Baharda ekilen bir darı, sonbaharda bin olarak
hasat edilir.
Zaman göz açıp kaparmışçasına hızlı bir şekilde
geçmiş,çoktan hasat mevsimi sonbahar
gelmişti.Bu sonbahar Wanyue’nin askeri kampa girişinin üçüncü yılı olacaktı.
Li Krallığında yaşayan on binlerce çiftçi aile için yılın en
önemli zamanı gelmişti.Çünkü bu dönemde
elde edilen hasat yılın geri kalanında ailenin yaşam kalitesini belirleyecekti.
Sonbahar hasadı ,Li Kraliyet Sarayı içinde önemliydi. Çünkü
çiftçi ailelerden elde edilen vergiler ülke için önemli bir gelir kaynağıydı.
Hunlar da sonbahar hasadına önem veriyordu. Topraklarında
tarım yapılmadığı için sonbahar hasadında elde edilen ‘savaş ganimetleri’ uzun
süren kış aylarını geçirmelerini sağlıyordu.
Lin Wanyue, elinde tuttuğu mızrağı,sırtında asılı olan siyah
yayı ve beline yerleştirdiği podaosuyla birlikte
birliğiyle beraber Li Krallığının sınır ötesinde yer alan bölgeye doğru ilerliyordu.
General Li Mu savaş alanının yakınlarında bulunan çiftçi
aileleri bu dönemde rahatsız etmemek için tampon mesafesini yüz mil arttırma
kararı almıştı.
Bu aynı zamanda Li Krallığı askerlerinin bedenlerini , sıradan insanları korumak için
siper ettiklerinin bir göstergesiydi.
Şuanda askeri kamptaki herkesin yüzünde kasvetli bir ifade
vardı.Bu dönem her geldiğinde Li Krallığının kuzeyinde yer alan muhafızlar her zamankinden daha şiddetli ve sık işgalle karşı karşıya
kalırdı.
Çünkü Hun’ların kışı geçirmek için stok yapmaları lazımdı.Bu
dönem de Hun askerleri amaçlarına
ulaşıncaya kadar pes etmezler,inatçı bir kararlılığa sahip olurlardı.Li
Krallığının asker zaiyatının bu dönemde fazla olmasının sebebi buydu.
Lin Wanyue o zamandan beri regl olmamış,kimliğinin ortaya
çıkma tehlikesi geçici de olsa
çözülmüştü.
Ancak Lin Wanyue’nin ten rengi gün geçtikçe solgunlaşıyordu.Ayrıca zaman
zaman üşüdüğünü hissediyordu.İçinde vücudunun
yaowang çiçeği tarafından istila edildiğine dair karanlık bir ürperti
vardı.
‘Hey,duydun mu?’
‘Neyi duydum mu?’
‘Chu Wang suikastçiler tarafından saldırıya uğramış.Chu
Wang’ın eşi de Chu Wang’ı korumak için kılıcın önüne atıldığı sırada
ölmüş.’
‘Gerçekten mi? Chu Wang’ın eşinin birinci sınıf bir güzel
olduğunu duymuştum.Gerçekten utanç verici!’
‘Bu ikinci değil mi?Önceki eşi de suikastçiler tarafından
öldürülmüştü.’
‘Chu Wang’ın eşi olmanın kötü bir alamet olduğunu düşünmüyor
musunuz?’
‘Orada neler oluyor?’piyade askerlerinin kendi aralarında
fısıldaştıklarını duyan atlı öncü birliklerden bir subay bağırdı.
Lin Wanyue’den çokta uzakta olmayan iki asker hemen
sustular.
Subay etrafına sertçe bakındıktan sonra atıyla birlikte
uzaklaştı.Ordu güneşin altında sınır ötesine doğru ilerledi.
Sonbaharda kuzey kesimde kuru bir hava hakim olmasına rağmen
güneş yine de göz kamaştırıcıydı. Kilometrelerce yol yürüyen askerler,Lin
Wanyue hariç terden sırılsıklam olmuştu.
Güneş ışınları onu terletmemişti aksine rahat
hissediyordu.Zaman zaman içinden soğuk bir ürperti geçiyordu.
Lin Wanyue izin gününü
yaowang çiçeğini bulmak için harcamıştı.Çiçeği yuttuktan kısa bir süre
sonra buzla dolu bir mağaraya düşmüş gibi hissetmişti.Bütün vücudu soğumaya
başlamıştı.
Öğleden sonra olmasına rağmen Lin Wanyue hala üşüyordu.Yerde
acı içinde kıvranırken kendine sarılmıştı.Görüşü yavaş yavaş bulanıklaşmaya
başlamıştı ve kendini Changjuan köyüne dönmüş gibi hissediyordu.Köylüler hala
eskisi gibi görünüyordu.Her biri Wanyue’ye gülümsüyordu ve Wanyue de onlara
karşılık veriyordu.Kalbi tamamen rahatlamıştı artık askeri kamptan
ayrılabilir,gerçek kişiliğiyle yaşayabilirdi.Artık her gün kimliğinin açığa
çıkması konusunda endişelenmek zorunda
değildi.Bu şekilde yaşamak çok yorucuydu.Düşünceler eşliğinde Lin Wanyue’nin
zihni tamamen karanlığa teslim olmuştu.
Karanlık dağılarak hava aydınlanmaya başladığında Lin Wanyue uyanmıştı.
O gün Lin Wanyue uyandıktan sonra sessizce dizlerinin üzerine oturmuştu ardından
doludizgin bir şekilde kahkahalara boğulmuş bir süre sonraysa sessizleşmişti.
Askeri kampa,onu mücadele etmesi ve hayatta kalması için
destekleyen aynı zamanda gelecek için hiçbir umudun beklemediği ,onu saklayan
yere döndü ve bir kez daha hapsedildi.
…
Güneş batmaya başlamıştı.General Li Mu ordunun
dinlenmesi,yeniden örgütlenmesi ve yemek
hazırlanması için soba kurulmasını emretti.
Soba borusundan havaya duman yükseldi.General Li Mu’ya eşlik
eden general yardımcısı yemek yiyen askerleri yüreklendirmek için askerlerin
arasında geziniyordu.
Lin Wanyue, baş parmağı kalınlığında olan tabağındaki ete
baktı.
‘Wu…’ uzaklardan bir boru sesi duyulmuştu.Sobadan çıkan
duman yiyecek ihtiyacı olan Hunların dikkatini çekmişti.
‘Düşman Saldırısı!’
Lin Wanyue,borudan çıkan sinyal sesini duyar duymaz elindeki
kaseyi yere attı.Eline mızrağını alıp
geriye kalan şeyleri kontrol ettikten sonra savaşa her an girmeye hazır bir
duruma gelmişti.
‘Başkomutanı koruyun!’ bağırışın ardından Lin Wanyue sesin
geldiği yere doğru baktı.Onlarca adım ötede bir grup insan toplanmaya
başlamıştı.Ortada kuşatmaya alınan kişi General Li Mu değil miydi?
‘Savaş düzenini alın!’
General Li Mu nereden geldiği belli olmayan ,aniden baskın
yapan Hunlarla yüz yüze gelmesine rağmen sakin ve kendi halinde
görünüyordu.Atın sırtında otururken belinden çıkardığı kılıcıyla savaşa önderlik
etmeye hazırdı.
Ancak savaş davullarını çalmak için yeterli zaman
yoktu.Bayrak taşıyan askerlerin,diğer komutanlara sinyal vermesi içinde yeterli
zaman da yoktu ve savaş sesinin duyulması da imkansızdı.Herhangi bir insanın
sesinin diğerine yayılması bu mesafeden imkansızdı.Belli bir hat üzerinde
yolculuk ettikleri için birlikler arasında uzun bir mesafe vardı ve Hun atları
onlara nazaran çok hızlıydı.Bu savaş tek taraflı bir katliam haline gelmek
üzereydi!
Atların gürültülü toynak sesleri gittikçe
yaklaşıyordu.Yaklaşan seslerden kaynaklı yerde meydana gelen titreşimde
belirgin bir şekilde artıyordu.Lin Wanyue’nin yüz ifadesi kasvetli bir hal
almaya başlamıştı.Bu zor bir savaş olacaktı!
Uzaktan duyulan korkunç bağırış seslerini takiben ön
saflardaki askerler çoktan Hun askerleri ve süvarileriyle çarpışmaya
başlamıştı!
Hunlar pala ve savaş atlarıyla birlikte Li Krallığının
birliklerini alaşağı etmişlerdi.Palalarını savurmalarıyla birlikte havada taze
kan izleri uçuşuyordu.
Lin Wanyue savaş alanına baktığında endişesi gittikçe
artmaya başlamıştı.Li Krallığının piyade askerlerinin silah kullanma
konusundaki dezavantajı burada tamamen
ortaya çıkmıştı.
Lin Wanyue,mızrağını yere bırakarak sırtında asılı olan
yayına uzandı.Pozisyonunu ayarlayarak bir ok çekti.Ardından derin bir nefes
aldıktan sonra yayını gerip nişan alarak
okunu fırlattı!
‘Sou’ sesi eşliğinde ok havayı yararak bir Hun süvarisinin
göğsüne saplandı.Atının üzerinde şaşkın bir şekilde göğsüne saplanmış olan oka
bakan Hun askeri sersemlemiş bir şekilde iki kez sallandıktan sonra atından
aşağıya düştü.Ardından Li Krallığından bir askerin mızrağı tarafından deşildi.
‘Harika!’ at sırtında olan General Li Mu,Hun askerinin
vurulma sürecine tanıklık etmiş ve askerini övmekten kendini alamamıştı.
Oku atan kişiye bakmak için arkasını döndüğünde sertleşip keçe haline gelmiş bir piyade
askeri üniforması giyen genç ve sıska biriyle karşılaşmıştı.Beline bağlı bir
podaosu yan tarafındaysa mızrağı vardı.Tekrardan düzgün bir şekilde pozisyon alarak
bir ok çekip nişan almıştı.Yayını yavaş bir şekilde ama sonuna kadar çekmiş
ardından okunu fırlatmıştı.
‘Sou’ ok yaydan çıktıktan kısa bir süre sonra bir Hun’un
göğsünün tam ortasına saplanmıştı.
Li Mu,gözlerini kısarak Lin Wanyue’nin elindeki siyah yayı
inceledi.Lin Wanyue’nin elinde olan siyah yay aslında Li Mu’ya aitti.Yay
kullanılmaz hale geldiği için atmıştı.Ancak beklenmedik bir şekilde bir piyade
askerinin eline geçmişti.Asıl şaşırtıcı olan şeyse kayda değer gözükmeyen bu
sıska gencin doğruluğunu yitiren çift
girişli yayını kullanmasıydı!
Lin Wanyue,hareketlerinin Li Mu tarafından izlendiğini fark
etmemişti.Tüm dikkati önünde gerçekleşmekte olan savaştaydı.Hızlıca durumu
analiz etmeye çalışıyordu.
Sonrasında Lin Wanyue bir Hun askeriyle arasındaki mesafeyi ayarladıktan
sonra yayını tekrardan sırtına yerleştirerek mızrağını eline alıp tereddüt
etmeden Hun askerine karşı saldırıya geçti!
Lin Wanyue,Hun süvarisine doğru ilerledi.İçinde öfkeden
ziyade bir heyecan vardı.Siyah yayın bu kadar kullanışlı olabileceğini
düşünmemişti.Son iki aylık çabalarına değmişti.Daha iyi kullanmak ve israf
etmemek için sadece iki ok kullanmıştı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder