20 Mart 2020 Cuma

THE SCUM VILLAIN'S SELF-SAVING SYSTEM BÖLÜM 22: ÖLÜMSÜZ İTTİFAK LİGİ 2


Jue Di Vadisi.

 

Jue Di Vadisi yedi dağ silsilesinin birleşmesiyle saklanmıştı, yükseldiği yeşillik en uç noktasından en dip noktasına kadar uzanmaktaydı. Gizli, alt akıntılar, şelaleler ve tuhaf taşlarla birlikte sessiz ve derin kapalı vadiler uzun tepeler içerisinde düzensiz karmaşalardı. Adından iddia edildiği üzere arazi, içinden çıkılmaz durum hissine sokmaktaydı fakat birisinin yolu görmesine izin verdiğinde cennetin bütün çıkışları kapatmadığını gösteriyordu.

 

Shen Qingqiu’nin gözünden Ölümsüz İttifak Ligi’nin açılış alanı olarak kullanılmasa herkes yaşamak için tehlikeli bir yer olduğunu kabul edecekti.

 

Asıl güç dört büyük sektlerdi. Cang Qiong Dağı sekti başı almıştı, ardından Zhao Hua Tapınağı, Tanrı’nın Gözünden Bakanlar ve son olarak Huan Hua Sarayı geliyordu.

 

Zhao Hua Tapınağı, Tanrı’nın Gözünden Bakanlar ve Huan Hua Sarayı: Sırasıyla ‘Temiz/Şeffaf Çiçek’ Tapınağı (tapınak manastır anlamında geçmekte), ‘Hayali Çiçek’ Sarayı. Tanrı’nın Gözünden Bakanlar normalde Tian Yi Overlook diye çevrilmiş fakat sadece Overlook’u çevirdiğimde çok absürt duruyor, daha ona uygun bir alternatif de bulamadığım için şimdilik o sektin ismini tamamıyla Türkçe yazarak ilerleyeceğim.

 

Bu dört sekt arasında Cang Qiong Dağı en kapsamlı olandı. Tapınak ve Ermişler doğal olarak keşiş taocu sektlere saygılıydılar; Huan Hua Sarayı daha karışıktı, yönlendirmelerinde militarist okul düşüncesine daha yatkındılar ve geleceği görmede iyiydiler. Dünyayla en iç içe olan da onlardı, tekniklerindeki güç anlaşılamazdı. Yine de kuşkusuz en zengindiler. Huan Hua Sarayı her seferinde Ölümsüz İttifak Ligi’nde en çok parayı kapandı.

 

Ayrıca sayılamayacak, birçok farklı, küçükten orta büyüklüğe kadar sektler de vardı. Bu sebeple Jue Di Vadisi’ne kaydolup toplanan kişilerin sayısı kesinlikle on binin üstünde olacaktı.

 

Vaktiyle geçitteki sessizlik ve soğuk giriş aniden on binlerce insanın akışıyla doluverdi. Daha önce hiç insan görmeyen dağ hayvanları şaşırmıştı. Diğer yanlardan canlılık ve dirilik hissi vardı.

 

Lig’in Acemi efsuncuları sırada düzenli bir şekilde durmaya hazırlanıyorlardı. Dağı çevreleyen geçiş muazzam, doğal bir taş platformdu.

 

Vadidin girişine Lig’e katılmayan efsuncuların her şeyi gözlemleyebilmesi için yüksek kuleler yapılalı çok olmuştu. Çatının yüksek bir kısmında her sekti temsil eden renkli bayraklar açık bir şekilde dalgalanıyorlardı. Birinci sınıf nokta olan en üst kat sekt liderleri için ayrılmıştı, Yue Qingyuan Cang Qiong Dağı sektinin lideri olduğundan beri ekibin en üst katta oturmasına neden olmuştu.

 

Shen Qingqiu arkasına yaslandı. Onun sol yanında turna kadar beyaz saçlı, özgüvenli; geçmişte Cang Qiong Dağı sektini herkese karşı önemseyen, asil, yaşlı bir adam oturmaktaydı. Onu selamlamıştı da: “Ölümsüz Usta Chen.”

 

Huan Hua Sarayı’nın başı olan bu ihtiyar aynı zamanda Luo Binghe’nın öz annesinin shifu’suydu. Shen Qingqiu saygısına değecek kadar asil bir şeyin üyesi gibi inceledi.

 

Bu kişinin efsun temel yetenekleri sağlamdı, tok sesliydi ve kulağa hitap ediyordu. Vadinin girişinden kulenin en üst katına kadar sesini herkes gayet net bir şekilde duyabiliyordu.

 

 “Lig yedi gün sürecek. Herkes vadiye girdikten sonra büyük sihir bütün Jue Di Vadisi’ni kaplayacak. Yedi gün içerisinde Jue Di Vadisi’ne katılan bütün katılımcılar dış dünyayla bütün iletişimini kesecek. Dışarıdaki durumlardan bi’haber olacaklar fakat izleyiciler alanın içindeki durumu görmek için özgürce hayalet kartalın üstünde vadiden gökyüzüne doğru uçabilecekler.

Yüzlerce tür canavar çoktan vadinin içerisine yerleştirildi. Toplamda beş bin civarındalar. Bütün canavalarlar etkisiz hâle getirildiğinde cesetteki boncuğu elde edilebilecek. Boncuklar, farklı seviyelerdeki canavarlarda uyum seviyesinin zorluğuyla ruhanî enerjiyi içerecek. Herkes bileğine altın teli taktı mı?”

 

Platformun altındaki kişiler aniden bileklerindeki altın telleri göstermek için bileklerini açığa çıkardılar. Biraz görkemli gözüküyordu.

 

Törenin ustası konuşmaya devam etti: “Boncuğu alıp altın tele gerdikten sonra dereceniz buradaki sıralama tahtasında otomatik olarak yerleştirilecek.

 

Sıralama tahtası yüksek kulenin karşısına asılmıştı. Yedi tane tahta olmasına rağmen insanlar ilk ve ikinci sırayla pek ilgilenmiyorlardı. Herkes ilk 100 kişinin isminin olduğu ilk sıralama tahtasıyla ilgileniyordu, özel olarak ilk 10’a odaklanıyorlardı. Bu, ilk ve ikinci sıralamayla ilgilenmemelerinin sebebiydi.

 

Sonunda, Huan Hua sektinden olan kişi sert bir şekilde vurguladı: “Kesin surette yasak olan şey boncuklar için sektler arası savaşlardır! Gizli bir kavga bulunursa, aşağılık söylemler kullanılırsa ve başka birisinin yakaladığı boncuk kaybolursa derhal bu Lig’deki katılımcı hakkınızı kaybedecek ve üç dönem katılmanız engellencektir!”

 

Üç dönem yirmi yıl demekti.

 

Yeni efsuncular arasından dünyayı tecrübe etmemiş genç çoktu fakat bayat, pişmiş börek hamuru* ustalığındakiler de yok değildi. Bazı kişilerin utanmaz olup bir sürü vicdansızca zorbalık yapacağından, hilekâr çaylakla ve dürüst, hiddetli birisinin birbirine karışacağından korkuyorlardı. Engelleme olmasaydı bütün Lig’in dibine kadar, feci şekilde altüst olacağından; öyle ki insanın hayatına mâl olacağından korkuyordu. Bu sebeple bu şart fazlasıyla önemliydi.

 

Bayat, Pişmiş Börek Hamuru: Espritüel açıdan olması için ustalaşmış insanları böyle bir terimle açıklamak istemişler.

 

Bu sırada onlara yakın, önlerinde, sözde gizlice özel arzuları hakkında konuşan birkaç kadın sekt liderleri vardı.

“O mürit hangi sektten? Aşırı derecede yakışıklı.”

 

“Şu beyaz giysili karşılaştırıldıklarında Kıdemli Askerî Ağabey Gongyi’ye kaybetmiyor mu?”

 

 “Kıdemli Askerî Ağabey Gongyi’nin ruhanî enerjisi fazlasıyla kuvvetli, onları nasıl karşılaştırabilirsin?”

 

İlk bakışta Shen Qingqiu, hakkında konuştukları beyaz giysili şahsın kalabalıkta açık bir şekilde sıradışı, bu dünyanın dışından olan Luo Binghe olduğunu açıkça gördü.

 

Aslında, gizlice bakıp konuşanlar sadece onlar değillerdi. Platformun altında yer alıp Lig’e katılan müritler arasında bile genç kızlar gizli bir şekilde Luo Binghe’ya ilgi göstermekten kaçınıyor değillerdi, yanakları kırmızıyla alev almıştı.

 

Onların sesleri bastırılmış, fazlasıyla kısık olmasına rağmen oturan yetenekli efsuncular için sesleri ve beş duyuları son derece anlaşılırdı. Nasıl duymayabilirlerdi? Bu genç kadınlar başkalarının sözlerini duyacaklarını umursamak için fazla gençtiler. Neyse ki herkes fazlasıyla naziktiler ve hiçbir şey duymamış gibi davranıyorlardı, bakışlarını gezindirmiyorlardı.

 

Bazı kişiler utancından ayrılmak amacıyla iki kere öksürüp gülümsedi: “Herkes farklı istikametten geldi. Hadi, bu seferki Ölümsüz İttifak Ligi’nde yeni, sıradışı bir efsuncu var mı diye tahmin edelim mi?”

 

Shen Qingqiu’nin hevesi aniden bu konuya yöneldi!

 

 ‘Tahmin etmek’ diğer eski kurnazlıklardan bahseder gibi değildi, kumar gibiydi!

 

Açıkça söylemek gerekirse hangi genç efsuncunun daha uygun olduğuna dair bahis yatırmaktı.

 

Efsuncuların ayrıca birazcık eğlenceye ihtiyacı vardı. Hem altın ve gümüş gibi zevksiz şeylere bahse girmiyorlardı. Daha çok değerli efsun teknikleri, ruh taşları ve müridi başka birisinin sektine eğitim için gönderip itibarını yükseltme gibi şeylere bahse giriyorlardı. Önemli, ciddi eşyalara da bahse girmemişlerdi fakat Ölümsüz İttifak Ligi için yeterince geleneksel ve eğlenceli bir etkinlikti.

 

Yue Qingyuan’ın neslinden olanlar gibi birazcık daha yaşlı sekt liderleri bu tip şeyleri oynamazlardı fakat doğal olarak eğlencesine katılmak isteyen kişiler olurdu. Daha bir an bile geçmemişken platform etkinlikle canlanmıştı. Kendi sektlerine ya da hanelerinin geleceği yetenekli müritlerine bahis oynamayan insan yoktu. Örnek olarak Qi Qingqi Liu Mingyan için yatırmıştı.

 

Shen Qingqiu hiçbir şeye pek de dikkat etmiyordu ve apaçık bir şekilde Luo Binghe’ya 1000 ruh taşı yatırdı!

 

Bu aşırı derece büyük hareket etraftaki herkesi şok etmişti.

 

Dost sekt üyelerinin hepsi içlerinden nasıl Luo Binghe ismini daha önce duymadıklarını düşünüyorlardı. Aslında suçlanamazdılar. Luo Binghe’nın şu anki mizacı fazlasıyla mütevâzi ve şatafatsızdı. İtibar kazanmak istemiyordu, iyi bir şeyler yapıp sessizce ayrılıyordu. İtibarı yükselmiyordu, bu nedenle parıldamıyordu. Seyirciler Shen Qingqiu’nin bu müridi fazlasıyla ilham alınmış renkli bir resim gibi görmesinin nedenini anlayamıyordu.

 

En üstün altındaki katta törenin ustaları iyi enerji ve esintiyle Lig’in detaylarında sonuca varmış, ardından bütün yeni efsuncuların yemin edip kabullerinin resmî olarak başlamalarını sağlamışlardı.

 

Çünkü çok fazla insan vardı, kim hangi sektten, nereden bakılmaksızın yirmi farklı kapıdan girmişlerdi. Katılımcı acemi efsuncuların hepsi Jue Di Vadisi’nin sınırlarına heyecanlı bir şekilde girdiler. Etkinlik başladığında kaos içerisinde çoktan ünlü ve başarılı kıdemliler en üst katta boş boş sohbet ederken ya da kavun çekirdeklerini yerken sakin ve telaşsız kaldılar.

 

O hâlde insanlar nasıl oluyor da Jue Di Vadisi’nin içindeki olaylardan haberdâr olabiliyordu?

 

Sihrin içerisinde yüzlerce hayalet kartal vardı. Hayalet kartallar izlemek için özel personeller tarafından kontrol ediliyorlardı. Havada süzülürken bütün manzara onların bakışı altındaydı ve görüntü yüksek platformun önüne kurulmuş birçok kristal ekrana yükleniyordu. Modern gözetleme eşyalarıyla karşılaştırıldıklarında pek de farklılıkları yoktu.

 

Bazı kişiler neşeyle ışık saçtı: “Beklenildiği gibi açılış töreni bir numara!”

 

Kırmızı duyuruda ilk on numaradakilerin isimlerin hepsi ışıl ışıl altındandı. O anda ilk sıradaki isim çoktan “Gongyi Xiao*” karakterine dönüşmüştü. Yanında ‘yirmi’ numara takip etti.

 

Gongyi Xiao: ‘Kederli Halk Merasimi’ anlamına gelmekte.

 

Yani kısa bir sürede, yarım shischen, 1 saat, içerisinde çoktan yirmi yaratığı temizlemiş, yirmi boncuk almıştı!

 

İkinci sırada Liu Mingyan canavarlardan kurtulup altı boncuk kazanarak yakından takip ediyordu. Aralarındaki rakam iki kattı.

 

Kristal ekran yakışıklı ve fütursuz genç bir delikanlıyı yansıtmıştı; doğal ve kontrolsüz tavırlarıyla bulutları yanlıyor, suda süzülüyordu. Hareket ettiğinde yıldırım gibiydi. Bir anda fazlasıyla üzgün ruhlar önüne gelip kıyılıyorlardı, duman gibi kayboluyorlar ve bulut gibi dağılıyorlardı.



Neden böylesin?!

 

Shen Qingqiu gülümsedi fakat konuşmadı.

 

Bu Gongyi Xiao tam olarak zorba havası yayıyor gibi gözüküyordu, fakat… haha… Aslında normal, ölmeye giden bir askerle eşit düzeydeydi.

 

Bir çeşit yakışıklı gözükme, iyi aile, yüksek yetenek, kız kardeşler tarafından beğenilme, ateşli, dinç ve başarılı genç bir adamı temsil ediyordu. Fakat ne yazık ki kahraman buradaydı. Kahraman için ölüme giden asker olmalıydın. Oy üstünlüğüyle sürmekte olan listedeki ilk kişi olmasına rağmen maalesef, acı bir şekilde Luo Binghe onu tekmelemeden önce pek uzun sürdüremedi.

 

Luo Binghe’nın ismi orta sıradaydı, ikinci rakam yalnızca ‘bir’di.

 

Shen Qingqiu en ufak bir şekilde endişelenmemişti.

 

Gece olduğunda Luo Binghe’nın listedeki durdurulamaz kuvvetini kimse önleyemeyecekti.

 

Tam o sırada, son derece etkili büyük □□ karışıklık, korkutucu olay dizisi, perdesi çekilip açılmak üzereydi!

 

Ölümsüz İttifak Ligi, ilk gün, sadece birkaç dakika uzaklıkta ve jin zamanına [23.00-1.00]  yakın yapılmıştı.

 

Gökyüzü koyu maviydi, yuvarlak dolunay gökyüzünün ilerisinde asılmıştı. Yüksek platform ışıklarla ışıl ışıldı.

 

Shen Qingqiu’nin her zaman ağzı tek kelime etmeden kapalıydı, meditasyon yapıyor taklidi yapıyordu fakat gücünü koruyup enerjisini depoluyordu. Ardından, sonunda, gözlerini açtı. Pek çok kristal ekranda sonunda Luo Binghe’nın o anki durumunu yansıtan bir ayna bulabilmişti.

 

Luo Binghe yavaşça ormana ilerliyordu, kılıcını sırtında taşıyordu. Vücudu kusursuzdu, tamamıyla yorulmak bilmez gözüküyordu. Gözleri yıldızlar gibiydi ve kristal ekranı doğrudan delebilecek gibi gözüküyorlardı.

 

Gelgelelim, yalnız değildi.

 

Büyük miktarda insan yalnız ilerliyor ya da yakın arkadaşı oldukları birisiyle ortak oluyorlardı. Çoğunlukla üç mürit olarak gruplaşmıştılar. Tabi ki de güçlü kadın efsuncular da vardı fakat bütüne gelince toy, fiziksel ve psikolojik güçleri yeterli değildi. Genelde başka birilerinin yardımına ihtiyaçları oluyordu. Bu grupta bütün kıdemli ve genç askerî kız kardeşler iyi geçiniyorlardı. Bütün yol boyunca büyük bir şaka gibi gözükse de bu duruma pek de uymuyordu. Ayrıca çok fazla insan vardı ve bireysel güçleri kararlaştırılamazdı, nasıl olurdu da boncuk aralarında ayrılabiliyordu? Bu da anlaşılması güç bir konuydu.

 

Luo Binghe’nın takımını yedi ya da sekiz kişi takip ediyordu. Zayıf kadınlar olmasaydı o zaman fazlasıyla genç müritlerdi. Bu sahne çok dikkat çekiciydi. Aniden birkaç kişi Gongyi Xiao’nun figürünü izlemeyi bırakıp olması gerekenden büyük, tuhaf takıma doğru bakışlarını çevirmişti.

 

Aralarında Luo Binghe’ya en yakın yürüyen figür açık sarı kıyafetli, Gece İncisi’ni tutmakta olan Huan Hua Sarayı müridiydi.

 

Gece İncisi: Karanlıkta parladığı söylenen bir inci türü. Burada fener olarak kullanılmakta.

 

 *****



Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder