19 Haziran 2020 Cuma

FEMALE GENERAL AND ELDEST PRINCESS - BÖLÜM 12: BİR YEDEK OLMAK EN AĞIRIYDI

Li Mu’nun sözlerini duyan Lin Wanyue diz çöktüğü yerde başını telaşla öne eğdi.

 

Lin Wanyue’nin cezalandırılacağını gören Lin Yu da sebebini bilmese bile tereddüte düşmeden diz çöktü.

 

Li Mu dehşet içinde önünde diz çökmüş iki gence baktı. Yüzündeki gülümseme hissini bastıramıyordu. Vakti zamanı Li Mu da tıpkı bu şekilde başına gelen felaketlere eşlik eden yoldaşlara sahipti. Lin Yu’nun tepkisi Li Mu’nun kalbine dokunmuştu.

 

Li Mu ayağa kalkmaları için yerde diz çökmekte olan ikiliye ellerini uzattı. Gülümseyerek ‘ Uçan tüy taburundan, tabur komutanlığı için başvuru yapıldığını hatırlıyorum ve bunun için çift girişli bir yay kullanmak gerekiyor. Lin Feixing, neden senin başvurunu görmedim ?’ dedi.

 

Lin Wanyue, Li Mu’nun hiçbir şey fark etmemesi için yüzündeki ifadeyi bastırmaya çalışıyordu. Kalbi hızlı bir şekilde atıyordu. Li Mu’nun gerçek kimliğini fark etmediğini anlayınca sırtından bir yük kalmışçasına derin bir nefes verdi.

 

Lin Wanyue diz çökmeye devam ederek alçak bir sesle ‘Bu değersiz* kişi suçunu biliyor.’

 

(Violeta Not : Kendisinin alt tabakadan olduğunu belirtiyor.)

 

Li Mu, Lin Wanyue’nin ayağa kalkması için tekrardan yardım ederek şöyle dedi: ’Bu Mareşal, sizin gibi iki adamın diz çökmesine sebebiyet verecek kadar korkunç mu ? Sırtındaki siyah yayın bu Mareşal’e ait olduğunu biliyor musun? Ondan doğruluğunu kaybettiği için kurtulsam da bu Maraşal’in yayını alıp Hunları öldürmek için kullanmanı beklemiyordum. Hadi, kalk. Düzgün bir şekilde konuşalım.’

 

‘Anlaşıldı.’

 

‘Teşekkür ederiz Başkomutan.’

 

Li Mu yerine dönerek Lin Wanyue ve Lin Yu’ya bakarak şöyle dedi: ‘ Bu Mareşal bugünkü savaş hakkında düşüncelerinizi duymak istiyor.’

 

Bir anlığına Lin Wanyue’nin zihninden birçok düşünce geçti. Bilinçsizce konuşmak için ağzını açsa da mantığı onu zamanında durdurdu. En sonunda fikirlerini ağzından çıkmadan yutmak zorunda kaldı.

 

Li Mu, tüm bu zaman boyunca Lin Wanyue’yi izlemişti. Bu yanık tenli ve sıska genç adam onu etkilemişti, göründüğü gibi Lin Wanyue diğer askerler kadar güçlü olmasa da eşsiz bir yapıya sahipti.

 

Özellikle Hunlarla savaşırken sanki bunun için doğmuşçasına vücudundan savaşçı bir ruh yayılıyordu. Eğer…

 

Eğer bu genç adam stratejik bir zekaya sahipse kesinlikle onu yanına alarak çok iyi bir şekilde eğitirdi. Li Krallığı’nın hem zeki hem de cesaretle donatılmış yetenekli ve genç bir komutanının olması çok uzun sürmeyecekti!

 

Li Mu, Lin Wanyue’nin kendini geride tuttuğunu fark etti. Ona bakarak ‘Lin Feixing söyleyecek bir şeyin var mı?’ dedi.

 

Lin Wanyue şaşırmıştı. İçinden ‘Li Mu’nun gözleri çok keskin! Bir şeyler saklamamın hiçbir yolu yok, sanki her hareketimi izliyor.’ diye düşündü. Bundan daha fazlasını da hissediyordu, içgüdüleri ona ‘kaçması’ gerektiğini söylüyordu.

 

Lin Yu, düşüncelerini söylemek üzereyken Li Mu önce Lin Wanyue’ye söz hakkı vermişti. Başka seçeneği olmadığı için susmuştu.

 

Lin Yu pişmanlık hissetse de bu kısa süreli bir histi. Lin Wanyue adına daha mutlu hissediyordu.

 

Şu anki durumda askeri çadıra giren bir kör bile Başkomutanın Da-ge’sinden etkilendiğini görebilirdi!

 

Lin Yu, eğer başka biri olsaydı eline geçen bu fırsatı değerlendirmek için Li Mu’nun sözünü kesme riskini göze alarak öne atılabilirdi ancak bu kişi Lin Wanyue olduğundan herhangi bir itirazı yoktu.

 

Lin Wanyue pek çok kez onun hayatını kurtarmış, askeri kampa geldiği andan itibaren her zaman onun yanında olmuştu. Lin Wanyue’nin ne kadar sıkı çalıştığına gözleriyle tanıklık ettiği için onun potansiyeline hayran kalıyordu.

 

‘Da-ge, hadi, Başkomutan sana bir soru sordu!’ Lin Wanyue’nin uzun zaman geçmesine rağmen konuşmadığını gören Lin Yu dirseğiyle dürttü.

 

Lin Yu’nun kendisini dürttüğünü fark edince düşüncelerinden sıyrıldı. Lin Wanyue sanki hayatını kurtaracak bir bitki  bulmuşçasına kafasını hafifçe kaldırarak Lin Yu’ya baktı.

 

Ardından konuşmak için Li Mu’ya doğru yöneldi : ‘Başkomutanın sorusunu cevaplıyorum. Lin Yu ve ben, büyük çadıra gelirken bugünkü savaşı tartıştık. Sonbahar hasatı döneminde olduğumuzdan dolayı Hunların kışı geçirmek için erzak ihtiyaçlarını karşılamaları gerekiyor. Bu her dönem gerçekleşen alışılagelmiş bir durum gibi gözükse de Lin Yu’nun farklı bir görüşü vardı. Ordumuz yıllardır Hunlara karşı savaşıyor. Herkesin bildiği gibi Hunlar dikkatsizce saldırıya geçtiğinden dolayı yeniliyorlar. Ama bugün ordumuzun üstünlüğü ele aldığı sırada Hun askerleri sinyal borusunun sesini duyduktan sonra düzenli bir şekilde geri çekildi. Bu değersiz kişi onun fikirlerini duyunca aydınlanmış hissetti.’

 

Lin Wanyue’nin sözleri ikisini de hayrete düşürmüştü. Lin Yu neden böyle söylediğini anlamayarak genişçe açılmış gözleriyle ona baktı.

 

Boru sesi fark etmemişti bile. Lin Wanyue’nin açıklaması Lin Yu’nun sersemlemesine sebep olmuştu. Şuanda aralarındaki farkı açıkça görüyordu!

 

Lin Yu, bir şekilde kaybettiğini hissetti. Lin Wanyue’ye bakarken son iki yıldır ona nasıl rehberlik ettiğini ve verdiği küçük ipuçlarını hatırladı. Geçte olsa anlamıştı: Komutan olmak için yeteneği yoktu. Sadece Lin Wanyue komutan olabilirdi!

 

Ancak her şeyden öte Lin Yu, kalbinde şaşkınlık, utanç ve öfke hissediyordu. Lin Wanyue’nin ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu. Bu ne kadar büyük bir şanstı? Bütün askeri kampta on binlerce insan olmasına rağmen herkes Başkomutanla bizzat görüşme şansına sahip olamazdı!

 

Li Mu da şaşırmıştı. Gözlemlediği kadarıyla Lin Feixing’in komutanlık makamına uygun olduğunu düşünmüştü. Savaş anında açığa çıkarttığı yapısı ve Hunlarla savaşırken hızlı karar verişi Li Mu’nun böyle düşünmesini sağlamıştı. Ancak Lin Wanyue’nin sözlerini duyduktan sonra yanlış tarafa baktığını fark etmişti!

 

Li Mu kendi kendine düşündü: Lin Feixing’in dedikleri doğruysa kitabı kapağına göre yargılamamak gerekirdi ! Bu tarz fikirlere sahip biri doğru bir şekilde yetiştirilirse kesinlikle sadece bir general olmakla kalmazdı!

 

Li Mu sessizce iç çekti. Yanındaki yaveri bile sinyal sesi hakkında bir şeylerin yanlış gittiğini fark etmemişti. Bunu tuhaf bulsa da üzerinde düşünme gereği duymamıştı. Ancak Lin Feixing’in dediklerini duyunca bu tuhaf hissin ne olduğunu anlamıştı!

 

Dediklerinde haklıydı. Tüm bu zaman boyunca Hunlar, Li Krallığının düzenli savaş taktiklerini hiç kullanmamışlardı!

 

Li Mu, bakışlarını Lin Yu’ya doğru çevirdi. Ona memnuniyet ve takdir dolu bir ifadeyle baktı. ’Lin Feixing’in dedikleri doğru mu?’

 

Lin Yu, Li Mu’nun gözlerine baktı ve konuşmak için ağzını açtı.

 

Aniden Lin Yu, Li Mu’nun onları görmediği bir açıdan Lin Wanyue’nin onu dürttüğünü fark etti. Lin Yu ona bakmak için başını çevirse de Da-ge’sinin ona bakmadığını gördü.

 

‘Evet!’ Lin Yu kafasını salladı.

 

‘Hahahaha güzel!’ Li Mu, memnuniyet verici cevabı aldıktan sonra mutlu bir şekilde önündeki siyah masaya vurdu.

 

‘Pekala, o zaman cevap ver.İyi eğitimli askerlerimiz yıllarca barbar Hunlarla savaşmasına rağmen neden onlara karşı herhangi bir avantaj elde edemedi?’

 

Lin Yu, Li Mu’nun sorusu karşısında zihninin tamamıyla boşaldığını hissetti. Aklından birçok fikir geçse de cevap vermek için ağzını açtığında bu fikirler ardında iz bırakmadan kaybolmuştu.

 

‘Başkomutan, bu değersiz kişi ona yayınızı verme inceliğinde bulunmanıza rağmen küstahlık ederek teşekkür etmedi. Lin Feixing bunu telafi etmek için düşmanları öldürme konusunda elinden geleni yapacak!’

 

Li Mu, Lin Wanyue’nin sözünü kesmesi üzerine hoşnutsuzluk içinde kaşlarını çattı. Ama bakışları Lin Wanyue’nin parıldayan gözleriyle karşılaştığında acıyarak iç çekti. Lin Wanyue’yi suçlamadı.

 

Bu sırada Lin Yu, Lin Wanyue’nin sözlerinden sonra silah yığınlarının olduğu alanda ona söylediklerini hatırladı!

 

Ancak Lin Yu bu konu hakkında iyi hissetmiyordu. Bunun yerine utanıyordu. Şu anda Da-ge’si onun yerinde olsaydı muhtemelen Başkomutanın sorularına muhteşem cevaplar verecekti! Ancak şuanda tek yapabileceği şey Da-ge’sinin söylediklerine güvenmekti.

 

Lin Yu kalbindeki utancı bastırmaya çalışıp Li Mu’ya bakarak şöyle cevap verdi. ’Başkomutanın sorusunun cevabı silahlar…’




*****



Önceki Bölüm ― Sonraki Bölüm 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder