Shen Qingqiu konuştu: “Sadece her otuz yılda bir ortaya çıkan,
oluşturduğun nadir örgütleri hatırlıyor musun?”
“...” Shang Qinghua’nın dili tutulmuştu: “Söylediğin çok geniş
kapsamlı. Değerlendirildiğinde binlerce değilse bile sekiz bine yakın şey
yarattım tamam mı?”
Bunu kendin de biliyorsun!
Shen Qingqiu iç çekti, ardından kulağının dibinde beş kelime
söyledi.
Shang Qinghua duyduğu şeyle dehşete düşmüştü. Bir süre sonra
Shen Qingqiu’ye bakan bakışları daha çok yoğunlaşmıştı.
Shen Qingqiu: “...Neden bana bakıyorsun?”
“Hiç.” Shang Qinghua konuştu: “Sadece sonunda asil
okuyucularımdanmışsın gibi hissettim. Gerçekten unutup uzun bir zaman önce
kenarda bir yerlerde kaybettiğim oluşumları kazıp çıkartıyorsun. Biraz
etkilenmiş hissettim.”
“...” Shen Qingqiu konuştu: “Yarın, benimle bunun kökünü
araştırmak için dağdan inmeye gel.”
Shang Qinghua: “Yarın? Bu... bu biraz acele değil mi?”
Kekeledi: “Aslında, ben... belirlenmiş yeri hatırlayamıyorum. Bütün yazının
içeriği yaklaşık iki bin milyon kelimeydi ve sadece tek bir örnekten
bahsediyorum. Üzerine yavaşça düşünmeme izin ver, ardından sana söyleyeceğim.”
Shen Qingqiu fazlasıyla içten konuştu: “Öyleyse Luo Binghe’nın
dönüşünü kahvetmesini, Mo Beijun’u takipçisi olarak alıp beni ve seni öldürene
kadar bekleyelim. O zaman hatırlamak senin için çok geç olmayacaktır.”
Shang Qinghua: “...Tamam. Yarına kadar kesinlikle
hatırlayacağım!”
Yine de An Ding Tepesi’nde Tepe Lordu’nun oda paylaştırma ya
da çeşit çeşit yeni müritler için üniformalarını özelleştirme gibi önemsiz
şeylerle ilgilenmesi şart değildi.
Shang Qinghua dönüp bütün gece için için düşündü, beynini
denizler ve nehirler tersine çevrilircesine* yok etti. Ta ki sonunda, şafak
vaktinden önceki karanlıkta aydınlanıp haritada bir noktayı daire içerisine
aldı.
Denizler
ve Nehirler Tersine Çevrilircesine: Ne kadar fazla düşündüğünün betimlemesi.
Haritayı gördüğünde Shen Qingqiu masaya geçirdi, hemen dağdan
inmek için yola koyuldular. Yiyip içme, oynayıp eğlenme, saldırılara karşı
savunma ve at arabasıyla seyahat yolun bir parçasıydı. Bir hayli keyifli
olmalıydı.
Çok küçük, minik bir tatsız istisna vardı. Shang Qinghua at
arabasında sürücünün koltuğunda oturuyordu ve sızlanıyordu.
“Neden bütün yemekleri ve konaklamaları ödeyen benim? Neden
orada oturup at arabasını kullanan da benim?”
At arabasının içinden Shen Qingqiu konuştu: “Kendinden
utanmıyor musun? Bu para kıdemli ağabey Sekt Lideri tarafından genel gider
olarak verildi. Sen sadece parayı keseden alıp beline koyuyorsun. ”
Onlar gitmeden hemen önce Yue Qingyuan’ın nasıl ciddiyetle
baktığını düşündüğünde Shang Qinghua kendisi için kederli hissetti.
Ne diyebilirdin, “Askerî ağabey Shang, bu keyfî seyahatta
Qingqiu’yi senin himayene vermeliyim. Bedeninde zehir var, o nedenle lütfen ona
göz kulak ol.”
Onu böylesine samimi bir şekilde adıyla bile çağırıyorsun!* Bu
sadece gençliğinden ya da biraz daha sonrasından beri eğitim görenlerde ya da
gerçekten çocukluk aşklarında olur!
Samimi
Bir Şekilde Adıyla Çağırmak: Çincede birisiyle yakınlığını belirtecek terimler
vardır. Mesela sekt lideri Yue Qingyuan, Shen Qingqiu’ye resmi olmayan bir
şekilde ‘Qingqiu’ diyerek ilk ismiyle seslenmekte.
Baştan beri Tepe Lordları tarafından dikkatlice eğitilen bu
manevî müritlerle karşılaştırıldıklarında kendi yollarında tırmanmak, entrika
yaratmak zorunda olan harici müritlerin insan hakları yoktur.
O nedenle gerçekten lojistikler için bir gelecek yoktu.
Yazar olarak Shang Qinghua’nın aşırı serseri hayatını
kalıplaştırmak için gerçekten bütün enerjisini harcamıştı fakat Yüce Tanrı
Gökyüzüne Ateş Eden Uçak sonunda karakterlerinin acısını fark etmişti.
Shang Qinghua konuştu: “El ve ayakların var, niye sen… Siktir,
siktir!”
Shen Qingqiu at arabasının öne doğru vurduğunu ve Shang
Qinghua’nın atı sonradan kontrol ettiğini fark etti. Perdeyi kaldırıp tedbirli
bir şekilde konuştu: “Ne oluyor?”
At arabası sık bir ormanın içinden ilerliyordu.
Gökyüzüne doğru yükselen antik ağaçların, sayısız düşmekte
olan yaprakların ortasında gün ışığı, yapraklar tarafından katman katman
engelleniyordu. Bir güneş ışığını bile görmek çok zordu.
Shen Qingqiu hiçbir şey olmadığını fark etmişti fakat hâlâ
gardını indirmemişti. Konuştu: “Az evvel neye cırtladın?”
Shang Qinghua hâlâ şok içerisindeydi ve morali düzelmemişti:
“Az evvel yerde yılan gibi sürünen bir kadın gördüm! At arabası durmasaydı
üzerinden geçip ezecekti!”
Kulağa biraz tuhaf geliyordu. “Bu gerçekten cırtlanacak bir
şey.”
Ormanın içi sakindi ve henüz yabancı bir şey yoktu. Shen
Qingqiu bir şeyleri hafife almaya cesaret edemiyordu. Geri at arabasına
oturmadı, yerine Shang Qinghua’yla sürücü koltuğuna oturdu, gizlice etrafa göz
gezdirirken bir eliyle kılıç mührünü yapıyordu. Diğer eliyle yemek dolu çantaya
ulaşıp bir avuç kavun çekirdeği çıkardı. Onları Shang Qinghua’ya gösterdi: “Sus
ve içeri gir. Kavun çekirdeklerini kemirip eğlen.”
Bir
Eliyle Kılıç Mührünü Yapmak: Elle yapılan mühürlerden kastı el hareketleridir,
genel olarak her efsun için ayrı isimlendirilmiş el hareketi var sanırım.
Shang Qinghua’nın insanların siparişlerini ve tuhaf işleri
yapma kabiliyeti yeterliydi fakat iş doğaüstülere karşı savaşmaya geldiğinde
gerçekten pek kullanışlı değildi. İşte böyle kendi düzeyini bildiğinden
gerçekten ve itaatkâr bir şekilde kavun çekirdeklerini alıp çitlemeye başladı.
At arabasının her seferinde ilerleyişinde bir tane yemiş oluyordu.
Böylece, bir çubuk tütsünün yanacağı süre* sonrasında sonunda…
gerçekten ciddi bir problem keşfetmişlerdi.
Bir
Çubuk Tütsünün Yanacağı Süre: Bu çok eski bir zaman ölçümü: 5’le 30 dakika
arasında değişen kısa bir zaman dilimi.
İkisi sessizce yerdeki tanıdık kavun çekirdeği kabuklarına
bakıyordu.
Shang Qinghua konuştu: “Mm, hiç şüphe yok. Bunlar Cang Qiong
Dağı sektinin Qian Cao Tepesi’nin mis kokulu longgu kavun çekirdekleri. Dışı
pişirilmiş kırmızı, içi altın sarısı. Bunlar kesinlikle av evvel yediklerimin
kalıntıları.”
Shen Qingqiu: “An Ding Tepe’nin yan işinin dolaşarak kavun
çekirdeği satmak olduğunu biliyordum. Yeterli.”
Öyleyse, soru: aynı konuma tekrardan nasıl gelmişlerdi?
İkisi de birbirlerine baktılar.
Gui da qiang, geleneksel ve klasik senaryo, şimdi onların
önüne koyulmuştu.
Gui
Da Qiang: ‘Duvara çarpan hayalet’ anlamına gelse de daireler çizme olayından
bahsedilmekte.
Shang Qinghua halk çözümünü düşündü: “Neden bakirin idrarıyla
atın gözünü ıslatmayı denemiyoruz?”
Shen Qingqiu konuştu: “…İyi atların da kendine saygıları
vardır. Neden gözlerine salgı atıyoruz? Ayrıca, yabani ve ücra bir dağda nereye
gidip de bakirin idrarını bulmamı istiyorsun?”
Bu sözleri dillendirdiğinde Shang Qinghua’nın bakışları
fazlasıyla ciddileşti.
Shen Qingqiu: “Bana niçin bakıyorsun? Ben, kendimi… Bunun
hakkında şimdi konuşmayalım. Shen Qingqiu’nin asıl karakteri dışarıdan kibirli
ve afili, içeriden çapkın, her günü ergenlerle el altından kaçamaklarla yanıp
tutuşana kadar uyumla geçen birisi. Gençler fıstıklara bakabilir fakat hâlâ
bakir olduğumu mu düşünüyorsun?”
Aslında, Shen Qinghua’nın karakteri uygun görünüyordu.
Shen Qingqiu’nin kaşları bir anlığına çatıldı, ardından
oyluğuna vurdu.
Arkasına dönüp at arabasına girdi. Ardından hâlâ dışarıda olan
Shang Qinghua’nın hayalet gibi inleyip kurt gibi uluduğunu duydu.
Shen Qingqiu aradığını bulduğunda çıkıp bağırdı: “Ne oldu?”
Shang Qinghua o kadar korkmuştu ki düzgün bir şekilde
noktalama işaretlerine uymadan konuştu: “İçeriye girdiğinde boynumda tüylü bir
şey hissettim başımı kaldırdığımda arkamda saç demetiyle büyük beyaz bir yüz
gördüm ve siktiğimi açık bir şekilde göremedim!”
Shen Qingqiu başını kaldırdı. Doğal olarak hiçbir şey
görememişti. İçinden, düşündüğü şey olmadığını düşündü. Biraz zekiydi ve yumuşak
hurmayı sıkıştırmayı biliyordu, sadece Shang Qinghua gibi yumuşak görünümlü
kişilerle oynamaya cesaret edebiliyordu ve tuzağa düşürmeye cesaret edemiyordu.
Yumuşak
Hurmayı Sıkıştırmak: Zayıfa sataşmak anlamına geliyor.
Tekrardan omzunu patpatladı: “Ne kadar korkunç olursa olsun bu
yine de senin yazdığın bir şey. Neden korkuyorsun?!”
Shen Qingqiu avuç içini açtı. Almaya gittiği şey aslında
haritaydı.
Shang Qinghua konuştu: “Büyük ağabey, bu Bailu Ormanı’nı
anlaşılır yapacak bir harita bulabileceğin kadar güçlü olduğunu düşündüm fakat
açıkça görülüyor. Bu anakaranın haritası. Bütün kıta yukarıda kalıyor. Bailu
Ormanı orada olsa bile nokta büyüklüğünde olacaktır. Onu böyle tutarken
bulmanın bir yolu yok.”
Bailu
Ormanı: ‘Beyaz Yol Ormanı’ gibi bir anlama gelmekte.
Shen Qingqiu konuştu: “Kendi adına konuş, burada.”
Haritanın alt kısmını işaret etti.
Cang Qiong Dağı sekti doğuya doğruydu, Tanrı’nın Gözünden
Bakanlar ortaya yakındı ve güneye doğru olanlar Huan Hua Sarayı’nın arazisiydi.
Bailu Ormanı’nın yeri Huan Hua Sarayı’nın yerinin sınırıyla
işgal edilmişti.
Shang Qinghua aniden idrak etti: “Huan Hua Sarayı ayrıca Bailu
Ormanı’nı sınırına dahil mi ediyor? Öyleyse girdiğimiz yer qui da qiang
değildi, koruyucu oluşuma mı girdik?”
Bütün büyük sektlerin kendine ait çeşitli vicdansız insanların
tehlikesini önlemek için oluşumları vardır. Örnek olarak Cang Qiong sektinin
Cennet’e Yükselen Merdiven’i – yolunu bilmeyen bir ölümlüysen yarı ölü bir
şekilde 13.000 merdiven tırmanman gerekecek, sonsuza dek tepeye
ulaşamayacaksın. Sadece nöbetçi müritlerin seni aşağıya indirmelerini
bekleyebilirsin.
Onlara kimse rehberlik etmeden burada tıkılı kalınca sadece
aynı yerde dairelerle ilerleyebilirlerdi.
Shen Qingqiu kapıyı tıklattı*: ‘Sistem? Orada mısın?’
Kapıyı
Tıklatmak: Sistem’i tam olarak anlamanız için kendim not eklemek istedim. Shen
Qingqiu’nin önünde açılan bir ekran, bildirim sistemi gibi bir şey kendisi.
Yani önündeki açıklığı tıklatıyor ki ekran belirsin.
Bekledi. Cevap yoktu. Tekrardan tıklattı: “7/24 saat servis
vereceğini söylememiş miydin? Ortaya çıkmazsan kötü inceleme gireceğim!”
Sistem:【 Merhaba, sistem kış uykusu moduna girdi. Şu
anda sadece otomatik servis bulunmakta. Eğer servise ihtiyacın varsa lütfen
kendi kendine yardım et.】
Shen Qingqiu: ‘… Ne, kış uykusu mu?’
Aniden sistemin gerçekten son zamanlarda ona B puan ve diğer
tuhaf birimlerden vermediğini hatırladı.
Otomatik
servis:【 Sistemin
bağlantısının ana enerji kaynağı ‘Luo Binghe’ kırıldı. Arkaplanda bakım ve
gelişme süregelmektedir. Bağlantı yeniden kurulduğunda sistem aktive
edilecektir. Umarım kendi kendine yardım etme servisini kullanarak hoş bir
deneyim geçirirsin. Teşekkürler.】
Bu sürümde daha şimdiden toplarımı acıttın, sonraki versiyonda
doğrudan toplarımı keseceksin – yanlış, asıl nokta hâlâ Luo Binghe’nın
siktiğimin enerjinin ana kaynağı olması!
Shen Qingqiu bu tip bir servisin ona sadece iki cümle verdiğini
keşfettiğinde daha öte sorularla sürdürecekti.
Ne tip bir kahrolasıca otomatik sistem… QQ otomatik
cevaplamayla aynı değil mi bu? ‘Kendi kendine servis’, önüme bu üç kelimeyi eklemeye
utanmadın mı?!
QQ
Otomatik Cevaplama: Çin’de popüler bir mesajlaşma platformu, Whatsapp gibi.
Shen Qingqiu Shang Qinghua’ya şaplak attı: “Ailenin sistemine
bak, hâlâ çevrimiçi mi görüyorsun?”
Shang Qinghua gözlerini kırptı, bir süre sonra: “Bakımın
ortasında olduğu yazıyor.”
Öyleyse Luo Binghe gerçekten tek bir sistemin güç kaynağı
değilmiş! Çevrimdışı kaldığında bütün sistemler onu takip ediyor! Ne büyük
ölüm!
Bu durum ciddiydi fakat Luo Binghe cehennemdeki bazı
seviyelerde efsun yapamayıp B puanı almadıkça ciddi değildi de. Düşününce… bu
gayet iyiydi. Eğer puan alamazsa karşılaşmayacaklardı da. Tabulandırılmış ve
yasaklanmış hiçbir şey yokmuş gibiydi!
Shen Qingqiu kendini bu şekilde teselli ederken aniden bir
çalı hareketlendi.
Shen Qingqiu çan sesiyle vurup bağırdı: “Ortaya çık!”
Belindeki Xiu Ya kılıcı kınından çıkmış, Shen Qingqiu’nin elinin
biçimlendirdiği kılıcın mührü komutları takip ediyordu. Dönüp kesti fakat bu
şey balık gibiydi, çalıda kaygan çupra balığı gibi saklanmıştı. Bin denemenin
biri bile çizik atmamıştı.
Aniden, Shen Qingqiu’nin gözlerinin önünden gözlerini delecek
kuvvette bir ışık geçti. O şey acı acı bağırıp hızla birkaç adım geri çarptı.
Çalı çoktan lime lime doğranıp sağa sola parçalanmıştı ve hiçbir şeyi
saklayamazdı. Bu oyuncu şey kaçacak kadar uzundu fakat hiçbir hareket yoktu.
Etkili bir hareket yapmamış mıydı? Anlık, parlak bir ışık
yansıması kadar gözükmüştü.
Shang Qinghua izlenim yaratma avantajını kullandı: “Işıktan korkmuş
olabilir mi?”
Shen Qingqiu: “Siktir, o sahiden hayalet kadın!”
İkisi de tartışmak üzereyken aniden zayıf adım sesleri geldi.
Bu kişinin tekniği fazlasıyla iyiydi. Shen Qingqiu’nin efsunu fena olmasaydı
neredeyse hiç duyamazdı. Ormanın derinliklerinden beyaz giysili genç bir adam
ortaya çıktı.
Bu genç adam aslında kılıcını kınından dışarıda tutuyordu,
ifadesi tamamıyla temkinliydi. Fakat onları net bir şekilde gördükten sonra
ifadesi aniden değişip aceleyle kılıcını geri çekti.
“Bu kıdemsiz etraftaki değişimleri araştırıyordu ve özellikle
buraya koştu, Ruh Oluşumu kademesindeki Ölümsüz Usta Shen’le Ölümsüz Usta
Shang’ın burada olduğunu bilmiyordu.”
Shen Qingqiu onun epey yakışıklı olduğunu fark etti, sadece
gözlerindeki hafif yeşillikte bile tecrübesizlik yatıyordu. Kibarca konuştu:
“Peki ya bu genç kahraman?”
Genç adamın adımları geriledi.
Shang Qinghua kulağının dibinde kısık bir sesle konuştu:
“…Gerçekten bir kişinin yüzünü ya da ona verilen simayı hatırlamıyorsun. Bu
Gongyi Xiao.”
Gongyi Xiao biraz depresifti. Luo Binghe’nın körüklediği altın
sıralama tahtası yüzünden üzgün olmasına rağmen hâlâ ikinci sıradaydı ve gayet
iyi bir puanı vardı. Ayrıca öncesi hesaba katılırsa şeref kazanma şansı en
yüksek olan kişiydi ve yaşlı Saray Lordu’nın yanında etkinliklerde bir sürü
yüksek seviye liderle tanışmıştı. Onun için Shen Qingqiu’nin onu
hatırlayamaması gerçekten beklenmedikti.
Shen Qingqiu: “Gerçekten genç bir kahraman.”
Gongyi Xiao konuştu: “Buna yeltenmemiştim. Huan Hua Sarayı’nın
sınırlarına gelmiş iki Tepe Lordu olarak niçin önceden haber göndermediniz? Siz
kıdemlilere gerçekten gecikme yaşatıp zorluk verdik.”
Böylece gerçekten Bailu Ormanı’ndan kendi arazileri gibi bahsediyorlardı.
Shen Qingqiu konuştu: “Huan Hua Sarayı’na saygı gösterme gibi
bir planımız yoktu, biz sadece Bailu Ormanı’ndaki bir durumla ilgilenmek için
gelmiştik.”
Boşluk. Gongyi Xiao onlara durumun ne olacağını sormak
üzereydi. Fakat beyni çabuk davranıp onu sessiz tuttu.
Shen Qingqiu düşmanından önce saldırarak ileri atılıp Bailu
Ormanı’na bir durumla ilgilenmek için geldiğini belirtmiş, henüz kesin olarak
amacı ifade etmemişti. Bundan fazla bir konuşmaya gerek yoktu. Ne kadar meraklı
olduğu önemli değildi, keyfi olarak kıdemlilerine soru sormaya yeltenmezdi.
Sonuç olarak, yıllardır yaşlı Saray Lordu’nun İlk Müridi’ydi ve bu kadar KY*
olamazdı. Genç nesilden olan birisinin direkt olarak kıdemlinin düşüncesini
sorması fazla yakışıksızdı.
KY:
Japonca ‘kuuki ga yomenai’ teriminin kısaltması. ‘Ambiyansı anlayamayan kişi’
mânâsına gelmekte. Yani bu cümlede Shen Qingqiu, Gongyi Xiao’nun ambiyansı
anlayabilen birisi olduğundan bahsediyor.
Durumu başkasının görüşünden hesaba katarsak: ya iki Cang
Qiong Dağı sekti Tepe Lordu’nun niçin burada olduğunu anlamak ister de gizlice
arazinin sınırlarında ve planlarının olduğu yerde dolaşırsa? Ya ‘evimin arka
bahçesinde duruyorsa öyleyse o benim evime aittir’ ve ‘evimin çitindeyse
öyleyse o da evime aittir’ düşüncesine girerse? Mantık gayet basitti.
Shen Qingqiu aslında birkaç kelime söyleyip onu göndermek
istiyordu. Yine de Gongyi Xiao bir anlık duraksadı: “Kıdemliler ne
yapacaksınız, bu kıdemsiz tahmin edemiyor fakat lütfen size yardım etmesi için
davet edin.”
Shen Qingqiu’nin yüzü zayıf bir gülümseme taşıyordu ve
dudakları neredeyse hiç hareket etmiyordu. Yavaşça mırıldandı: “Neden onu
bizimle götürmüyoruz, düşmanlarla savaşabilir.”
Düşmanlarla savaşamayan Shang Qinghua da mırıldandı: “Güneş ve
Ay’ın Nemlendirdiği Çiçek Tanesi’ni almamıza izin vermezse öyleyse ne
yapacağız?”
Shen Qingqiu fazlasıyla terbiyesizdi: “Aptal mısın? Zamanı
geldiğinde sadece al ve git. Geri almak için güç kullanamaz. Dönüp yaşlı ustayı
bilgilendirme sonra da hâlledilebilecek bir şey. O sırada erken kalkıp
pantolonumuzu patpatlayıp gitmemiz gerek. Onlar için neyi bekleyeceğiz?”
Shang Qinghua: “Ya iki sekt birbirine düşman olursa?”
“Bu kahrolasıca ufak durumu düşman olunacak bir durum olarak
mı görüyorsun? Daha ne var, Güneş ve Ay’ın Nemlendirdiği Çiçek Tanesi bir hayat
kurtarıcı. Senin eski hayatın ve politik ilişkilerin, hangisini seçeceksin?”
Shang Qinghua tereddütsüz bir şekilde konuştu: “Alıp git!”
Shen Qingqiu başını kaldırıp kararlı bir şekilde Gongyi
Xiao’ya konuştu: “Hadi gidelim!”
Sonuç olarak zorlu sürme işi genç nesle devredilmişti.
Dizginleri kontrol ederken merakla sordu: “Kıdemli Shen, bu
kıdemsizin çözemediği bir sorun var.”
Shen Qingqiu: “Lütfen konuş.”
Gongyi Xiao konuştu: “Kıdemlinin efsun gücüne göre benim
sektimin oluşumunun üstesinden gelmek bir süresini almaz, ayrıca biz nedenini
bilmezken başarı da sayılırmış. Neden sonuç olarak böylesine büyük ruhanî
enerji dalgalanması oluyor?”
Öhöm, öhöm. Nedeni gayet basitti. Formüllerin tamamını tümüyle
hatırlamak gibiydi, yine de soruları yapabilmek için şart değildi.
Shen Qingqiu yarı doğru bir şekilde, yarı yalan bir şekilde
konuştu: “Bu değişim oluşum kırıldığında oluşmuyor. Bu tuhaf bir yaratıkla
yüzleştiğinde oluşuyor.”
Gongiy Xiao bir anlığına durakladı: “Tuhaf bir yaratık?”
Shen Qingqiu konuştu: “Aslında, yaratık olup olmadığını
söylemesi zor fakat görünüşleri normal bir insandan çok bir şeytana benziyor.”
Gongyi Xiao konuştu: “Bailu Ormanı’nın yakınlarında on li
içerisinde insan dumanının işaretleri var. Yaratık istilasına dair hiçbir şey
olmadı. Vahşi kaplanla aslan bile yok.”
Shen Qingqiu ciddiyetle konuştu: “Öyleyse ne olabilir? Serbest
bırakılmış saçlar her yere yayılıyor, kemik çerçeveleri her yerde, yüzler bile
aç cesetler gibi şişmiş.”
Gongyi Xiao ciddi bir şekilde konuştu: “O her neyse tekrardan
ortaya çıkmaması en iyisi. Tekrardan ortaya çıkarsa siz kıdemlilerin canını
sıkıp ellerinizi oynatmanıza gerek yok. Bu, kıdemsizin idare edebileceği
yeterlilikte.”
Bu cümlelerdeki saygı yanlış değildi. Yine de sadece onun
yüzünü o kadar uzaktan görmek Ölümsüz İttifak Ligi’ne katılmak ve Shen
Qingqiu’nin kendi yol gösterdiği müridini geçmek ve sıralama panosunda ilk
sırayı yakalamak Kıdemli Xiu Ya Kılıcı’nı anlayabilmesi için pek yeterli
değildi. Sadece çok sayıda Huan Hua Sarayı müridini kurtarmıştı, bu nedenle,
doğrusunu söylemek gerekirse, sahiden özel saygıyı hak etmiş birisiydi.
Shen Qingqiu onun olaya uygun katlandığını, alçak gönüllülük
etmemesi gerektiğini, ayrıca görünüşünün Luo Binghe’yla aynı yapıda olduğunu
fark etmişti. Sıcak ve sevgi dolu bir şekle sahipti, özellikleri ve çekici
gülümsemesi diğerlerinin memnuniyetsiz hissetmesini zorlaştırıyordu.
Tabi ki de tamamıyla bu hissin tek bir cümleyle
yazılabileceğine dikkat etmemişti: Bir şeyi olduğu gibi sevmek.
Sadece ağıt yakmıştı: Luo Binghe, ah, Luo Binghe… Bu günde ve
bu yaşta sağdan sola koşuyorsam bunun tüm sebebi Luo Binghe’ya olan korkumdur!
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder