Li Krallığının piyade askerleri aceleyle sağır edici
bağırışlar eşliğinde askeri kamptan dışarıya doğru saldırıya geçtiler.Bütün
piyade taburu dışarı çıktığında ileriye doğru saldırsa da kuş bakışı bir açıyla
bakan birisi piyade askerlerinin her birinin sessiz bir şekilde saldırı
formasyonu oluşturmak için anlaştığını görebilirdi!
Lin Wanyue, zaman zaman kulaklarında havayı yarıp geçen
okların seslerini duyuyordu. Kışla duvarındaki okçular Hunların kuvvetlerini
dağıtsa bile Lin Wanyue’nin yolu üzerinde birkaç tane düşürülmüş insan vardı.Bu
yoğun ok yağmurunda ölüm tanrısı Lin Wanyue’nin omuzunu sıyırıp
geçiyordu.Yerdeki titreşimin şiddetiyse gittikçe artıyordu.Gürleyen bir sesle
at toynakları havayı toz bulutuyla kaplamıştı.Gittikçe yakınlaşıyorlardı!
‘Ah! ’Korkunç bağırışlar bir nefeslik sürede her yeri
kapladı. Hun süvarileri ve Li Krallığının piyade askerleri savaşın ilk çatışmasını
çoktan tamamlamışlardı.
Lin Wanyue,ilk turda Hun süvarileriyle savaşmak için
ilerleyen mızraklı birçok askere
katılmadı.Bunun yerine mızrağını savunmaya geçmeden önce diyagonal olarak
tuttu.Bütün ruhuyla son derece konsantre olmuş bir şekilde tüm gücüyle gelmekte
olan Hun süvarilerine baktı.Savunma pozisyonunu gerektiği gibi ayarladı.
(Violeta Not: ‘Diyagonal olarak’ derken mızrağını yere göre
hafif eğik bir pozisyonda tuttuğunu ifade ediyor.Hareketin kendisi direk bu
şekilde çevrildiği için açıklamasını belki anlamayan olabilir diye açıklama yapma
gereği duydum.)
Lin Wanyue, Hunlarla iki
yıldır büyüklü küçüklü yüze yakın
savaşta çarpışmıştı.Uzun zamandan beri Hunların savaş taktiklerine aşina
olduğunu hissediyordu.Hunlar pala ve savaş atları kullanıyordu,çok az bir
kısmıysa mızrak kullanırdı.Tam güçleriyle saldırırlardı. İlk çatışma Li
krallığının birlikleri için her zaman en büyük zayiatın verildiği tur
olmuştur.Bu kez düşünmeden savaşmak fazla akılsızcaydı.
Lin Wanyue geniş bir alanda
durdu, darbeden gelen ‘ding ding ding’ sesiyle mızrak tutuşunu eli uyuşuncaya
kadar sıkılaştırdı.Zaman zaman Li Krallığının askerlerinin korkunç bağırışları
yayılıyordu ancak Lin Wanyue bir kez daha başarılı bir şekilde hayatta kaldı.
Hunlarla olan ilk çatışmanın
ardından, Lin Wanyue’nin gözlerinde bir parıltı belirdi. Hunların ilk hücumdan sonra geri döndüğü kısa an karşı
saldırı için en iyi şanstı!
Lin Wanyue etrafındaki her
yere baktı.Bir Hun süvarisi atıyla cepheden ayrılmadan önce onun önünden
diyagonal olarak dönecekti.Çok uzakta
değildi.Lin Wanyue tereddüt etmeden mızrağını kullandı ve Hun süvarisine karşı
koştu.Öfkeli bir ‘Ha!’ haykırışıyla,Lin Wanyue’nin mızrağı Hun süvarisinin
boynunu deşti.Parçalanan arterden fışkıran
taze kan, havada eğri bir şekilde püskürdü sonrasındaysa her yere sıçradı.
(Violeta Not:Bu kısımda da
‘diyagonal’ derken eğik bir açıyla askerin kendisine doğru yöneleceğinden
bahsediyor.Arter ise damar anlamında kullanılıyor.)
Lin Wanyue,kanlı mızrağını
çekip çıkardı.Ama tek bir an bile ayakta durmaya cesaret edemedi.Ölü Hun’nun
atının yanına giderek atın arkasına geçti.Saklanabilmek için vücudunu ve
kafasını gizlenmek için eğdi.Bir eliyle mızrağını kavrayarak çevresindeki
savaşı gözlemlemeye devam etti,diğer bir elini belindeki podaoya bastırdı.
Birbiri ardına yükselen
korkunç bağırışların ardından, Li krallığının mızrak kullanan askerleri tarafından
birkaç Hun süvarisi atlarından
indirildi.Daha sonra süvariler mızraklar tarafından delinerek korkunç
bağırışlar eşliğinde, koyu kırmızı kan havuzuna bırakıldı.
Aynı zamanda Hun süvarileri
palalarıyla birden fazla Li Krallığı
askerinin hayatlarına son verdi.
Kısa bir durum analizinden
sonra Lin Wanyue aceleyle mızrağını bıraktı.Belindeki podaoyu çekti. Li Krallığının savaş davulları hala “don don don”
temposunu koruyordu.Süvariler iki kanada ayrılıp ağ şeklinde yayılarak
çevrelediler.
Hun piyadeleri şimdi
koşuyordu. Lin Wanyue podao'yu kullandı ve
bir kez daha ilerledi.Canavar postu giymiş bir Hun askeriyle karşı karşıya
geldi.
Lin Wanyue’nin gözlerinden bir
parıltı geçti.Podaosunu kavradı ve hıza koştu.
‘Ding’Lin Wanyue’nin podaosu,Hun
askerinin palasıyla şiddetli bir şekilde çarpıştı.Uzun boylu ve yapılı görünen
Hun onun yüzünden sendelemişti,Lin Wanyue’nin dudağı alaycı bir ifadeyle yukarı
doğru kıvrılmıştı.Aynı zamanda sağ ayağını kaldırarak Hun askerinin karnına
sert bir tekme attı!
Hun askeri acı içinde
kıvrıldı.Lin Wanyue,Hun askerini kesebilmek için doğrularak podaosunu
kaldırdıktan sonra sert bir şekilde aşağıya doğru indirdi.
Bunu gören Hun askeri darbeyi
önleyebilmek için sadece palasını kaldırabildi.Ama acısı yüzünden duruşu sabit
değildi,Lin Wanyue’nin podaosunun ağır darbesi de eklenince Hun askeri iki adım
geri çekildi ve dengesini kaybetti.Ağır bir şekilde yere düştü.
Lin Wanyue kılıcını kaldırdı
ve tekrardan öne çıktı.Bir ayağıyla Hun askerinin palasına basarken diğer
ayağıyla da göğsüne basıyordu.Bu uzun ve yapılı Hun askeri karşısındaki ufaklığın bu kadar güçlü
olmasını beklemiyordu.Ayaklar altında ezilmesi üzerine vücudundan birkaç
kırılma sesinin geldiğini hissetti.Gögsündeki şiddetli ağrıyı takiben boğazına
bir tat geldi ve ağız dolusu taze kan kustu.
Lin Wanyue tarafından ezilen
Hun askeri karşısındaki iri gözlü,sıska ve bronz tenli Li Krallığı askerinin gülümseyerek
bir dizi beyaz diş ortaya çıkardığını gördü.
Lin Wanyue ellini kaldırdıktan
sonra kılıcını savurdu.’Pu’ sesi eşliğinde taze kan yüzüne doğru
fışkırdı!Sonrasındaysa şaşkınlıktan irice açılmış gözleri olan yuvarlak kafa yan tarafa doğru yuvarladı.
Savaşın ilerleyen aşamalarında
Lin Wanyue podaosunu kavrayarak ileri ve geri hareket eden insanların arasında
ilerledi.Ne zaman,ona arkasını dönen bir Hun görse kılıcını savurmakta tereddüt
etmiyordu.
Aynı zamanda da düşmana açık
vermemek için gözlerini açık tutuyordu.
Bir saat sonra Lin Wanyue’nin
kalın kumaştan yapılma kıyafetleri taze kanla ıslanmıştı.Li Krallığının süvarilerden
oluşan dış kanat iç kısımlara doğru ilerlemeye başladı.Hunlar düşmanın onları
çevrelediğini görünce bir aksilik olduğunu anlayarak bir anda geri çekilmeyi seçtiler.
Lin Wanyue podaosunu
kavrayarak peşlerinden gitti ama savaş davullarının temposundaki değişikliği
duydu.Adımlarını hemen durdurdu.
Hunlar geri çekilmişti.Hayatta
kalan tüm Li krallığı askerleri silahlarını çekti ve heyecanla gökyüzüne doğru
çığlık attılar.
Lin Wanyue,Hunların uzaklaşmasını
izlerken aniden bacağı güçsüzleşti.Yere yığılmıştı.Bir süre sonra bacağında
keskin bir zonklama hissetti.Yaralandığını fark etmemişti.
‘Ge!’Lin Yu savaş sonra
erdiğinde çoktan Lin Wanyue’yi aramaya başlamıştı.Onu bulduğu zamansa yere
devrildiğini görmüştü.Lin Yu o kadar çok korkmuştu ki bağırarak Lin Wanyue’nin yanına ateş hızında gitmişti.Lin Wanyue’nin bedenini çevirdi ve
onu kollarının arasına alarak endişeyle bağırdı:’Ge,iyi misin,nasıl oldu,neresi
acıyor?’
Lin Wanyue,Lin Yu’nun
kollarında uzanıyordu ve vücudun hiçbir yerinde güç kalmamıştı. Bacağındaki yaradan sürekli olarak yayılan ağrı dışında
karnında da şiddetli bir ağrı vardı.Aniden Lin Wanyue bacaklarının arasında
çamurumsu bir sıcaklık hissetti.
Normalden biraz daha soluk
görünen teni dışında Lin Wanyue uyanık görünüyordu,Lin Yu derin bir nefes verdi.Nereden
yaralandığını görebilmek için vücudunu aşağı yukarı kontrol etmeye başladı.
Lin Wanyue’nin yüzü ve vücudu
kan lekeleriyle doluydu,kıyafetleri kanla daha da ıslanmıştı. Lin Yu, Lin Wanyue'nun uyluğunda bir inç uzunluğunda
bir yara olduğunu gördü. Kendi kendine düşündü: Düşmesine şaşmamalı, bacağını
incitmiş…
Aniden Lin Yu, koyu kırmızı
bir rengin Lin Wanyue’nin bacakları arasında yavaşça yayıldığını gördü. Bir an sersemledikten sonra, kendi bacaklarını refleks
olarak kapattı. Lin Wanyue'ye bakarken
ifadesi değişti!İç sesi ağlıyordu: Bitti, Da-ge bu savaşı çoktan kaybetti, şu
an ailesinin soyu son buldu…
Lin Yu,Lin Wanyue’nin korkunç
derecede solgun yüzüne baktı ardından yaralarına baktı.İfadesi değişikliğe
uğrasada durumu kelimelerle nasıl ifade edeceğini düşünemedi.Şimdilik sadece
ağzını kapatacak ve hiçbir şey söylemeyecekti.
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder