Shen Qingqiu nereden çıktığı belli olmayan yüksek ateşle uyandığından beri
Yue Qingyuan son zamanlarda iyileşme süresince birçok kez ziyaret etti.
Dünyanın bir numaralı sektinin esas hizip başkanı olan bir simsardı,
ilgilenmesi gereken şeyler karışık ve çoktu. Lakin hâlâ küçük askerî kardeşinin
sorunlarıyla içtenlikle ilgilenecek vakti vardı. Shen Qingqiu neredeyse
etkilenmiş hissetti.
Muhtemelen, asıl Shen Qingqiu böyle bir kişiye vicdan azabı duymadan ya da
merhamet etmeden ihanet edebilirdi, bu ne kadar pislik birisi olduğunun
göstergesiydi.
Yue Qingyuan kar beyazı bir porselen çay takımını Shen Qingqiu’nin bambu
evinde taşıyordu, gözlerinden ilgi taşarak: “Küçük askerî kardeşin bedeni
iyileşme sürecinin ardından nasıl?”
Shen Qingqiu hafifçe yelpazesini salladı, kardeşçe yakınlığın atmosferiyle
epey bütünleşmişti: “Qingqiu’nin asla bir sıkıntısı olmadı. Kıdemli askerî
kardeşi tekrardan endişelendirdim.”
Yue Qingyuan: “Bu, askerî kardeşin dağdan inmeye hazır olduğu mu anlamına
geliyor? İhtiyacın olan bir şey var mı?”
Yelpazeyi tutmakta olan eli duraksadı: “Dağdan inmek mi?”
Yue Qingyuan konuştu: “Askerî kardeşin hastalığı bu sefer unutkanlık mı
yaptı? Bana o zaman müridlerinin tecrübe kazanması için Shuang Hu Şehri’ndeki
problem hakkında anlaşma yapmayı bir olanak olarak kullanacağını söylemedin
mi?”
Demek ki asıl eserden, eskiden kalma bir problemdi.
Shen Qingqiu sahiden bu problemi engellemek için bir mazeret bulmak istiyordu.
Hâlâ kendine, ruhanî güç ve teknikleriyle tamamiyle alışamamıştı. Nasıl
müridlerini böyle tecrübe kazanacaklarına razı edebilmişti?!
Fakat kulağının hemen yanında alarm sesi belirdiğinde, bedeninin
gidebileceği kadar iyi olmadığını söylemek için daha kılını kıpırdatamamıştı
bile. Sistem sakinlikle duyurdu:
【 Başlangıç sahnesinin kontrol noktası* görevi atandı. Hedef Yer: Shuang Hu
Şehri. Görev: Müridlerin tecrübe fırsatlarını tamamla. Kabûl etmek için lütfen
tıkla.】
Başlangıç Sahnesinin
Kontrol Noktası Görevi: Bu olaylar dizisi içerisinde birçok sahne ( ya da olay
dizisi) vardı. Şu an hâlâ başlangıç hikâyesinde sayılır (giriş bölümü gibi), bu
yüzden olay dizisinde ilerlemek için belli kontrol noktası bölümlerini
tamamlaması gerekiyor.
Bu görev başlangıç sahnesinden bir diğerine gitmeyi gerektiriyordu. Gitmek
dışında başka bir şansı yok gibi gözüküyordu. Shen Qingqiu aniden
yüzleştirildiği görev profilini ve alttaki iki seçeneği nasıl kabûl etmesi
gerektiğini sormak istiyordu. Soldaki “Kabûl et”ti, sağ taraftaki “Reddet”ti.
‘Kabûl et’in üzerinde bir süre bekledi. Yavaşça yeşile dönüp ‘ding’
sesi duyulduğunda sistem bildirdi:【Görev başarıyla kabûl edildi. Lütfen
görevin detayları için dosyayı dikkatlice okuyun ve uygun hazırlıkları yapın.
Başarılar dileriz. 】
Shen Qingqiu, Yue Qingyuan’a doğru döndü ve konuştu: “Hatırlıyorum elbette.
Sadece... Bugünlerde miskinleştim ve neredeyse bunun önemini unutuyordum.
Yakında yola çıkacağım.”
Yue Qingyuan başıyla onayladı: “Eğer bu senin için uygun değilse lütfen
nazik olma. Müridlerine deneyim kazandırmak acelesi olan bir şey değil.
Aslında, onları kendin gözetleyip denetleyerek yönetmek zorunda değilsin bile.
Shen Qingqiu gülümsedi fakat içinden yakındı: ‘Kıdemli askerî kardeş,
sen... Senin gerçekten görev veren bir NPC* olduğunu bilmiyorsun, değil mi?”
NPC: Yapay zekâyla
çalışan, belli bir şeyleri yapmak için kodlanmış, kendi bilinciyle fazladan
hareket yapamayan karakterlere denir. Oyunlarda gerçek bir insanın oynattığı
karakterler haricindeki bütün karakterler NPC’dir. Açılımı Non-Player
Character, yani oyuncu olmayan karakter demek. Terim olduğundan Türkçeye
çevirmeden bıraktım.
Romanda asıl Shen Qingqiu’nin ne olursa olsun, büyük ya da küçük her şeyi
Ming Fan’a yaptırması bahsedilmişti. Kahramanla ilgili olmadığı sürece bu
çocuğun verimi ve zekâsı yükseliyordu. İkinci günde, Shen Qingqiu şimdiden yola
koyulmuştu.
Qing Jing Tepesi’nden ayrılmadan önce, Shen Qingqiu görüntüsünü tekrardan
inceledi. Mavi* kuşakla bütünleşen beyaz bir cübbe giymişti, kılıcını
kuşanmıştı. Kılıcı, göğsünün sol tarafından sarkarken sağ eliyle yelpazeyi
tutuyordu. Kesinlikle zarifliğin ve uyumlu zarafetin tasviriydi.
Mavi: Pinyin’le qing.
Mavi ve yeşil anlamına gelen kafa karıştırıcı bir kelime. Ana karakterin mavi
renkte kıyafetiyle de fanartları olduğundan ikisini değişimli kullanacağım.
Kesinlike KD değildi, kusursuzdu!
Beyaz taştan basamaklar dağın kapısına kadar yüzlerce adım uzunluğunda
iniyordu. Merdivenlerin ayaklarında Shen Qingqiu için atla çekilmekte olan
arabası ve müritler için de bir sürü binek at hazırlanıyordu.
Shen Qingqiu: ‘Sistem, benimle takılıyor musun? Efsun ayarları açıksa neden
harekete geçmek için kılıçlarımızla uçmuyoruz?’
Sistem sakince cevapladı:【 Harry Potter gibi ayarlanmış bir dünya olsaydı bile her büyücü süpürgesine
binip dışarıya çıkmayacaktı. Fazla dikkat çekici. 】
Shen Qingqiu: ‘Bunun hakkında birçok şey biliyor gibisin? Geçmişte, Harry
Potter’ın dünyasına mı atanmıştın?’
Sistem büyük bir satır【 …】ile yanıtladı.
Sistem yıllardır hizmet etmesine rağmen, Shen Qingqiu bu tip bir saçmalığı
başaran ilk insandı.
Yine de, üzerinde biraz düşününce, sistem haklıydı. Bu sefer deneyim için
dağdan aşağıya inmişlerdi. Bu müridlerin çoğunluğu genç ve toydu. Kendi
kılıçlarını daha döktürmemişlerdi. Cang Qiong Dağı sektinin rehberliği altında
daha yeni başlamışlardı, müridler On İki Tepeler’e kendilerine uygun kılıcı*
almak için merkezî bölgeye girmeden önce kaçınılmaz aşama için
efsunlanmalılardı.
Kılıç: Bu dünya daha
çok kendi kılıçlarına ruhanî enerjilerini direkt olarak bağladıkları kılıç
efsunundan meydana gelmekte. Efsun şu şekilde çalışıyor: Belli bir seviyeye
kadar eğitim aldıktan sonra efsuncu kendisine uyan kılıcı ya da tekniği
bulabilmek için özyansıtma işine koyuluyor. İnzivaya çekilip kılıcını
şekillendirerek birleştiriyor. Sadece bu kısımda diğer efsun romanlarındaki
gibi Tao için kılıcına kelime atıyor.
Kişinin kılıcı seçeceği dense de gerçekte kişiyi seçen kılıcın kendisiydi.
Eğer kişi tamamiyle bir tür yeteneğe sahip değilse fakat inatla yüksek seviye
Cennet ve Dünya Ruhani Güç Yoğunlaşması* türünden tekniklere sebat ediyorsa,
sadece güzel bir kadının çirkin birisiyle evlenmesi gibi değil, inek gübresine
gömülmüş güzel çiçekle eşdeğer gibidir. Düşünsenize, arzu ettiğin şey oradayken
kılıç kabûl etmeyebilir.
Cennet ve Dünya Ruhani
Güç Yoğunlaşması tekniği: Çincesi fazla karmaşık olduğundan çevrilmiş hâlini
yazdım. Acemi bir efsuncunun erişemeyeceği, etkileyici bir teknik olarak
düşünebilirsiniz.
Luo Binghe’nın altın parmağı, kendi eşsiz kılıcı ‘Xin Mo’yu bulduğunda rol
almaya başladı.
Altın parmak: Gerçekten
şanslı olan kişi. Ganimete gelindiğinde gerçekten şanssız veya siyah elli
kişilerin tam zıttıdır. Googleplex’in piyangosundaki büyük ikramiyeye vurmuş
kişidir.
Shen Qingqiu at arabasına bindi. At arabasının görünüşü şatafatlı olmaksızın
asildi. Mis kokulu küçük tütsü kabından süzülen bir tutam dumanla birlikte içi
rahatça yayılabilecek kadar ferahtı.
Bu at arabasında bir şeylerin tanıdık gelmesine şaşmamalıydı. Küçük figür,
sırtlamış ileriye atılırken diğerleri başkalarına yapmaları gerekenleri
söylüyordu.
Bu, at arabasını da temizleyecek olan becerikli işçi Luo Binghe’ydı!
Luo Binghe nihayet son eşyayı, Shen Qingqiu’nin her gittiği yere götürdüğü
beyaz yeşimden sandığını, at arabasına yerleştirdi. Kafasını kaldırdığında Shen
Qingqiu’nin karmakarışık bakışlarıyla karşılaştı, şaşırmıştı fakat yine de
saygıyla selamladı: “Shizun”
Shen Qingqiu’nin önceki ‘derslerinden’ alınan yaraları hemen hemen
iyileşmişti, yüzündeki çürükler gitmişti. Genç ve dünyaya bakış açısı
gelişmemişti, duyarlı ve asil görünümünden bir şey kaybetmemişti. Dik duruşu ve
eylemlerindeki edayla Qing Jing Tepesi’nde yıllarca dövülüp baskı altına
alınmamış gibiydi.
Zor işleri yaptığı hâlde tavırlarındaki titizlik ve ciddilik onun gibi
olmayanlar için zorluk çıkartıyordu.
Muhtemelen Shen Qingqiu’nin kahramana karşı bazı iyi duyguları vardı çünkü
aslında ona ilgi bulunduruyordu. Shen Qingqiu’nin beğendiği şey onun
avlanırkenki eminliği ve ona karşı dargınlık ya da minnettarlığını kolaylıkla
ayırt edilebilecek şekilde göstermesiydi.
Shen Qingqiu bir süre ona baktı, ardından “Mm.” dedi. Yelpazesini geri
çekerek perdenin tekrardan aşağıya düşmesine izin verdi. Söylenmesi gerekirdi,
kahraman sahiden kahramandı. Bu çocuk hiçbir umudu ya da geçmişi olmadığı hâlde
onuru feci bir şekilde yıkılmış, hatta bir grup birinci kadın, ikinci kadın,
üçüncü kadın, dördüncü kadın... ve niceleri ona önden ve arkadan sarıldı. Bu,
en iyi gözüken kimse sona da o kalır prensibiydi!
Tabi ki de bu, hemcins kardeş müridlerinin onun göze hoş gelmediğini
düşünmelerinin ve onu domuz kafasının içine batırmak istemelerinin de
açıklamasıydı.
Kafasının içinde düşüncelerin üzerinden bir kez geçti, ardından tekrardan:
Doğru değildi. Toplamda dağdan inecek müridlerin sayısı Luo Binghe’yı da
içererek on ise neden sadece dokuz at görüyordu? Bir at hâlâ kayıptı.
Şey, ayak parmakları bile bunu kimin yaptığını biliyordu.
Yeterince emindi, kıs kıs gülen birisi vardı. Ming Fan’ın keyifli sesi uzun
mesafeden at arabasına nüfuz ediyordu: “Sahiden atlarda eksik var. Bu sefer
sadece sana yükleyebiliriz, askerî kardeş. Esas temelsizliğin için pratik
yapabilmen adına da iyi bir fırsat.”
Yeterli at olmaması tamamiyle zırvalıktı. Bu yıllardaki dünyanın bir
numaralı sekti olarak Cang Qiong Dağı sekti neredeyse zenginlikle taşıyordu.
Bir tane bile at almaktan yoksun muydular?
Ming Fan ölüme giden asker parçası olarak işinin ehliydi. Bir süre sonra
yine konuştu: “O ne? Ne tür bir ifade o öyle? Hoşnut değil misin?”
Luo Binghe düz bir şekilde iki kelimeyle yanıtladı: “Sakın başlama.”
Sadece, genç bir kızın kahkahası çınlıyordu. Ning Yingying, “Kıdemli askerî
kardeş, siz neden bahsediyorsunuz?” dedi.
Gerçekten her zaman tam zamanında geliyorsun, genç kız!
Shen Qingqiu, Ning Yingying’in varlığı, Ming Fan ve Luo Binghe’nın
arasındaki etkileşiminde en kötü olarak bir nevî felaketin hızlandırıcı rolü
gördüğünü biliyordu. Böyle olduğu sürece Luo Binghe’yı hep zor zamanlar
bekliyordu.
Shen Qingqiu penceresinin perdesini azıcık kaldırma girişiminde bulundu.
Yeterince doğruydu, Ning Yingying’in heyecanla elini salladığını gördü: “Ah
Luo, yeterince at yok muymuş? Gel ve benimle sür!”
... Gerçekten Luo Binghe’ya çok fazla kin getiriyordu.
Shen Qingqiu bile Ming Fan’ın çenesinin yere düşmüş görünümünü hayâl
edebiliyordu. Bu kahraman sıradan bir sahneyi bile güzelleştirip fazla havalı
yapabiliyordu, kıskanan art niyetliler tarafından üstüne koyulan baskı kolayca
artıyordu. Luo Binghe Ning Yingying’in teklifini kabul ederse diğerleri
tarafından rahat bırakılacağını düşünemiyordu bile.
Shen Qingqiu at arabasının içinde otururken konuştu: “Bu kadar gürültülü
olma, kadınlar ve erkekler birbirleriyle iletişim içerisinde olmamalı*. Senin
ve askerî kardeşinin arasındaki etkileşimin bir sınırı olmalı. Ming Fan, niye
bu kadar oyalandık? Neden çoktan yola koyulmadık?”
Kadınlar ve erkekler
birbirleriyle iletişim içinde olmamalı: Burada kadın ve erkek arasındaki sınır,
öncelik hatrına aşılmamalı denmek isteniyor. Geleneksel olmasa da yaygın bir
tutum. Shen Qingqiu fazla korumacı bir babaya bağlıyor gibi düşünün.
Ming Fan’ın sevinçten etekleri zil çalıyordu, içinden gerçekten Shizun’un
onunla aynı düşüncede olduğunu düşündü. Aniden herkesi yolculuğa çıkmak için
kalkıştırdı. Bu küçük maskara takımı bir yana, Shen Qingqiu kendi düşüncelerine
çekildi. At arabasının kapısını hareket edip etmediklerini kontrol etmek için
birazcık açtı.
Bu seferki keşif seferi sadece ilk dağdan inme sahnesi değildi, ayrıca önemliydi
de. Çünkü Shen Qingqiu’nin dondurulmuş KD’yi çözerse ne olacağını görme
şansıydı. Bu fırsatını iyi kullanmalıydı.
Görev dosyası Cang Qiong sektinden düzinelerce mil uzaktaki küçük bir şehri
içeriyordu. Bir dizi cinayet son günlerde ortaya çıktı. Şu ana kadar ard arda
dokuz kişi öldürülmüştü.
Her ölen insanın benzerlikleri vardı: her birinin derisi kusursuzca
yüzülmüştü. Tepeden tırnağa, katil o kadar tecrübeliydi ki bedende baştan beri
asla deri bulunmamış gibi gözüküyordu. Bu nedenle katile “Deri Yüzen”
deniliyordu.
Yetkililerin dokuz kişiyi başarıyla öldürmüş birisiyle başa çıkmasına imkân
yoktu. Bütün sıradan insanlar panikliyordu, hatta bir hayaletin işi olduğuna
dair bazı söylentiler bile vardı, yoksa nasıl katilin izi bulunamazdı?!
Birkaç büyük aile, Cang Qiong Dağı sektinin Ölümsüz efsuncularını çağırmaya
sonunda karar vermeden önce bir toplantı düzenlediler.
Bu bilgiyi sayısız defa okuyup tekrar okudu. Bununla birlikte, ne kadar sık
tekrar okusa bile en ufak bir yardımı olmadı.
Bu Deri Yüzen nasıl bir şeydi böyle?! Daha önce onu duymamıştı bile!
Eklenmiş bir bölüm müydü, yoksa olay dizisindeki asıl bölüm müydü?! Tehlikeli
değil miydi?! Yüksek seviye güç gerektirmiyor muydu?! Böyle bir şeyle
yüzleşebilir miydi?! Bu, anlaştıkları şeyle tamamiyle farklıydı!
O, kendine bu soruları sorarken sistem konuştu:【Ne farklılıklar
var? Önceden romanı eleştiren sendin. Romanın bir tür artistik eser olduğunu ve
artistik eserlerin küçük farklılıkları olacağını bilmelisin. Ve çoktan bu
dünyanın bir parçası oldun. Doğal olarak, hikâyeyi bitirmek için kişisel olay
dizisindeki sahneleri tecrübeleyip asıl dâhil edilmeyen sahneleri
tamamlamalısın.】
Shen Qingqiu çaresizdi. Bunun kaçınılmaz olduğunu biliyordu. Dağdan inmeden
önce kendisinin her türlü yeteneğini tanıyıp, kendisi olup etrafta oyalanarak
saklanmış hayalet ya da ruhla karşılaşıp öldürülmesini önlemesi için alışılmış
Xiu Ya Kılıcı tekniğini olabildiğince çabuk elde ederek yalnızca artan
çabasıyla alıştırma yapabilirdi.
At arabasının içindeki bölmelerde her çeşit şey vardı. Sözcüklerle
anlatılamazdı, Shen Qingqiu beş ya da altı çay takımı bile bulabilirdi. Geçmiş
hayatındaki gibi zengin küçük ikinci nesil çocuğu olarak hâlâ sayılabilirdi,
fakat o zaman bile orada bu tip bir detaya ve büyük servete ilgisi yoktu.
İkinci nesil çocuk:
Yeni zengin ailelerin ikinci nesil çocuğunun kaba söyleniş şekline atıfta
bulunulmuş. Varlıklı ve sorumsuz soylu şımarık bir çocuk anlamına gelmekte.
Luo Binghe hâlâ dışarıdaydı. Uyanıklığını bir an olsun elden bırakmıyordu,
bir hareketlenme için mütemadiyen gözü açıktı. At arabasının dışında kahkahanın
izleri rüzgârla zaman zaman süzülüyordu. Shen Qingqiu dışarıya göz attı.
Luo Binghe alayın sonunda tek başına yürüyordu, bazen koşarak kaynak yaptı.
Atlar onu çevreledi, kastî olarak toprağı kaldırıp toz dalgasının onu
tozlandırmasını sağladı.
Bu sadece bir romandı. Herkes kurgulanmış hayalî karakterlerdi ve hayâlden
tasarlanmış olay dizisinde rol yapmak; herkes o aptal yazarı kahramana acı,
acı, acı, acı, acı ve lanet acıyı çektirdiğinden suçlayabilirdi lanet olası!
Fakat bu sahnede ilk kez işe yaramaz gerçek zamanda karşısına böyle
çıkmıştıı, eğer onun umursamaz olmasını istemiyorsanız bu çok gerçek dışıydı.
Ning Yingying diğerlerinin yararına olmaması için cesaretlerini kırmaya
çalışıyordu. Endişeyle direkt olarak atını at arabasına yaklaştırıp seslendi:
“Shizun! Kıdemli askerî kardeşe ve geri kalanına bak!”
Shen Qingqiu’nin kalbi tekledi fakat yüzünde hiçbir tepki göstermedi. Fazla
yüz ifadesi yapmadan konuştu:“Ne olmuş onlara?”
Konuştuğunda sesi derinden kin barındırıyordu: “İnsanları böyle taciz
ediyorlar ama siz onları azarlamıyorsunuz. Böyle devam ederse... Shizun,
müridlerinizi niçin eğitiyorsunuz?!”
Handaki herkesçe bilinen bir şikâyet sayılabilirdi. Fakat Ming Fan ve
diğerleri baskı altında hissetmemişti çünkü geçmişteki Shen Qinqiu onların
davranışlarına her zaman izin vermişti. Luo Binghe’yı ne kadar taciz ederlerse
Shizun o kadar mutlu olurdu, bunun neresi anlaşılmazdı?!
En mutlu olan kişi Ming Fan’dı. Dağın arkasındaki gün Luo Binghe’nın çarpık
çurpuk büyü ve yeteneklerinin sonucunu nasıl olduysa öğrenmişti. Bugün Shizun
buradaydı, bu yüzden Luo Binghe mahkûm edilecekti.
Shen Qingqiu bir “Oh” sesi çıkartıp tek bir cümle kurdu: “Luo Binghe,
gelmişsin.”
Luo Binghe’nın yüzü donuktu, bu muameleye alışkın görünüyordu. Sadece “Evet,”
dedi ve yaklaştı.
Herkes, başkasının üzüntüsüne sevinme hissi içerisinde Luo Binghe’nın
tekrardan dövülüp disiplin edileceğini düşünüyordu. Fakat bugün üç cepheden
kendi kendilerine zarar vereceklerine dair bir korkuları yoktu.
Çünkü Shen Qingqiu kapının perdelerini çekip açtı, Luo Binghe gururla
kafasını kaldırdı ve at arabasının içine baktı. Sesli konuşmadı fakat jestleri
kendi adına konuştu.
Ning Yingying neşeyle konuştu: “Ah Luo, çabuk at arabasına bin. Shizun
onunla binmene izin verdi!”
Açık havada şimşek çaktı! Shizun’u bu kadar yıldır tanıyor olmasalardı Ming
Fan ve diğerleri Shen Qingqiu’nin şeytan tarafından ele geçirildiğinden
şüphelenirdi!
Luo Binghe da tamamiyle afallamıştı. Fakat uzun bir süre duraklamadan
çabucak tepki vererek cevapladı: “Çok teşekkür ederim, Shizun.” At arabasa
sıçradı, gerçekten ne yaptığını bilerek köşeye ilişti. Ellerini ve ayaklarını
kamarayı kirletmekten korkarcasına sıkıştırdı.
Sistem:【 Uyarı…】
Shen Qingqiu: ‘Ne uyarısı? KD değildim!”
Sistem:【 Luo Binghe’nın güçlüklerini bu davranışla çözmeye kalkışmak Shen Qingqiu
için imkânsız. Yargı: %100 KD.】
Shen Qingqiu konuştu: ‘Eğer sadece Luo Binghe’nın problemlerini çözmek için
olsaydı tabi ki de imkânsız. Fakat şu an benim güdüm Ning Yingying’in Shizun’u
olarak bana karşı hayâl kırıklığına uğratmamak. Hayal et, nasıl duygusuz
olabilirim ki benim sevgili, küçük müridimin hayâl kırıklığına uğramasına izin
verebilirim?’
Sistem:【...】
Shen Qingqiu: ‘Bundan dolayı eylemlerim tamamiyle ‘Shen Qingqiu’nin
karakterinin mantık doğrultusunda.
Bu değiş tokuş sayesinde bazı kaçamak noktaları şimdiden çözdü.
Sistem, kuralları takip ediyordu fakat hiçbiri ölü kurallar değillerdi.
Kuralların canlanmasından beri pazarlık âlemindeydi. Umulduğu gibi sistem
stratejileri kopyalamayı düşünmüyordu. Shen Qingqiu kahkaha koyuvermemek için
kendini tutamayacak kadar çok iyi hissetti.
Aslında sessizce at arabasında oturup meditasyon yapıyordu, transa geçmiş
gibi görünüyordu. Fakat aniden kahkahayı işitince Luo Binghe kendini oraya
bakmaktan alıkoyamadı.
Dürüstçe söyleyebilirim ki Luo Binghe’nın şaşırmadığını söylersem yalan
olurdu. Shen Qingqiu’ye saygı duymasına rağmen Shizun onu umursamıyordu, onunla
ilgilenir gibi görünmüyordu bile. Bunu biliyordu.
Shen Qingqiu muhtemelen onu at arabasına erkenden çağırmıştı çünkü daha
berbat bir şey planlıyordu. Luo Binghe kendini içten içe hazırlamıştı fakat
Shen Qingqiu’nin onu unutup meditasyona başlayacağını düşünmemişti.
Luo Binghe daha önce hiç bu kadar yakın olmadıklarını düşündü. Dikkatlice
Shen Qingqiu’ye doğru baktı.
Yüzeysel olarak Shen Qingqiu’nin görünüşünde konuşulacak bir şey yoktu.
Belki mükemmel, bir numara olacak kadar yakışıklı birisi değildi fakat inkâr
edilemeyecek bir şekilde gözünüzü alamayacağınız* kadar iyi bir görünüme
sahipti. Yüzünün yarısı ışığı ve gölgeyi taşıyarak yavaşça akan bir su
hissiyatı veriyordu, seyretmesi rahatlıkla memnuniyet veriyordu. Eğer meşhur
kılıcını elinde tutuyor olsaydı muhtemelen zariflik efsununun tasviri olurdu.
Gözünü Alamama: Bu
cümlenin anlamı Shen Qingqiu, bakmaktan yorulmayacağınız kişilerden.
Shen Qingqiu gözlerini açtı ve Luo Binghe’nın onu incelediğini gördü. O
anda erkek kahraman onun geniş bir gülümseme ve coşku dolu kahkahasıyla
gözlerinin soğuk yıldızları anımsattığını* gördü. Işıl ışıl ve içtendi.
Coşku Dolu Kahkasıyla
Gözlerinin Soğuk Yıldızları Anımsatması: İngilizceye çeviren kişi de Antik Çin
şiiri olduğunu düşünerek doğru dürüst çevirmemiş, olabildiğince dilimize uygun
hâle getirerek toparlamaya çalıştım.
Suçüstü yakalandığında Luo Binghe gerçekten en iyi nasıl devam ettireceğini
bilmiyordu. Fakat ardından Shen Qingqiu gülümsedi.
Bu gülümseme tamamen bilinçsizdi. Sözde Luo Binghe o gülümsemeyle
yaralanmıştı, anında bakışlarını çektiğinden o duygunun ne olduğunu anlamaktan
acizdi.
Çok geçmeden, Shen Qingqiu artık gülümseyemiyordu.
Sistem duyurdu:【 İhlâl: KD. -5 puan. Şimdiki puan: 165 puan. 】
Shen Qingqiu: ‘… Sadece bir kez gülümseme puan azaltılmasına yol açıyor
mu?’
Sistem, haklı olarak dillendirdi: 【KD, KD’dir.】
*****
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder