Jue Di Vadisi.
Jue Di Vadisi yedi dağ silsilesinin birleşmesiyle
saklanmıştı, yükseldiği yeşillik en uç noktasından en dip noktasına kadar
uzanmaktaydı. Gizli, alt akıntılar, şelaleler ve tuhaf taşlarla birlikte sessiz
ve derin kapalı vadiler uzun tepeler içerisinde düzensiz karmaşalardı. Adından
iddia edildiği üzere arazi, içinden çıkılmaz durum hissine sokmaktaydı fakat
birisinin yolu görmesine izin verdiğinde cennetin bütün çıkışları kapatmadığını
gösteriyordu.
Shen Qingqiu’nin gözünden Ölümsüz İttifak Ligi’nin
açılış alanı olarak kullanılmasa herkes yaşamak için tehlikeli bir yer olduğunu
kabul edecekti.
Asıl güç dört büyük sektlerdi. Cang Qiong Dağı sekti
başı almıştı, ardından Zhao Hua Tapınağı, Tanrı’nın Gözünden Bakanlar ve son
olarak Huan Hua Sarayı geliyordu.
Zhao
Hua Tapınağı, Tanrı’nın Gözünden Bakanlar ve Huan Hua Sarayı: Sırasıyla
‘Temiz/Şeffaf Çiçek’ Tapınağı (tapınak manastır anlamında geçmekte), ‘Hayali
Çiçek’ Sarayı. Tanrı’nın Gözünden Bakanlar normalde Tian Yi Overlook diye
çevrilmiş fakat sadece Overlook’u çevirdiğimde çok absürt duruyor, daha ona
uygun bir alternatif de bulamadığım için şimdilik o sektin ismini tamamıyla
Türkçe yazarak ilerleyeceğim.
Bu dört sekt arasında Cang Qiong Dağı en kapsamlı
olandı. Tapınak ve Ermişler doğal olarak keşiş taocu sektlere saygılıydılar;
Huan Hua Sarayı daha karışıktı, yönlendirmelerinde militarist okul düşüncesine
daha yatkındılar ve geleceği görmede iyiydiler. Dünyayla en iç içe olan da
onlardı, tekniklerindeki güç anlaşılamazdı. Yine de kuşkusuz en zengindiler.
Huan Hua Sarayı her seferinde Ölümsüz İttifak Ligi’nde en çok parayı kapandı.
Ayrıca sayılamayacak, birçok farklı, küçükten orta büyüklüğe
kadar sektler de vardı. Bu sebeple Jue Di Vadisi’ne kaydolup toplanan kişilerin
sayısı kesinlikle on binin üstünde olacaktı.
Vaktiyle geçitteki sessizlik ve soğuk giriş aniden on
binlerce insanın akışıyla doluverdi. Daha önce hiç insan görmeyen dağ
hayvanları şaşırmıştı. Diğer yanlardan canlılık ve dirilik hissi vardı.
Lig’in Acemi efsuncuları sırada düzenli bir şekilde
durmaya hazırlanıyorlardı. Dağı çevreleyen geçiş muazzam, doğal bir taş
platformdu.
Vadidin girişine Lig’e katılmayan efsuncuların her
şeyi gözlemleyebilmesi için yüksek kuleler yapılalı çok olmuştu. Çatının yüksek
bir kısmında her sekti temsil eden renkli bayraklar açık bir şekilde dalgalanıyorlardı.
Birinci sınıf nokta olan en üst kat sekt liderleri için ayrılmıştı, Yue
Qingyuan Cang Qiong Dağı sektinin lideri olduğundan beri ekibin en üst katta
oturmasına neden olmuştu.
Shen Qingqiu arkasına yaslandı. Onun sol yanında turna
kadar beyaz saçlı, özgüvenli; geçmişte Cang Qiong Dağı sektini herkese karşı
önemseyen, asil, yaşlı bir adam oturmaktaydı. Onu selamlamıştı da: “Ölümsüz
Usta Chen.”
Huan Hua Sarayı’nın başı olan bu ihtiyar aynı zamanda
Luo Binghe’nın öz annesinin shifu’suydu. Shen Qingqiu saygısına değecek kadar
asil bir şeyin üyesi gibi inceledi.
Bu kişinin efsun temel yetenekleri sağlamdı, tok
sesliydi ve kulağa hitap ediyordu. Vadinin girişinden kulenin en üst katına
kadar sesini herkes gayet net bir şekilde duyabiliyordu.
“Lig yedi gün
sürecek. Herkes vadiye girdikten sonra büyük sihir bütün Jue Di Vadisi’ni
kaplayacak. Yedi gün içerisinde Jue Di Vadisi’ne katılan bütün katılımcılar dış
dünyayla bütün iletişimini kesecek. Dışarıdaki durumlardan bi’haber olacaklar
fakat izleyiciler alanın içindeki durumu görmek için özgürce hayalet kartalın
üstünde vadiden gökyüzüne doğru uçabilecekler.
Yüzlerce tür canavar çoktan vadinin içerisine
yerleştirildi. Toplamda beş bin civarındalar. Bütün canavalarlar etkisiz hâle
getirildiğinde cesetteki boncuğu elde edilebilecek. Boncuklar, farklı
seviyelerdeki canavarlarda uyum seviyesinin zorluğuyla ruhanî enerjiyi
içerecek. Herkes bileğine altın teli taktı mı?”
Platformun altındaki kişiler aniden bileklerindeki
altın telleri göstermek için bileklerini açığa çıkardılar. Biraz görkemli
gözüküyordu.
Törenin ustası konuşmaya devam etti: “Boncuğu alıp
altın tele gerdikten sonra dereceniz buradaki sıralama tahtasında otomatik
olarak yerleştirilecek.
Sıralama tahtası yüksek kulenin karşısına asılmıştı.
Yedi tane tahta olmasına rağmen insanlar ilk ve ikinci sırayla pek
ilgilenmiyorlardı. Herkes ilk 100 kişinin isminin olduğu ilk sıralama
tahtasıyla ilgileniyordu, özel olarak ilk 10’a odaklanıyorlardı. Bu, ilk ve
ikinci sıralamayla ilgilenmemelerinin sebebiydi.
Sonunda, Huan Hua sektinden olan kişi sert bir şekilde
vurguladı: “Kesin surette yasak olan şey boncuklar için sektler arası
savaşlardır! Gizli bir kavga bulunursa, aşağılık söylemler kullanılırsa ve
başka birisinin yakaladığı boncuk kaybolursa derhal bu Lig’deki katılımcı
hakkınızı kaybedecek ve üç dönem katılmanız engellencektir!”
Üç dönem yirmi yıl demekti.
Yeni efsuncular arasından dünyayı tecrübe etmemiş genç
çoktu fakat bayat, pişmiş börek hamuru* ustalığındakiler de yok değildi. Bazı
kişilerin utanmaz olup bir sürü vicdansızca zorbalık yapacağından, hilekâr
çaylakla ve dürüst, hiddetli birisinin birbirine karışacağından korkuyorlardı.
Engelleme olmasaydı bütün Lig’in dibine kadar, feci şekilde altüst olacağından;
öyle ki insanın hayatına mâl olacağından korkuyordu. Bu sebeple bu şart
fazlasıyla önemliydi.
Bayat,
Pişmiş Börek Hamuru: Espritüel açıdan olması için ustalaşmış insanları böyle
bir terimle açıklamak istemişler.
Bu sırada onlara yakın, önlerinde, sözde gizlice özel
arzuları hakkında konuşan birkaç kadın sekt liderleri vardı.
“O mürit hangi sektten? Aşırı derecede yakışıklı.”
“Şu beyaz giysili karşılaştırıldıklarında Kıdemli
Askerî Ağabey Gongyi’ye kaybetmiyor mu?”
“Kıdemli Askerî
Ağabey Gongyi’nin ruhanî enerjisi fazlasıyla kuvvetli, onları nasıl
karşılaştırabilirsin?”
İlk bakışta Shen Qingqiu, hakkında konuştukları beyaz
giysili şahsın kalabalıkta açık bir şekilde sıradışı, bu dünyanın dışından olan
Luo Binghe olduğunu açıkça gördü.
Aslında, gizlice bakıp konuşanlar sadece onlar
değillerdi. Platformun altında yer alıp Lig’e katılan müritler arasında bile
genç kızlar gizli bir şekilde Luo Binghe’ya ilgi göstermekten kaçınıyor değillerdi,
yanakları kırmızıyla alev almıştı.
Onların sesleri bastırılmış, fazlasıyla kısık olmasına
rağmen oturan yetenekli efsuncular için sesleri ve beş duyuları son derece
anlaşılırdı. Nasıl duymayabilirlerdi? Bu genç kadınlar başkalarının sözlerini duyacaklarını
umursamak için fazla gençtiler. Neyse ki herkes fazlasıyla naziktiler ve hiçbir
şey duymamış gibi davranıyorlardı, bakışlarını gezindirmiyorlardı.
Bazı kişiler utancından ayrılmak amacıyla iki kere
öksürüp gülümsedi: “Herkes farklı istikametten geldi. Hadi, bu seferki Ölümsüz
İttifak Ligi’nde yeni, sıradışı bir efsuncu var mı diye tahmin edelim mi?”
Shen Qingqiu’nin hevesi aniden bu konuya yöneldi!
‘Tahmin etmek’
diğer eski kurnazlıklardan bahseder gibi değildi, kumar gibiydi!
Açıkça söylemek gerekirse hangi genç efsuncunun daha
uygun olduğuna dair bahis yatırmaktı.
Efsuncuların ayrıca birazcık eğlenceye ihtiyacı vardı.
Hem altın ve gümüş gibi zevksiz şeylere bahse girmiyorlardı. Daha çok değerli
efsun teknikleri, ruh taşları ve müridi başka birisinin sektine eğitim için
gönderip itibarını yükseltme gibi şeylere bahse giriyorlardı. Önemli, ciddi
eşyalara da bahse girmemişlerdi fakat Ölümsüz İttifak Ligi için yeterince
geleneksel ve eğlenceli bir etkinlikti.
Yue Qingyuan’ın neslinden olanlar gibi birazcık daha
yaşlı sekt liderleri bu tip şeyleri oynamazlardı fakat doğal olarak eğlencesine
katılmak isteyen kişiler olurdu. Daha bir an bile geçmemişken platform
etkinlikle canlanmıştı. Kendi sektlerine ya da hanelerinin geleceği yetenekli müritlerine
bahis oynamayan insan yoktu. Örnek olarak Qi Qingqi Liu Mingyan için
yatırmıştı.
Shen Qingqiu hiçbir şeye pek de dikkat etmiyordu ve
apaçık bir şekilde Luo Binghe’ya 1000 ruh taşı yatırdı!
Bu aşırı derece büyük hareket etraftaki herkesi şok etmişti.
Dost sekt üyelerinin hepsi içlerinden nasıl Luo Binghe
ismini daha önce duymadıklarını düşünüyorlardı. Aslında suçlanamazdılar. Luo
Binghe’nın şu anki mizacı fazlasıyla mütevâzi ve şatafatsızdı. İtibar kazanmak
istemiyordu, iyi bir şeyler yapıp sessizce ayrılıyordu. İtibarı yükselmiyordu,
bu nedenle parıldamıyordu. Seyirciler Shen Qingqiu’nin bu müridi fazlasıyla
ilham alınmış renkli bir resim gibi görmesinin nedenini anlayamıyordu.
En üstün altındaki katta törenin ustaları iyi enerji
ve esintiyle Lig’in detaylarında sonuca varmış, ardından bütün yeni
efsuncuların yemin edip kabullerinin resmî olarak başlamalarını sağlamışlardı.
Çünkü çok fazla insan vardı, kim hangi sektten,
nereden bakılmaksızın yirmi farklı kapıdan girmişlerdi. Katılımcı acemi
efsuncuların hepsi Jue Di Vadisi’nin sınırlarına heyecanlı bir şekilde
girdiler. Etkinlik başladığında kaos içerisinde çoktan ünlü ve başarılı
kıdemliler en üst katta boş boş sohbet ederken ya da kavun çekirdeklerini
yerken sakin ve telaşsız kaldılar.
O hâlde insanlar nasıl oluyor da Jue Di Vadisi’nin
içindeki olaylardan haberdâr olabiliyordu?
Sihrin içerisinde yüzlerce hayalet kartal vardı.
Hayalet kartallar izlemek için özel personeller tarafından kontrol
ediliyorlardı. Havada süzülürken bütün manzara onların bakışı altındaydı ve
görüntü yüksek platformun önüne kurulmuş birçok kristal ekrana yükleniyordu.
Modern gözetleme eşyalarıyla karşılaştırıldıklarında pek de farklılıkları
yoktu.
Bazı kişiler neşeyle ışık saçtı: “Beklenildiği gibi
açılış töreni bir numara!”
Kırmızı duyuruda ilk on numaradakilerin isimlerin
hepsi ışıl ışıl altındandı. O anda ilk sıradaki isim çoktan “Gongyi Xiao*”
karakterine dönüşmüştü. Yanında ‘yirmi’ numara takip etti.
Gongyi
Xiao: ‘Kederli Halk Merasimi’ anlamına gelmekte.
Yani kısa bir sürede, yarım shischen, 1 saat,
içerisinde çoktan yirmi yaratığı temizlemiş, yirmi boncuk almıştı!
İkinci sırada Liu Mingyan canavarlardan kurtulup altı
boncuk kazanarak yakından takip ediyordu. Aralarındaki rakam iki kattı.
Kristal ekran yakışıklı ve fütursuz genç bir
delikanlıyı yansıtmıştı; doğal ve kontrolsüz tavırlarıyla bulutları yanlıyor,
suda süzülüyordu. Hareket ettiğinde yıldırım gibiydi. Bir anda fazlasıyla üzgün
ruhlar önüne gelip kıyılıyorlardı, duman gibi kayboluyorlar ve bulut gibi
dağılıyorlardı.
Neden böylesin?!
Shen Qingqiu gülümsedi fakat konuşmadı.
Bu Gongyi Xiao tam olarak zorba havası yayıyor gibi
gözüküyordu, fakat… haha… Aslında normal, ölmeye giden bir askerle eşit
düzeydeydi.
Bir çeşit yakışıklı gözükme, iyi aile, yüksek yetenek,
kız kardeşler tarafından beğenilme, ateşli, dinç ve başarılı genç bir adamı temsil
ediyordu. Fakat ne yazık ki kahraman buradaydı. Kahraman için ölüme giden asker
olmalıydın. Oy üstünlüğüyle sürmekte olan listedeki ilk kişi olmasına rağmen
maalesef, acı bir şekilde Luo Binghe onu tekmelemeden önce pek uzun sürdüremedi.
Luo Binghe’nın ismi orta sıradaydı, ikinci rakam
yalnızca ‘bir’di.
Shen Qingqiu en ufak bir şekilde endişelenmemişti.
Gece olduğunda Luo Binghe’nın listedeki durdurulamaz
kuvvetini kimse önleyemeyecekti.
Tam o sırada, son derece etkili büyük □□ karışıklık,
korkutucu olay dizisi, perdesi çekilip açılmak üzereydi!
Ölümsüz İttifak Ligi, ilk gün, sadece birkaç dakika
uzaklıkta ve jin zamanına [23.00-1.00] yakın yapılmıştı.
Gökyüzü koyu maviydi, yuvarlak dolunay gökyüzünün
ilerisinde asılmıştı. Yüksek platform ışıklarla ışıl ışıldı.
Shen Qingqiu’nin her zaman ağzı tek kelime etmeden
kapalıydı, meditasyon yapıyor taklidi yapıyordu fakat gücünü koruyup enerjisini
depoluyordu. Ardından, sonunda, gözlerini açtı. Pek çok kristal ekranda sonunda
Luo Binghe’nın o anki durumunu yansıtan bir ayna bulabilmişti.
Luo Binghe yavaşça ormana ilerliyordu, kılıcını
sırtında taşıyordu. Vücudu kusursuzdu, tamamıyla yorulmak bilmez gözüküyordu.
Gözleri yıldızlar gibiydi ve kristal ekranı doğrudan delebilecek gibi
gözüküyorlardı.
Gelgelelim, yalnız değildi.
Büyük miktarda insan yalnız ilerliyor ya da yakın
arkadaşı oldukları birisiyle ortak oluyorlardı. Çoğunlukla üç mürit olarak
gruplaşmıştılar. Tabi ki de güçlü kadın efsuncular da vardı fakat bütüne
gelince toy, fiziksel ve psikolojik güçleri yeterli değildi. Genelde başka
birilerinin yardımına ihtiyaçları oluyordu. Bu grupta bütün kıdemli ve genç
askerî kız kardeşler iyi geçiniyorlardı. Bütün yol boyunca büyük bir şaka gibi
gözükse de bu duruma pek de uymuyordu. Ayrıca çok fazla insan vardı ve bireysel
güçleri kararlaştırılamazdı, nasıl olurdu da boncuk aralarında ayrılabiliyordu?
Bu da anlaşılması güç bir konuydu.
Luo Binghe’nın takımını yedi ya da sekiz kişi takip
ediyordu. Zayıf kadınlar olmasaydı o zaman fazlasıyla genç müritlerdi. Bu sahne
çok dikkat çekiciydi. Aniden birkaç kişi Gongyi Xiao’nun figürünü izlemeyi
bırakıp olması gerekenden büyük, tuhaf takıma doğru bakışlarını çevirmişti.
Aralarında Luo Binghe’ya en yakın yürüyen figür açık
sarı kıyafetli, Gece İncisi’ni tutmakta olan Huan Hua Sarayı müridiydi.
Gece
İncisi: Karanlıkta parladığı söylenen bir inci türü. Burada fener olarak
kullanılmakta.
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder