20 Mart 2020 Cuma

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM BÖLÜM 24: ANİ SÜRPRİZ 2

Nu yuan chan karada ve suda hareket edebiliyordu. Suyun altına üç kişiyi çekip kuruttuktan sonra karaya çıkıp yeni hedefler bakmak için sabırsızlanıyordu. Yine de Luo Binghe için başa çıkması kolay değildi. Görünüşü şiddetli, delici bir şekilde soğuktu. Parmaklarını şıklattı ve parmak uçlarında ateş belirdi, ruhanî enerjisi hızlandırıcı gibi davranıyordu. Alçak yaratığa fırlattı. Saçına bir kez temas ettiğinde alevler çabucak büyüyüp havalanarak devasa bir ateşe dönüşmüş, saçlarının siyah ipliklerinin çabucak suya geri çekilmesini ve karaya çıkmaktan korkmaya zorlamıştı.

 

Bütün hareketleri problem çıkmadan yapıyor, başarılı bir şekilde tüm gücüyle bir gram tereddüt etmeden tek bir seferde ilerliyordu.

 

İçinden Shen Qingqiu tatmin olmuştu, pankart kaldırdı: Luo Binghe, 10 Puan!

 

Luo Binghe Qin Wanyue’nin yere düşmüş Gece İncisi’ni alıp yol göstericiymişcesine havaya kaldırdı. Bağırdı: “Askerî ağabeyler ve kız kardeşler, buralarda gezinmeyin ve kaybolun. Tek bir yerde toplanın ve beraber hareket edin!” Ardından standart, bütün Ölümsüz İttifak Ligi’ne katılanlara verilen acil durum havai fişeğini çıkartıp gökyüzüne doğru fırlattı.

 

Acil durum havai fişekleri müritlerin yüzleşmesinin bir yolu olmayan yaratıklar önlerinde çıktığında kullanmaları için veriliyordu. Genelde Ölümsüz İttifak Ligi çok tehlikeli yaratıkları bırakmıyordu. Ayrıca üç kere kullanmak otomatik olarak çekilmekle sonuçlanırdı. Bu sebeple Ölümsüz İttifak Ligi’nde son çare olarak kullanılırdı, neredeyse hiç kimse bunu kullanmazdı. Fakat böyle bir anda bir sürü parlak havai fişek Jue Di Vadisi’nin gökyüzünde çiçek açmışlardı, biri bir diğerini getiriyordu. Asıl eserde bu çok güzel bir sahneydi. Fakat şimdi havai fişekler sadece muhteşemlikten uzak değildi, onun yerine insanları karaciğer ve safra keseleri acı ve korkuyla liğme liğme edilmiş gibi hissettiriyordu.

 

Çünkü bütün havai fişekler çiçek açarak yükselirken bir müridin son derece korkunç bir yaratıkla karşı karşıya geldiğini, onun hayatının tehlikede olduğunu temsil ediyordu!

 

“Kristal ekranlar! Çabuk, kristal ekranlara bak!”

 

Trajik çığlıklar ve bağrışlar bitmeden kristal ekrandan yayınlanıyordu. Bazı müritler çoktan kristal ekranda yayınlanan sahne sırasında ölmüşlerdi. Bazı müritler hâlâ karargâha yakın yerde dövüşürken kanla yıkanıyorlardı, gözleri korku ve dehşet doluydu: “Neden? Neden bu yerde... böyle olmamalıydı!”

 

“Millet, gelip yardım edin! Zehirli Ejderha Pitonu! Shifu, kurtar beni! Kıdemli Askerî Ağabey, kurtar...”

 

Aniden, kristal ekrandan boğuk bir inilti geldi, hayalet kartal hüzünlü, acı bir şekilde inliyordu, ardından görüntü tamamıyla siyaha dönüştü.

 

Herkes “Neler oluyor?” dedi.

 

Shen Qingqiu kafasının uyuştuğunu, parmak uçlarının buz soğuğuna döndüğünü hissetti.

 

Boğuk inilti İblis Âlemi’nin Kemik Kartalı’nın olmalıydı! Vahşi, kana susamış, uçan bir yaratık türüydü.

 

Bu hayalet kartalların kristal ekranı onların önünde parçalara ayrıldığı gibi onları liğme liğme edip yere fırlatacağından korktu.

 

Suda yüzmek, karada yürümek ya da havada uçmak: hepsi korkutucu şeytanî yaratıklar tarafından işgal edilmişti!

 

 

Böylesine büyük, karmakarışık bir sahneyle yüz yüze gelmek... kesinlikle gerçekte planladığı gibi gerçekçi □□ oyunuyla yaklaşıp sakin davranmanın hiçbir yolu yoktu.

 

Jue Di Vadisi’nin dışında, yüksek kulenin üstünde, bir tencere patlamış gibi oldu. Tanrı’nın Gözünden Bakanlar Taoistleri* parladı: “Neler oluyor?! Ölümsüz İttifak Ligi’ne uygun görülen yaratıkların hepsi en katı standartlara uyarak seçilmişti. Nu yuan chan gibi tam anlamıyla şeytanî olan bir şey nasıl araya karışabilir?!”

 

Taoist: Efsuncu demenin başka bir şekli diye geçiyor, farklı bir şeyden bahsedilmiyor yani.

 

Huan Hua Saray müritlerinin birkaçı çoktan ölmüştü. Eski Saray başı aniden kalkıp titrek bir sesle kelime kelime konuştu: “Büyüyü açın!”

 

Jue Di Vadisi’ni kuşatan büyük büyü birkaç yüz Zhao Hua Tapınağı keşişi tarafından destekleniyordu. Zhao Hua Tapınağı’nın başrahibi keşifleri büyüyü kaldırmak için Binlerce Li Gönderici’yi kullanmak üzere aceleciydi. Yue Qingyuan’ın aniden “Açılamaz!” diyeceğini kim bilebilirdi?

 

Yaşlı Saray başı donmuştu: “Sekt Lideri Yue, bunun anlamı ne?”

 

Jue Di Vadisi’nde Cang Qiong Dağı sektinden Ölümsüz İttifak Ligi’ne katılan yüz binlerce mürit vardı, yine de Yue Qingyuan büyüyü açmalarını durdurmuş ve müritlerin yaşamlarıyla birlikte içeride tutsak kalmalarına izin vermişti. Doğal olarak, bunun için önemli bir nedeni olmalıydı.

 

Shen Qingqiu konuştu: “Büyü bir kez açıldığında müritlerin kaçabileceği doğru, fakat aslında içeride tutulan canavarlar da anında kaçacaktır. Birkaç li uzaklığında bu alandaki köy halkı insanlarının dumanını görebilirsiniz. O zaman durum öncekinden daha bile ciddi olur. Sektlerimizin müritlerinin en azından yüzleştikleri yaratıklara karşı bazı kabiliyetleri var. Ya ruhanî enerjisi zirvelerde süzülmeyen, normal, sıradan insanlara ne demeli?”

 

Bu yorum yüksek platformdaki bütün ünlü sekt başlarının cevap olarak bir şey söylememesini sağlamış, hepsini susturmuştu.

 

Böyle bir zamanda ne olursa olsun ne kadar büyük Öz Oluşumu ya da Yeni Oluşan Ruh efsuncusu olursan ol, bu tip kontrol edilemez durumlara karşı hâlâ çaresiz oluyorsun.

 

Huan Hua Sarayı’ndan bazı kişiler altıncı hislerini kaybetmiş ve kayıp gibi görünüyorlardı: “Onları dışarıya çıkarmak için büyü açılmazsa, öyleyse... ne yapılmalı?”

 

Shen Qingqiu konuştu: “Çıkış imkânı varsa giriş de vardır.”

 

Cang Qiong Dağı sekti üyeleri arasından birçok kişi sessizce kabûllenerek bakıştılar. Yue Qingyuan temiz bir sesle konuştu: “Bütün yoldaş Taoistler, bugünün etkinliğinde birisi İblis Âlemi’nin katkılarıyla genç efsuncularımızı yok edip gelecekteki önemli üyelerimizi bir seferde düşürüp saldırmayı amaçladı. Onların tuzağı yüzünden biz sadece büyüyü devam ettirebiliriz. Onca yolu benim Cang Qiong Dağı sektimle gelmek, vadiye girerek yaratıkları öldürüp katılımcı müritleri kurtarmak isteyen Yoldaş Taoistler var mı?”

 

Kanlı yolu yok edip bütün yaratıkları temizlemek sadece güç gerektirmiyor, büyük bir cesaret de gerektiriyordu.

 

Huan Hua Sarayı’nın yaşlı başı ilk cevap verendi: “Huan Hua Sarayı desteklemek zorundaydı.”

 

Ölümsüz İttifak Ligi’nde bu sefer en çok katılımcıya sahip olan ve en fazla yatırımı yapan Huan Hua Sarayı’ydı. Çoğunun dayanamayacağı bir gruptu. Birisi liderliği alıp diğerleri anında,  hemen ardından takip edip tehlikeli görevde gönüllü oluyorlardı. Azınlıkta aslında çekingen olanlar olsa bile onlar da şaşkınlıkla uyanmışlardı: Onların yetenekli bebek müritleri de her şeye rağmen oradaydı!

 

Liu Qingge kılıcıyla yolunu engellediğinde Shen Qingqiu öne doğru bir adım atıp destekçilerin sırasına girmek üzereydi.

 

İki parmağıyla kılıcı kenara ittirirken Shen Qingqiu’nin ifadesi değişmemişti: “Bunun anlamı ne?”

 

Liu Qingge az ve öz, anlayışlı bir şekilde konuştu: “Zehrin.”

 

Yue Qingyuan da sadece onların sesini duyabileceği* bir şekilde konuştu: “Doğru. Qingqiu. Geriye kalan ‘Panzehirsiz’ zehri hâlâ vücudundan temizlenmedi, bunu unutmamalısın. Güvenlik için bunu Qing Jing Tepesi müritlerine ve bize bırak.” Söylemediği bir cümle daha vardı: Jue Di Vadisi’ne girdiğinde zehrin patlak vermesiyle karşılaşır, ruhanî enerjisi engellenirse ne olacaktı? Birçok yaratıkla çevrelenmek gerçekten de her gün bağırıp cevap olarak yankının bile gelmemesi gibiydi.

 

Sadece Onların Duyabileceği Ses: Yüksek seviye efsuncular belli bir mesafeden telepatik olarak konuşabiliyor. İlerleyen bölümlerde işitsel teknik olarak geçecek.

 

Shen Qingqiu başını sallayıp konuştu: “Zorluklarla karşılaşan müritler varken shifu nasıl yüksek platformda saklanıp rahat olabilir? Bu tip bir sebep varken? Kendi müritlerimi korumaktan aciz olursam bundan sonra Qing Jing Tepesi’nin Tepe Lordu olmamın bir anlamı olmaz.”

 

Ayrıca, o, ana sahneyi tetikleyecek önemli bir kişiydi. O sahneye varmamış olsaydı bir şeylerin ilerlemesinin hiçbir yolu yoktu.

 

Ding dong, sistem bildirdi: Daha önceden olumlu bir izlenim oluşturmandan dolayı kötü adamı üç boyutlu karakter yapma, B puanı +30

 

İçinden, Shen Qingqiu gözlerini devirdi: ‘Bu bana şeker vermiş ya da beni bıçaklamadan önce morfin vermen gibi sayılabilir.’

 

Yue Qingyuan’ın onun için tavsiyesi gitmeyip etkisinin olmamasıydı, böylece isteksiz bir şekilde konuştu: “Öyleyse dikkatli ol. Bir şeyle karşılaşamayacak durumda olursan anında bizimle işitsel teknikle iletişime geç ki sana yardım edebilelim.”

 

Shen Qingqiu oradaki yaratıklarla uğraşmak için kendi özellikleri hakkında karamsar değildi. Kendi efsun seviyesine ve ruhanî enerjisine güveni bir yana fazladan bir tane kârı vardı.

 

Proud Immortal Demon’s Way”deki canavarlara karşın Shen Qingqiu farklı tiplerdeki kız kardeşlerden çok onlara fazlasıyla büyük bir ilgi duyuyordu.

 

Küçük bir sıkıntıyla karşılaşıp Luo Binghe’yla yıldızları izlemeye bir yerlere giden kadın kahramanı, o kadın kahramanı pa pa pa yaparkenki özel ‘tadını’ hatırlamayabilirdi fakat kesinlikle bütün yaratıkların tamamıyla kesin bir şekilde özelliklerini ve zayıflıklarını hatırlıyordu!

 

Altın parmak’ olarak gerçekten bir şeyi bulup onu koruman gerekiyorsa... öyleyse sadece bu yol vardı!

 

Jue Di Vadisi’nde Luo Binghe oturup ruhları bedenlerinden ayrılmış gibi gözüken, dağılmış kız kardeşleri ve erkek kardeşleri sakinleştirirken onları yerde tutuyordu. Böyle bir zamanda yeni bir yaratık belirirse ya da birileri yine kaybolursa kesinlikle kaçamayacaklardı. Bu sadece işleri daha da kötüleştirecekti.

 

Gece rüzgârı sert bir şekilde üflüyordu. Belirlenemez insanların sesi ya da şeytanî yaratıkların nidaları dört bir taraftan sekiz yönden hayalet gibi geliyordu. Daha az cesur olanlar çoktan kafalarını sarmalamış, acıyla ağlıyorlardı. Qin Wanyue’nin yüzü solmuştu fakat Luo Binghe’yı ağaca doğru kılıcı Zheng Yang’ı kucağındayken yaslanmış; karanlığın işgalini engellemeye çalışırkenki kadar tedbirli, sakin bir hâlde görmenin üzerine kalbini ballandırılmış tatlılığın beslemesine engel olamamıştı.

 

Shen Qingqiu burada olsaydı fazlasıyla heyecanlanırdı: Kız kardeş, ona âşık olmuşsun! Dedikoducunun ruhu yanıyor!

 

Bu sırada yapraklardan çıkan ince bir hışırtı sesi ağaçlardan döküldü. Luo Binghe’nın bakışı soğuklaştı. Ruhanî enerji avcunun ortasında toplandı, kullanılmaya hazırdı.

 

Çalılıklardan yüksele yüksele bir şeyin hareket etme sesi geldi. Yaklaştıkça insanın kalbi ağzına geliyordu. Belki korkmada çoktan sınırlara ulaştıklarındandır, kimse çığlık atmıyordu.

 

Aniden birisi yere düşmüş gibi çan sesi patladı. Ardından dönerek yuvarlanan şey çalılıklardan çıkacak şekilde yuvarlandı.

 

Bu bir insan kafasıydı.

 

Baştaki gözler birbirine yakındı, yüzü kanlar içindeydi, saçı tavuk yuvası kadar dağınıktı. Asıl romanda bu tasvir fazlasıyla ürkütücüydü. Fakat böyle bir zamanda öldürme gücü olmayan ölü birisinin başı insan yiyen canavardan hâlâ daha iyiydi. Birçok insan rahatlayıp nefeslerini dışarıya verdiler.

 

Qin Wanyue titrek bir şekilde konuştu: “...Bu... bu askerî ağabeyin hangi sektten olduğunu kimse bilmiyor mu?”

 

Bütün müritler kafanın kimliğini anlamak için yaklaştı ve hepsi rahatlamayla nefesini dışarıya verdi: “Bizden birisi değil.” “Onu daha önce hiç görmedim.”

 

Luo Binghe karanlığa doğru baktı... karanlık ormana. İçinden ‘Başı buradaysa vücudu yakında olmalı. Kıyafetlerine bakıp hangi sektten olduğunu öğrenmek için gitmeliyim.’ diye düşündü. Ruhanî enerjisini avcunda arttırıp karanlığa doğru yürüdü.

 

Tahmin edildiği gibi katı ceset karanlık ağaçların ardında uzanıyordu, sırılsıklam mavi bir cübbe giyiyordu. Tanrı’nın Gözünden Bakanlar’ın müridi olmalıydı. Luo Binghe iç çekmeden önce sadece cübbesinin alt baskılarını* görebilmişti. Bu tip bir mürit Ölümsüz İttifak Ligi’ne tecrübe kazanmak için girmeliydi, sadece tahmin edilmemiş bir kazayla karşılaşıp hayatını kaybedeceğini düşünmemişti.

 

Cübbesinin Alt Baskıları: Sektlerin (özellikle müritlerin) cübbelerinde kendilerine özgü renkler/şekiller vardır. Bir şirkette çalışan kişinin kimliğini belirlemeyi sağlayan üniformalar gibi düşünebiliriz. Böyle bir durumda bu müridin sıralamasının cübbesinin astarının rengine göre belirlendiğini söyleyebiliriz.

 

Yukarıya doğru baktığında dehşete kapıldı.

 

Bu cesedin boynunun üzerine hâlâ mükemmel bir şekilde iyi bir kafa tutturulmuştu!

 

Öyleyse önceki kafa nereden gelmişti?

 

Luo Binghe çabucak geri döndü, Zheng Yang’ı kınından çıkardı, bağırırken beyaz ışık taşmış gibiydi: “O kafadan uzak durun!”

 

Bu sözler kafa güzel güzel eğri bir şekilde yerde uzanırken söylenmişti, aniden gözleri açıldı!

 

Kızgın gözler yuvarlandı ve birçok kişiye dikkatle baktı. Boynunun altından bir yerden sekiz tane uzun, ince eklem ve dikenli örümcek bacakları belirdi. Zıplamıştı!

 

En yakındaki kişiyi savuşturmak için çok geçti, onun başına zıplamıştı. Diğer kişiler savuşturmaya çalışırken o delice bağırıp kılıcını çıkarttı ve vahşice savurdu. Sonuçları felaket olacaktı. Ürkünç şey başının her yerine sürünüyordu, neredeyse onu boğacaktı, umutsuzdu ve kılıcını kendi başının etrafında savurup sapladı.

 

Fakat o sekiz ince ve dar örümcek bacakları pozisyonunu destekleyerek doğrudan şakağına soktuğunda elini kaldırmamıştı bile!

 

O kişinin vücudu anında sertleşmişti. Dili bile düğümle bağlanmış, tek bir kelime bile çıkartamamasını sağlıyordu. İnsan başının ve boynunun altında örümcek bacaklar derinden derine sokuluyor, bütün bedenin seğirmesine neden oluyordu.

 

Bir süre sonra sekiz örümcek bacağı çekildi ve ardında o kişinin sadece şakağında boş delikler bıraktı. Kafatası oyuğunun içindeki her şey temiz bir şekilde oradan çekilmişti, tamamıyla boşluktu.

 

Bu sahne korkunçtu. Luo Binghe bile bir anlık kendini toparlayamadı. O insan kafalı örümcek yaratık beyin sıvısıyla dolu yeri emmiş gibi görünüyordu, bunu bedene geri tırmanıp tiz bir sesle uğuldayarak ifade etti; bir bebeğin ağlaması gibi.

 

Tam o sırada ruhanî enerjiyle sıkıştırılmış hafif ok üzerinden geçmiş, ağzına saplanmasıyla uzun iniltiye neden olmuştu. Bu çocuğu dövmek* doğru cevaba ulaşmanın vermiş olduğu neşeyi kendisinde unutturmuştu!

 

Bu Çocuğu Dövmek: Evet, insan kafalı örümceğin bir bebek örümcek olduğundan bahsediyor.

 

Birdenbire olan sessizlik ve şaşkınlığın vermiş olduğu sersemliğin etkisindeki insanlar içerisinde Shen Qingqiu bütün o bağrışmalardan hafiften acımış kulaklarını ovaladı, cübbesinin yenini düzeltip sahnede belirdi, şatafatsızdı.

 

Kâğıt yelpazesini sallayarak açıp tuttu, böylece yüzünün yarısını örtüyordu. Shen Qingqiu hafif hoşnutsuzlukla dillendirdi: “Amma sesli!”

 

*****



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder