Andrew'i aramaya gitmesi gerekip gerekmediğini merak ederek dolaşırken, Fang Zhaomu' nun yoğun haftası geçti.
Daha önce laboratuvarda kalmaktan pek memnun olmayan Fang Zhaomu projesini bitirmeye hazırlandığı için diğer seçmeli derslere kaydoldu. Gün boyunca grup arkadaşlarıyla deneyi üzerinde çalıştı. O kadar meşguldü ki başka konularla ilgilenmek için zaman ayıramadı. Geceleri seçmeli derslere kaydolma konusunu tartışmak için ailesini aradı. T Üniversitesi' nin okul ücretleri pahalıydı ve kendi geçimini sağlaması gerekiyordu, bu yüzden önce ailesiyle konuşması gerekiyordu.
Ailesi onun isteğini kabul etti. Bununla birlikte, Fang Zhaomu, Song Yuanxun' un onu eve göndermesinden bu yana, laboratuvar sınıf arkadaşlarıyla olan ilişkisinin gizlice değiştiğini fark etti.
Zhou Meng aniden ona biraz daha dost oldu ve hatta bazen onunla yemek isteyip istemediğini sordu. Zhang Ranyu' ya gelince, artık Fang Zhaomu ile uğraşmıyordu ve Song Yuanxun… boğazı hiç iyileşmemiş gibiydi.
Aynı zamanda, Andrew son birkaç gündür biraz tuhaftı. Eskisinden daha da umursamazdı ve daha da uzaklaştı. Meşgul olduğunu söyledi ve sık sık ortadan kayboluyordu. Fang Zhaomu' nun tek taraflı coşkusuyla, uzun süre yanıt alamayınca mağdur oldu. Neyi yanlış yaptığını bilmiyordu ve bu yüzden neyi değiştirmesi gerektiğini de bilmiyordu ve hayatı yeniden bayatladı.
Cuma günü, Fang Zhaomu ailesinin gönderdiği parayı aldı ve tezinin ilk taslağını neredeyse bitirdi.
Yolunu yavaşça laboratuvardan okulun çıkışına yönlendirdi. Güneş daha tam olarak batmamıştı. Kampüste hala bir sürü insan vardı ve küçük gruplar onun yanından yürüyerek geçti. Fang Zhaomu hariç, hepsinin özel hayatında bir şeyler oluyor gibiydi.
Öğleden sonra, Zhou Meng ona Song Yuanxun ve kendisiyle birlikte şehre gitmek istiyor mu diye sordu ama Fang Zhaomu nezaketli bir şekilde reddetti.
Telefonunu çıkarttı ve Andrew' e sabah attığı mesaja baktı. Andrew' e hafta sonu hakkında bir şeyler sormuştu ama Andrew cevaplamamıştı.
Akşam yemeğinden sonra, Fang Zhaomu' nun baya yakın olduğu memleketten bir profesör ona ulaştı. Doğrudan doktora için kotası olduğunu söyledi ve Fang Zhaomu' ya isteyip istemediğini sordu.
Profesör hep Fang Zhaomu' yu övüyordu. Fang Zhaomu' nun zeki olduğunu, yeni fikirlerle gelebildiğini, güçlü dikkati olduğunu ve araştırma için yeteneği olduğunu söylemişti. Fang Zhaomu' ya göre, kendisinin ne istediğinden emin değildi. Gelecekteki kariyerini nadiren düşünürdü ve ona göre, eğer çalışmaya devam edebiliyorsa, tabii ki de böyle bir fırsatı isterdi.
Eve gelip duş aldıktan sonra, Fang Zhaomu memleketindeki arkadaşının doğum günü mesajını gördü. Doğum günü için planları olup olmadığını soruyordu.
Fang Zhaomu takvime baktı, doğum günü cidden de gelecek pazardı. Son zamanlarda çok meşgul olduğu için bunu unutmuştu. Bunun hakkında düşününce Fang Zhaomu arkadaşına cevap verdi. "Bir planım yok."
Büyük ihtimalle şehre tek başına gidip dolaşır, pasta alıp eve yemek için getirirdi.
Pazar günü, Fang Zhaomu çok geç uyandı. Tembelce uyanıp, şehre gitmek için otobüse bindi. Otobüste bir sürü doğum günü mesajı aldı. Küçük kardeşi, Fang Zhaoling, öğretmeninin telefonunu aldı ve ona upuzun bir mesaj gönderdi.
Esas olarak, evde sık sık tartışmasına rağmen, Fang Zhaomu' yu göremediğinde, onu gerçekten çok özlediğinden bahsediyordu. Ayrıca ona gün için mutlu şeyler diledi.
Fang Zhaomu bu mesajı okuduğu an, hala onu düşünen insanlar olduğunu öğrendi.
Otobüsten indi. Etrafta yürüyünce, almak istediği bir şey olmadığını düşündü ve o yüzden ünlü pastacıya gidip yirmi dakika kuyruğa girdikten sonra doğum günü hediyesi olarak kendisine yetecek kadar bir pasta aldı.
Fang Zhaomu gün boyunca Andrew ile konuşmadı. Eve ulaştığında, pastayı masaya koydu.
Oturup pastasına bakarken yardım edemedi ama çok meşgul olduğunu iddia eden o kişiyi düşündü. Doğum gününde kalbinin sesini takip etmesi gerektiğini düşündü ve o yüzden pastanın fotoğrafını çekip kendisinin bile aptalca hissettiği bir soru sordu Andrew' e. "Acil durum! Mumları yakarsam duman alarmını çalıştırır mıyım?"
Birkaç dakika sonra, Fang Zhaomu Andrew' den arama aldı.
Bunun kendisinin yapmış olduğu bir rica olduğunu hissederek burnunu çekerek çağrıyı yanıtladı. "Alo?"
"Bugün doğum günün mü?"
"Mn." Fang Zhaomu parmaklarını masanın yüzeyinde gezdirdi.
"Neden daha erken söylemedin?" Andrew' in sesi her zamanki sakinliğinin aksine biraz endişeli ve sinirli çıktı. Bu, Fang Zhaomu' yu biraz daha rahat hissettirdi.
Fang Zhaomu bunun hakkında düşündü ve dürüst olmaya karar verdi. "Son zamanlarda mesajlarıma cevap vermiyorsun o yüzden bahsetmedim bundan."
"İstediğimden deği..." Andrew duraksadı ve açıklamak için kıvrandı. "Geçen birkaç gün boyunca meşguldüm."
"Mn." Fang Zhaomu, bahanesinin oldukça zayıf olduğunu hissetti, ancak onu sorgulamadı. "Biliyorum, aradığın için teşekkürler."
Andrew "Doğum gününü nasıl geçirdin?" demeden önce baya bir duraksadı.
"Şehre gittim ve bir pasta aldım. Ayrıca bugün bir sürü kişi de kutladı doğum günümü. Bir sürü eski sınıf arkadaşlarım mesaj attı, kardeşim ve annem babam da. Kullanamayacak olsam bile annem bana kırmızı zarf** bile verdi."
(Ç/N: Çinliler kırmızı zarfın içine para koyup hediye gibi veriyorlar. Aklıma düğün arabalarının zarfın içine 5 tl koyup fırlatması geldi(artık yok hü)."
"Kardeş?" Andrew sordu.
"Evet, öz kardeşim." Fang Zhaomu Andrew' e övündü. "Kardeşim çok güzel ve yetenekli. Şu anda liseye gidiyor."
"Oh?" Andrew kısık bir tonda, "Sen de çok güzelsin." dedi.
Fang Zhaomu şaşırmıştı ve yanıt vermedi. Ne kadar güzel olursam olayım, sen de benden hoşlanmıyorsun diye düşündü.
İkisi de sessizdi ve Andrew konuştu. "Doğum günün kutlu olsun...Xiaomu."
"Teşekkür ederim." Fang Zhaomu refleks olarak yanıtladı.
Aslında hala Andrew' e söylemek istediği bir sürü şey vardı. Geçen birkaç günde bir sürü şey yaşandı ve ona söylemek için bir şansı olmadı. Ancak, şimdi konuşurken, Fang Zhaomu artık ona söylemek istemiyordu.
Sessizlik devam etti. Fang Zhaomu telefonunu bir kenara koydu ve mumu pastasının üzerine koydu. Onu bir kibrit ile aydınlattı, sonra gelişigüzel bir şekilde Andrew' e sordu. "Gelecekte ne tür bir insanla ilişki içinde olacağını düşünüyorsun?"
Eriyen mum neredeyse pastaya düşüyordu ama Andrew hala cevaplamamıştı. Sonra Fang Zhaomu güldü, "Boşver, daha fazla sormayacağım. Pasta yemeye gidiyorum, bay bay!"
Telefonu kapattı ve mumu üfledi.
Fang Zhaomu, pastanın üzerindeki mumu temizlemek için çatalını kullandı. Bir dilim kesip, yabancı bir numaradan çok garip bir mesaj almadan önce sadece iki ısırık aldı.
"Selam, ben Song Yuanxun. Arabam senin evine yakın bir yerde bozuldu. Şu anda konuşamıyorum ve kolay iletişim kuramıyorum, aşağı gelip bana yardım eder misin?"
Fang Zhaomu bu metni üç kez okudu ve yanlış anlamadığını doğruladı. Bu Song Yuanxun' un cidden sorunu olduğunu düşündü, her zaman insanları endişelendiriyordu.
Ancak, birisine arabasını tamir etmesinde yardım etmek, pastayı tek başına yemekten iyidir. Bu nedenle, Fang Zhaomu, Song Yuanxun' un numarasını kaydetti, ona aşağı ineceğini söyledi, ceketini giydi ve aşağıya indi.
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder