20 Mart 2020 Cuma

FEMALE GENERAL AND ELDEST PRINCESS - BÖLÜM 4: AZALAN KOKU VE PARÇALANAN YEŞİM TAŞI, QINGCHENG'IN DÜŞÜŞÜ

Li Krallığının başkenti olan Tiandu şehrinde kraliyet sarayının doğuya bakan tarafında yer alan saraya ait odalardan birinde düzinelerce hizmetçi ve harem ağası dolaşıyordu.

 

Ama avludan çıt çıkmıyordu.Herkes nefesini tutmuş,adımlarını dikkatli ve kontrollü bir şekilde atıyordu.

 

Büyük bir korku içinde…

 

‘Xian-er hariç geri kalanınız çekilebilir’

 

‘Anlaşıldı’

 

Karyola etrafına oyulmuş karmaşık desenler eşliğinde zarif perdelerle kaplı yatakta nefes almakta zorlanan bir kadın yatıyordu.Emir onun tarafından verilmişti.Kısık bir sesle söylemesine rağmen emiri görmezden gelinemezdi.

 

‘İmparatoriçe Anne…’

 

‘Xian-er, gel ve yanıma otur.İmparatoriçe Annen sana iyice bir… baksın’

 

Yatakta uzanan kadın Li Krallığının imparatoriçesi  Li Qingcheng’di.Son günlerde zayıf ve kırılgan görünse de bir bakış attıktan sonra güçlü karakterinin verdiği izlenimi unutmak zordu.Li Krallığının yirmi yıl önceki bir numaralı güzelinden beklendiği gibi kimse onun doğuştan gelen asaletini görmezden gelmeye cesaret edemezdi.Yirmi yıl çabucak geçmiş olsa da şehri yerinden oynatan güzelliğin izleri* hala duruyordu.

 

(Not: Li Qingcheng,倾城倾国 şehir ve harabeler aşan güzellik anlamına gelir.)

 

Li Xian, İmparatoriçe Li Qingcheng’nin yanında sessizce oturdu.Korkunç bir şekilde zayıflamış olan annesine bakarken göz yaşları yavaşça yanaklarından aktı.

 

(Not: Li Xian: rafine/usta,yetenekli anlamına gelir.Rafine burada ‘seçkin’ anlamındadır.)

Kızını bu halde gören Li QingCheng solgun zoraki bir gülümseme takındı ve ‘Annen son birkaç yıldır her zaman hastaydı ve bu süre içinde küçük prensesine iyi bakamadı.Xian-er büyümüşsün’dedi.

 

‘İmparatoriçe Anne!’Li Xian,Li Qingcheng’in örtünün dışında kalan elini hafifçe tutarak kaldırdı.Tutuşunu sıkılaştırmaya cesaret edemedi.Li QingCheng’in elindeki kemikleri hissedebiliyordu ve açık beyaz teninin altında damarlarını görebiliyordu.Eli tek bir darbede parçalanacak kadar kırılgan gözüküyordu.

 

‘Xian-er, annen için üzgün hissetme.Hiç bir pişmanlığım yok, sadece sen ve erkek kardeşin için endişe-…. Kekeke*’

 

(Not:Gülme sesi gibi gelse de burada öksürüyor.)

 

‘İmparatoriçe Anne, saray doktorunu çağırın’Li Xian,Li Qingcheng’in elini tutarken göz yaşı döktü.Göz yaşları yüzünün Li Qingcheng’e benzeyen yedi parçasından aşağıya doğru akıp geçtikten sonra parlak kırmızı brokar battaniyeye yavaşça düştü.Göz yaşları hızlıca emildi.Ardında kurumuş kan lekesi gibi koyu kırmızı bir leke bıraktı.

 

‘Aptal çocuk,annenin sağlığını bilmiyor musun?Anne ve kızının biraz zaman geçirmesine izin ver.Kraliçe annenin sana söyleyecekleri var.’

 

Li Xian,Li QingCheng’in kararına uyarak başını salladı ancak brokar battaniyenin üzerindeki koyu kırmızı lekeler artıyordu.

 

Li Qingcheng,ağız dolusu kaba bir şekilde nefes aldı, göğsü yükseldi ve ciddi bir şekilde düştü, sanki vücudu rahatsızlığını taşımaya ve bir şekilde  devam etmek için çok uğraşıyormuş gibiydi.

 

‘Xian-er,gelecekte…Eğer evlenirsen,seçimini yüreğinle yapman gerektiğini  hatırlamalısın,Kraliçe annen…kızının zevkine güveniyor…Evlilik hakkında çok fazla düşünme…Sen…Sevgili çocuğum…izin veremem…bu kadar kolay olmasına.’

 

‘Mm.İmparatoriçe Anne anlıyorum,Xian-er anlıyor…’

 

‘Ve erkek kardeşin,kardeşinin sağlığı iyi değil.Bu pozisyonda kalamaz…daha iyi olmalı.Eğer o da aynı şeyi düşünüyorsa,erkenden niyetini ifade etmeli…Qi Wang…Anlayışlıdır,O kesinli… kesinlikle değil…kekeke’

 

‘İmparatoriçe anne!Xian-er anlıyor!’

 

‘İmparatoriçe’ye rapor ediyorum,Veliaht Prens burada!’

 

Dışarıdaki saray hizmetçisinin raporunu duyan Li Qingcheng’in gözleri anlık bir ışıltıyla parladı.

 

‘Veliaht prensin içeri girmesine izin verin!’Li Xian aceleyle söyledi.

 

Gıcırtı eşliğinde yatak odasının kapısı açıldı. Altın iplik işlemeli siyah cüppe giyen  ve başında mirasçı olduğunu belli eden beyaz yeşimden yapılmış bir taç bulunan çocuk içeri girdi.

 

O,Li Krallığının Veliaht Prensi Li Zhu’ydu.Onun yüzü ablası Li Xian'a benzese de  bundan daha fazlası vardı, kaşlarından ve gözlerinden bir erkeğin ruhunu taşıdığı belli oluyordu.Hala gelişmekte olan bir yapısı olduğu için tarif etmesi zor olsa da  teninin solgunluğu ona prestijli kıyafetine rağmen  kırılgan bir izlenim veriyordu.

 

“İmparatoriçe Anne!Kız Kardeşim! ”Li Zhu itaatkar bir şekilde önce Li Qingcheng’in yatağına doğru ilerledi ve annesiyle ablasına karşı nezaketini gösterdi.

 

“Yaklaş  İmparatorun oğlu,İmparatoriçe Annenin sana bakmasına izin ver.”

 

“Evet,İmparatoriçe Anne.” Sekiz yaşındaki Li Zhu, Li Qingcheng’nin yatağının önünde dik bir şekilde ayakta durdu,tavırları tıpkı bir imparatorunki gibiydi.

 

Oğlunu ve kızını gözlerinin önünde gören Li Qingcheng rahatlamış bir gülümseme takındı.Li Zhu'ya baktı ve konuşmak için  çaba gösterdi: “İmparatorluğun oğlu , ablanın dediklerini yapmayı unutma.”

 

“İmparatoriçe Anne!” Li Zhu’ya her zaman ‘öfkesini ve sevincini’ belli etmemesi öğretilse de o sadece sekiz yaşında bir çocuktu.Biyolojik annesini böyle bir durumda görünce ağlamaya başlamıştı.

 

Li Qingcheng’nin buğulu bakışları, oğlu ve kızı arasında gidip geldi.Sıkıca kapanan oda kapısına baktıktan sonra konuşmak istedi ama kendini durdurdu.Hafif ve sessiz bir iç çektikten sonra yavaşça gözlerini kapadı.

 

‘Zhu-er,ablasına tahta geçmek isteyip istemediğini soruyor’

 

‘En…Bunu Zhu-er yapmalı!’

 

Li Krallığı – Sınır

 

‘Gege,bunu çabuk giy!’ Lin Yu,Lin Wanyue’ye üç parmak genişliğinde bir çuvaldan yapılma şerit verdi.

 

Lin Wanyue, şeridi alıp Lin Yu’nun dediği gibi anlına bağladı ve alçak bir sesle sordu:’Ne oldu?’

 

Lin Yu-da onun gibi sesini alçaltarak söyledi:’İmparatoriçe vefat etti.’

 

‘Oh.’Lin Wanyue kafasını salladı.

 

Lin Yu konuşmaya devam etti:’Kraliçe,Mareşalimizin küçük kız kardeşidir.’

 

Lin Yu,Lin Wanyue’nin şaşırmış suratına baktı ve iç çekti.Bu Da-ge politik konulara karşı duyarsızdı.Hun’ları öldürmek dışında diğer şeyleri umursamıyordu,bu şekilde nasıl devam edebilirdi ki?Nazik bir şekilde açıkladı:‘Ge, senin ailen orduya mensup olmadığı için muhtemelen bilmiyorsun.General Li Mu’nun babası önceki imparatorun yeminli kardeşiydi,ona Krallığın soyadını vermişti.Eski General'in bir oğlu ve bir kızı vardı, oğlu Büyük Mareşal General Li Muydu,kızıysa şu anki İmparatorumuz olan Veliaht Prens ile evlenmişti. ”

 

Lin Wanyue konuşmak için ağzını açtı ama konuşmadan önce sinyal borusunun düşük ve derin sesi yayıldı!

 

‘Düşman istilası!’ Sinyal borusunu duyduktan sonra Lin Wanyue sanki başka bir insana dönüşmüştü.Aceleyle yatağın üzerindeki kaba kumaşlı sırt çantasını sırtına alıp ardından mızrağını alarak çadırdan fırladı.

 

Lin Yu,onu yakından takip etti.İkisi ilgili  birliklere geldiler.Birlik okçuları bir araya getirdikten sonra barack*duvarına yükseldi, savaş davulları çaldı, “don don don” sesleri Lin Wanyue’nin kalp atışıyla aynı frekansı paylaşıyordu.

 

(Not: Barack,duvarın türü ya da ismi )

Zemin hafifçe sarsılmaya başlamıştı. İki yıllık tecrübesinden dolayı  Lin Wanyue artık yerdeki sarsıntılardan kaç Hun'un geldiğini tahmin edebiliyordu ve savaşılması zor bir savaş olacağını hissedebiliyordu!

 

‘Hazır olun!’

 

‘Ateş!’ Kaptanın emrini takiben, havayı yaran okların “sou sou sou” sesi kamp alanı çevresinde yankılandı.

 

Uzaktan Hun  savaş atlarının  kişneme seslerine karışmış acı dolu sesler geliyordu.

 

“Pa”Vurulan bir okçu barak duvarından aşağıya düştü.Lin Wanyue’nin grubundan çok uzak olmayan bir yere düşmüştü,Lin Wanyue bir bakış attıktan sonra  geri döndü: kaşları arasında bir inç uzunluğundan fazla  bir ok bulunuyordu.

 

Çeşitli taburlar için bayrak sinyalleri harekete geçmeye başladı, Lin Wanyue önündeki sinyale baktı: okçuları koruyun, doğrudan ilerlemek için piyade askerlerini, kıskaç altındaki süvarileri ...

 

Lin Wanyue,mızrağını tutarken bir yandan da diğer elindeki podaoyu sıktı, savaş davullarının sesi ardından kışla duvarı açıldı!

 

‘Hücum!’Öncü komutan kükredi ve piyade askerleri hücum ederek çarpıştı!



*****




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder