddi değildi de. Düşününce… bu gayet iyiydi. Eğer puan alamazsa karşılaşmayacaklardı da. Tabulandırılmış ve yasaklanmış hiçbir şey yokmuş gibiydi!

 

Shen Qingqiu kendini bu şekilde teselli ederken aniden bir çalı hareketlendi.

 

Shen Qingqiu çan sesiyle vurup bağırdı: “Ortaya çık!” Belindeki Xiu Ya kılıcı kınından çıkmış, Shen Qingqiu’nin elinin biçimlendirdiği kılıcın mührü komutları takip ediyordu. Dönüp kesti fakat bu şey balık gibiydi, çalıda kaygan çupra balığı gibi saklanmıştı. Bin denemenin biri bile çizik atmamıştı.

 

Aniden, Shen Qingqiu’nin gözlerinin önünden gözlerini delecek kuvvette bir ışık geçti. O şey acı acı bağırıp hızla birkaç adım geri çarptı. Çalı çoktan lime lime doğranıp sağa sola parçalanmıştı ve hiçbir şeyi saklayamazdı. Bu oyuncu şey kaçacak kadar uzundu fakat hiçbir hareket yoktu.

 

Etkili bir hareket yapmamış mıydı? Anlık, parlak bir ışık yansıması kadar gözükmüştü.

 

Shang Qinghua izlenim yaratma avantajını kullandı: “Işıktan korkmuş olabilir mi?”

 

Shen Qingqiu: “Siktir, o sahiden hayalet kadın!”

 

İkisi de tartışmak üzereyken aniden zayıf adım sesleri geldi. Bu kişinin tekniği fazlasıyla iyiydi. Shen Qingqiu’nin efsunu fena olmasaydı neredeyse hiç duyamazdı. Ormanın derinliklerinden beyaz giysili genç bir adam ortaya çıktı.

 

Bu genç adam aslında kılıcını kınından dışarıda tutuyordu, ifadesi tamamıyla temkinliydi. Fakat onları net bir şekilde gördükten sonra ifadesi aniden değişip aceleyle kılıcını geri çekti.

 

“Bu kıdemsiz etraftaki değişimleri araştırıyordu ve özellikle buraya koştu, Ruh Oluşumu kademesindeki Ölümsüz Usta Shen’le Ölümsüz Usta Shang’ın burada olduğunu bilmiyordu.”

 

Shen Qingqiu onun epey yakışıklı olduğunu fark etti, sadece gözlerindeki hafif yeşillikte bile tecrübesizlik yatıyordu. Kibarca konuştu: “Peki ya bu genç kahraman?”

 

Genç adamın adımları geriledi.

 

Shang Qinghua kulağının dibinde kısık bir sesle konuştu: “…Gerçekten bir kişinin yüzünü ya da ona verilen simayı hatırlamıyorsun. Bu Gongyi Xiao.”

 

Gongyi Xiao biraz depresifti. Luo Binghe’nın körüklediği altın sıralama tahtası yüzünden üzgün olmasına rağmen hâlâ ikinci sıradaydı ve gayet iyi bir puanı vardı. Ayrıca öncesi hesaba katılırsa şeref kazanma şansı en yüksek olan kişiydi ve yaşlı Saray Lordu’nın yanında etkinliklerde bir sürü yüksek seviye liderle tanışmıştı. Onun için Shen Qingqiu’nin onu hatırlayamaması gerçekten beklenmedikti.

 

Shen Qingqiu: “Gerçekten genç bir kahraman.”

 

Gongyi Xiao konuştu: “Buna yeltenmemiştim. Huan Hua Sarayı’nın sınırlarına gelmiş iki Tepe Lordu olarak niçin önceden haber göndermediniz? Siz kıdemlilere gerçekten gecikme yaşatıp zorluk verdik.”

 

Böylece gerçekten Bailu Ormanı’ndan kendi arazileri gibi bahsediyorlardı.

 

Shen Qingqiu konuştu: “Huan Hua Sarayı’na saygı gösterme gibi bir planımız yoktu, biz sadece Bailu Ormanı’ndaki bir durumla ilgilenmek için gelmiştik.”

 

Boşluk. Gongyi Xiao onlara durumun ne olacağını sormak üzereydi. Fakat beyni çabuk davranıp onu sessiz tuttu.

 

Shen Qingqiu düşmanından önce saldırarak ileri atılıp Bailu Ormanı’na bir durumla ilgilenmek için geldiğini belirtmiş, henüz kesin olarak amacı ifade etmemişti. Bundan fazla bir konuşmaya gerek yoktu. Ne kadar meraklı olduğu önemli değildi, keyfi olarak kıdemlilerine soru sormaya yeltenmezdi. Sonuç olarak, yıllardır yaşlı Saray Lordu’nun İlk Müridi’ydi ve bu kadar KY* olamazdı. Genç nesilden olan birisinin direkt olarak kıdemlinin düşüncesini sorması fazla yakışıksızdı.

 

KY: Japonca ‘kuuki ga yomenai’ teriminin kısaltması. ‘Ambiyansı anlayamayan kişi’ mânâsına gelmekte. Yani bu cümlede Shen Qingqiu, Gongyi Xiao’nun ambiyansı anlayabilen birisi olduğundan bahsediyor.

 

Durumu başkasının görüşünden hesaba katarsak: ya iki Cang Qiong Dağı sekti Tepe Lordu’nun niçin burada olduğunu anlamak ister de gizlice arazinin sınırlarında ve planlarının olduğu yerde dolaşırsa? Ya ‘evimin arka bahçesinde duruyorsa öyleyse o benim evime aittir’ ve ‘evimin çitindeyse öyleyse o da evime aittir’ düşüncesine girerse? Mantık gayet basitti.

 

Shen Qingqiu aslında birkaç kelime söyleyip onu göndermek istiyordu. Yine de Gongyi Xiao bir anlık duraksadı: “Kıdemliler ne yapacaksınız, bu kıdemsiz tahmin edemiyor fakat lütfen size yardım etmesi için davet edin.”

 

Shen Qingqiu’nin yüzü zayıf bir gülümseme taşıyordu ve dudakları neredeyse hiç hareket etmiyordu. Yavaşça mırıldandı: “Neden onu bizimle götürmüyoruz, düşmanlarla savaşabilir.”

 

Düşmanlarla savaşamayan Shang Qinghua da mırıldandı: “Güneş ve Ay’ın Nemlendirdiği Çiçek Tanesi’ni almamıza izin vermezse öyleyse ne yapacağız?”

 

Shen Qingqiu fazlasıyla terbiyesizdi: “Aptal mısın? Zamanı geldiğinde sadece al ve git. Geri almak için güç kullanamaz. Dönüp yaşlı ustayı bilgilendirme sonra da hâlledilebilecek bir şey. O sırada erken kalkıp pantolonumuzu patpatlayıp gitmemiz gerek. Onlar için neyi bekleyeceğiz?”

 

Shang Qinghua: “Ya iki sekt birbirine düşman olursa?”

 

“Bu kahrolasıca ufak durumu düşman olunacak bir durum olarak mı görüyorsun? Daha ne var, Güneş ve Ay’ın Nemlendirdiği Çiçek Tanesi bir hayat kurtarıcı. Senin eski hayatın ve politik ilişkilerin, hangisini seçeceksin?”

 

Shang Qinghua tereddütsüz bir şekilde konuştu: “Alıp git!”

 

Shen Qingqiu başını kaldırıp kararlı bir şekilde Gongyi Xiao’ya konuştu: “Hadi gidelim!”

 

Sonuç olarak zorlu sürme işi genç nesle devredilmişti.

 

Dizginleri kontrol ederken merakla sordu: “Kıdemli Shen, bu kıdemsizin çözemediği bir sorun var.”

 

Shen Qingqiu: “Lütfen konuş.”

 

Gongyi Xiao konuştu: “Kıdemlinin efsun gücüne göre benim sektimin oluşumunun üstesinden gelmek bir süresini almaz, ayrıca biz nedenini bilmezken başarı da sayılırmış. Neden sonuç olarak böylesine büyük ruhanî enerji dalgalanması oluyor?”

 

Öhöm, öhöm. Nedeni gayet basitti. Formüllerin tamamını tümüyle hatırlamak gibiydi, yine de soruları yapabilmek için şart değildi.

 

Shen Qingqiu yarı doğru bir şekilde, yarı yalan bir şekilde konuştu: “Bu değişim oluşum kırıldığında oluşmuyor. Bu tuhaf bir yaratıkla yüzleştiğinde oluşuyor.”

 

Gongiy Xiao bir anlığına durakladı: “Tuhaf bir yaratık?”

 

Shen Qingqiu konuştu: “Aslında, yaratık olup olmadığını söylemesi zor fakat görünüşleri normal bir insandan çok bir şeytana benziyor.”

 

Gongyi Xiao konuştu: “Bailu Ormanı’nın yakınlarında on li içerisinde insan dumanının işaretleri var. Yaratık istilasına dair hiçbir şey olmadı. Vahşi kaplanla aslan bile yok.”

 

Shen Qingqiu ciddiyetle konuştu: “Öyleyse ne olabilir? Serbest bırakılmış saçlar her yere yayılıyor, kemik çerçeveleri her yerde, yüzler bile aç cesetler gibi şişmiş.”

 

Gongyi Xiao ciddi bir şekilde konuştu: “O her neyse tekrardan ortaya çıkmaması en iyisi. Tekrardan ortaya çıkarsa siz kıdemlilerin canını sıkıp ellerinizi oynatmanıza gerek yok. Bu, kıdemsizin idare edebileceği yeterlilikte.”

 

Bu cümlelerdeki saygı yanlış değildi. Yine de sadece onun yüzünü o kadar uzaktan görmek Ölümsüz İttifak Ligi’ne katılmak ve Shen Qingqiu’nin kendi yol gösterdiği müridini geçmek ve sıralama panosunda ilk sırayı yakalamak Kıdemli Xiu Ya Kılıcı’nı anlayabilmesi için pek yeterli değildi. Sadece çok sayıda Huan Hua Sarayı müridini kurtarmıştı, bu nedenle, doğrusunu söylemek gerekirse, sahiden özel saygıyı hak etmiş birisiydi.

 

Shen Qingqiu onun olaya uygun katlandığını, alçak gönüllülük etmemesi gerektiğini, ayrıca görünüşünün Luo Binghe’yla aynı yapıda olduğunu fark etmişti. Sıcak ve sevgi dolu bir şekle sahipti, özellikleri ve çekici gülümsemesi diğerlerinin memnuniyetsiz hissetmesini zorlaştırıyordu.

 

Tabi ki de tamamıyla bu hissin tek bir cümleyle yazılabileceğine dikkat etmemişti: Bir şeyi olduğu gibi sevmek.

 

Sadece ağıt yakmıştı: Luo Binghe, ah, Luo Binghe… Bu günde ve bu yaşta sağdan sola koşuyorsam bunun tüm sebebi Luo Binghe’ya olan korkumdur!

 

*****



Önceki Bölüm ― Sonraki Bölüm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder